6

"Artık onlar hakkı yalanlamışlardır. Fakat alay edip durdukları şeyin haberleri yakında onlara gelecektir."

A- "Attık onlar hakkı yalanlamışlardır."

Yani onlar, kendilerine gelen Kur’âni sarih olarak ve istihza ile beraber yalanlamışlar ve ondan yüz çevirmekle iktifa etmemişlerdir. Nitekim onlar bu Kur’âni bazen sihir, bazen eskilerin masalları ve bazen de şiir olarak vasiflandırmişlardır.

B- "Fakat alay edip durdukları şeyin haberleri yakında onlara gelecektir."

Burada, bundan önce geçen yüz çevirmelerinden ve tekziplerinden söz edilemeyip sadece alay etmelerinin zikredilmesi, bunların her ikisinin de alay etmekle beraber yapıldıklarını bildirmek içindir. Nitekim diğer bir yerde de şöyle denilmiştir:

"Rablerinin âyetlerinden onlara bir âyet gelmeyedursun, o âyetlerden mutlaka yüz çevirirler. Gerçekten onlar, kendilerine hak geldiğinde onu yalanlamışlardır. Fakat alay ettikleri şeyin haberleri yakında onlara gelecektir."

Alay ettiklerinin haberleri, dünyada ve âhirette uğrayacakları cezalardır. Bu cezaların haberler olarak ifâde edilmesi, ya Kur’ân-ı Kerîm'in haber verdiği hususlardan olmasından dolayıdır yahut onlar, haberlerini duymakla gizli şeylere vâkıf oldukları gibi, bu cezalan görmekle de, Kur’ân'ın hakikatine vâkıf olacaklardır. Bu, ifâde, cezanın korkunçluğunu bildirmektedir. Zira âyetin metninde zikredilen "Nebe' / Haber", korkunç büyük haberler için kullanılmaktadır. Yani onların daha önce, vâkıf olmak için hallerini tefekkür etmeden alay ettikleri şeyin hakikati kesinlikle onlara gelecektir.

6 ﴿