7

"Onlardan ileri gelen bir güruh da: "Haydi, gidelim! ilâhlarımıza bağlılıkta direniri!" Çünkü hiç şüphesiz bu (ilâhlarınızı bırakmanız) istenmektedir. Bunu son elinde de işitmedik. Bu, ancak bir uydurmadır. Kur’ân, aramızdan. Muhammed'e mi indirildi? "diyerek kalkıp gittiler. Hayır! Onlar zikrim. (Kur’ân'ım) hakkında şüphe içindedirler. Hayır! Onlar azabı daha tatmadılar.

A- "Onlardan ileri gelen bir güruh da: "Haydi, gidelim! ilâhlarımıza bağlılıkta direnin!"

Yani peygamerimiz, bu hazır cevapla Kureyş eşrafını mağlup edip çaresiz bırakınca ve onlar da, Peygamberimizin dindeki kararlılığını ve dinini bütün dinlere galip kılmak azmini görüp Ebû Talibin aracılığıyla umdukları sulhtan umutlarını kesince, birbirlerine öğüt yoluyla dediler ki: Haydi, gidelim ve ilâhlarınıza tapmakta direnin ve onlar hakkında duyduklarınıza da katlanın!

Diğer bir görüşe göre ise, bu sözlerinden muradlari, sözlü olarak dinlerini çokça müdafaa etmek ve bunun için çokça toplantılar yapmaktır.

B- "Çünkü hiç şüphesiz bu (ilâhlarınızı bırakmanız) istenmektedir, "

Yani Muhammed'den (sallallahü aleyhi ve sellem) gördüğümüz tevhîd emri, ilâhlarımızın reddi ve onların ibâdetinin iptali, Muhammed'in (sallallahü aleyhi ve sellem), gerçekleştirmeye kesin olarak kararlı olduğu bir şeydir; ne söylenecek sözler, ne de aracılık ve minnet gibi müsamaha sağlaması umulan şeyler, onu kararından vazgeçirmez. Artık siz, Ebû Tâlib vasıtası ve şefaatiyle onu fikrinden vazgeçirmekten umudunuzu kesin. Sizin için yeterli olan, ilâhlarınıza tapmaktan hiç vazgeçmemeniz, buna sabır göstermeniz ve ilâhlarınız hakkında duyacağınız eleştiri ve yakışıksız sözlere katlanmanizdır.

Diğer bir görüşe göre ise, yani bu, Allah'ın dilediği ve gerçekleşmesine hükmettiği bir şeydir ve Allah'ın olmasını dilediği bir şeyi hiçbir kuvvet engelleyemez ve bu hallerde sabırdan başka hiçbir şeyin faydası olmaz.

Bir diğer görüşe göre ise, yani bu iş, başımıza gelecek zamanın bir hadisesidir; artık ondan kurtuluş yoktur.

Başka bir görüşe göre ise, yani sizin dininiz, sizden alınmak ve ondan dolayı sizin mağlup olmanız istenmektedir.

Bir başka görüşe göre ise, yani Muhammed'in iddia ettiği tevhîd, yahut amaçladığı Araplara ve Acemlere reis ve ulu olmak, herkesin istediği bir şeydir. Artık bu görüşleri iyice, tefekkür et ve bunlardan nazm-ı Kerime uygun olanı tercih et.

C- "Bunu son dinde de işitmedik. Bu, ancak bir uydurmadır."

Yani Muhammed'in söylediklerini biz, dinlerin sonuncusu olan Hiristiyanlık dininde de işitmedik; çünkü Hıristiyanlar da, teslis (üç ilah) itikadına sahiptirler.

Yahut son dinden murat, atalarından gördükleri son dindir.

D- "Kur’ân, aramızdan Muhammed'e mi indiriidi?"diyerek kalkıp gittiler."

Yani biz, insanların reisi ve eşrafı olduğumuz halde Kur’ân, bize değil de, Muhammed'e mi indirildi?

Onların bu sözleri de, "Bu Kur’ân, iki kentten (Mekke ile Taif ten) ulu bir kişiye indirilmeli değil miydi?" (Zuhruf: 31) sözleri gibidir. Onların bundan muradı, Kur’ânin Allah katından indirilmiş olduğunu inkâr etmek idi.

E- "Hayır! Onlar zikrim (Kur’ânim) hakkında şüphe içindedirler."

Yani onlar, Kur’ân, yahut vahiy hakkında şüphe içindedirler. Çünkü onlar taklide meyletmekte ve onun hak olduğu sonucuna götüren delilleri incelemekten yüz çevirmektedirler. Onların inancında Kur’ân ve vahiy hakkında kesin bir fikir yoktur. İşte bundan dolayı onlar vehimler arasında gidip gelmektedirler: bazen ona sihir isnâd ediyorlar ve bazen de ona uydurma diyorlar.

F- "Hayır! Onlar azabı daha tatmadılar."

Onlar azabımı tattıkları zaman gerçek hal, kendilerine belli olacaktır. Ama onlara azap dokunmadıkça onu tasdik etmezler.

Diğer bir görüşe göre ise, yani onlar, Kur’ân'da vaat edilen azabı henüz tatmadıkları için onun hakkında şüphe, içindedirler.

7 ﴿