8"Allah dileseydi, insanları elbette bir tek millet yapardı. Fakat o, dilediğini rahmetine eriştirir; zâlimler ise, onlar için hiçbir dost ve hiçbir yardımcı yoktur." Yani Allah (celle celâlühü) dileseydi, insanları hidâyette, yahut dalâlette bir tek millet yapardı. İşte İbn Abbâsin (radıyallahü anh): "Allah, dileseydi, hepsini bir din üzerinde toplardı" şeklindeki sözünün mânâsı da budur. Hiç şüphe yok ki, Allah'ın, rahmetine eriştirme iradesi ile azabına uğratma iradesi de, iki fırkadan her birinin, gideceği yere lâyık ve müstahak olmasına bağlıdır. İşte "Zâlimler ise..." cümlesi de, bildiriyor ki, azaba uğratılanların bu uğratılmalan, Allah tarafından olmayıp fakat kendi kötü tercihlerinin gereğidir. Yoksa bazılarının dediği gibi, tehditteki mübalağa için böyle ifâde edilmiş değildir. Diğer bir görüşe göre ise, yani Allah dileseydi, bütün insanları mü’min yapardı. Nitekim Mukatil de: "Yani dileseydi, insanları İslam dini üzerinde toplardı" demiştir. Nitekim başka âyetlerde de şöyle denilmektedir: "Eğer Allah dileseydi, insanları hidâyet üzerinde toplardı." (En'âm: 35), "Eğer Biz dileseydik, her nefse hidâyetini verirdik." (Secde: 13) Yani eğer Allah, kudret iradesiyle dilemiş olsaydı, bütün insanları imâna icbar edebilirdi, fakat hikmeti iradesiyle dilemiş; insanları mükellef kılmış ve onların durumlarını kendi tercihleri üzerine binâ etmiştir ki, mü’minleri rahmetine dâhil eylesin ve zâlimleri de velisiz ve yardımcisiz bıraksın. Ancak malumun olduğu üzere, "Eğer Allah dileseydi, bütün insanları mü’min yapardı" mânâsı verildiği takdirde, "Fakat o, dilediğini rahmetine eriştirir" istisnası, ona münasip düşmez; çünkü o takdirde bütün insanlar Allah'ın rahmetine dâhil olmuş olur. Bu itibarla nazm-ı kerimin siyak ve sibakının gereği olan, Allah'ın dilemesi takdirinde bütün insanların, küfürde birleşmeleri mânâsıdır. Nitekim: "İnsanlar bir tek ümmet idi, sonra Allah, peygamberleri gönderdi." (Bakara: 213) âyetinden kastedilen de, mezkûr iki vecih ten biri olup bu insanlardan, İdris Peygamberden sonraki fetret devri ile Nuh peygamberden (aleyhisselâm) sonraki fetret devri insanları kastedilmektedir. Şu halde murat olan mânâ şöyledir: Allah, dileseydi, insanları, küfür üzerinde ittifak etmiş bir tek millet yapardı; kıyamet günü ve onda olacak korkunç haller ile kendilerini korkutup uyaracak peygamberler göndermezdi. Böylece onlar, içinde bulundukları küfürde kalırlardı. Fakat Allah, dilediğini rahmetine dâhil eder. Bunun için de, hepsine uyarıcilaı gönderir. Sonunda bazıları uyarlardan etkilenip tercihlerini hak yönünde kullanır; Allah da, onları îmân ve itaate muvaffak lalar ve onları rahmetine eriştirir. Diğer bazı insanlar da, uyarılardan etkilenmez ve sapkınlıklarını sürdürürler, işte onlar, zâlimlerdir. Böylece onlar, dünyada içinde bulundukları küfürde kalırlar ve âhirette, kendilerine sahip çıkacak bir velileri ve onları azaptan kurtaracak yardımcıları olmaksızın, Cehenneme sürülürler. |
﴾ 8 ﴿