11

"Ey Peygamberim! Artık sen, göğün, insanları bürüyecek belli bir duman getireceği günü bekle. İşte bu, dayanılmaz bir azaptır."

A- "Ey Peygamberim! Artık sen, göğün, insanları bürüyecek beki bir duman getireceği günü bekle."

Yani o sıkın tık ve açlık gününü bekle. Zîrâ aç olan adam, görme zafiyetinden dolayı göğe bakarken, gök yüzünü dumank görür. Yahut kıtlık yıkarında yağmur az ve toz-duman çok olduğu için gündüzleri de hava kararmaktadır. Yahut Araplar başlan şerre duman diyorlar.

Âyette işaret edilen hâdise şöyle olmuştu: Kureyş, Resûlüllah'a karşı düşmanca hareketlere başlayınca, Peygamberimiz, onlara beddua edip şöyle buyurdu: "Allah'ım! Mudar oğullarına baskını artır ve onlara Yusuf peygamber zamanındaki kırlıklar gibi kıtlıklar ver!"

Peygamberimizin bu bedduası üzerine öyle şiddetli bir kıtlık başladı ki, nihayet Kureyş'liler, hayvan leşlerini, kemikleri ve kana batırılan deve yününü bile yemeye başladılar. İşte bu kıtlık günlerinde havayı çok dumanlı görüyorlardı. Hattâ uzaktan seslenen kimsenin sesini işitiyorlardı; fakat kendisini görenmiyorlardı. İşte insanları bürüyen belirgin duman bu idi.

B- "İşte bu, dayanılmaz bir azaptır."

Bunu, o azaba duçar olanlar söyler.

Nihayet Kureyş'in başına gelen kıtlığın sıkıntdarı had safnaya varınca, Ebû Süfyan ile bir grup, Peygamberimizn yamna vardılar ve Allah ile akrabalık hakkı, için bu felaketin kalkması için duâ etmesini rica ettiler ve duâ edip de bu felaket kalktığı takdirde, îmân edecekleri vaadinde de bulundular. İşte bundan sonraki âyet, bunu anlatmaktadır.

11 ﴿