4

"Artık savaşta kâfirlerle karşılaştığınız zaman, hemen boyunlarını vurun. Nihayet onlara ağır bir darbe indirip sindirince, onları esir alıp koruyun. Artık esirleri ya fidyesiz olarak lütfen, yahut fidye karşılığında salıverin, işte savaş evzârını/silâhlarını ve bineklerini bırakincaya (sona erinceye) kadar hüküm budur. Allah, dileseydi, onlardan (savaşsız olarak da) intikam alırdı. Fakat (savaş vesilesiyle) sizi birbirinizle denemek ister. O kimseler ki, Allah yolunda öldürülmüşlerdir, Allah, onların yaptıklarını hiçbir zaman boşa çıkarmayacaktır."

A- "Artık savaşta kâfirlerle karşılaştığınız zaman, hemen boyunlarını vurun. Nihayet onlara ağır bir darbe indirip sindirince, onları esir alıp koruyun. Artık esirleri ya fidyesiz olarak lütfen, yahut fidye karşılığunda sakverin. İşte savaş evzarını / silâhlarını ve bineklerini bırakıncaya (sona erinceye) kadar hüküm budur."

Bu hüküm, makabline terettüp etmektedir. Zîrâ kâfirlerin yaptıkları iyi işlerin boşa çıkarılıp hüsrana uğratılmaları ve mü’minlerin hallerinin düzeltilip saadet ve felâha erdirilmeleri, her iki tarafa da lâyık oldukları hükümlerin terettüp etmesini gerektirmektedir. Yani durum böyle olduğuna göre, savaşta kâfirlerle karşılaştığınız zaman, hemen onların boyunlarım vurun. Nihayet onlara ağır bir darbe indirip sindirince, onları esir alıp koruyun. Savaş sona erince de, ya o esirleri fidye almadan, yahut fidye karşılığmda sakverin.

Bu âyet, savaşta mağlup edilen kâfirlerin, öldürülmek ile esir alınmak arasında ve esir alınanların da fidye siz veya fidye karşılığmda sakverilmeleri arasında muhayyerlik hükmünü ifâde etmektedir.

Bu hüküm İmam Şafiî'ye göre sabittir. Biz Hanefîlere göre ise, bu hüküm nesih edilmiştir. Hanefî âlimleri derler ki; bu âyet, Bedir savaşında nâzıl olmuştur; sonra hükmü nesli edilmiştir. Bu konudaki hüküm, ya öldürülmeleridir, yahut esir alınıp köle yapılmalarıdır.

Mücâhid diyor ki: "Bugün savaş esirleri için fîdyesiz veya fidye karşılığı sakverilmek yoktur; ya müslüman olurlar, yahut boyunları vurulur."

İmam Şafiî'ye göre, savaşların sona ermesi kaydı, anılan dört hükmün her biri için veya hepsi içindir. Yani müşriklere karşı uygulanan bu hüküm, onlarla olan savaşlar tamamen sona erinceye kadar ve onların savaş gücü kalmayincaya kadar devam eder.

Diğer bir görüşe göre ise, yani Hazret-i İsâ, nazil oluncaya kadar devam eder.

İmam Ebû Hanife'ye göre ise, eğer savaştan, Bedir savaşı kastediliyorsa, anılan kayıt, fidyesiz ve fidye karşılığmda salıvermek içindir. Yani Bedir savaşı sona erinceye kadar esirlerin fidyesiz ve fidye karşılığmda salıverilmeleri hükmü uygulanır. Ama eğer bu savaş, genel olup bütün savaşları kapsıyorsa, anılan kayıt, boyunlarını vurmak ve onları esir almak içindir. Yani savaşlar tamamen sona erinceye ve müşriklerin savaş gücü kalmayincaya kadar bu hüküm uygulanır.

Diğer bir görüşe göre ise, âyetin metnindeki "evzâr" günahlar demek olup yani müşrikler, şirklerini ve günahlarını bırakıp müslüman oluncaya kadar, demektir.

B- "Allah, düeseydi, onlardan (savaşsız olarak da) intikam alırdı. Fakat (savaş vesilesiyle) sizi birbirınizle denemek ister."

Yani Allah, dileseydi, savaşsız olarak da, bazı helâk ve kökten yok etme yollarıyla da o kâfirlerden intikam alırdı. Fakat Allah, sizi birbırinizle denemek için bunu dilemedi. Böylece size savaşı emir buyurdu ve sizi kâfirlerle denedi ki, onlarla cihat edesiniz de, vaadi gereğince büyük sevaplar kazanasiniz; kâfirleri de sizinle denedi ki, onların azabının bir kısmını sizin elinizden onlara tattırsın. Ta kı, o kâfirlerin bir kısmı, küfürden caysınlar.

C- "O kimseler ki, Allah yolunda öldürülmüşlerdir, Allah, onların yaptıklarını hiçbir zaman boşa çıkarmayacaktır."

Yani şehit olanların, yahut cihat edip de öldürenler ve öldürülenlerin yaptıklarını Allah, zayi etmeyecektir.

Katâde'den rivâyet olunduğuna göre, bu kelâm, Uhud savaşı hakkında nazil olmuştur.

4 ﴿