2

"Tûr'a, yayvan İnce deri üzerine satır, satır yazılmış bir kitaba, beyt-i mâmur'a, o yükseltilmiş tavana ve dolu denize yemin olsun ki, hiç şüphesiz Rabbinin azabı vuku bulacaktır; ona engel olacak hiçbir şey yoktur."

Tûr, Süryanîce dağ demektir. Bundan murat, Sina Dağı'dır. Bu dağ, Medyen bölgesinde bulunmaktadır; Hazret-i Mûsâ, burada Allah'ın kelâmına muhatap olmuştur.

Bu kitabın satır, satır yazılması, muntazam olarak yazılması anlamındadır. Zîrâ satir, yazılan harflerin tertibidir. Bu kitaptan murat, Kur’ân'dır. Yahut Hazret-i Mûsa'nın levhalarıdır ki, Tûr'a en münasip düşen de bu mânâdır. Yahut Levh-ı Mahfûz'da yazılmış olanlardır. Yahut hafaza (günahları ve sevaplarıtespit eden) meleklerin yazdıklarıdır.

Beyt-i Mâmur, Kâ'be'dir. Onun İmarı (rnâmûr edilmesi), hacıların, umrecilerin ve mücavir alanlarda oturanların ziyaretleriyle olmaktadır. Yahut Beyt-ı Mâmur, (meleklerin Kâ'besi olan) Duralı'tır. Bu, semanın dördüncü katında bulunmaktadır. Bunun îman, çok sayıda meleklerin ziyaretiyle olmaktadır.

Yükseltilmiş tavan, semadır (göklerdir).

Mescûr (dolu) deniz, Bahr-i Muhittir (okyanustur). Yahut kaynatılan deniz demektir. Nitekim "Denizler kaynatıldığı zaman"

Âyetinde de bu madde aynı mânâda kullanılmıştır. Buna göre bu denizden murat, bütün denizlerdir.

Rivâyet olunuyor ki, kıyamet günü Allah, denizleri ateş haline getirir ve cehennem ateşini onlarla yakar.

Âyette özellikle bu varlıkların zikre tahsis edilmesi, bunların muazzam varlıklar olup Allah'ın kudretinin azametini, ilminin kemâlini ve üs din hikmetini ifâde ettiği içindir. Bu da, Allah'ın, kullarının yaptıklarının bütün tafsilatını ihata ve zaptettiğine delâlet etmekte ve Allah'ın verdiği bütün haberlerin ve ezcümle bu haberin de doğru olduğuna şahitlik etmektedir.

2 ﴿