10

"Ey îmân edenler! Kadın mü'minler, hicret ederek size geldiği zaman, onları hemen imtihan edin. Allah, onların îmânlarını en iyi bilendir. Onların gerçekten mü'min olduklarını anlarsanız, artık kendilerini kâfirlere / kâfir kocalarına geri göndermeyin. Bunlar, onlara helal değildir; onlar da bunlara helal değildir. Onların bu kadınlara harcadıkları melikleri kendilerine verin. O kadınlara mehirlerini verdiğiniz takdirde onlarla evlenmenizde size hiçbir günah yoktur. Kâfir zevceleri nikâhınızda tutmayın; onlara harcadıklarınızı (mehri) isteyin; onlar da size gelen kadınlara harcadıklarını (mehri) istesinler. İşte bu, Allah'ın hükmüdür. Aranızda o hükmeder. Zâten Allah, alimdir, hakimdir."

A- "Ey îmân edenler! Kadın mü'minler, hicret ederek size geldiği zaman, onları hemen imtihan edin."

Bundan önce kâfirlerin iki fırkasının hükmü beyân edildikten sonra burada da, îmânını açıklayanların hükmü beyân edilmektedir.

Yani kâfirler içinden göç ederek size gelip mü’min olduklarını söyleyen kadınları, sizin galip kanaatinize göre, onların kalplerinin dillerine muvafık olduğunu gösteren hususlarda kendilerini deneyin.

Rivâyet olunuyor ki, Resûlüllah, imtihan ettiği kadına şöyle yemin etmesini emir buyururdu: "Kendisinden başka hiçbir İlah bulunmayan Allah'a yemin ederim ki, ben, kocamı sevmediğim için çıkıp size gelmedim. Billahi, ben, mekân değişikliğini sevdiğim için çıkıp size gelmedim. Billahi, Bir dünyalık talebiyle çıkıp gelmedim. Billahi, ben, ancak Allah ve Resulünü sevdiğim için çıkıp geldim."

B- "Allah, onların îmânlarını en iyi bilendir."

Zîrâ onların kalplerine muttali olan, yegâne Allah'tır.

C- "Onların gerçekten mü'min olduklarını anlarsanız, artık kendilerini kâfirlere/ kâfir kocalarına geri göndermeyin. Bunlar, onlara helal değildir; onlar da bunlara helal değildir."

Yani siz alâmetleri, delilleri kullanarak, emareleri ve karineleri kanıt göstererek gücünüzün yettiği ve imkânlarınızın elverdiği ölçüde değerlendirmeler yapıp son vardığınız kuvvetli zamlınıza göre onların mü’min olduklarına kanaat getirirseniz, artık kendilerini kâfirlere geri göndermeyin; çünkü bu kadınlar, onlara helal değildir ve onlar da bu kadınlara helal değildir.

Bu tekrar, hürmetin (haramlığın) tekidi içindir, yahut birincisi, ilk nikâhın kalktığını bildirmek, ikincisi de yeni bir nikâhla da onlara helal olmadıklarım bildirmek içindir.

Anılan imtihan neticesinde hâsıl olan kuvvetli zannın, âyette anlamak (ilim) olarak ifâde edilmesi, uygulanmasının zorunlu olması noktasında, bunun da kesin bilgi gibi olduğunu bildirmek içindir.

D- "Onların bu kadınlara harcadıkları mehilleri kendilerine verin."

Yani onların müşrik olan eski kocalarına, onlarin bu kadınlara verdikleri miktarı verin.

Bu hükmün evvekyatı şöyledir: Hudeybiye antlaşmasına göre, müşriklerden kaçıp müslümanların yanına gelenler olursa, müslümanlar onları geri müşriklere teslim edeceklerdi. Bu sırada Peygamberimiz, henüz Hudeybiye'de iken, Sübey'a binti Haris el-Eslemî adındaki kadın, müslüman olarak oraya geldi. Arkasından da onun kocası Müsafir el-Mahzûmî, diğer bir rivâyete göre ise, Sayfî b. Rahib oraya geldi ve: "Ya Muhammed! Benim karımı bana ver; zîrâ senin kabul ettiğin antlaşma şartına göre, sana gelenleri bize geri vereceksin" dedi. İşte bunun üzerine bu âyet-i kerime nazil olup o şartın erkekler için konulduğunu, kadınlar için olmadığını bildirdi. Sonra peygamberimiz daha önce zikredildiği gibi, o kadının, kendilerine katılmasında İslam'dan başka bir amacı olmadığına dâir yemin ettirdi O kadın da yemin etti. Bunun üzerine Peygamberimiz, eski kocasına, ona harcadığı mehri verdi. Ve Hazret-i Ömer, o kadınla evlendi..

E- "O kadınlara meliklerini verdiğiniz takdirde onlarla evlenmenizde size hiçbir günah yoktur."

Zîrâ o kadınların müslüman olmaları, kendileri ile kâfir kocaları arasında engel teşkil etmektedir.

Onların yeni nikâhı için, mehirlerinin verilinesinin şart olduğunun belirtilmesi, eski kocalarının kendilerine verdiklerinin, bu yeni nikâhın mehrinin yerine geçmediğini bildirmek içindir.

F- "Kâfir zevceleri nikâhınızda tatmayın; onlara harcadıklarınızı (rnehri.) isteyin; onlar da size gelen kadınlara harcadıklarını (mehri) istesinler. İşte bu, Allah'ın hükmüdür. Aranızda o hükmeder."

İbn Abbâs (radıyallahü anh) diyor ki: "Bu âyet, Mekke'de kâfir karısı bulunan kimselere, onları karıları olarak saymamalarını emretmiştir. Çünkü yurtların değişik (biri islam yurdu, diğeri küfür yurdu) olması, kadının, eski nikâhına son vermektedir."

İbrâhîm Nahaî diyor ki: "Âyetteki kâfir zevceler, önceleri müslüman iken, sonra dar-ı harbe (küfür yurduna) iltihak edip kâfir olanlardır."

Mûcahid diyor ki: "Bu âyet, kâfirlerle beraber kalan kadınları boşayip onlardan tamamen ayrılmayı emretmektedir."

G- "Zâten Allah, alimdir, hakimdir."

Yani Allah, her şeyi hakkıyla bilendir ve bütün emirleri, üstün hikmetlerin gerekleridir.

10 ﴿