9

A- "Hendekçiler, o mü'minleri, ancak, göklerin ve yerin mülkü kendisine ait olan, Azîz (yegâne galip) ve Hamîd (her övgünün gerçek mercii) olan Allah'a îmân ettikleri için ayıpladılar. Zâten Allah, her şeye şahittir."

Bu istisna (ancak...), onların, ayıplanacak ve eleştirilecek vasıflardan tamamen uzak olduklarım ifâde etmektedir. Bu istisna da şu şiirdeki istisna kabilindendir:

"Onlarin hiçbir kusuru yoktur; ancak konukları, (çok ikram gördükleri için) dostlarını ve vatanlarını unutmaktan ötürü ayıplanmaktadırlar."

Burada Allah'ın, Aziz, yani azabından korkulan yegâne galip sıfatı ve Hamîd, yani mükâfatı umulan nîmetbahş sıfatı ile vasıflandırılması ve bunun, "Göklerin ve yerin mülkü kendisine ait olan" ifadesiyle tekîd edilmesi, o mü’minlerin îmânının gerekçesini zımnen bildirmek içindir.

B- "Zâten Allah, her şeye şahittir."

Bu kelâm, mü’minler için mükâfat vaadi, onları cezalandıranlar için de ağır bir ceza tehdididir. Zîrâ Allah'ın her şeyi ve ezcümle bu iki fırkanın yaptıklarını da biliyor olması, her iki fırkanın da yapaklarının karşılığını tam olarak vermesini kesin olarak gerektirmektedir.

9 ﴿