12

"Şu dönüşlü göğe, şu yarılan yere yemin ederim ki, Kur’ân, hiç şüphesiz hak ile bâtılı ayırtma sözüdür. O, asla gayri ciddi bir kelâm değildir. Onlar gerçekten durmadan düzen kurarlar; ben de bir düzen kurarım. Ey Resûlüm! Sen şimdi o kâfirlere mühlet ver; onları biraz kendi haline bırakıver."

A- "Şu dönüşlü göğe, şu yarılan yere yemin ederim ki, Kur’ân, hiç şüphesiz hak ile batılı ayırtma sözüdür."

Burada yerin yarılmasından murat, onun, bitkilerle yarılmasidır. Yoksa kimilerinin dediği gibi su pınarları ile yarılması değildir. Zîrâ tekrar diriltilmeyi bildiren Kur’ân'ın hak olduğuna gök ile yere yemin edilirken, mezkûr iki vasfın zikredilmesi, bu iki vasfın da haddi zâtında tekrar dirilmenin kanıtlarından olduklarına işaret etmek içindir. Nitekim Kur’ân'ın birçok yerinde bu husus (bitkilerin, tekrar dirilmenin bir örneği olduğu) zikredildi.

B- "O, asla gayri ciddi bir kelâm değildir."

Yani Kur’ân'da bir gayri ciddilik şaibesi bile yoktur; onun tamamı, sırf ciddi konulardır; onda hiç hafife alınacak bir söz yoktur. Binaenaleyh taşkınlar, onunla hidâyet bulmak ve azgınlar, ona boyun eğmelidir..

C- "Onlar gerçekten durmadan düzen kurarlar; ben de bir düzen kurarım. Ey Resûlüm! Sen şimdi o kâfirlere mühlet ver; onları biraz kendi haline bırakıver."

Yani Mekke kâfirleri, Kur’ân'ın hizmetini iptal etmek ve nurunu söndürmek için durmadan plan yapıyorlar; ama buna güçleri yetmez. Ben de, onların düzenine öyle çetin bir düzenle karşılık veririm ki, onu engellemeleri mümkün değildir. Nitekim onları hiç bilmedikleri yönden yavaş yavaş helake götürürüz.

Ey Resûlüm! Sen şimdi o kâfirlere mühlet ver; onlardan intikam almakla meşgul olma; onların helaki için duâ da etme. Yahut onların acilen helakini isteme.

Bu kelâmın, Resûlüllah için büyük bir teselli ve kalbi için teskin olduğu gayet açıktır.

Peygamberimizden (sallallahü aleyhi ve sellem) rivâyet olunduğuna göre şöyle buyurmuştur:

"Bir kimse, Târik sûresini okursa, Allah, ona, gökteki yıldızların sayısının on katı sevap verir."

12 ﴿