7

"Ey Resûlüm! Sana Kur’ân'ı okutacağız. Artık Allah'ın dilediği hariç, sen unutmayacaksın, Çünkü şüphesiz Allah, açığı da, gizleneni de bilir."

A- "Ey Resûlüm! Sana Kur’ân'ı okutacağız. Artık Allah'ın dilediği hariç, sen unutmayacaksın."

Bundan önce, Allah'ın bütün mahluklarına verdiği hidâyeti beyân edildi. Burada da, O'nun özellikle Peygamberimize bahşettiği hidâyet beyân edilmektedir ki, bu da, peygamerimizin, vahiy telakkisi, âlemlere hidâyet olan Kur’ân'ı hıfzetmesi ve bütün insanların hidâyetine muvaffak kılınmasıdır.

Burada gelecek kipinin (okutacağız) kullanılması, ya tekid içindir, ya da, okutulacaklardan murat, Allah'ın o zaman Peygamberimize vahiy ettikleri âyetler ile ondan sonra vahiy edeceği âyetlerdir.

O halde bu âyet, okutma vaadi zımnında, vahyin devam edeceğine dâirde ilâhî vaattir.

Yani biz, Cebrâîl (aleyhisselâm) lisanıyla şimdi sana vahiy ettiklerimızı ve bundan sonra vahiy edeceklerimizi de sana okutacağız.

Yahut sen, önceleri okuma-yazma nedir bilmediğin halde, biz sana okumayı ilham etmekle seni okuyucu kılacağız ve sen kuvvetli hıfz ve kabiliyetle okutulanları asla unutmayacaksın. Ta ki, bu da, okuduğun âyetlerin içerdiği apaçık delillerden başka, mucize olarak ve gaybları haber verme cihetinden ayrı bir mucize olsun.

Diğer bir görüşe göre ise, âyetin metnindeki "Fe lâ tensâ" ifâdesi, olumsuzluk cümlesidir. Yani sen de, okutulanı hiç unutma!" demektir. Buna göre anılan fiil, "Fe lâ tense" olması gerekirken, sonunda uzatma ekfi bulunması, âyetlerin sonlarının uyumu içindir. Nitekim başka âyetlerde bunun benzerleri vardır.

Allah'ın dilediğinden murat, tilâveti nesih edilen âyetlerdir.

Diğer bir görüşe göre ise, bundan murat, nadiren kısmî unutmadır. Nitekim rivâyet olunuyor ki, Peygamberimiz, namazda Kur’ân okurken, bir âyet atladı. Übeyy adındaki şahabı de, bu âyetin nesih edildiğini sanarak bunu sordu. Bunun üzerine Peygamberimiz: "Ben onu unuttum" buyurdu." 33

33 Ahmed b. Hanbel, Müsned: 6/62

Bir diğer görüşe göre ise, burada olmayacağı bildirilen unutma, tamamen unutmadır. Zîrâ olmayacağı bildirilen hususlar da az kere vaki olur. Bu takdirde unutmadan murat, külk unutmadır; yoksa bazen unutulup da sonra hatırlanan değil.

B- "Çünkü şüphesiz Allah, açığı da, gizleneni de bilir."

Bu kelâm, mâkablinin illetidir. Yani Allah açık olsun, gizli olsun her şeyi ve ezcümle sana vahiy edilenleri tamamıyla bilmektedir. Binaenaleyh o, sizin dininizin maslahadarımn gereği olarak, dilediğini unutturur; dilediğini de mahfuz bırakır.

7 ﴿