2

"Güneşe ve Duha'sına (kuşluk vaktindeki aydınlığına), güneşin ardından geldiğinde aya, güneşi parlattığında gündüze, güneşi örttüğünde, geceye, gökyüzüne ve onu bina edene, yere ve onu yapıp döşeyene, nefse ve onu tesviye edene (düzeltene), sonra ona kötülüğü ve takvayı ilham edene yemin ederim ki, nefsini arındıran felâha ermiş; onu kötülüklere bulayan da hüsrana uğramıştır."

Güneşin Duha'sı, dünyayı iyice aydınlatıp ışığının tam gücüne eriştiği Zamanla aydınlığıdır.

Deniliyor ki, Dahvet, güneşin yükseldiği zamandır; Duha da, onun bir aşama sonrasıdır; Duhâ' ise, gün ortasına yakın kaba kuşluk vaktidir.

Ayın, güneşin ardından gelmesi, güneşin batmasından sonra ayın doğmasidır.

Diğer bir görüşe göre ise, güneşin doğmasından sonra ayın doğmasi-dır.

Bir diğer görüşe göre ise, güneşin ardından ayın dolunay olup aydınlığının kemale ermesidir.

Gündüzün, güneşi parlatması, gündüzün iyice ilerlemesiyle güneşin parlaması demektir. Aslında parlatan güneş olduğu halde, sanki gündüz onu parlatmış oluyor.

Yahut gündüz, karanlıği, yahut dünyayı, yahut yeryüzünü parlattığında, demektir.

Gecenin, güneşi örtmesi, gece karanlığının, güneşin aydınlığını örtmesidir.

Yahut gece, ufukları, yahut yeryüzünü örttüğü zaman...

Âyetin metninde. "Onu bina eden, onu döşeyen, onu düzelten" tercümelerinin Arapça'sında (normal olarak, akıl sahipleri hakkında kullanılan men kelimesi kullanılması gerekirken, akıl sahibi olmayan varlıklar için kullanılmakta olan mâ kelimesi kullanılmıştır.) Burada men yerine mâ'nın tercih, edilmesi, vasfı tazim içindir." (Bunun benzerleri, Kur’ân'ın diğer yerlerinde de mevcuttur.)

Nefsin tesviyesi, kemâlatina istidatlı olarak var edilmesidir.

Bu nefisten murat, ya Hazret-i Âdem'in nefsidir; yahut bütün nefislerdir.

Allah, nefse güzellikleri, çirkinlikleri, bunların yollarım ilham ve tarif etmiş ve ikisinden istediğini seçme imkânını da vermiştir.

Nefsini kötülüklerden arındıran kişi, her arzusuna ermiş ve her fenalıktan da kurtulmuştur.

2 ﴿