2"O harıl harıl koşan atlara, tırnaklarıyla kıvılcımlar çakan atlara, sonra sabah vaktinde baskın yapan atlara, orada tozu dumânâ katan atlara, o anda bir düşman topluluğun içine dalan adara yemin ederim ki, şu insan, Rabbine karşı hiç şüphesiz çok nankördür. Hiç şüphesiz buna kendisi de şahittir ve hiç şüphesiz o, mal sevgisine de çok düşkündür." A- "O harıl harıl koşan atlara, tırnaklarıyla kıvılcımlar çakan atlara, sonra sabah vaktinde baskın yapan atlara, orada tozu dumânâ katan atlara, o anda bir düşman topluluğun içine dalan atlara yemin ederim ki, şu insan, Rabbine karşı hiç şüphesiz çok nankördür." Burada insandan murat, bazı fertlerdir. Düşman mallarını yağmalamak, yahut onları öldürmek, yahut onları esir almak için yapılan baskın, aslında atların binicilerinin işi iken, bu kelâmda atlara isnâd edilmesi, bu tür baskınlarda ana unsurun atlar olduğunu bildirmek içindir. Burada özellikle sabah baskınları zikre tahsis edilmiş, çünkü bu tür baskınlarda mutat olan sabah vaktinde yapılan baskınlardır. Zîrâ baskıncılar, düşmana sezdirmemek için gece yol alırlar ve sabah vaktinde de saldırırlar ki, sabah aydınlığında yapıhnası gerekenleri yapabilsinler. Diğer bir görüşe göre ise, (toz duman, diye tercüme edilen) Nak', feryat figan, demektir. Rivâyet olunuyor ki, Peygamberimiz, Kinâne oğullarından bazı insanlar üzerine bir müfreze gönderdi. Müfrezenin kumandanlığını da Münzir b. Amr el-Ensârî'ye verdi. Bu zât, nakdilerden idi. (Hicretten üç ay kadar önce hac mevsiminde Mekke'ye gelen 70 küsur Medine'li Müslüman ile o zamânâ kadar Medine'ye hicret etmiş olan Mekke'li Müslümanlar Akabe denilen yerde Peygamberimize biat etmişlerdi. Buna ikinci Akabe Biati denilmektedir. İşte bu biatten sonra Peygamberimiz, onlardan kendilerine 12 nakîb (temsilci) seçmelerini emir buyurmuştu. İşte o zaman seçilen nakdilerden biri de Münzir b. Amr el Ensârî idi) Peygamberimiz, gönderdiği bu müfrezeden bir ay haber alamadı. Münafıklar da: "Onlar öldürüldüler" diye haber yaydılar. İşte bunun üzerine bu sûre-i kerime nazil olup onların selâmette olduklarını Peygamberimize bildirdi ve bu müfrezenin, hedef seçilen kavme baskını gerçekleştirdiğini müjdeledi ve o mücâltidler hakkında yalan haber yayan münafıkların nankörlüğünü de teşhir etti. Burada gazilerin atlarının yemine tahsis edilmesinde ziyadesiyle Beraa sanatı vardır. {Beraa, maksada uygun olarak kelâma başlama sanatıdır. } sanki şöyle denilmiştir: Münafıklar, sahipleri hakkında yaydıkları yalan haberi yayarken, şunu, şunu yapan gazilerin atlarına yemin ederim ki, o yalan haberi yayanlar, çok nankördürler. B- "Hiç şüphesiz buna kendisi de şahittir ve hiç şüphesiz o, mal sevgisine de çok düşkündür." Yani insan kendisi de, nankör olduğuna kendi aleyhinde şahittir. Çünkü nankörlük eseri kendisinde açıkça görülmektedir. Ve insan, dünya inalı talebine ve tahsikne çok düşkün ve bunun için büyük kuvvet ve çaba harcamaktadır. Diğer bir görüşe göre ise, yani insan, dünya malını çok sevdiği ve harcaması kendisine ağır geldiği için çok tutumlu ve cimridir. İnsanın, nankör olarak vasiflandırılmasından sonra bu çirkin vasılla da vasiflandırılmasi, belki de şunun içindir: Münafıkların münafıklık yapmalarının bir sebebi de, dünya malı sevgisidir. Zîrâ onlar, zahiren imân etmekle, mallarını korumuş oluyorlar ve ganimetlerden pay alıyorlar. |
﴾ 2 ﴿