22"O, yeryüzünü size bir döşek ve göğü de bir bina kıldı...." İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim bildiriyor: İbn Mes'ûd ve sahabeden bazıları, "O, yeryüzünü size bir döşek ve göğü de bir bina kıldı. Gökten su indirip onunla size rızık olmak üzere ürünler meydana getirdi; artık Allah'a, bile bile eş koşmayın" âyetinin manasıyla ilgili şöyle dedi: “Burada kastedilen üzerinde yürünmeye müsait hale getirilmesidir. Gökyüzünün bina kılınmasından maksadın, onun, yeryüzünün üzerinde bir kubbe gibi yaratılması ve yeryüzünün tavanı gibi durmasıdır." Ebû Dâvûd, İbn Ebî Hâtim, Ebu'ş-Şeyh, İbn Merdûye ve Beyhakî, el-Esmâ ve's-Sifât'ta, Cübeyr b. Mut'im'den bildiriyor: Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) huzuruna bir bedevi gelip: “Ey Allah'ın Resulü! Canlar son derece sıkıntıya girdi, çocuklar can verdi, mallar azaldı, hayvanlar helak oldu. Bizim için Rabbinden yağmur iste. Biz (yağmurumuzun yağdırılması için) seni Allah'a şefaatçi kılıyoruz. Allah'ı da sana şefaatçi kılıyoruz" dedi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Sübhânallah" dedi ve "Sübhânallah" demeye devam etti. Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) ve sahabenin, bedevinin söylediklerinden dolayı kızgınlıkları yüzlerinden belli oluyordu. Sonra Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Yazıklar olsun sana! Sen Allah kimdir biliyor musun? (Şunu iyi bil ki) Allah'ın şanı bundan yücedir. Allah yarattıklarından hiçbirisi için aracı kılınamaz. O, semâvâtında Arş'ının üzerindedir. Onun Arş'ı semâvâtı üzerinde şu şekildedir" buyurdu ve parmaklarıyla (el boşluğu) üzerinde kubbe gibi bir şekil yaptı ve: “Muhakkak ki Arş, Allah'ın azametinden dolayı semerin süvarinin ağırlığından dolayı gıcırdadığı gibi gıcırdar" buyurdu. Abd b. Humeyd ve Ebu'ş-Şeyh, el-Azame'de bildiriyor: İyâs b. Muâviye: “Gökyüzü, yeryüzünün üzerine bir kubbe gibi inşa edilmiştir" dedi. Ebu'ş-Şeyh, Vehb b. Münebbih'in, "Gökyüzünün kenarları, yerleri ve denizleri, bir çadırın kenarları gibi kaplamıştır" dediğini bildirir. İbn Ebî Hâtim, Kâsım b. Ebî Bezze'nin şöyle dediğini bildiriyor: “Gökyüzü kare değildir, gökyüzü kubbe şeklindedir ve insanlar onu mavi olarak görür." "...Gökten su indirip onunla size rızık olmak üzere ürünler meydana getirdi..." Ebu'ş-Şeyh, el-Azame'de bildiriyor: Hasan(-ı Basrî)'ye: “Yağmur, gökten mi yoksa buluttan mı iner?" diye sorulunca, Hasan: “Gökten gelir, çünkü bulutlar, gökten üzerlerine yağmurun indiği işaretlerdir" cevabını verdi. Ebu'ş-Şeyh'in bildirdiğine göre Vehb (b. Münebbih): “Yağmur, damlalar halinde gökten bulutlara mı indirildi, yoksa bu damlalar bulutta yaratıldı da böyle mi yağmur oldu, bilmiyorum" dedi. İbn Ebî Hâtim ve Ebu'ş-Şeyh, Ka'b'ın şöyle dediğini bildirir: “Bulutlar yağmurun kalburudur. Eğer yağmur yağarken bulutlar olmasa yerde düştüğü yeri bozardı. Bitkilerin kendisinden bittiği tohum(un yeşermesine sebep olan su) da semadan inmektedir." İbn Ebî Hâtim ve Ebu'ş-Şeyh bildiriyor: Hâlid b. Ma'dân der ki: “Yağmur, Arş'ın altından çıkar ve semâdan semâya geçip dünya semâsında birleşir. Sonra Ebzam denilen yerde toplanır, siyah bulutlar gelip oraya girerek yağmur suyunu sünger gibi içerler ve Allah onu dilediği yere yağdırır." İbn Ebî Hâtim ve Ebu'ş-Şeyh'in bildirdiğine göre İkrime: “Yağmur, yedinci semadan inip her damlası deve büyüklüğünde bulutun üzerine düşer" demiştir. İbn Ebî Hâtim ve Ebu'ş-Şeyh'in bildirdiğine göre Hâlid b. Yezîd der ki: “Yağmurun bazısı semadan, bazısı ise bulutun denizden çekmesiyle meydana gelir. Denizin tuzlu suyunu da şimşek ve yıldırımlar tatlı hale getirir. Bulutların denizden alıp yeryüzüne bıraktığı yağmurla nebat bitmezken, gökyüzünden inen yağmurdan nebat biter." İbn Ebî Hâtim ve Ebu'ş-Şeyh, İkrime'den bildiriyor: “Allah, gökyüzünden indirdiği her yağmur damlasıyla, ya bir ot bitirir veya denizde bir inci yapar." İbn Ebi'd-Dünyâ, Kitabu'l-Matar'da, İbn Abbâs'tan bildiriyor: “Yağmur damlası gökyüzünden geldiği zaman, inci kabuğu açılır ve böylece yağmur damlası içine düşüp inci olur." Ebu'ş-Şeyh'in bildirdiğine göre İbn Abbâs şöyle der: “Allah, inciyi, inci kabuğunun içinde yağmurdan yaratır. Yağmur yağdığı zaman inci kabuğu ağzını açar ve büyük inci tanesi, düşen büyük yağmur damlasından, küçük inci ise küçük damladan oluşur." Şâfiî, el-Ümm'da, İbn Ebi'd-Dünya, Kitabu'l-Matar'da ve Ebu'ş-Şeyh, el- Azame'de Muttalib b. Hantab'dan, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu nakleder: “Gecenin veya gündüzün hiçbir anı yoktur ki, gökten yağmur yağmasın. Allah bu yağmuru dilediği yere yönlendirir. " İbn Ebi'd-Dünya ve Ebu'ş-Şeyh, İbn Abbâs'tan bildiriyor: “Gökten inen her yağmurun tohumu vardır. Eğer yağmur yağarken deriden bir yaygı serecek olsanız onu görürdünüz." İbn Ebi'd-Dünyâ ve Ebu'ş-Şeyh, İbn Abbâs'tan bildiriyor: “Yağmurun katıntısı Cennetten gelmektedir. Bu katıntı arttığı zaman yağmur az olsa bile bereketi çok olur. Katıntı az olduğu zaman ise yağmur çok olsa bile bereketi az olur." Ebu'ş-Şeyh bildiriyor: Hasan(-ı Basrî) der ki: “Hiçbir yıl diğerinden fazla yağmur yağmaz. Ama Allah yağmuru dilediği yere yönlendirir. Yağmurla şu kadar melek inip yağmurun nereye düştüğünü, kime faydası olduğunu ve her damlayla ne bittiğini yazarlar." "...artık Allah'a, bile bile eş koşmayın" İbn İshâk, İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim bildiriyor: İbn Abbâs, "...artık Allah'a, bile bile eş koşmayın" âyetinin manasıyla ilgili şöyle dedi: “Hiç bir zararı ve yararı olmayan şeyleri Allah'a ortak koşmayın. Allah'tan başka size rızık verecek Rab yoktur." İbn Ebî Hâtim, İbn Abbâs'ın, "(.....) ortak demektir" dediğini bildirmiştir. İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim bildiriyor: İbn Abbâs der ki: “(.....) benzer demektir." İbn Cerîr bildiriyor: İbn Mes'ûd, "...artık Allah'a, bile bile eş koşmayın" âyetinin manasıyla ilgili şöyle dedi: “Bir kısım insanları Allah'a denk tutarak Allah'a isyanda olanlara itaat etmeyin." et-Tastî'nin bildirdiğine göre Nâfi, İbn Abbâs'a: “Âyette geçen (.....) kelimesinin manası nedir?" diye sorunca, İbn Abbâs: “Benzer ve eş demektir" cevabını verdi. Nâfi: “Araplar bu kelimeyi kullanır mı?" diye sorunca ise İbn Abbâs şöyle dedi: Evet, sen Lebîd'in şöyle dediğini duymadın mı? Allah 'a hamd ederim ve Onun eşi yoktur Hayır Onun elindedir ve O dilediğini yapar. Abd b. Humeyd, Katâde'nin, (.....) kelimesinin manası hakkında: “Ortaklar anlamına gelir" dediğini bildirir. İbn Ebî Hâtim, Avn b. Abdillah'tan bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir gece Medine'den çıktı ve bir kişinin "Allahu Ekber Allahu Ekber" diyerek namaza çağırdığını duyunca: “Aslı gibi oku" buyurdu. Adam: “Eşhedu en lâ İlahe illallah" deyince, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “Allah'a ortak koşulan şeyleri söküp atarak reddetti" buyurdu. İbn Ebî Şeybe, Ahmed, Buhârî, el-Edebu'l-Müfred'de, Nesâî, İbn Mâce, Ebû Nuaym, el-Hilye'de ve Beyhakî, el-Esmâ ve's-Sifât'ta, İbn Abbâs'tan bildiriyor: Bir adam Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem): “Allah ve sen istediğin takdirde" deyince, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “Beni Allah'a eş koştun, sadece Allah istediği takdirde, de" buyurdu. İbn Sa'd, Kuteyle binti Sayfî'den bildiriyor: Yahudi âlimlerinden biri Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) gelerek: “Ey Muhammed! Allah'a ortak koşmasaydınız siz ne güzel bir topluluk olurdunuz" deyince, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Nasıl ortak koşuyoruz?" diye sordu. Adam: “Sizden biri «Kâbe'nin hakkı için hayır!» diye yemin ediyor" deyince, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “Yüce Allah, Yemin edecek kişinin, Kâbe'nin Rabbine yemin etmesini istiyor" buyurdu. Adam: “Ey Muhammed! Allah'a eş koşmasaydınız siz ne güzel bir topluluk olurdunuz" deyince, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Nasıl eş koşuyoruz?" diye sordu. Adam: “Sizden biri: «Eğer Allah isterse ve sen istersen» diyor" karşılığını verince, Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): “Yüce Allah, böyle bir şey diyecek kişinin, «Eğer Allah isterse, sonra sen istersen» demesini emrediyor" buyurdu. Ahmed, İbn Mâce ve Beyhakî bildiriyor: Tufayl b. Sahbere, rüyasında Yahudi bir topluluğa uğradığını gördü. (Rüyasında) onlara: “Siz, "Uzeyr Allah'ın oğludur" demeseniz ne kadar güzel insanlarsınız" dedi. Onlar da: “Siz de, "Allah isterse ve Muhammed isterse" demeseniz ne kadar güzel bir topluluksunuz" karşılığını verdiler. Sonra Hıristiyan bir topluluğa uğradı ve: “Siz, "Mesîh, Allah'ın oğludur" demeseniz ne kadar güzel insanlarsınız" dedi. Onlar da: “Siz de, "Allah isterse ve Muhammed isterse" demeseniz ne kadar güzel bir topluluksunuz" karşılığını verdiler. Tufayl, sabah olduğunda rüyasını Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) anlatınca, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) halka hitab edip: “Bir daha böyle demeyiniz, "sadece, ortağı olmayan Allah isterse" deyiniz" buyurdu. İbn Ebî Şeybe, Ahmed, Ebû Dâvûd, Nesâî, İbn Mâce ve Beyhakî, Huzeyfe b. el-Yemân'dan, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu bildirir: "Allah isterse ve falan kişi isterse, demeyiniz. Eğer Allah isterse, sonra da falan isterse, deyiniz." İbn Cerîr, Katâde'den bildiriyor: “...artık Allah'a, bile bile eş koşmayın" âyetinin manası: Sizi, gökleri ve yeri yaratan Allah'a denk koşmayınız" demektir. Vekî, Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr bildiriyor: Mücâhid der ki: “...artık Allah'a, bile bile eş koşmayın" âyetinin manası: Tevrat'ta ve İncil'de de yazıldığını bildiğiniz gibi Bir olan ve dengi olmayan Allah'a denk koşmayınız" demektir. |
﴾ 22 ﴿