27

"Gerçekten Allah bir sivrisineği ya da (küçüklükte) ondan daha üstün herhangi bir şeyi misal vermekten çekinmez. İman edenler, bunun Rablerinden bir gerçek olduğunu bilirler. Ama kâfirler: «Allah bu misal ile ne anlatmak istemiştir?» derler. Allah bununla birçoğunu saptırır ve birçoğunu da hidâyete eriştirir. O, bununla fasıklardan başkasını saptırmaz. Onlar ki Allah'ın ahdini sağlamlaştırdıktan sonra bozarlar, Allah'ın birleştirilmesini emrettiği şeyi keserler ve yeryüzünde fesad çıkarırlar. İşte onlar zarara uğrayanlardır."

İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim, İbn Mes'ûd ve bazı sahabeden şöyle bildiriyor: Allah, münafıklara "Onlar, çevresini aydınlatmak için ateş yakan kimseye benzerler ..."' ve "Bir kısmı da, karanlıklarda, gök gürlemeleri ve şimşek arasında gökten boşanan sağanağa tutulup, yıldırımlardan ölmek korkusu ile parmaklarını kulaklarına tıkayan kimseye benzer" ayetiyle iki misal verince, münafıklar:

“Allah, bunları misal vermeyecek kadar yücedir" dediler. Bunun üzerine:

“Gerçekten Allah bir sivrisineği ya da (küçüklükte) ondan daha üstün herhangi bir şeyi misal vermekten çekinmez. İman edenler, bunun Rablerinden bir gerçek olduğunu bilirler. Ama kâfirler: «Allah bu misal ile ne anlatmak istemiştir?» derler. Allah bununla birçoğunu saptırır ve birçoğunu da hidâyete eriştirir. O, bununla fasıklardan başkasını saptırmaz. Onlar ki Allah'ın ahdini sağlamlaştırdıktan sonra bozarlar, Allah'ın birleştirilmesini emrettiği şeyi keserler ve yeryüzünde fesad çıkarırlar, işte onlar zarara uğrayanlardır." ayetleri nazil oldu."

Abdulğanî, Tefsîr'de ve Vâhidî, İbn Abbâs'tan bildiriyor: Allah, müşriklerin ilahlarını zikredip:

“...Sizlerin Allah'ı bırakıp taptıklarınız bir araya gelseler, bir sinek bile yaratamayacaklardır..." buyurdu ve böylece ilahların zaafiyetini zikredip örümcek ağına benzetti. Bunun üzerine müşrikler:

“Allah'ın Muhammed'e indirdiği Kur'ân'da zikrettiği sineğe, örümceğe bakınız. Bunlarla ne yapacakmış?" dediler. Bunun üzerine Allah, "Gerçekten Allah bir sivrisineği ya da (küçüklükte) ondan daha üstün herhangi bir şeyi misal vermekten çekinmez..." ayetlerini indirdi.

Abdürrezzâk, Abd b. Humeyd, İbnu'l-Münzir, İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Katâde der ki: Yüce Allah, sinek ve örümceği zikredince, müşrikler - veya İbnu'l-Münzir'e göre Ehli Kitap - şöyle dediler:

“Örümcek ve sivri sinek zikredilmeğe değer mi?" Bunun üzerine Allah, "Gerçekten Allah bir sivrisineği ya da (küçüklükte) ondan daha üstün herhangi bir şeyi misal vermekten çekinmez..." ayetlerini indirdi.

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Hasan der ki:

“Ey insanlar! Bir misal verilmektedir, şimdi onu dinleyin: Sizlerin Allah'ı bırakıp taptıklarınız bir araya gelseler, bir sinek bile yaratamayacaklardır. Sinek onlardan bir şey kapsa, onu kurtaramazlar; isteyen de, istenen de aciz!" ayeti nazil olduğu zaman, müşrikler:

“Bu ve buna benzeyen misaller, anlatılacak misâl değildir" deyince, Allah, "Gerçekten Allah bir sivrisineği ya da (küçüklükte) ondan daha üstün herhangi bir şeyi misal vermekten çekinmez..." ayetlerini indirerek, kastedilenin sivrisinek değil örnek olduğunu bildirmiştir.

İbn Cerîr, Katâde'den, "Sivrisinek, Allah'ın yarattıklarının en zayıfıdır" dediğini bildirir.

İbn Ebî Hâtim, Ebu'ş-Şeyh, el-Azame'de ve Deylemî, Ebû Hureyre'den, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu nakleder:

“Ey insanlar! Sakın Allah hakkında gafil olmayın, eğer Allah bir şeyden gafil olsaydı, sivrisinek, zerre ve hardal tanesinden gafil olurdu. "

İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim bildiriyor: Ebu'l-Âliye, "... iman edenler, bunun Rablerinden bir gerçek olduğunu bilirler..." âyetinin manasıyla ilgili şöyle dedi: İman edenler, bu misalin Rablerinden olduğunu, bu sözlerin Allah'ın sözleri olduğunu bilirler.

Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr, Katâde'den aynı yorumu nakletmişlerdir.

Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Mücâhid, "... İman edenler, bunun Rablerinden bir gerçek olduğunu bilirler..." ayeti hakkında şöyle demiştir: Müminler ona iman ederler ve Rablerinden bir gerek olduğunu bilirler. Allah ta onlara bu misalle doğruyu gösterir. "...Allah bununla birçoğunu saptırır..." âyetinden kastedilen, müminler bunun Rablerinden bir gerçek olduğunu bilip iman ederken, fasıkların ise gerçek olduğunu bilip (buna rağmen) inkar etmeleridir.

İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İbn Mes'ûd ve sahabeden bazıları, "Allah bununla birçoğunu saptırır ve birçoğunu da hidâyete eriştirir. O, bununla fasıklardan başkasını saptırmaz..." ayetlerinin manası hakkında şöyle dediler: Allah bununla münafıkları saptırırken müminleri hidayete eriştirir.

Fasıklardan kasıt ta münafıklardır. "Onlar ki Allah'ın ahdini sağlamlaştırdıktan sonra bozarlar..." Allah'ın ahdini kabul ettikten sonra onu inkar edenler kastedilmiştir.

İbn Ebî Hâtim, İbn Abbâs'tan bildiriyor:

“O, bununla fasıklardan başkasını saptırmaz..." âyetinden kastedilen, kafirlerin bilmesine rağmen inkar etmeleridir.

Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Katâde, "O, bununla fasıklardan başkasını saptırmaz..." âyetinden kastedilenin, onların fasık olmasıyla, Allah'ın kendilerini dalâlete düşürmesi olduğunu söylemiştir.

Buhârî, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Sa'd b. Ebî Vakkâs şöyle der:

“Harûriler (Hariciler), Allah'ın ahdini sağlamlaştırdıktan sonra bozanlardır." Sa'd, Harûrileri fasık olarak adlandırmıştı.

İbn Cerîr, İbn Ebî Hâtim ve Ebu'ş-Şeyh'in bildirdiğine göre Katâde, "Onlar ki Allah'ın ahdini sağlamlaştırdıktan sonra bozarlar..." ayetiyle ilgili şöyle dedi:

“Sakın bu âyetin beyan ettiği ahdi bozmayın. Zira Allah bunu bozmayı çirkin görmekte ve bunu bozma hususunda tehditte bulunmaktadır." Allah Kur'an-ı kerim'in çeşitli âyetlerinde, aldığı bu ahit hususunda öğüt ve nasihatlerde bulunmuş, buna dair deliller beyan etmiştir. Biz, Allah'ın verdiği ahdi bozan hakkındaki tehdidi kadar herhangi bir günah hakkında tehdit ettiğini bilmiyoruz. Kim Allah'a samimiyetle ahid verecek olursa Allah için olanı bunu yerine getirsin."

Ahmed, Bezzâr, İbn Hibbân, Taberânî, M. el-Evsat'ta ve Beyhakî, Şuabu'l- îmân'da, Enes'ten bildiriyor: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bize hutbe verdi ve:

“Şunu bilin ki, emanet ehli olmayanın imanı da yoktur. Ahde vefa göstermeyenin dini de yoktur" buyurdu.

Taberânî, M. el-Kebîr'de, Ubâde b. es-Sâmit ve Ebû Umâme'den aynı hadisi nakletmiştir.

Taberânî, M. el-Evsat'ta aynı hadisi İbn Ömer'den nakletmiştir.

Buhârî, Tarih'te ve Hâkim, Hazret-i Âişe'den Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu nakleder:

“Ahde vefa imandandır."

Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Katâde, "...Allah'ın birleştirilmesini emrettiği şeyi keserler ve yeryüzünde fesad çıkarırlar. İşte onlar zarara uğrayanlardır" âyetinden kastın, akraba ve yakınlarıyla alakayı kesmek olduğunu söyledi.

İbn Ebî Hâtim bildiriyor: Süddî, âyette geçen "...Yeryüzünde fesat çıkarırlar..." sözünün manasının, "Yeryüzünde günah işlerler" demek olduğunu söyledi.

İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Mukâtil, "...İşte onlar zarara uğrayanlardır" sözünü:

“Onlar Cehennemliktir" şeklinde açıklamıştır.

İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim bildiriyor: İbn Abbâs der ki:

“Yüce Allah'ın Müslümanlardan başkasına nisbet ettiği, zarara uğrayan, müsrif, zalim, mücrim, fâsık gibi isimlerle kastedilen şey küfürdür. Müslümanlara nisbet ettiği şeylerle ise günah kastedilmiştir."

27 ﴿