29

"Yerde olanların hepsini; sizin için yaratan O dur. Sonra, göğe doğru yönelerek yedi gök olarak onları düzenlemiştir. Oher şeyi bilir."

Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr, Katâde'nin, "Yerde olanların hepsini; sizin için yaratan O'dur..." ayetini şöyle açıkladığını bildirir: Yeryüzündeki her şeyi, cömertliğiyle size nimet olarak, geçinmek ve belli bir süre faydalanmak için sizin hizmetinize verdi.

Abdürrezzâk, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbn Ebî Hâtim ve Ebu'ş-Şeyh bildiriyor: Mücâhid, "Yerde olanların hepsini; sizin için yaratan O'dur. Sonra, göğe doğru yönelerek yedi gök olarak onları düzenlemiştir. O her şeyi bilir" âyetini şöyle açıkladı: Yeryüzündeki her şeyi sizin hizmetinize verdi. Allah yeri gökten önce yarattı. Yeri yarattığı zaman ondan duman çıktı. "...Sonra, göğe doğru yönelerek yedi gök olarak onları düzenlemiştir. O her şeyi bilir." Sözü buna işaret etmektedir. Düzenlemekle kastedilen de: Yedi göğü üst üste, yedi kat yeri de alt alta yaratmasıdır.

İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve Beyhakî el-Esmâ ve's-Sifât'ta, Süddî tarikiyle, Ebû Mâlik ve Ebû Sâlih'ten, bunlar da, İbn Abbâs ve Murra el- Hemedânî'den, onlar da, İbn Mes'ûd ve sahabenin bazılarının, "Yerde olanların hepsini; sizin için yaratan O'dur. Sonra, göğe doğru yönelerek yedi gök olarak onları düzenlemiştir. O her şeyi bilir" âyetini şöyle açıkladığını bildirir: Allah'ın Arş'ı suyun üzerindeydi ve sudan önce bir şey yaratmamıştı. Yaratıkları var etmeyi dileyince sudan duman (buhar) çıkarttı. Buhar suyun üzerine yükseldi. Allah ona "Yükselen" anlamına gelen "Sema" ismini verdi. Sonra suyu kuruttu. Onu bir tek kütle haline getirdi. Sonra onu parçaladı. Onu, pazar ve pazartesi günlerinde yedi yer haline getirdi. Arzı balık üstüne koydu. Balık ise, Allah'ın Kur'ân-ı Kerim'de:

“Nûn. Ve Kalemle, yazmakta olduklarına yemin olsun" buyruğunda sözü geçen "nûn"dur. Balık su içerisindedir, su da dümdüz bir kayalık üstündedir. Dümdüz kayalık da bir meleğin sırtı üzerindedir. Melek bir başka kayanın üstündedir. Kaya ise, rüzgara maruzdur. Burada sözü geçen kaya, Lokman sûresinde kendisinden söz edilen ve yerde de gökte de olmayan kayadır. Balık harekete geçip kıpırdayınca yer de sarsıldı. Allah yere dağları bırakınca yer kararını buldu. O bakımdan dağlar yere karşı öğünür. İşte yüce Allah'ın şu buyruğunda kastedilen budur:

“Sizi sarsmaması için yeryüzünde sağlam dağlan, yolunuzu bulmanız için de ırmakları ve yolları yarattı."' Allah yerde dağları, orada yaşayacak olanların gıdalarını yerin ağaçlarını ve orası için gerekli olanları da iki günde, yani salı ve çarşamba günlerinde yarattı. İşte yüce Allah şu buyruklarında bunu anlatmaktadır:

“De ki: Gerçekten siz, yeri iki günde yaratanı inkâr edip O'na ortaklar mı koşuyorsunuz? O, âlemlerin Rabbidir. O, yeryüzüne sabit dağlar yerleştirdi. Orada bereketler yarattı ve orada tam dört günde isteyenler için fark gözetmeden gıdalar takdir etti."Yani soran kimseler bilsin ki durum işte böyledir. "Sonra duman halinde olan göğe yöneldi..." Sözü geçen bu duman ise, suyun teneffüs etmesi ile (buharlaşması) ile meydana gelmiştir. Allah ondan sonra (buharın yükselmesi sonucu) bir tek sema halinde göğü yarattı. Sonra onu ayırarak iki günde, Perşembe ve Cuma günlerinde yedi sema haline getirdi. Cuma gününe bu ismin veriliş sebebi ise, göklerin ve yerin yaratılışının bu günde tamamlanmasıdır, "...ve her göğün işini kendisine bildirdi..." Yani her bir semada oraya has olan melekleri yarattı. Yerde de bulunan dağları, denizleri, dolu ve bilinmeyen daha pek çok şeyleri var etti. Sonra dünya semasını yıldızlarla süsledi. Bu yıldızları hem bir süs, hem de şeytanlara karşı bir koruma aracı kıldı. Yüce Allah dilediğini yaratmayı bitirdikten sonra bu sefer Arş'a istiva etti.

Beyhakî, el-Esmâ ve's-Sifât'ta, İbn Abbâs'ın, "...Sonra, göğe doğru yönelerek yedi gök olarak onları düzenlemiştir. O her şeyi bilir" âyetini şöyle açıkladığını bildirir: Allah'ın emri semaya yöneldi ve Allah yedi göğü yarattı. Ateşi suda akıtıp denizi buharlaştırdı ve buhar semaya çıkınca ondan da gökleri yarattı.

İbn Cerîr, İbn Ebî Hâtim ve Beyhakî bildiriyor. Ebu'l-Âliye, "...Sonra, göğe doğru yönelerek yedi gök olarak onları düzenlemiştir. O her şeyi bilir" âyeti hakkında şöyle dedi:

“Allah, semaya yönelip (semayı) yedi gök olarak düzenledi."

Osmân b. Saîd ed-Dârimî, Kitabu'r-Reddi Ale'l-Cehmiyye'de, Abdullah b. Amr'dan bildiriyor:

“Allah her şeyi yaratmak istediğinde Arş'ı suyun üzerindeydi ve ne yer, ne de sema vardı. Rüzgarı yarattı ve rüzgar suya doğru esince dalgalar oluşup köpükler meydana geldi. Sudan çıkan dumana emredince, duman yükselip büyüdü ve ondan gökleri yarattı. Çamurdan yerleri, köpüklerden ise dağlan yarattı."

Ahmed, Buhârî, Tarih'te, Müslim, Nesâî, İbnu'l-Münzir, Ebu'ş-Şeyh, el- Azame'de, İbn Merdûye ve Beyhakî, Kitâbu'l-Esmâ ve's-Sifât'ta, Ebû Hureyre'den bildiriyor: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) elimden tutup şöyle buyurdu:

“Allah, yeri cumartesi günü yarattı, dağları pazar günü, ağaçlan pazartesi günü, sevilmeyen şeyleri salı günü, nuru çarşamba günü yarattı. Yerin üzerine hayvanları perşembe günü yaydı. Hazret-i Adem'i cuma günü ikindiden sonra yarattı."

Ahmed, Abd b. Humeyd, Ebû Dâvûd, Tirmizî, İbn Mâce, Osman b. Saîd ed- Dârimî, İbn Ebi'd-Dünyâ, Kitabu'l-Matar'da, İbn Ebî Âsim, es-Sünne'de, Ebû Ya'lâ, İbn Huzeyme, et-Tevhîd'de, İbn Ebî Hâtim, Ebû Ahmed el-Hâkim, el- Kunâ'da, Taberânî, M. el-Kebîr'de, Ebu'ş-Şeyh, el-Azame'de, Hâkim, İbn Merdûye, el-Lâlekâî, es-Sünne'de ve Beyhakî, el-Esmâ ve's-Sifât'ta bildiriyor: Abbâs b. Abdilmuttalib der ki: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte otururken:

“Sema ile yer arasındaki mesafe ne kadardır, biliyor musunuz?" diye sordu. Biz:

“Allah ve Resûlü daha iyi bilir" karşılığını verince, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Yer ile sema arasında beş yüz yıllık bir mesafe vardır. Her bir semanın diğer sema ile arasında beş yüz yıllık mesafe vardır. Her semanın kalınlığı da beş yüz yıllık mesafedir. Yedinci semanın üzerinde deniz vardır. Bu denizin altı ile üstü arası iki gök arası kadardır bunun bu denizin üstünde sekiz dağ keçisi (şeklinde sekiz Melek) bulunmaktadır. (Onların her birinin) tırnaklarıyla diz kapakları gök ile yer arasındaki (mesafe) kadardır.. Sonra bunların da tepesinde Arş vardır. Arş'ın altı ile üstünün arası bir semâdan bir semâya kadar olan uzaklık kadardır. Allah ta bunun fevkindedir ve Âdemoğullarmın amellerinden hiç biri Allah'tan gizlenemez."'

İshak b. Râhûye, Müsned'de, Bezzâr, Ebu'ş-Şeyh, el-Azame'de, İbn Merdûye ve Beyhakî, Ebû Zer'den, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu nakleder:

“Yer ile sema arasında beş yüz yıllık mesafe vardır. Her semanın kalınlığı da beş yüz yıllık bir mesafedir. Bir sema ile diğeri arasında beş yüz yıllık mesafe vardır. Bu yedinci semaya kadar böyle devam eder. Yer tabakaları arasındaki mesafe de aynı şekildedir. Yedinci sema ile Arş arasındaki mesafe, bütün bu mesafeler kadardır. Eğer kardeşinize çukur kazıp onu sarkıtsaydınız, bu kişi Allah'ın varlığını bilip kabul ederdi."

Tirmizî, Ebu'ş-Şeyh ve İbn Merdûye bildiriyor: Ebû Hureyre der ki: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte otururken üzerimize bir bulut geldi.

Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Bunun ne olduğunu biliyor musunuz?" diye sorunca, sahabe:

“Allah ve Resulü daha iyi bilir" karşılığını verdiler. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Bu, buluttur! Bu bulutlar toprağın sulayıcılarıdır. Allah onları kendisine ibadet etmeyen ve şükretmeyen kimselere bile gönderiyor" buyurup, "Bunun üzerinde ne var biliyor musunuz?" diye sordu. Sahabe:

“Allah ve Resûlü daha iyi bilir" cevabını verince, Allah'ın Resulü (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Onun üzerinde sema vardır" buyurup:

“Bunun üzerinde ne var biliyor musunuz?" diye sordu. Sahabe:

“Allah ve Resûlü daha iyi bilir" cevabını verince, Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Önüne geçilmiş bir dalga ve korunmuş tavan vardır" buyurup, "Bunun üzerinde ne var biliyor musunuz?" diye sordu. Sahabe:

“Allah ve Resûlü daha iyi bilir" cevabını verince, Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Bunun da üzerinde sema vardır. Ya onun üzerinde ne vardır biliyor musunuz?" diye sordu. Sahabe:

“Allah ve Resûlü daha iyi bilir" cevabını verince, Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Bunun da üzerinde başka bir sema vardır. Ya bu ikisi arasında ne vardır biliyor musunuz?" diye sordu. Sahabe:

“Allah ve Resûlü daha iyi bilir" cevabını verince, Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem):

“İkisi arasında beş yüz yılık mesafe vardır" buyurduktan sonra aynı şekilde yedi kat semayı saydı. Ve "Her sema arasında beş yüz yıllık mesafe vardır" buyurdu. Sonra:

“Bunların üzerinde ne olduğunu biliyor musunuz?" diye sorunca, sahabe:

“Allah ve Resûlü daha iyi bilir" cevabını verdi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Bunların üzerinde Arş vardır. Arş ile bunlar arasında ne kadar mesafe olduğunu biliyor musunuz?" diye sorunca, sahabe, yine:

“Allah ve Resûlü daha iyi bilir" cevabını verdi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Aralarında iki sema arasındaki mesafe kadar bir mesafe vardır" buyurup:

“Altınızdaki yerin altında ne olduğunu ve yerle onun arasındaki mesafeyi biliyor musunuz?" diye sordu. Sahabe:

“"Allah ve Resûlü daha iyi bilir" cevabını verince, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Altında başka bir yer daha vardır. İki yer arasında ise beş yüz yıllık mesafe vardır" buyurup yedi kat yeri saydı ve:

“Her tabakayla diğeri arasında beş yüz yıllık mesafe vardır" dedi.

Osman b. Saîd ed-Dârimî, er-Reddu ale'l-Cehmiyye'de, İbnu'l-Münzir, Taberânî, Ebu'ş-Şeyh, İbn Merdûye, Lâlekâ ve Beyhakî'nin bildirdiğine göre İbn Mes'ûd der ki:

“Yerle gök arasında beş yüz yıllık mesafe vardır. Her sema ile diğeri arasında beş yüz yıllık mesafe vardır. Her kat sema ve yerin kalınlığı beş yüz yıllık mesafedir. Yedinci sema ile Kürsî arasında beş yüz yıllık mesafe vardır. Kürsî ile su arasında beş yüz yıllık mesafe vardır. Arş ta suyun üzerindedir. Allah ta Arşın üzerindedir ve sizin durumunuzu bilir."

Beyhakî'nin bildirdiğine göre Abdullah b. Amr b. el-Âs, gökyüzüne bakıp şöyle dedi:

“Allah yüceler yücesidir! Şu gökyüzü ne kadar da beyazdır. İkinci sema bundan daha beyazdır -deyip yedi kat semayı saydıktan sonra-Yedinci semanın üzerinde suyu yarattı ve Arş'ı suyun üzerine koydu. Dünya semasının üzerine, Güneş, Ay, yıldızlar ve meteorları koydu."

İbn Ebî Hâtim, Ebu'ş-Şeyh ve İbn Merdûye, İbn Abbâs'tan bildiriyor: Bir adam Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Ey Allah'ın Resûlü! Bu gökyüzü nedir?" diye sorunca, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Bu, sizden başka tarafa yönlendirilmiş dalgalardır" cevabını verdi.

İshâk b. Râhûye, Müsned'de, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim, Taberânî, M. el-Evsat'ta ve Ebu'ş-Şeyh, Rabî b. Enes'ten bildiriyor:

“Dünya seması, önüne geçilmiş dalgadır, ikinci sema beyaz mermer, üçüncüsü demir, dördüncüsü bakır, beşincisi gümüş, altıncısı altın, yedincisi ise kırmızı yakuttur. Bunların üzeri ise nur sahralarıdır. Bunların üstünde ne olduğunu Allah'tan başkası bilmez. Maytâtarûş adında bir melek te Yüce Allah ile yarattıkları arasındaki perdeyle görevlidir."

Ebu'ş-Şeyh, Selmân el-Fârisî'den bildiriyor:

“Dünya seması, yeşil zümrüttendir ve ismi ince manasında olan "Rakîa"dır. İkinci sema beyaz gümüştendir ve ismi "Erkelûn"dur. Üçüncüsü kırmızı yakuttandır ve ismi "Kaydûm"dur. Dördüncüsü beyaz incidendir ve ismi "Mâûnâ"dır. Beşincisi kırmızı altındandır ve ismi "Dîkâ"dır. Altıncısı sarı yakuttandır ve ismi "Deknâe"dir. Yedincisi ise nurdandır ve ismi "Arîbe"dir."

Ebu'ş-Şeyh'in bildirdiğine göre Ali b. Ebî Tâlib der ki:

“Dünya semasının ismi "Rakî", yedinci semanın ismi ise "ed-Durâh"tır."

Osman b. Saîd ed-Dârimî, Kitabu'r-Reddi ale'l-Cehmiyye'de ve İbnu'l- Münzir bildiriyor: İbn Abbâs der ki:

“Semaların efendisi Arş'ın bulunduğu semadır. Yerlerin efendisi ise sizin bulunduğunuz yerdir."

İbn Ebî Hâtim, Şa'bî'den bildiriyor: İbn Abbâs, Ebû Ecled'e yazıp, semanın hangi şeyden yaratıldığını sorunca, Ebû Ecled:

“Sema, önüne geçilmiş dalgalardan yaratılmıştır" cevabını yazdı.

İbn Ebî Hâtim, Habbe el-Urenî'den bildiriyor: Hazret-i Ali'nin bir gün "Semayı duman ve sudan yaratan Allah'a yemin ederim ki" şeklinde yemin etti.

İbn Ebî Hâtim ve Ebu'ş-Şeyh'in bildirdiğine göre Ka'b(u'l-ahbâr):

“Sema, sütten daha beyazdır" demiştir.

Abdürrezzâk ve İbn Ebî Hâtim, Süfyân es-Sevrî'den bildiriyor:

“Yerlerin altında bir kaya vardır. Bize bildirildiğine göre sema yeşil rengini bu kayadan almaktadır."

Ebu'ş-Şeyh, el-Azame'de ve Beyhakî, el-Esmâ ve's-Sifât'ta bildiriyor: İbn Abbâs der ki:

“Herşeyi düşününüz, ama Allah'ın zatını düşünmeyiniz. Çünkü yedinci semadan Kürsî'ye kadar yedi bin nur vardır. Allah da bunların üzerindedir."

Abdürrezzâk ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Katâde, "...Sonra, göğe doğru yönelerek yedi gök olarak onları düzenlemiştir..." ayeti hakkında şöyle dedi:

“Bunlar üst üstedir ve her sema ile diğeri arasında beş yüz yıllık mesafe vardır."

"...O her şeyi bilir."

İbn Durays'ın bildirdiğine göre İbn Mes'ûd "Kur'ân'daki en üstün ayetler, sonunda Allah'ın isimlerinden birinin zikredildiği ayettir.

29 ﴿