30

"Hani Rabbin meleklere: «Ben yeryüzünde bîr halîfe yaratacağım», dedi. Onlar: «Bizler hamdinle seni tesbih ve seni takdis edip dururken, yeryüzünde fesat çıkaracak, orada kan dökecek bîrini mî yaratacaksın?» dediler. Allah da onlara: «Sîzin bilemiyeceğinizi herhalde ben bilirim» dedi."

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Ebû Mâlik, "Kur'ân'da "Hani" edatı, her zaman mâzî için kulanılmıştır" dedi.

İbn Cerîr'in bildirdiğine göre (.....) Hasan(-ı Basrî), (.....) sözünün manasının yapmak olduğunu söyledi.

İbn Cerîr bildiriyor: Dahhâk der ki:

“Kur'ân'daki her (.....) kelimesi, yaratmak manasındadır."

Vekî, Abdürrezzâk, Abd b. Humeyd, İbnu'l-Münzir ve İbn Asâkir bildiriyor: İbn Abbâs:

“Allah, Âdem'i Cennetten henüz onu yaratmadan çıkarmıştır" dedikten sonra "...Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım..."ayetini okudu.

Hâkim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs der ki:

“Allah, Âdem'i, Cennete girmeden çıkarmıştır. Yüce Allah:

“...Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım, dedi. Onlar: «Bizler hamdinle seni tesbih ve seni takdis edip dururken, yeryüzünde fesat çıkaracak, orada kan dökecek birini mi yaratacaksın?» dediler..." buyurmaktadır. Âdem yaratılmadan bin yıl önce orada (yeryüzünde) cinler vardı. Cinler orada bozgunculuk yapıp kan akıttılar. Yeryüzünde bozgunculuk yaptıkları içinde Allah onlara meleklerden bir ordu gönderdi ve melekler onları deniz kenarlarına kadar kovalayıp öldürdüler. Yüce Allah:

“... Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım, dedi. Onlar: «Bizler hamdinle seni tesbih ve seni takdis edip dururken, yeryüzünde fesat çıkaracak, orada kan dökecek birini mi yaratacaksın?» dediler..." buyurduğu zaman melekler:

“O cinlerin yaptığı gibi yeryüzünde fesat çıkarıp orada kan akıtacak birini mi yaratacaksın?" dediler. Bunun üzerine Allah:

“...Sizin bilemiyeceğinizi herhalde ben bilirim, dedi."

İbn Ebî Hâtim, İbn Amr'dan aynı hadisi nakletmiştir.

İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İbn Abbâs şöyle dedi: İblis, cin adında meleklerin türlerinden biriydi. Bunlar melekler arasında kor ateşten yaratılanlardı. İblisin adı el-Hâris'di ve Cennet bekçilerinden biriydi. Meleklerin ise hepsi nurdan, cinler ise dumansız ateşten yaratıldı. Yeryüzüne ilk yerleşenler cinlerdir. Cinler yeryüzünde fesat çıkarıp kan akıttılar ve birbirlerini öldürdüler. Bunun üzerine Allah İblisi meleklerden bir orduyla gönderip onları öldüre öldüre dağ eteklerine kadar kovaladı. İblis böyle yapınca gurura kapılıp içinden:

“Kimsenin yapmadığı şeyi yaptım" dedi. Allah İblisin kalbinden geçeni bildi, ama meleklerin İblisin kalbinden geçenden haberi yoktu. Allah, meleklere:

“Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım" dediği zaman melekler:

“Cinlerin fesat çıkardığı gibi, yeryüzünde fesat çıkaracak, orada kan dökecek birini mi yaratacaksın?" dediler. Allah:

“Ben, sizin bilmediğinizi bilirim. Ben, sizin İblisin kalbinde görmediğiniz kibir ve gururlanmayı gördüm" dedi. Sonra Allah, Âdem'in toprağının getirilmesini emreti ve toprak getirilince, Allah Âdem'i yapışkan çamurdan (Tînun lâzib) yarattı. Lâzib ise birbirine yapışan çamur demektir. Daha sonra kokuncaya kadar bırakıldı. Âdem'in yaratıldığı toprak daha sonra yapışkan çamur haline getirilmişti ve Allah onu eliyle yarattı ve Âdem kırk gece yere atılmış (cansız) ceset halinde kaldı. İblis gelip ayağıyla Âdem'e vurunca kendisinden (içi boş bir şeyin çıkardığı) ses çıkıyordu. Sonra İblis Âdem'in ağzından girip arkasından çıkıyor, arkasından girip ağzından çıkıyordu ve:

“Sen hiç bir şey değilsin ve hiçbir şey için yaratılmadın. Eğer sana mûsallat edilirsem seni helak ederim. Eğer sen bana mûsallat edilirsen sana isyan ederim" diyordu. Allah, Âdem'e ruhundan üfleyince nefes baş tarafından geldi ve nereye vardıysa orası et ve kana dönüştü. Nefes göbeğine yetişince Âdem bedenine bakıp gördüğünü beğendi ve kalkmak için davrandı, ama kalkamadı. Yüce Allah'ın:

“İnsan aceleden yaratıldı" âyeti buna işaret etmektedir. Ruhun bedene girmesi tamamlanınca Âdem aksırdı ve Allah'ın kendisine iihamıyla:

“Âlemlerin Rabbine hamd olsun" dedi. Allah da:

“Ey Âdem! Allah sana merhamet etsin" deyip, semada olan meleklerin dışındaki İblîs ile beraber olan meleklere:

“Âdem'e secde ediniz" buyurdu. Bütün melekler secde etti, ama İblîs içindeki kibirden dolayı böbürlenip secde etmeyi kabul etmedi ve:

“Ben ondan daha hayırlı, daha büyük ve daha güçlüyken kendisine secde etmem" dedi. Bunun üzerine Allah onu susturup bütün hayırlardan mahrum etti ve onun isyanına bir ceza olmak üzere kavulmuş şeytan yaptı.

İbn Cerîr, İbn Ebî Hâtim ve Ebu'ş-Şeyh, el-Azame'de, Ebû'l-Âliye'nin şöyle dediğini bildirir:

“Allah, melekleri Çarşamba günü, cinleri Perşembe günü, Âdem'i ise Cuma günü yarattı. Cinlerden bir topluluk inkâra düşmüşlerdir. Bu yüzden melekler yeryüzüne iniyor ve Cinlerle savaşıyorlardı. Yeryüzünde kan dökülüyor ve fesat kaynıyordu. Bu sebeple (Allah, yeryüzünde halife yaratacağını beyan edince, bu durumu bilen) melekler:

“Orada bozgunculuk yapacak ve kan dökecek birisini mi yaratacaksın?" dediler."

İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İbn Zeyd şöyle der:

“Allah ateşi yarattığı zaman melekler ondan çok korkup "Ey Rabbimiz, bu ateşi ne için yarattın?" diye sorunca, Allah:

“Yarattıklarımdan bana karşı gelenler için" buyurdu. O zaman da Allah'ın, melekler dışında herhangi bir yaratığı yoktu. Melekler:

“Ey Rabbimiz! Sana isyan edeceğimiz zaman gelecek mi?" diye sorunca ise, Allah:

“Hayır. Ben yeryüzünde halife yapacağım birisini yaratacağım. Bunlar kan akıtacak ve yeryüzünde bozgunculuk yapacaklar" buyurdu. (Bunun üzerine melekler:

“Onda bozgunculuk yapacak biririsini mi yaratacaksın. Bizi yeryüzüne koy, biz hamdinle seni tesbih ve seni takdis ederiz" deyince, Allah:

“Sizin bilemiyeceğinizi herhalde ben bilirim, dedi."

İbn Cerîr ve İbn Asâkir, İbn Mes'ûd ve sahabeden bazılarının şöyle dediğini bildirir:

“Allah, yaratmak istediklerini yaratınca Arş'a istiva etti ve İblis'e Dünya semasının idaresini verdi. O, meleklerin, "Cin" diye adlandırılan bir kabilesindendi. Cinlere bu adın verilmesinin sebebi de onların, Cennetin bekçileri olmalarındandı. İblis, hem dünya semasının idarecisi, hem de Cennetin bekçilerindendi. Bu sebeple İblis'in kalbini kibir bürüdü ve:

“Allah, bütün bunları bana üstünlüğümden dolayı verdi" dedi. Allah, İblisin kalbindeki bu kibri görünce meleklere:

“...Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım, dedi..." buyurdu. Melekler:

“Ey Rabbimiz! Bu halife nasıl olacak? Bunun zürriyeti olur ve yeryüzünde bozgunculuk yapıp birbirlerini kıskanarak birbirlerini öldürürler. Ey Rabbimiz! "Onda bozgunculuk yapacak biririsini mi yaratacaksın" dediler. Allah:

“Sizin bilemiyeceğinizi herhalde ben bilirim, dedi."

Abd b. Humeyd ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs, "Hatırla ki Rabbin meleklere:

“Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım" dedi. Onlar: «Bizler hamdinle seni tesbih ve seni takdis edip dururken, yeryüzünde fesat çıkaracak, orada kan dökecek birini mi yaratacaksın?» dediler. Allah da onlara: «Sizin bilemiyeceğinizi herhalde ben bilirim» dedi" âyetini açıklarken şöyle dedi: Allah, meleklere:

“Ben, bir beşer yaratacağım. Bunlar birbirlerini kıskanacak, birbirlerini öldürecek ve yeryüzünde bozgunculuk yapacaklar" buyurdu. İnsanoğlunun yeryüzünde böyle şeyler yapacağını anlayan melekler:

“...yeryüzünde fesat çıkaracak, orada kan dökecek birini mi yaratacaksın? dediler." iblis, dünya seması meleklerinin reisiydi ve böbürlenip isyan etmeye kalkıp azgınlık yaptı. Allah onun bu böbürlenmesini bildi. "...Sizin bilemiyeceğinizi herhalde ben bilirim..." sözü buna işaret etmektedir. Yani Allah, İblis'in içinden taşkınlık yapmayı geçirdiğini bildiğini söyledi.

Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr bildiriyor. Katâde, "...yeryüzünde fesat çıkaracak, orada kan dökecek birini mi yaratacaksın? dediler" âyetinin açıklamasını yaparken şöyle dedi:

“Melekler, Allah'ın kendilerine verdiği ilimle, Allah katında kan dökmek ve yeryüzünde bozgunculuk yapmaktan daha kötü bir şey olmadığını bildiler."

İbnu'l-Münzir ve İbn Batta, İbn Abbâs'ın şöyle dediğini bildiriyor:

“(Allah'ın emirleri karşısında) kendi görüşlerinizi ileri sürmekten sakınınız. Çünkü Allah meleklerin görüşünü reddetmiştir. Allah:

“Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım..." dediği zaman, melekler:

“...yeryüzünde fesat çıkaracak, orada kan dökecek birini mi yaratacaksın? dediler" Bunun üzerine Yüce Allah:

“...Sizin bilemiyeceğinizi herhalde ben bilirim..." buyurdu."

İbn Ebi'd-Dünyâ, Kitabu't-Tevbe'de, Enes b. Mâlik'ten, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu nakleder:

“İlk telbiye getirenler meleklerdir. Allah:

“... Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım, dedi. Onlar: Bizler hamdinle seni tesbih ve seni takdis edip dururken, yeryüzünde fesat çıkaracak, orada kan dökecek birini mi yaratacaksın?" deyip Allah'a cevap verdiler. Allah onlardan yüz çevirinde, melekler Arş'ın etrafında, "Buyur! Buyur! Senden özür diliyoruz. Buyur! Buyur! Senden bağışlanma dileyip tövbe ediyoruz" diyerek tavaf yaptılar."

İbn Cerîr, İbn Ebî Hâtim ve İbn Asâkir, Ebû Sâbit'ten bildiriyor: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

“Yeryüzü Mekke'den döşenmeye başlanmıştır. Melekler Beyt'in etrafinda tavaf ederdi. Beyt'in etrafında ilk tavaf edenler meleklerdi. Burası, Yüce Allah'ın:

“...Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım..." buyururken kasdettiği yerdir. Bir peygamberin kavmi helak olup kendisi ve salihler kurtulduğu zaman, o peygamber beraberlerindekilerle Bey t'e gelip vefat edene kadar orada Allah'a ibadet ederlerdi. Hazret-i Nûh, Hazret-i Hûd, Hazret-i Şuayb ve Hazret-i Salih'in kabirleri, Zemzem, Rükün (Hacer-i Esved'in rüknü) ile Makâm-ı İbrahim arasındadır."

Abdürrezzâk, Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr bildiriyor: Katâde, "... Bizler hamdinle seni tesbih ve seni takdis ederiz..." ayetini açıklarken şöyle dedi:

“Tesbih, Allah'ı tesbih etmek, takdis ise namazdır."

Ahmed, Müslim, Tirmizî ve Nesâî, Ebû Zer'den Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu nakleder:

“Allah'ın en çok sevdiği sözler, melekler için seçtiği «Rabbimi hamdiyle tesbih ederim. Rabbimi hamdiyle tesbih ederim» sözleridir. "

İbn Cerîr ve Ebû Nuaym, el-Hilye'de, Saîd b. Cübeyr'den bildirir: Ömer b. el-Hattâb, Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) meleklerin namazını sorunca, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ona cevap vermedi. Cibrîl, Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) gelip şöyle dedi:

“Dünya semasındakiler, kıyamete kadar secdede kalıp: «Mülk ve Melekûtun sahibi Allah, noksanlıklardan münezzehtir» derler. İkinci semadakiler kıyamete kadar rükûda kalıp: «İzzet ve kudret sahibi Allah noksanlıklardan münezzehtir» derler. Üçüncü semadakiler kıyamete kadar kıyamda durup: «Her zaman diri olan ve ölmeyen Allah noksanlıklardan münezzehtir» derler."

İbn Cerîr, İbn Mes'ûd ve bazı sahabeden, "...Seni takdis ederiz..." âyetinin manasının. "Senin için namaz kılarız" olduğunu nakletmiştir.

İbn Ebî Hâtim İbn Abbâs'ın şöyle dediğini bildirir:

“Takdîs, arındırmak demektir."

Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre, Mücâhid, "...Seni takdîs ederiz..." âyetinin manasının, "Seni yüceltir ve ulularız" olduğunu söylemiştir.

Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Ebû Sâlih, "...Bizler hamdinle seni tesbih ve seni takdis ederiz..." âyetini açıklarken şöyle dedi:

“Bunun manası, «Seni yükseltir ve şanını yüceltiriz» demektir."

Vekî, Süfyân b. Uyeyne, Abdürrezzâk, Saîd b. Mansûr, Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Mücahid, "...Sizin bilemiyeceğinizi herhalde ben bilirim..." âyetini açıklarken şöyle dedi:

“Allah, İblisin isyan edeceğini bildiği halde onu yarattı."

Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Mücahid, "...Sizin bilemiyeceğinizi herhalde ben bilirim..." ayetini açıklarken şöyle dedi:

“Allah, o halifeden, Cennete hak kazanacak nebiler, resuller ve salih bir topluluğun olacağını biliyordu."

İbn Ebî Şeybe, Musannef’te, Ahmed, Zühd'de ve İbn Ebi'd-Dünyâ, el- Emel'de Hasan(-ı Basrî)'den bildirir:

“Allah, Âdem ve zürriyetini yarattığı zaman melekler:

“Ey Rabbimiz! Yeryüzü onları sığmaz" deyince, Allah:

“Ben ölümü yaratacağım" buyurdu. Melekler:

“O zaman hayattan bir tat almazlar" deyince, Allah:

“Ben onlarda emeli yaratacağım" buyurdu."

Ahmed, Abd b. Humeyd, Müsned'de, İbn Ebi'd-Dünyâ, Kitabu'l-Ukûbât'ta, İbn Hibbân, Sahîh'te ve Beyhakî, Şuabu'l-îman'da bildiriyor: Abdullah b. Ömer, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu nakleder: Allah, Âdem'i yeryüzüne indirdiği zaman melekler:

“Ey Rabbimiz! Bizler hamdinle seni tesbih ve seni takdis edip dururken, yeryüzünde fesat çıkaracak, orada kan dökecek birini mi yaratacaksın?" deyince, Allah, "...Sizin bilemiyeceğinizi herhalde ben bilirim..." buyurdu. Melekler:

“Biz, sana, Âdemoğullarından daha çok itaat ederiz" deyince, Allah, meleklere:

“Bana iki melek getirin de onları yeryüzüne indirelim de ne yapacaklarına bakalım" buyurdu. Melekler:

“Ey Rabbimiz! Hârût ve Mârüt insin" deyince bu iki melek yeryüzüne indirildiler. Yeryüzüne indiklerinde Zühre yıldızı kendilerine beşerin en güzel sûretinde bir kadın şeklinde gösterildi. Bu kadın kendilerine gelince, ikisi de onu istediler ama o:

“Vallahi! Şu şirk kelimelerini söylemeden sizinle olmam" dedi. Onlar da:

“Hayır vallahi! Hiçbir zaman Allah'a şirk koşmayız" karşılığını verince kadın yanlarından gitti, sonra yanında bir çocukla geldi. Yine kendisiyle olmak istediklerini söylediklerinde kadın:

“Vallahi! Şu çocuğu öldürmezseniz sizinle beraber olmam" karşılığını verdi. Onlar da:

“Hayır vallahi! Hiçbir zaman bu çocuğu öldürmeyiz" deyince kadın gitti, sonra bir bardak içkiyle geldi. Onlar yine kendisiyle beraber olmak istediklerini söyleyince, o, "Vallahi! Şu içkiyi içmezseniz sizinle beraber olmam" karşılığını verdi. Bunun üzerine içkiyi içip sarhoş oldular. Sonra kadınla ilişkiye girip çocuğu da öldürdüler. Ayılıp kendilerine geldiklerinde ise kadın:

“Vallahi! Sarhoş olduğunuzda, yapmanızı isteyip kabul etmediğiniz her şeyi yaptınız. O zaman Hârût ve Mârût, dünyada azab çekmekle âhiret azabı arasında muhayyer bırakılınca, onlar dünyada azab çekmeyi seçtiler. "

İbn Sa'd, Tabakât'ta, Ahmed, Abd b. Humeyd, Ebû Dâvûd, Tirmizî, Hakîm, Nevâdiru'l-Usûl'de, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, Ebu'ş-Şeyh, el-Azame'de, İbn Merdûye ve Beyhakî, el-Esmâ ve's-Sifât'ta, Ebû Mûsa el-Eş'arî'den,

Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu nakleder:

“Allah, Âdem'i yeryüzünün her bir tarafından aldığı topraktan yaratmıştır. Bundan dolayı Adem'in nesli yeryüzünün renkleri kadar değişik şekillerde çoğalıp geldiler. Dolayısıyla; kimi kızıl renkli, kimi beyaz, kimi siyah, kimi de bunlar arası renklerdedir. Kimi yumuşak, kimi sert, kimi iyi, kimi de kötüdür. "

Saîd b. Mansûr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Ebû Hureyre:

“Kâbe, yeryüzünden bin yıl önce yaratıldı" deyince, yanındakiler:

“Kâbe, yeryüzünden bir parça olduğu halde nasıl oluyor da yeryüzünden önce yaratılmış olabilir?" diye sordu. Ebû Hureyre şöyle cevap verdi:

“Kâbe, su üzerindeki bir taşın üzerindeydi. Kâbe'nin üzerinde iki melek bin yıl gece gündüz Allah'ı tesbih ettiler. Allah yeryüzünü yaratmak istediği zaman, yeryüzünü Kâbe'nin yanından döşemeye başladı ve Kâbe'yi yeryüzünün ortası yaptı. Allah, Âdem'i yaratmak istediği zaman Arş'ı taşıyan meleklerden birini yeryüzünden toprak getirmesi için gönderdi. Melek toprak almak için davranınca yeryüzü:

“Seni gönderenin hakkı için, bugün benden, Cehennemlik olacak bir şey almamanı istiyorum" dedi. Bunun üzerine melek toprak almadan Rabbinin huzuruna gidince, Allah:

“Neden sana emrettiğim şeyi getirmedin?" diye sordu. Melek:

“Benden, Senin hakkın için bir şey almamamı isteyince, Senin adına istediği bir şeyi yerine getirmemezlik yapmak istemedim" cevabını verdi. Bunun üzerine Allah başka bir melek gönderdi ve yeryüzü ona da aynı şeyi söyledi. Bu, Arş'ı taşıyan bütün melekleri gönderinceye kadar böyle devam etti ve sonunda Allah ölüm meleğini gönderdi. Yeryüzü ona da aynı şeyi söyleyince, ölüm meleği:

“Beni gönderenin itaat edilmeye daha çok hakkı vardır" deyip yeryüzünün her tarafından, temizinden, pisinden hatta Kabe'nin yerindeki topraktan da birer avuç alıp Allah'ın huzuruna geldi. Toprağın üzerine Cennetin suyundan dökülünce toprak yapışkan çamur halini aldı ve Allah bu çamurla Âdem'i kendi eliyle yarattı. Sonra sırtına meshedip:

“Yaratanların en güzeli her şeyden yücedir" buyurup ona ruh vermeden kırk gece bekletti. Sonra ona ruhundan üfledi ve ruh başından göğsüne doğru yayılmaya başladı. Âdem, göğsüne can gelince kalkmak için davrandı." Ebû Hureyre burada:

“insan aceleden yaratıldı" âyetini okuyup şöyle devam etti:

Âdem'in bedenine can gelince oturdu ve aksırdı. Allah:

“Allah'a hamd olsun" de" buyurunca, Âdem:

“Allah'a hamd olsun" dedi. Bunun üzerine Allah:"Rabbin sana merhamet etti" buyurduktan sonra:

“Şu meleklerin yanına git ve kendilerine selam ver" dedi. Âdem, meleklere:

“Allah'ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun" diye selam verince, melekler:

“Allah'ın selamı, rahmeti ve bereketi senin de üzerine olsun" karşılığını verdiler. Allah, Âdem'e:

“Ey Âdem! Bu senin ve zürriyetinin selam verme şeklidir. Sana zürrüyetini nerede göstermemi istersin" deyince, Âdem:

“Rabbimin sağında -ki Rabbimin iki eli de sağdır- görmek isterim" cevabını verdi. Bunun üzerine Allah, sağ elini açıp Âdem'e, kıyamet gününe kadar yaratılacak olan bütün zürriyetini, sıhhatliyi sıhatli, hastayı hasta, bütün peygamberleri kendi şekillerinde gösterdi. Âdem:

“Ey Rabbim! Neden hepsine afiyet vermedin?" deyince, Allah:

“Bana şükredilmesini istedim" cevabını verdi. Âdem, nuru parlayan birini görünce:

“Ey Rabbim! Bu kimdir?" diye sordu. Allah:

“Bu, oğlun Dâvud'dur" cevabını verince, Âdem:

“Ey rabbim! Bunun ömrü ne kadardır?" diye sordu. Allah:

“Altmış yıl" buyurunca, Âdem:

“Benim ömrüm ne kadardır?" diye sordu. Allah:

“Bin yıl" cevabını verince, Âdem:

“Benim ömrümden kırk yıl eksilt ve onun ömrüne kat" dedi. Başka birinden de hiçbir peygamberde olmadığı kadar nur yayıldığını görünce:

“Ey Rabbim! Bu kimdir?" diye sordu. Allah:

“Bu, oğlun Muhammed'dir ve Cennete girecek ilk kişidir" cevabını verince, Âdem:

“Zürriyetimden, benden önce Cennete girecek ve benim de onu kıskanmadığım kişiyi yaratan Allah'a hamd olsun" dedi. Âdem'in ömründen dokuz yüz altmış sene geçince, ruhunu alacak olan melekler geldiler. Âdem:

“Ne İstiyorsunuz?" diye sorunca, melekler:

“Ruhunu almak için geldik" cevabını verdiler. Âdem:

“Daha ölümüme kırk yıl var" deyince, melekler:

“Kırk yıllık ömrü oğlun Dâvûd'a vermedin mi?" diye sordular. Âdem:

“Ben kimseye bir şey vermedim" dedi. Ebû Hureyre der ki: Âdem inkar etti, zürriyeti de inkar etti. O unuttu, zürriyeti de unuttu.

İbn Cerîr, Beyhakî, el-Esmâ ve's-Sifât'ta ve İbn Asâkir, İbn Mes'ûd ve sahabeden bazılarının şöyle dediğini nakleder: Yüce Allah, Cebrail'i oradan bir çamur getirmek üzere yeryüzüne gönderince, yer:

“Benden birşey eksiltmenden "Allah'a sığınıyorum" dedi. Bunun üzerine Cebrail birşey almaksızın geri döndü ve:

“Ey Rabbim! O benden Sana sığındı, ben de onun sığınmasını kabul ederek ona ilişmedim" dedi. Bu sefer yüce Allah, Mikail'i gönderdi. Aynı şekilde ondan da Allah'a sığındı, bu sefer yüce Allah ölüm meleğini gönderdi. Bundan da Allah'a sığınınca ölüm meleği de:

“Ben de emrini yerine getirmeksizin geri dönmekten Allah'a sığınırım" dedi ve yeryüzünden bir miktar aldı ve karıştırdı. Alacağını tek bir yerden almadı. Kırmızı, beyaz ve siyah topraklardan ayrı ayrı aldı. İşte bunun için Âdemoğulları farklı farklı ortaya çıktı. Azrail toprağı alıp yukarı çıktı. Allah toprağı ıslattı ve toprak yapışkan bir çamur haline geldi. Sonra meleklere:

“Ben çamurdan bir insan yaratacağım" dedi ve Âdem'i bizzat kendi eliyle yarattı ki İblis ona karşı böbürlenmesin diye düzgün bir insan şeklinde yarattı. Âdem kırk yıl, çamurdan bir ceset olarak kaldı. Bundan o Cum'a gününün bir bölümünde ve kırk yıl süre kadar çamurdan bir ceset halinde idi. Melekler, Âdem'in yanından, geçen melekler onu görünce korktular. Ondan en çok rahatsız olan da İblisti. İblis, Âdem'in yanından geçerken ona vuruyor ve Âdemin vücudu, testinin çıkardığı gibi bir ses çıkarıyordu. İblis ona "Sen, bir şey için yaratıldın, ama bilemiyorum niçin" diyordu. Onun ağzından girip arkasından çıkıyordu. Meleklere:

“Bundan korkmayın, zira sizin Rabbiniz, Samed'dir, ihtiyaçlar için kendisine başvurulandır. Bu ise içi boş bir şeydir. Yemin olsun ki eğer ben ona Musallat edilirsem onu mutlaka helak ederim" diyordu. Âdem'e ruh üfleme zamanı gelince Allah, meleklere "Ben ona ruhumdan üflediğim zaman siz ona secde edin" dedi. Ona ruh üfleyince ruh baş tarafından içine girdi ve Âdem aksırdı. Melekler ona "Elhamdülillah de" deyince, Âdem:

“Elhamdülillah" dedi. Allah da Âdem'e "Yerhamükellah" dedi. Ruh, Âdem'in gözlerine varınca Âdem, Cennetin meyvelerine bakmaya başladı. Ruh, içine doğru ilerleyince Âdem yemek yeme ihtiyacı hissetti. Ruh, henüz ayaklarına ulaşmadan Cennetin meyvelerini toplamakta acele etmek için ayağa kalkmak istedi. Bu hususta Allah:

“İnsan aceleci bir tabiatta yaratılmıştır" buyurmuştur.

İbn Sa'd, Tabakât'ta, İbn Cerîr, İbn Ebî Hâtim ve İbn Asâkir, Tarih'te bildiriyor: İbn Abbâs der ki:

“Yüce Allah, toprak alması için İblis'i gönderdi ve İblis, yerdeki toprağın tatlısından ve tuzlusundan aldı. Allah, Âdem'i bu topraktan yarattı. Tatlı topraktan yarattığı herkes, kafir anne babadan olsa bile saadet ehlindendir. Tuzlu topraktan yarattığı herkes te peygamber oğlu olsa bile bedbahtlardandır. Sonra İblis:

“Topraktan yarattığın birine mi secde edeceğim" Bu toprağı getiren benim" dedi. Yaratıldığı toprak yeryüzünden getirildiği için Âdem'e bu isim verilmiştir."

İbn Cerîr, Hazret-i Ali'nin şöyle dediğini nakleder:

“Âdem yeryüzünün değişik yerlerinden getirilen topraktan yaratıldığı için kendisine bu isim verilmiştir. O toprağın içinde temiz olanı da, yararlı olanı da değersiz olanı da vardır. Bu sebeple Âdemoğullarında sen bütün bu özellikleri görüyorsun."

İbn Sa'd ve İbn Asâkir'in bildirdiğine göre Ebû Zer, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu nakleder:

“Âdem üç çeşit topraktan, siyah, beyaz ve kırmızı topraktan yaratılmıştır."

İbn Sa'd, Tabakât'ta, Abd b. Humeyd, Ebû Bekr eş-Şâfiî, el-Ğaylâniyyât'ta ve İbn Asâkir, Saîd b. Cübeyr'in şöyle dediğini bildirir:

“Allah, Âdem'i «Dehnâ» denilen bir yerin toprağından yaratmıştır."

Deylemî, Ebû Hureyre'den Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu nakleder:

“Hevâ, bela ve şehvet Âdem'in çamuruyla yoğrulmuştur,"

Tayâlisî, İbn Sa'd, Ahmed, Abd b. Humeyd, Müslim, Ebû Ya'lâ, İbn Hibbân, Ebu'ş-Şeyh, el-Azame'de ve Beyhakî, el-Esmâ ve's-Sifât'ta, Enes'ten Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu nakleder:

“Allah Cennette Âdem'e suret verdiği zaman, onu dilediği kadar bıraktı. Bunun üzerine İblis onun ne olduğunu görmek için etrafında dolaşmaya başladı. Onu içi kof görünce bildi ki, kendine mâlik olamıyacak bir şekilde yaratılmıştır." Ebu'ş- Şeyh'in lafzı ise:

“Bu kendine hâkim olamaz, ben bunu yenerim" dedi" şeklindedir.

İbn Hibbân'ın Enes'ten bildirdiğine göre Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

“Allah, Adem'e ruh üflediği zaman, ruh başına ulaşınca aksırdı ve: «Alemlerin Rabbine hamd olsun» dedi. Yüce Allah da ona: «Allah sana merhamet etsin» karşılığını verdi."

İbn Hibbân'ın, Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

“Allah Adem'i yarattığı zaman, Âdem aksınnca, Allah ona: «Elhamdülillah» demesini ilham etti ve Âdem de öyle dedi. Bunun üzerine Allah: «Yerhamukellah» karşılığını verdi. Bu sebeple Allah'ın rahmeti gazabını geçmiştir. "

Hâkim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs şöyle dedi: Allah, Âdem'i yaratıp, ruh cesedinde akmaya başladığı zaman, Âdem aksırıp:

“Elhamdülillah" deyince, Rabbi ona:

“Yerhamuke Rabbuke (Rabbin sana merhamet etsin) karşılığını verdi.

İbn Sa'd, Ebû Ya'lâ, İbn Merdûye ve Beyhakî, el-Esmâ ve's-Sifât'ta, Ebû Hureyre'den Allah'ın Resulünün (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle dediğini bildirir:

“Allah, Âdem'i topraktan yarattı, sonra onu çamur haline getirdi, sonra kuru balçık haline gelinceye kadar bıraktı. Onu yaratıp şekil verdikten sonra kuru balçık haline gelince İblis yanma gelip: «Sen büyük bir şey için yaratıldın» demeye başladı. Sonra Allah ona ruhundan üfleyince, ilk olarak gözleri ve burnıı canlandı ve Âdem aksırdı. Allah kendisine hamdetmesini telkin edip Âdem hamd edince, Allah: «Rabbin sana merhamet etsin» dedi. Sonra: «Ey Adem! Şu topluluğun yanına gidip selam ver ve ne karşılık vereceklerine bak» deyince, Adem gelip onlara selam verdi. Onlar da: «Allah'ın selamı ve rahmeti üzerine olsun» diye karşılık verince Âdem rabbine geldi. Âllah, ne dediklerini en iyi bilen olmasına rağmen: «Sana ne dediler?» diye sordu. Âdem: «Ey Rabbim! Onlara selam verdim, bana:

“Allah'ın selamı ve rahmeti senin de üzerine olsun" karşılığını verdiler» cevabını verince Allah: «Ey Âdem! Bu senin ve zürriyetinin selamıdır» buyurdu. Âdem: «Ey Rabbim! Zürriyetim nedir?» diye sorunca ise, Allah: «Sana zürriyetini nerede göstermemi istersin?» deyince, Âdem: «Rabbimin sağında -ki Rabbimin iki eli de sağdır- görmek isterim» cevabını verdi. Bunun üzerine Allah, sağ elini açınca Âdem, zürriyetinden bütün yaratılacak olanları Rahmân'ın avucunda gördü."

Ahmed, Buhârî ve Müslim, Ebû Hureyre'den Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu nakleder:

“Allah, Âdem'i altmış arş'ın boyunda yarattı ve kendisine: «Git ve şu melekler topluluğuna selam ver, ne cevap vereceklerini de dinle. Bu selam şekli senin ve zürriyetinin selamlama şeklidir» buyurdu. Âdem Meleklerin yanına gidip: «Allah'ın selamı üzerinize olsun» deyince, melekler: «Allah'ın selamı ve rahmeti senin üzerine olsun» deyip rahmet sözünü Âdem'in söylediğine ilave ettiler. Her Cennete girecek olan, Âdem'in sürelinde ve uzunluğu altmış arşın olacaktır. Ama Âdem'den sonra halk şimdiye kadar boyu kısalmaya devam etmiştir."

İbn Ebî Şeybe, Ahmed, İbn Ebi'd-Dünyâ, Sifatu'l-Cenne'de ve Taberânî, M. el-Kebir'de bildiriyor: Ebû Hureyre, Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu nakletmiştir:

“Cennetlikler, vücudunda hiçbir kıl olmayan, bıyığı çıkmamış, sakalı bitmemiş ve yaratılıştan gözleri sürmeli, otuz üç yaşlarında kimseler, Âdem'in boyunda altmış arşın boy ve yedi arşın eninde olarak Cennete gireceklerdir. "

Müslim, Ebû Dâvûd, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve İbn Merdûyeh'in Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

“Güneşin üzerine doğduğu en hayırlı gün, Allah'ın Âdem'i yarattığı, Cennete koyduğu, Cennetten yeryüzüne indirdiği, öldüğü, tövbesinin kabul edildiği ve kıyametin kopacağı gün olan Cuma günüdür. "

Ebu'ş-Şeyh, el-Azame'de, Ebû Nadra'dan bildiriyor:

“Allah, Âdem'i yarattığı zaman bedenini cansız bir şekilde gökyüzüne attı. Melekler onu görünce şeklinden korktular. İblis gelip onu görünce korku içinde yanına yaklaştı ve ayağıyla dürttü. Âdem'den ses gelince İblis: «Bunun içi boştur ve hiçbir şeye yaramaz» dedi."

Ebu'ş-Şeyh, İbn Cerîr'den bildiriyor:

“Allah, Âdem'i dünya semasında yarattı ve dünya semasındaki melekleri ona secde ettirdi. Diğer semalardaki meleklerin ona secde etmesini emretmedi."

Ebu'ş-Şeyh, sahih senetle, İbn Zeyd'den, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu bildirir:

“Allah Âdem'i yaratmak istediği zaman, yeryüzüne bir melek gönderdi. O vakit yeryüzü tek parçaydı. Allah bir meleği yeryüzüne gönderip: «Bana ondan bir avuç toprak getir ve ondan bir varlık yaratacağım» buyurdu. Melek toprak almak isteyince yeryüzü: «Allah hakkı için yarın Cehenneme nasip olacak bir şeyi bugün benden alma» deyince, melek hiçbirşey almadan geri döndü. Allah: «Neden toprak almadın?» diye sorunca, melek:

«Senin hakkın için, Cehenneme nasib olacak bir şeyi kendisinden almamamı istedi. Senin hakkın için istenen bir şeyi reddetmek bana zor geldi» cevabını verdi. Allah başka bir melek gönderdi ve yeryüzü bu meleğe de aynı şeyleri söyledi. İkinci melek te toprak almadan geri dönünce Allah o meleğe de aynı şeyleri söyleyip üçüncü bir melek gönderdi. Yeryüzü üçüncü meleğe de aynı şeyleri söyleyince, o da toprak almadan geri döndü. Allah ilk iki meleğe söylediklerini buna da söyleyip İblis'i çağırdı. O zaman İblis'in adı «Hubâb» idi. Allah ona:

«Git ve bana yeryüzünden bir avuç toprak getir» dedi. İblis yeryüzüne varınca, yeryüzü ona da üç meleğe söylediklerini tekrar etti, ama İblis onu dinlemeyip toprak alarak Allah'ın huzuruna vardı. Allah: «Benim isimlerim hakkı için kendisinden toprak almamanı istemedi mi?» diye sorunca, İblis: «Evet istedi» cevabını verdi. Allah: «Bana kendileriyle sığındığı isimler arasında Benim isimlerim yok muydu?» diye sorunca ise İblis:

"Evet ama, Sen bana emrettin, ben de itaat ettim" cevabını verdi. Allah:

“Bu topraktan, seni memnun etmeyecek bir varlık yaratacağım" buyurup toprağı Cennet nehirlerinden birine attı. Toprak çamur haline geldi. Bu yaratılan ilk çamurdu. Sonra çamuru yapışkan ve kötü kokulu bir hale gelinceye kadar bekletti. Sonra ondan Âdem'i yaratıp onu, kuru balçık haline gelinceye kadar Cennette kırk yıl bekletti. Ondan sonra Âdem'e can verip meleklere:

"Ona ruhumdan üflediğim zaman kendisine secde edin" diye vahyetti. Âdem, Cennette uzanmıştı. Kendisine can gelince oturup aksırdı. Allah:

“Rabbine hamdet" buyurunca, Âdem:

“Allah'a hamd olsun" dedi. Allah da:

“Allah sana merhamet etsin" karşılığını verdi. Bu sebeple:

"Allah'ın rahmeti gazabını geçmiştir" denir. İblis dışında bütün melekler Âdem'e secde ettiler. Allah:

“...Sana emrettiğim halde, seni secdeden alıkoyan nedir..." "...Böbürlendin mi? Yoksa gururlananlardan mısın?" diye sorup, Allah'a üstünlük taslayamayacağını ve Âdem'e kötülük yapamayacağını bildirdi. İblis ise:

“...Ben ondan daha üstünüm. Beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın... onların çoklarını şükredenlerden bulmayacaksın" dedi. "

30 ﴿