76

"İman edenlerle karşılaştıkları zaman, «İnandık» derlerdi; birbirleriyle yalnız kaldıklarında, «Rabbinizin katında size karşı hüccet göstersinler diye mi Allah'ın size açıkladığını onlara anlatıyorsunuz? Bunu akletmiyor musunuz?» derlerdi."

İbn İshâk ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İbn Abbâs der ki: (.....) kastedilen "Arkadaşınız olan Resûllulah'a iman ettik" derler, ama bunu sadece size söylerler. Birbirleriyle yanlız kaldıklarında ise:

“Onun Peygamber olduğunu Araplara anlatmayınız" derler. Siz daha önce (Tevrat'ta geleceği bildirilen peygamberin sizden geleceğini umarak) gelecek olan peygamberi onların aleyhine delil olarak kullanıyordunuz. Ama peygamber onlardan geldi. (.....) sözünden kasıt ise şudur:

“Onun peygamber olduğunu ikrar edecek olursanız, biliyorsunuz ki, Allah bu peygambere uymanız konusunda sizden söz aldı. O da size beklediğimiz, vasıflarını kitabımızda bulduğumuz peygamberin kendisi olduğunu söylüyor. Ona uymayınız ve Müslümanlara, onun hak peygamber olduğunu ikrar etmeyiniz."

İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İbn Abbâs, (.....) âyetiyle ilgili olarak şöyle dedi:

“Bu âyet, Yahudilerden münafık olanlar hakkında inmiştir, (.....) sözünün manası ise «Allah'ın (Peygamberi sizin aranızdan göndermek suretiyle) size olan ikramı» demektir."

Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim, Mücâhid'den bildirir: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Kurayza günü Kurayzalıların surlarının dibinde durup:

“Ey maymunların ve domuzların kardeşi! Ey tağuta ibadet edenler" deyince, Yahudiler:

“Bunu Muhammed'e kim bildirdi? Bu söz sizden başkasından çıkmadı "... Rabbinizin katında size karşı hüccet göstersinler diye mi Allah'ın size açıkladığını onlara anlatıyorsunuz?"  Allah'ın, sizin hakkınızda verdiği hükmü aleyhinizde kullanmaları için mi açıklıyorsunuz?" dediler.

İbn Cerîr, İbn Zeyd'den bildiriyor: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Medine'ye yanımıza mümin olandan başkası giremez" deyince, Yahudi reisleri:

“Gidip, «İman ettik!» deyiniz, yanımıza döndüğünüzde ise inkar ediniz" dediler. Sabah erken Medine'ye gidiyorlar, ikindiden sonra ise geri dönüyorlardı. "Ehl-i kitaptan bir grup şöyle dedi: Müminlere indirilmiş olana sabahleyin (görünüşte) inanıp akşamleyin inkâr edin..." âyeti buna işaret etmektedir. Medine'ye girdiklerinde, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) hakkında bilgi edinmek ve durumunu öğrenmek için:

“Biz müslümanız" derlerdi. Müminler onları Müslüman zannederler ve:

“Allah, Tevrat'ta size şöyle şöyle demedi mi?" derlerdi. Yahudiler de:

“Evet" cevabını verirdi. Kavimlerine döndükleri zaman:

“... Rabbinizin katında size karşı hüccet göstersinler diye mi Allah'ın size açıkladığını onlara anlatıyorsunuz?"derlerdi.

İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim, Süddî'den bildirir:

“Bu âyet, Yahudilerden bazıları hakkında nazil olmuştur. Onlar önce inandı, sonra münafık oldular. Onlar, Araplardan inananlara gelir azaba uğrama sebeplerini söylerlerdi. Bunun üzerine birbirlerine: Allah'ın size tattırdığı azabı, onların size, «Biz Allah'a sizden daha çok sevgili ve Allah'ın katında sizden daha saygınız" diye söylemeleri için mi konuşuyorsunuz?» derlerdi."

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İkrime der ki: Yahudilerden bir kadın, zina yapınca, Yahudiler Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) gelip, belki affeder düşüncesiyle hüküm vermesini istediler. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onların alimi olan İbn Sûriyâ'yı çağırdı ve:

“Sen hüküm ver" buyurdu. İbn Sûriyâ:

“Alnına mühür vurulup eşeğe ters bindirilir" deyince, Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Allah'ın hükmüyle mi hüküm verdin?" diye sordu. İbn Sûriyâ:

“Hayır, ama kadınlarımız güzel olduğu için erkeklerimiz onların güzelliği karşısında dayanamayıp birlikte olunca, verilen cezayı değiştirdik" cevabını verdi. Bunun üzerine, "... Rabbinizin katında size karşı hüccet göstersinler diye mi Allah'ın size açıkladığını onlara anlatıyorsunuz?" âyeti nazil oldu."

Abd b. Humeyd, Katâde'nin "İman edenlerle karşılaştıkları zaman, «İnandık» derlerdi...'" âyetini açıklarken şöyle dediğini bildirir: Burada kastedilenler Yahudilerdir. Yahudiler, Müslümanlarla karşılaştıkları zaman:

“İman ettik" deyip, iman edenleri aldatarak razı etmeye çalışırlardı. Baş başa kaldıklarında ise, Allah'ın Tevrat'ta kendilerine bildirdiği Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) vasıflarını açıklamalarını yasaklarlardı ve:

“Eğer böyle yaparsanız, Rabbiniz katında size karşı hüccet gösterirler. Anlamıyor musunuz!" derlerdi. Yüce Allah:

“Gizlediklerini de, açıkladıklarını da Allah'ın bildiğini bilmiyorlar mı?" âyetinde:

“Müslümanları aldatmak için açıktan söyledikleri ve başbaşa kaldıklarında birbirlerine gizlice söylediklerini, Tevrat'ta vasıfları yazılı olmasına rağmen Hazret-i Muhammed'i (sallallahü aleyhi ve sellem) inkar ettiklerini ve yalanladıklarını bilmediğini mi zannediyorlar" buyurmaktadır.

İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Ebu'l-Âliye, "Gizlediklerini de, açıkladıklarını da Allah'ın bildiğini bilmiyorlar mı?" âyetinin manasını açıklarken şöyle dedi:

“Gizlediklerinden kasıt, Hazret-i Muhammed'i (sallallahü aleyhi ve sellem) inkar etmeleri ve onu yalanlamalarıdır. Açıkladıklarından kasıt ise Müminleri gördüklerinde: «İman ettik» demeleridir."

76 ﴿