143

"İşte böylece sizin insanlığa şahitler olmanız, Resûlün de size şahit olması için sizi mûtedil bir ümmet kıldık..."

Saîd b. Mansûr, Ahmed, Tirmizî, Nesâî, İbn Cerîr, İbn Ebî Hâtim, İbn Hibbân, el-İsmâilî, Sahîh'inde ve Hâkim, Saîd el-Hudrî'den bildiriyor: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

“..Sizi mûtedil bir ümmet kıldık.." âyetini açıklarken:

“Adalet üzere bir ümmet" buyurmuştur.

İbn Cerîr, Ebû Hureyre'den bildiriyor: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

“...Sizi mûtedil bir ümmet kıldık..." âyetini açıklarken:

“Adalet üzere bir ümmet" buyurmuştur.

İbn Cerîr bildiriyor: İbn Abbâs:

“...Sizi mûtedil bir ümmet kıldık..." âyetini açıklarken:

“Adalet üzere bir ümmet" demiştir.

İbn Sa'd, Kâsım b. Abdirahman'dan bildiriyor: Adam'ın biri İbn Ömer'e:

“Siz kendinizi ne olarak adlandırıyorsunuz?" diye sorunca, İbn Ömer:

“Siz bizim için ne diyorsunuz?" dedi. Adam:

“Biz sizin için subt (kol, boy) diyoruz ancak siz kendiniz için vust (mûtediller) diyorsunuz" karşılığını verince, İbn Ömer:

“Sübhânallah! Subt dediğiniz İsrâil oğullarında olan bir şeydi. Vust ise Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) ümmetinin hepsini kapsamaktadır" dedi.

Ahmed, Abd b. Humeyd, Buhârî, Tirmizî, Nesâî, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim, İbn Merdûye ve Beyhakî, el-Esmâu ve's-Sifât'da Ebû Saîd'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: Kıyamet gününde Nûh (aleyhisselam) huzura çağrılır ve kendisine:

“Risaleti tebliğ ettin mi?" diye sorulur. Nûh:

“Tebliğ ettim" karşılığını verir. Bunun üzerine kavmi huzura çağrılır ve:

“Gerçekten de sizlere tebliğ etti mi?" diye sorulur. Onlar:

“Bize bir uyarıcı gelmedi. Tebliğde bulunacak hiç kimse gelmedi" karşılığını' verirler. Nuh'a:

“Tebliğ ettiğine dair kim şahitlik eder?" diye sorulunca, Nûh:

“Muhammed ile ümmeti bu konuda bana şahitlik ederler" karşılığını verir. İşte Yüce Allah'ın:

“...Sizi mûtedil bir ümmet kıldık..." âyeti da bu anlamdadır. Âyette "Vust" ile kastedilen adalettir. Sonrasında sizler huzura çağırılır ve hakkıyla tebliğ ettiğine dair Nûh'a (aleyhisselam) şahitlik edersiniz. Ben de sizin için şahitlikte bulunurum.

Saîd b. Mansûr, Ahmed, Nesâî, İbn Mâce ve Beyhakî'nin, Şu'ab'da Ebû Saîd'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: Kıyamet gününde her bir peygamber sırayla huzura çıkar. Kiminin, taraftarı olarak yanında bir kişi, kiminin iki kişi, kiminin de daha fazla kişi bulunur. Sonra her bir peygamberin kavmi huzura çağrılıp:

“Size gönderilen peygamber tebliğini yaptı mı?" diye sorulur. Onlar da:

“Hayır, etmedi" karşılığını verirler. O peygambere:

“Kavmine tebiliğini yaptın mı?" diye sorulunca:

“Evet, ettim" karşılığını verir. Ona:

“Tebliğ ettiğine dair kim şahitlik eder?" diye sorulunca:

“Muhammed ile ümmeti bu konuda bana şahitlik ederler" karşılığını verir. Bunun üzerine ümmetimle beraber huzura çağrılırız. Ümmetime:

“Bu peygamber kavmine tebliğini yaptı mı?" diye sorulunca:

“Evet, yaptı" derler. Onlara:

“Tebliğ ettiğin nereden biliyorsunuz?" diye sorulunca:

“Bize gönderilen Hazret-i Peygamber önceki elçilerin tebliği hakkıyla ifa etiklerini bize bildirdi" derler. Yüce Allah'ın:

“İşte böylece sizin insanlığa şahitler olmanız, Resûlün de size şahit olması için sizi mûtedil bir ümmet kıldık..."buyruğuyla kastedilen budur. Âyetteki vasat'tan kasıt da itidal ve adalettir.

İbn Cerîr, İbn Ebî Hâtim ve İbn Merdûye'nin Câbir b. Abdillah'tan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Kıyamet gününde ümmetimle beraber tüm mahlûkatın görebileceği yüksek bir tepenin üzerinde olacağız. Oradakilerden her biri bizden biri olabilmeyi temenni edecektir. Kavmi tarafından yalanlanan her bir peygambere de tebliğini hakkıyla ifa ettiğine dair şahitlikte bulunacağız."

İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Ebû Saîd:

“İşte böylece sizin insanlığa şahitler olmanız, Resûlün de size şahit olması için sizi mûtedil bir ümmet kıldık..." âyetini açıklarken şöyle demiştir:

“Ümmetin şahitliği önceki peygamberlerin tebliğlerini hakkıyla ifa ettikleri üzerinedir. Peygamberimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) şahitliği de ümmetin amellerine yönelik bir şahitliktir."

İbnu'l-Münzir ile Hâkim, Câbir'den bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Seleme oğullarından birinin cenazesine katıldı. Ben de yanında bulunuyordum. Cenazede bulunanlardan biri:

Resûlallah! Çok iyi bir adamdı. İffetli dürüst bir müslümandı. Şöyleydi, böyledi" diyerek vefat eden adamı iyi bir şekilde yâd etti. Allah Resûlü adama:

“Sence öyle biri midir?" diye sorunca, adam:

Resûlallah! Gördüğümüz kadarıyla öyle biriydi. Fakat içindekileri, hakikatte nasıl bir olduğunu ancak Allah bilir" dedi. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) vefat eden kişi için:

“(Cennet) vacip oldu!" buyurdu.

Yine bir defasında Hârise oğullarından birinin cenazesinde Allah Resûlü ile beraberdik. Adamın biri:

“Tanıdığımız en kötü adamdı! Sertti, kabaydı. Şöyleydi böyleydi" diyerek adamı kötü bir şekilde yâd edince, Allah Resûlü adama:

“Sence öyle biri midir?" diye sordu. Adam:

Resûlallah! Hakikatte nasıl bir olduğunu ancak Allah bilir ama gördüğümüz kadarıyla öyle biriydi" dedi. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) vefat eden kişi için:

“(Cehennem) vacip oldu!" buyurdu. Sonrasında:

“İşte böylece sizin insanlığa şahitler olmanız, Resûlün de size şahit olması için sizi mûtedil bir ümmet kıldık.. ," âyetini okudu.

Tayâlisî, Ahmed, Buhârî, Müslim, Nesâî ve Hakîm et-Tirmizî, Nevâdiru'l- Usûl'de Enes'ten bildiriyor: Peygamberimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) yanından bir cenaze geçti. Oradakiler vefat eden kişiyi hayırla yâd edince, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Vacip olduî Vacip oldul Vacip oldu" buyurdu. Başka bir defasında yine bir cenaze geçti. Oradakiler vefat eden adamı kötü bir şekilde yâd edince Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) yine:

“Vacip oldul Vacip oldu!' Vacip oldu" buyurdu. Ömer neden böyle dediğini sorunca da:

“Hayırla yâd ettiğiniz kişiye Cennet vacip oldu. Kötülüğüyle yâd ettiğiniz kişiye ise Cehennem vacip oldu" karşılığını verdi ve:

“İşte böylece sizin insanlığa şahitler olmanız, Resûlün de size şahit olması için sizi mûtedil bir ümmet kıldık..." âyetini okudu.

İbn Ebî Şeybe, Ahmed, Buhârî, Tirmizî ve Nesâî, Hazret-iÖmer'den bildiriyor: Bir defasında kendisinin (Ömer'in) yanından bir cenaze geçti. Orada bulunanlar vefat eden kişiyi hayırla yâd edince Ömer:

“Vacip oldu! Vacip oldu!" dedi. Sonrasında bir cenaze daha geçti. Orada bulunanlar vefat eden kişiyi kötü bir şekilde yâd edince Ömer yine:

“Vacip oldu!" dedi. Ebu'l-Esved ona:

“Vacip olan ne?" diye sorunca, Ömer şöyle karşılık verdi:

“Ben de bunu Allah Resûlünden işittiğimde aynı şeyi sordum. Bana:

“Dört kişinin, hayırlı olduğu konusunda şahitlik ettiği bir müslümanı Yüce Allah Cennete sokar" karşılığını verdi. Ona:

“Peki, üç kişi şahitlik ederse?" diye sorduğumuzda:

“Üç kişinin şahitliğiyle de olur" buyurdu. "Ya iki kişi şahitlik ederse?" diye sorduğumuzda yine:

“îki kişinin şahitliğiyle de olur" karşılığını verdi. Bir kişinin şahitliğini de artık sormadık.

Ahmed, İbn Mâce, Taberânî, Bağavî, Hâkim, Müstedrek ile el-Kunâ'da, Dârakutnî, Efrâd'da ve Beyhakî, Sünen'de Ebû Züheyr es-Sekafî'den bildiriyor: Nebâvet'te Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem):

“İçinizden kimlerin iyi, kimlerin de kötü olduğunu ayırt etmemiz çok da zor değildir" buyurdu. Ashab:

Resûlallah! Nasıl ayırt edebiliriz?" diye sorduklarında:

“Kimin iyilikle; kimin de kötülükle anıldığına bakmak suretiyle. Zira sizler Yüce Allah'ın (birbirinize karşı) yeryüzündeki şahitlerisiniz" karşılığını verdi.

İbn Cerîr ile İbn Ebî Hâtim, Ebû Hureyre'den bildiriyor: Peygamberimize (sallallahü aleyhi ve sellem) namazını kıldırması için bir cenaze getirildi. Cenazeye katılanlar:

“Ne iyi bir insandı" dediklerinde Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem):

“(Cennet) vacip oldul" buyurdu. Başka bir cenaze getirildiğinde bu kez oradakiler:

“Ne kötü bir adamdı" demeye başladılar. Allah Resûlü onun için de:

“(Cehennem) vacip oldu!" buyurdu. Ubey b. Ka'b:

“Neden böyle dedin?" diye sorunca, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Çünkü Yüce Allah:

“...İnsanlığa şahitler olmanız için..." buyurur" karşılığını verdi.

Ahmed, Ebû Ya'lâ, İbn Hibbân, Hâkim, Ebû Nuaym, Hilye'de, Beyhakî, Şu'abu'l-îmân'da ve Diyâ'nın, el-Muhtâre'de Enes'ten bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Bir Müslüman ölüp de yakın komşularından dört aile (kişi) kendisinden hayırdan başka bir şey görmediklerine dair şahitlik ettikleri zaman, Yüce Allah: «Bu şahitliğinizi kabul ettim ve onun, sizin de bilmediğiniz günahlarını da affettim» buyurur."

İbn Ebî Şeybe, Hennâd, İbn Cerîr ve Taberânî, Seleme b. el-Ekva'dan bildiriyor: Peygamberimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) yanından Ensarlı birinin cenazesi geçti. Yanındakiler onun hakkında hayırla konuşunca Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Vacip oldu!" buyurdu. Sonrasında başka bir cenaze daha geçti. Oradakiler geçen cenazeyi ilkinden daha az hayırla anınca Allah Resûlü yine:

“Vacip oldu!" buyurdu. Ashab:

Resûllalah! Vacip olan ne?" diye sorduklarında, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Yüce Allah'ın gökteki şahitleri meleklerdir. Yüce Allah'ın yeryüzündeki şahitleri de sizlersiniz" karşılığını verdi.

Hatîb'in, Târih'te Enes'ten naklen bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Bir Müslüman vefat edip de yakın komşularından iki tanesi: «Allah için ondan hayırdan başka bir şey görmedik» diye hakkında şahitlik ederlerse, Yüce Allah meleklere: «Siz de şahit olun ki bunların şahitliklerini kabul ettim ve onun bilmedikleri günahlarını da affettim» buyurur.

Firyâbî, Saîd b. Mansûr, Abd b. Humeyd ve İbn Ebî Hâtim, Ka'b'dan bildiriyor: Bu ümmete üç haslet verildi ki, bu hasletler sadece peygamberlere verilmiştir. Yüce Allah her bir peygambere:

“Tebliğini yap, sana bir güçlük yüklemeyeceğiz! Sen kavminin şahidisin! Dua et sana icabet edeyim!" buyururdu. Bu ümmete de şöyle buyurmuştur:

“...Dinde size bir güçlük de yüklemedi..." "...İnsanlığa şahitler olmanız için.." "...Bana dua edin, duânıza cevap vereyim..."

İbn Cerîr, Zeyd b. Eslem'den bildiriyor:

“İnsanlar kıyamet gününde Yüce Allah'ın, Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) ümmetine yaptığı ihsanları gördüklerinde:

“Neredeyse bu ümmetin her bir ferdi peygamber olacakmış" demeye başlarlar."

İbnu'l-Mübârek'in, Zühd'de ve İbn Cerîr'in, Hibbân b. Ebî Cebele'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: Yüce Allah kıyamet gününde tüm kullarını topladığı zaman huzura ilk olarak İsrâfîl (aleyhisselam) çağırılır. Yüce Allah kendisine:

“Sözümü ne yaptın? Onu yerine ulaştırdın mı?" diye sorunca, İsrâfîl:

“Evet, ey Rabbim! Onu Cebrâîl'e ulaştırdım" karşılığını verir. Bunun üzerine Cebrâîl (aleyhisselam) çağrılır ve ona:

“îsrâfîl sana sözümü ulaştırdı mı?" diye sorulur. Cebrâîl:

“Evet, ulaştırdı" karşılığını verince İsrafil'in gitmesine izin verilir ve Cebrâîl'e:

“Sen sözümü yerine ulaştırdın mı?" diye sorulur. Cebrâîl:

“Evet, elçilerine sözünü ulaştırdım" karşılığını verince, elçiler çağırılır ve:

“Cebrâîl sizlere sözlerimi ulaştırdı mı?" diye sorulur. Elçiler:

“Evet, ulaştırdı" deyince, Cebrail'in (aleyhisselam) gitmesine izin verilir ve elçilere:

“Siz sözlerimi tebliğ ettiniz mi?" diye sorulur. Elçiler:

“Evet, ümmetlere (insanlara) bu sözlerini aktarıp tebliğimizi yaptık" dediklerinde bu kez ümmetler çağırılır. Onlara:

“Elçiler sözlerimi sizlere ulaştırdı mı?" diye sorulunca kimisi böylesi bir tebliğin yapılmadığını, kimisi de yapıldığını söyler.

Bunun üzerine elçiler:

“Bu konuda şahitlerimiz var" derler. Onlara:

“Kimler?" diye sorulunca: elçiler:

“Muhammed'in ümmeti" derler. Muhammed'in ümmeti çağrılarak onlara:

“Elçilerimin sözlerimi ümmetlerine tebliğ ettiğine dair şahitlik eder misiniz?" diye sorulunca:

“Evet, ederiz" derler. Ancak diğer, ümmetler:

“Rabbimiz! Bizim zamanımızda yaşamayanlar aleyhimizde nasıl şahitlikte bulunabilirler ki?" diye sorarlar. Yüce Allah, Muhammed ümmetine:

“Onların zamanında yaşamadığınız halde aleyhlerinde nasıl şahitlikte bulunuyorsunuz?" diye sorunca: Muhammed ümmeti:

“Rabbimiz! Bize bir Resul gönderdin. Yanında bir de kitap indirdin. İndirdiğin kitapta da elçilerinümmetlerine tebliği hakkıyla yaptığım anlattın. Biz de bu sözlerine dayanarak böylesi bir şahitlikte bulunuyoruz" karşılığını verir. Bunun üzerine Rabbimiz:

“Doğru söylüyorlar!" buyurur. Yüce Allah'ın:

“İşte böylece sizin insanlığa şahitler olmanız, Resûlün de size şahit olması için sizi mutedil bir ümmet kıldık..." buyruğuyla kastedilen işte budur. Âyetteki vasat'tan kasıt da itidal ve adalettir.

İbn Ebî Hâtîm, Ebu'l-Âliye'den bildiriyor: Ubey b. Ka'b bu âyeti açıklarken şöyle demiştir:

“Kıyamet gününde insanlığa şahitlik etme kastedilmektedir. Zira Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) ümmeti kıyamet gününde Nuh'un (aleyhisselam), Hûd'un (aleyhisselam), Salih'in (aleyhisselam), Şuayb'ın (aleyhisselam) ve diğer peygamberlerin kavimleri konusunda, elçilerin tebliği hakkıyla ifa ettiği, ancak kavimlerinin onları yalanladığına dair şahitlik edecektir."

Ebu'l-Âliye der ki: Ubey'in kıraatinde bu âyet: (Sizin, kıyamet gününde insanlığa şahitler olmanız...) şeklindedir.

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Atâ:

“...Resûlün de size şahit olması için..." âyetini açıklarken şöyle demiştir:

“Peygamberin (sallallahü aleyhi ve sellem), kendilerine geldiği zaman onun hak olarak gönderildiğine inandıkları, kendisini kabul ve tasdik ettiklerine dair ümmetinin lehinde şahitlik etmesidir."

Abd b. Humeyd, Ubeyd b. Umeyr'den bildiriyor:

“Kıyamet gününde Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) sadece ümmetiyle birlikte huzura çıktığında ümmeti, hakkıyla tebliğini ifa ettiğine dair fehinde şahitlik edecektir."

Abd b. Humeyd, İkrime'den bildiriyor: Kıyamet gününde huzura çıkarılan Nûh'a (aleyhisselam):

“Ey Nûh! Tebliğini. yaptın mı?" diye sorulur. Nûh (aleyhisselam):

“Rabbim! Evet, yaptım" der. Yüce Allah ona:

“Bunu yaptığına dair sana kim şahitlik eder?" diye sorunca, Nûh (aleyhisselam):

Ahmed,(sallallahü aleyhi ve sellem) ve ümmeti ederler" der. Bu şekilde huzura çıkarılan ve ümmeti tarafından tebliği yaptığı konusunda yalanlanan her bir peygambere Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) ümmeti tebliği yaptığına dair şahitlik eder. Bu ümmetin de görevlerini yerine getirip getirmediği konusu sorulacağı, zaman, da sadece Peygamberine (sallallahü aleyhi ve sellem) sorulur.

Hakîm et-Tirmizî, Nevâdiru'l-Usûl'de Hibbân b. Ebî Cebele'den bildiriyor:

“Bana bildirilene göre kıyamet gününde Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) ümmeti Yüce Allah'ın huzuruna yüksek bir tepenin üzerinde çıkar. Sonrasında kavimlerine tebliği hakkıyla ifa ettiklerine dair Resûllerin lehine şahitlikte bulunurlar. Ancak bu şahitliği sadece Müslüman kardeşine karşı içinde kin bulunmayan kişiler yapacaktır."

Müslim, Ebû Dâvud ve Hakîm et-Tirmizî'nin, Ebu'd-Derdâ'dan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Çokça lanet okuyanlar kıyamet gününde ne şahit ne de şefaatçi olabilecektir" buyurmuştur.

"...Kendisine yöneldiğin kıbleyi, Resule tâbi olanlarla, ondan yüz çevirip geri dönenleri ayırt etmek için değiştirdik. Allâh'ın hidâyet ettiklerinin dışındakilere bu olay çok ağır gelecektir. Allah ibadetlerinizi boşa çıkaracak değildir. Doğrusu Allah insanlara şefkat gösterir, merhamet eder"

İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Atâ:

“...Kendisine yöneldiğin kıbleyi, Resûle tâbi olanlarla, ondan yüz çevirip geri dönenleri ayırt etmek için değiştirdik..." âyetini açıklarken şöyle demiştir:

“Kendisine yönelinen kıble Beytu'l-Makdis'tir. Bunu değiştirmedeki hedefin de verilen bu yeni emre kimin itaat edip teslimiyet göstereceğini ortaya çıkarmak olduğu ifade edilmiştir."

İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve Beyhakî'nin, Sünen'de bildirdiğine göre İbn Abbâs dedi ki:

“...Ayırt etmek için..." âyetini açıklarken:

“Yakini bir iman taşıyanlar ile şüphe içinde olanları ortaya çıkarmak için bunun yapıldığı ifade edilmiştir" demiştir. "...Allâh'ın hidâyet ettiklerinin dışındakilere bu olay çok ağır gelecektir..." âyetini açıklarken de:

“Kıblenin değiştirilmesinin şüphede olanlar için ağır geleceği belirtilmiştir".

İbn Cerîr, İbn Cüreyc'den bildiriyor:

“Bana bildirilene göre kıblenin değişmesinden sonra bazı müslümanlar:

“Bir bu tarafa, bir öbür tarafa..." diyerek Müslümanlıktan geri çıkmışlardır."

Abd b. Humeyd ile İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Mücâhid:

“...Bu olay çok ağır gelecektir..." âyetini açıklarken:

“Burada ağır geleceği belirtilen şey, kıblenin Beytu'l-Makdis'ten Kâbe'ye doğru değiştirilmesidir" demiştir.

Vekî', Firyâbî, Tayâlisî, Ahmed, Abd b. Humeyd, Tirmizî, İbn Cerîr, İbnu'l- Münzir, İbn Hibbân, Taberânî ve Hâkim, İbn Abbâs'tan bildiriyor: Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) namazlarında artık yeni kıbleye doğru yönelmesi emredilince, ashab:

Resûlallah! Beytu'l-Makdis'e doğru namaz kılıp o şekilde vefat edenlerin durumu ne olacak?" diye sordular. Bunun üzerine:

“...Allah ibadetlerinizi boşa çıkaracak değildir..." âyeti nazil oldu.

Saîd b. Mansûr, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Berâ b. Âzib:

“...Allah ibadetlerinizi boşa çıkaracak değildir..." âyetini açıklarken:

“Beytu'l-Makdis'e doğru kılınan namazlar kastedilmektedir" demiştir.

İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İbn Abbâs:

“...Allah ibadetlerinizi boşa çıkaracak değildir..." âyetini açıklarken şöyle demiştir:

“Kıblenin Kâbe'ye doğru çevrilmesinden önce kılınan namazlar kastedilmektedir. Zira müminler bir önceki kıbleye doğru kıldıkları namazların kabul görmemesinden endişe etmişlerdir."

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Saîd b. Cübeyr:

“...Doğrusu Allah Raûf'tur..." âyetini açıklarken:

“Bu konuda Yüce Allah'ın sizlere karşı şefkatle yaklaşacağı ifade edilmiştir" demiştir.

143 ﴿