144"Yüzünü göğe çevirip durduğunu görüyoruz. Hoşnut olacağın kıbleye seni elbette çevireceğiz. Artık yüzünü Mescid-i Haram'a doğru çevir; bulunduğunuz yerde yüzlerinizi o yöne çevirin. Doğrusu Kitap verilenler, bunun Rab'lerinden bir gerçek olduğunu bilirler. Allah onların yaptıklarından gafil değildir." İbn Mâce, Berâ'dan bildiriyor: Resûlullah'la (sallallahü aleyhi ve sellem) birlikte on sekiz ay boyunca Beytu'l-Makdis'e doğru namaz kıldık. Medine'ye girişinden iki ay sonra da kıble Kâbe'ye doğru çevrildi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) de Beytu'l- Makdis'e doğru namaz kılacağı zaman kıble konusunda yeni bir emir gelecek mi diye göğe bakıp dururdu. Yüce Allah da Peygamberinin kalbinde kıblenin Kâbe'ye doğru çevrilmesi arzusunun olduğunu biliyordu. Bu konudaki isteğini bildirmek üzere Cebrâîl (aleyhisselam) göğe doğru yükselince Allah Resulü de nasıl bir emir ile geri geleceğini beklemeye koyuldu. Sonunda: “Yüzünü göğe çevirip durduğunu görüyoruz. Hoşnut olacağın kıbleye seni elbette çevireceğiz. Artık yüzünü Mescid-i Haram'a doğru çevir; bulunduğunuz yerde yüzlerinizi o yöne çevirin. Doğrusu Kitap verilenler, bunun Rab'lerinden bir gerçek olduğunu bilirler. Allah onların yaptıklarından gafil değildir" âyeti nazil oldu. Kıblenin bu şekilde değişmesinden sonra Allah Resulü (sallallahü aleyhi ve sellem): “Ey Cebrâîl! Daha önce Beytu'l-Makdis'e doğru kıldığımız namazlar ne olacak?" diye sorunca: “...Allah ibadetlerinizi boşa çıkaracak değildir..."âyeti nazil oldu. Taberânî, Muâz b. Cebel'den bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Medine'ye hicret ettikten sonra on yedi ay boyunca Beytu'l-Makdis'e doğru namaz kıldı. Daha sonra Yüce Allah: “Yüzünü göğe çevirip durduğunu görüyoruz. Hoşnut olacağın kıbleye seni elbette çevireceğiz. Artık yüzünü Mescid-i Haram'a doğru çevir; bulunduğunuz yerde yüzlerinizi o yöne çevirin. Doğrusu Kitap verilenler, bunun Rab'lerinden bir gerçek olduğunu bilirler. Allah onların yaptıklarından gafil değildir" âyetiyle namazlarda yönünü artık Kâbe'ye doğru çevirmesini emretti. İbn Merdûye, İbn Abbâs'tan bildiriyor: “Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) namazını kılıp selamını da verdikten sonra (kıble konusunda yeni bir emrin beklentisi içinde) başını göğe doğru kaldırıp bakardı." Nesâî, Bezzâr, İbnu'l-Münzir ve Taberânî, Ebû Saîd b. el-Muallâ'dan bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında Mescid'in yanından geçerken girer namaz da kılardık. Bir defasında yine uğrayıp içeriye girdiğimizde Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) minberin üzerinde oturmuş olduğunu gördük. Bunu görünce ben içimden: “Mutlaka yeni bir şey olmuştur" dedim. Sonrasında Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Yüzünü göğe çevirip durduğunu görüyoruz. Hoşnut olacağın kıbleye seni elbette çevireceğiz. Artık yüzünü Mescid-i Haram'a doğru çevir; bulunduğunuz yerde yüzlerinizi o yöne çevirin. Doğrusu Kitap verilenler, bunun Rab'lerinden bir gerçek olduğunu bilirler. Allah onların yaptıklarından gafil değildir" âyetini okudu. Ben yanımdaki arkadaşıma: “Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) minberden inmeden gel iki rekat namaz kılalım da yeni kıbleye doğru ilk namaz kılanlar biz olalım" dedim. Aceleyle de her birimiz iki rekat namaz kıldık. Sonrasında Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) minberden indi ve o günü öğle namazını Kâbe'ye doğru kıldırdı. Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Mücâhid: “Yüzünü göğe çevirip durduğunu görüyoruz. Hoşnut olacağın kıbleye seni elbette çevireceğiz. Artık yüzünü Mescid-i Haram'a doğru çevir..." âyetini açıklarken şöyle demiştir: “Ayetin inişinden önce Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Beytu'l-Makdis'e doğru namaz kılıyordu; ancak kalbinden de Mescid-i Harâm'a doğru namaz kılmayı da arzu ediyordu. Bunun üzerine Yüce Allah, kalbinden geçirdiği ve arzuladığı kıbleye doğru, yani Mescid-i Haram yönüne doğru dönüp namazlarını kılmasını emretti." Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr, Mücâhid'den bildiriyor: Yahudiler: “Muhammed bize muhalif davranıyor; ama bizimle aynı kıbleyi kullanıyor" diyorlardı. Bundan dolayıdır ki Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Yüce Allah'a dua ediyor ve kıblenin değişmesini arzuluyordu. Sonunda: “Yüzünü göğe çevirip durduğunu görüyoruz. Hoşnut olacağın kıbleye seni elbette çevireceğiz. Artık yüzünü Mescid-i Haram'a doğru çevir.. ." âyeti nazil oldu. Kıble Beytu'l-Makdis'ten Kâbe'ye doğru değişince Yahudilerin bu konudaki sözleri kesildi. Kıblenin değişmesiyle de Mescid'de yer olarak erkekler kadınların, kadınlar da erkeklerin yerini aldı. Abdurrezzâk, İbn Ebî Şeybe, Saîd b. Mansûr, Ahmed b. Menî', Müsned'de, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim, Taberânî, el-Kebîr'de ve Hâkim'in bildirdiğine göre Abdullah b. Amr: “...Hoşnut olacağın kıbleye seni elbette çevireceğiz..." âyetini açıklarken: “Buradaki kıbleden kasıt, Kâbe'nin oluğuna (Mîzâb'a) doğru olan İbrahim'in (aleyhisselam) kıblesidir" demiştir. Abd b. Humeyd, Ebû Dâvud, en-Nâsih'de, İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Berâ: “...Artık yüzünü Mescid-i Haram'a doğru çevir..." âyetini açıklarken: “Mescid-i Haram'ı önüne alacak şekilde dön, anlamındadır" demiştir. Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim, Dîneverî, el- Mücâlese'de, Hâkim ve Beyhakî, Sünen'de bildirdiğine göre Hazret-i Ali: “...Artık yüzünü Mescid-i Haram'a doğru çevir..." âyetini açıklarken: “Mescid-i Haram'ı önüne alacak şekilde dön, anlamındadır" demiştir. Ebû Dâvud, en-Nâsih'de, İbn Cerîr ve Beyhakî'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs âyetteki (.....) ifadesini açıklarken: “Mescid-i Haram yönüne doğru, anlamındadır" demiştir. Âdem, Deynûrî, el-Mücâlese'de ve Beyhakî'nin bildirdiğine göre Mücâhid: “...Artık yüzünü Mescid-i Haram'a doğru (şatr) çevir..."âyetindeki "Şatr" ifadesini açıklarken: “Mescid-i Haram yönüne doğru, anlamındadır" demiştir. Vekî', Süfyân b. Uyeyne, İbn Ebî Şeybe, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve Deynûrî'nin bildirdiğine göre Ebu'l-Âliye: “...Mescid-i Haram'a doğru çevir..." âyetini açıklarken: “Mescid-i Haram'in bulunduğu tarafa doğru dön, anlamındadır" demiştir. İbn Ebî Hâtim, Rufey'den bildiriyor: “Âyette geçen (.....) ifadesi Habeş dilindedir ve yön, taraf anlamına gelmektedir." Ebû Bekr b. Ebî Dâvud, eî-Mesâhifde, Ebû Rezîn'den bildiriyor: “Abdullah'ın kıraatinde bu âyet: (.....) şeklindedir." İbn Cerîr, İbn Abbâs'tan bildiriyor: “Kabe'nin tümü kıbledir. Kâbe'nin kıblesi de kapısıdır." Beyhakî, Sünen'de İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyrmuştur: “Kabe, Mescid-i Haram'ın içinde bulunanların kıblesidir. Mescid-i Haram da Harem bölgesinde bulunanların kıblesidir. Harem bölgesi de yeryüzünün doğu ve batısında bulunan bütün insanların kiblesidir. İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Süddî: “...Doğrusu Kitap verilenler..."âyetini açıklarken: “Bunlardan kasıt Yahudilerdir" demiştir. İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: “...Doğrusu Kitap verilenler, bunun Rab'lerinden bir gerçek olduğunu bilirler..." âyetini açıklarken: “Buradaki gerçekten kasıt kıbledir" demiştir. Ebû Dâvud'un, en-Nâsih'de ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Ebu'l-Âliye: “...Doğrusu Kitap verilenler, bunun Rab'lerinden bir gerçek olduğunu bilirler..."âyetini açıklarken: “Ehl-i kitâb Kâbe'nin, İbrâhim (aleyhisselam) ve diğer peygamberlerin kıblesi olduğunu biliyorlardı. Ancak kasıtlı olarak bu kıbleyi bıraktılar" demiştir. "...Böyle iken, onlardan bir kısmı, bile bile gerçeği gizler" âyetini açıklarken de: “Muhammed'in (sallallahü aleyhi ve sellem) sıfatları ile kıble konusunu gizler, örtbas ederler" demiştir. |
﴾ 144 ﴿