180

"Bîrinize ölüm geldiği zaman, eğer bîr mal bırakacaksa anaya, babaya, yakınlara uygun bir biçimde vasiyet etmek Allah'tan korkanlar üzerine bir borçtur"

İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: (.....) âyetini açıklarken:

“Yani geriye mal bırakmışsa" demiştir.

İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: (.....) âyetini açıklarken:

“Burada hayr'dan kasıt, maldır" demiştir.

İbn Cerîr, Mücâhid'den bildiriyor: (.....) ifadeleri Kur'an'da mal anlamında kullanılır. (...Eğer bir mal bırakacaksa...), (Ondaki mal hırsı pek şiddetlidir.), (...Ben, malı, Rabbimin zikrine vesile olduğu için seviyorum...), (...Eğer malları olduğunu bilirseniz...) âyetlerinde olduğu gibi.

Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre İbn Abbâs:

“...Eğer bir mal bırakacaksa anaya, babaya, yakınlara uygun bir biçimde vasiyet etmek..." âyetini açıklarken:

“Altmış dinar bırakmayan kişi, geriye mal bırakmamış demektir" demiştir.

Abdurrezzâk, Firyâbî, Saîd b. Mansûr, İbn Ebî Şeybe, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim, Hâkim ve Beyhakî, Sünen'de Urve'den bildiriyor: Ali b. Ebî Tâlib, ailenin azatlılarından birinin yanına girdi. Azatlı ölüm döşeğindeydi ve yedi yüz veya sekiz yüz dirhem malı vardı. "Vasiyette bulunayım mı?" diye sorunca, Hazret-i Ali şu karşılığı verdi:

“Hayır! Yüce Allah:

“...Eğer bîr mal bırakacaksa..." buyurur. Senin de fazla malın yok. Bu paraları varislerine bırak."

Saîd b. Mansûr, İbn Ebî Şeybe, İbnu'l-Münzir ve Beyhakî'nin bildirdiğine göre adamın biri Hazret-i Âişe'ye:

“Vasiyette bulunmak istiyorum" deyince, Hazret-i Âişe:

“Ne kadar malın var?" diye sordu. Adam:

“Üç bin dirhem" karşılığını verince, Hazret-i Âişe:

“Ailen kaç kişi?" diye sordu. Adam:

“Dört kişi" deyince, Hazret-i Âişe:

“Yüce Allah:

“...Eğer bir mal bırakacaksa..." buyurur. Senin de az malın var. Bu paraları ailene bırakırsan daha iyi olur" karşılığını verdi.

Abdurrezzâk, Saîd b. Mansûr ve Beyhakî'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs:

“Kişi geriye yedi yüz dirhem bırakacaksa vasiyette bulunmaz "demiştir.

Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Ebû Miclez:

“Geriye mal bırakacak kişi ancak vasiyette bulunur" demiştir.

Abdurrezzâk ile Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Zührî:

“Yüce Allah, az olsun, çok olsun geriye bırakılan mal için vasiyette bulunulmasını emretmiştir" demiştir.

Abd b. Humeyd, Buhârî ve Müslim, İbn Ömer'den bildiriyor: Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Bir müslümanın vasiyeti hazır yanında olmaksızın üç gün geçirmesi doğru değildir" buyurduğunu işittim. Bundandır vasiyetim yanımda olmadan üç günüm asla geçmiş değildir.

Abdurrezzâk ve Abd b. Humeyd, Katâde'den bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“İnsanlar! Kendinizi (cezaya karşı) Rabbinizden satın almaya bakın! Bilin ki insanoğluna baki kalan hiçbir şey yoktur! Zira Yüce Allah'ın, malı üzerindeki hakkı konusunda cimri davranan nice kimseler tanıdım ki ölüm anı geldiğinde malını şuraya buraya dağıtmaya başlamıştır" buyurdu.

Katâde şöyle devam eder:

“Yazık sana insanoğlu! Cimri ve eli sıkı idin, ancak ölüm anı geldiğinde malını sağa sola dağıtmaya'başladın. Ey insanoğlu! Allah'tan kork! Malının tasarrufu konusunda sağlıklıyken (cimri davranarak) ve ölüm anında (sağa sola dağıtarak) olmak üzere iki defa kötü bir tavır takınma! Sana varis olamayan yakınlarını da düşün ve aşırıya kaçmadan malından onlara vasiyette bulun."

Abdurrezzâk ile Abd b. Humeyd, Basra kadısı Ubeydullah b. Abdillah b. Ma'mer'den bildiriyor:

“Kişi isim vererek birilerine bir şey vasiyet ettiği zaman söz konusu kişilere vasiyet edilen miktarı veririz. Ancak: «Vasiyetimi Yüce Allah'ın emrettiği bir şeyde harcayın» diye vasiyet ettiği zaman bu miktarı kendisine varis olamayan akrabalarına veririz."

Abdurrezzâk ile Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Saîd b. el-Müseyyeb:

“Kişi isim vererek birilerine bir şey vasiyet ettiği zaman söz konusu kişilere vasiyet edilen miktarı veririz" demiştir.

Abdurrezzâk ile Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Tâvus:

“Kişi muhtaç durumda bulunan akrabalarını bırakıp da akrabası olmayan kişilere isim de vererek vasiyette bulunduğu zaman bunlara verilecek miktar, muhtaç olan akrabalarına verilir" demiştir.

Abdurrezzâk ile Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Hasan(-ı Basrî):

“Kişi akrabaları olmayan kişilere vasiyette bulunduğu zaman bunlara vasiyetin sadece üçte biri düşer. Kalan üçte ikisi de kendisine varis olamayan akrabalarına verilir" demiştir.

Saîd b. Mansûr, Ahmed, Abd b. Humeyd, Ebû Dâvud, en-Nâsih'de, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, Hâkim ve Beyhakî, Sünen'de Muhammed b. Sîrîn'den bildiriyor: İbn Abbâs bir hutbe vererek Bakara Sûresi'ni okudu ve içerdiği hükümleri açıkladı. "...Eğer bir mal bırakacaksa anaya, babaya, yakınlara uygun bir biçimde vasiyet etmek..." âyetine geldiğinde:

“Bu âyetin hükmü neshedilmiştir" dedi.

Ebû Dâvud, en-Nehhâs, en-Nâsih'de, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs:

“...Eğer bir mal bırakacaksa anaya, babaya, yakınlara uygun bir biçimde vasiyet etmek..." âyetini açıklarken şöyle demiştir:

“Önceleri bu âyete göre kişiye çocukları varis olur, anne-baba ve akrabalara ise sadece vasiyetten pay verilirdi. Sonrasında: «Ana babanın ve yakınların bıraktıklarından, erkeklere hisse vardır. Ana babanın ve yakınların bıraktıklarından kadınlara da hisse vardır. Bunlar, az veya çok, belirli bir hissedir» ayetiyle hükmü neshedildi."

İbn Cerîr ile İbn Ebî Hâtim, İbn Abbâs'tan bildiriyor:

“Önceleri yakınlara yapılan vasiyet dışında ölen kişiye anne babasından başkası mirasçı olamazdı. Sonrasında Yüce Allah mirasla ilgili âyeti indirdi ve anne babanın mirastaki paylarını belirledi. Aynı şekilde yakınlara yapılacak vasiyetin ölenin geriye bıraktığı malın üçtebiri içinden verilmesi uygulamasını onayladı."

Ebû Dâvud, Sünen ile en-Nâsih'de ve Beyhakî'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs:

“...Eğer bir mal bırakacaksa anaya, babaya, yakınlara uygun bir biçimde vasiyet etmek Allah'tan korkanlar üzerine bir borçtur" âyetini açıklarken şöyle demiştir:

“Vasiyet konusundaki bu uygulama, miras âyeti nazil olana kadar devam etti. Nazil olan miras âyetiyle de bu uygulama neshedilmiş oldu."

İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İbn Abbâs bu âyeti açıklarken:

“Miras âyetiyle, ölene mirasçı olanlara vasiyette bulunma hükmü neshedildi, ancak ölene mirasçı olamayan yakınlara vasiyetin hükmü neshedilmeyip baki kaldı" demiştir.

Vekî', İbn Ebî Şeybe, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve Beyhakî'nin bildirdiğine göre İbn Ömer'e:

“...Eğer bir mal bırakacaksa anaya, babaya, yakınlara uygun bir biçimde vasiyet etmek Allah'tan korkanlar üzerine bir borçtur" âyeti sorulunca:

“Sonradan nazil olan miras âyeti, bu âyetin hükmünü neshetti" demiştir.

İbn Cerîr'in Katâde'den bildirdiğine göre Şurayh bu âyet hakkında şöyle demiştir:

“Kişi malının tümünü vasiyet edebilirdi. Sopradan nazif olan miras âyetiyle bu uygulama bırakıldı."

Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Mücâhid bu âyet hakkında şöyle demiştir:

“Önceleri miras çocukların, vasiyet de anne-baba ile yakınların idi ki sonradan (miras âyetiyle) bu uygulama neshedildi."

Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Katâde bu âyeti açıklarken şöyle demiştir:

“Burada (.....) ifadesinden kasıt maldır. Bunun miktarının bin dirhem ve üzeri olduğu söylenirdi. Bu âyetle, bu miktarda malı bulunan kişinin anne babasına ve mirasçısı olamayan akrabalarına vasiyette bulunması emredilmiştir. Ancak sonradan inen miras âyetiyle anne-baba vasiyet kapsamından çıkarıldı ve mirasçılardan her birinin mirastaki hakkı belirlendi. Mirasçı olanların vasiyetten pay alamayacakları belirlendikten sonra vasiyet sadece mirasçı olamayan yakınlar ve diğer kişilere kılındı."

Ahmed, Abd b. Humeyd, Tirmizî, Nesâî ve İbn Mâce, Amr b. Hârice'den bildiriyor: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bineği üzerinde bizlere hitap etti ve:

“Yüce Allah herkese mirastaki payını belirledi. Bundan sonra mirasçı olan kişinin vasiyetten pay alması caiz değildir" buyurdu.

Ahmed, Abd b. Humeyd ve Beyhakî, Sünen'de Ebû Umâme el-Bâhilî'den bildiriyor: Veda haccında Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) hutbesinde:

“Yüce Allah herkese (mirastaki) hakkını belirledi. Bundan sonra mirasçı olan kişiye vasiyet olmaz" buyurduğunu işittim.

Abd b. Humeyd'in Hasan'dan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Diğer mirasçıların izni olmadan bir mirasçıya vasiyet olmaz" buyurmuştur.

180 ﴿