186

"Kullarım benî senden soracak olurlarsa, bilsinler ki ben pek yakınım. Bana dua edenin duasına icabet ederim. Öyleyse onlar da dâvetime icabet ve bana hakkıyla inanıp tasdik etsinler ki doğru yolda yürüyerek selâmete ersinler"

İbn Cerîr, Bağavî, Mucem'de, İbn Ebî Hâtim, Ebu'ş-Şeyh ve İbn Merdûye, Sulb b. Hakîm kanalıyla Ensâr'dan bir adamdan, o da babasından, o da babasından bildiriyor: Adamın biri Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) geldi ve:

Resûlallah! Rabimiz bize yakın mı? Onunla fısıldaşarak mı konuşalım? Yoksa bize uzak mı? Yüsek sesle mi ona seslenelim?" diye sorunca Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) sustu ve herhangi bir cevap vermedi. Bunun üzerine:

“Kullarım beni senden soracak olurlarsa, bilsinler ki ben pek yakınım. Bana dua edenin duasına icabet ederim. Öyleyse onlar da dâvetime icabet ve bana hakkıyla inanıp tasdik etsinler ki doğru yolda yürüyerek selâmete ersinler" âyeti nazil oldu. Bu âyetle Yüce Allah, dua etme emredildiği zaman dua eden kişiye icabet edeceğini bildirmiştir.

Abdurrezzâk ve İbn Cerîr, Hasan'dan bildiriyor: Ashab, Peygamberimize (sallallahü aleyhi ve sellem):

"Rabbimiz nerede?" diye sorunca:

“Kullarım beni senden soracak olurlarsa, bilsinler ki ben pek yakınım. Bana dua edenin duasına icabet ederim. Öyleyse onlar da dâvetime icabet ve bana hakkıyla inanıp tasdik etsinler ki doğru yolda yürüyerek selâmete ersinler" âyeti nazil oldu.

İbn Merdûye, Enes'ten bildiriyor: Bedevinin biri Peygamberimize (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Rabbimiz nerede?" diye sorunca, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Semada, Arş'ının üzerinde" karşılığını verdi ve:

“Rahmân, Arş'a kurulmuştur" âyetini okudu. Sonrasında Yüce Allah:

“Kullarım beni senden soracak olurlarsa, bilsinler ki ben pek yakınım. Bana dua edenin duasına icabet ederim. Öyleyse onlar da dâvetime icabet ve bana hakkıyla inanıp tasdik etsinler ki doğru yolda yürüyerek selâmete ersinler"'. âyetini indirdi.

İbn Asâkir, Târih'te, Hazret-i Ali'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Dua etmekten geri durmayın! Zira Yüce Allah bana: «Kullarım beni senden soracak olurlarsa, bilsinler ki ben pek yakınım. Bana dua edenin duasına icabet ederim. Öyleyse onlar da dâvetime icabet ve bana hakkıyla inanıp tasdik etsinler ki doğru yolda yürüyerek selâmete ersinler» âyetim indirdi."

Vekî', Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim, Atâ b. Ebî Rebâh'tan bildiriyor:

“Rabbiniz şöyle dedi:

“Bana dua edin, duânıza cevap vereyim..."  âyeti nazil olduğu zaman, Müslümanlar:

“Keşke hangi zamanlarda dua edeceğimizi de bilsek" demeye başladılar. Bunun üzerine:

“Kullarım beni senden soracak olurlarsa, bilsinler ki ben pek yakınım. Bana dua edenin duasına icabet ederim. Öyleyse onlar da dâvetime icabet ve bana hakkıyla inanıp tasdik etsinler ki doğru yolda yürüyerek selâmete ersinler" âyeti nazil oldu.

Süfyân b. Uyeyne, Tefsîr'de, Abdullah b. Ahmed, ez-Zühd'e zevâid olarak Süfyân kanalıyla Ubey'den bildiriyor:

“Müslümanlar:

Resûlallah! Rabbimiz bize yakın mı? Onunla fısıldaşarak mı konuşalım? Yoksa bize uzak mı? Yüsek sesle mi ona seslenelim?" diye sorunca:

“Kullarım beni senden soracak olurlarsa, bilsinler ki ben pek yakınım. Bana dua edenin duasına icabet ederim. Öyleyse onlar da dâvetime icabet ve bana hakkıyla inanıp tasdik etsinler ki doğru yolda yürüyerek selâmete ersinler" âyeti nazil oldu."

İbn Cerîr, Katâde'den bildiriyor: Bize ulaştığına göre:

“Rabbiniz şöyle dedi:

“Bana dua edin, duânıza cevap vereyim..." âyeti nazil olduğu zaman, bazıları:

Nebiyyallah! Nasıl dua edelim?" diye sordular. Bunun üzerine:

“Kullarım beni senden soracak olurlarsa, bilsinler ki ben pek yakınım. Bana dua edenin duasına icabet ederim. Öyleyse onlar da dâvetime icabet ve bana hakkıyla inanıp tasdik etsinler ki doğru yolda yürüyerek selâmete ersinler" âyeti nazil oldu.

Abd b. Humeyd ve İbnu'l-Münzir, Abdullah b. Ubeyd'den bildiriyor:

“Rabbiniz şöyle dedi:

“Bana dua edin, duânıza cevap vereyim..." âyeti nazil olduğu zaman, bazıları:

“Onunla nasıl buluşabiliriz ki dua edelim?" diye sordular. Bunun üzerine:

“Kullarım beni senden soracak olurlarsa, bilsinler ki ben pek yakınım. Bana dua edenin duasına icabet ederim. Öyleyse onlar da dâvetime icabet ve bana hakkıyla inanıp tasdik etsinler ki doğru yolda yürüyerek selâmete ersinler" âyeti nazil oldu. Bu âyetin inmesiyle de:

“Rabbimiz doğru söylemiş, zira o her yerdedir" dediler.

İbnu'l-Münzir, İbn Cüreyc'den bildiriyor: Müslümanlar:

“Rabbimiz bize yakın mı? Onunla fısıldaşarak mı konuşalım? Yoksa bize uzak mı? Yüsek sesle mi ona seslenelim?" diye sorunca:

“...Dâvetime icabet ve bana hakkıyla inanıp tasdik etsinler..." âyeti nazil oldu. Burada Yüce Allah, bana itaat etsinler ve bilsinler ki ben onlara pek yakınım. Bana dua eden kişinin duasına ben de icabet ederim, buyurmuştur.

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Hasan(-ı Basrî):

“Denizlerin anahtarı gemiler, karanın anahtarı yollar, semanın anahtarı da duadır" demiştir.

İbn Ebî Şeybe, Musannef’te ve Ahmed, Zühd'de, Ka'b'dan bildiriyor: Hazret-i Mûsa:

“Rabbim! Yakın mısın, seninle fısıldaşarak mı konuşayım? Yoksa uzak mısın, yüksek sesle mi sana sesleneyim?" diye sorunca, Yüce Allah ona:

“Ey Mûsa! Ben, beni zikreden kişinin hemen yanındayımdır" karşılığını verdi. Hazret-i Mûsa:

“Rabbim! Ancak bazı durumlarda oluyoruz ki öylesi durumlarda seni anmaktan tenzih ederiz" deyince, Yüce Allah:

“Hangi durumlar?" diye sordu. Hazret-i Mûsa:

“Helada bulunduğumuz veya cünub olduğumuz zamanlarda" deyince, Yüce Allah:

“Beni herhalükârda zikredin!" buyurdu.

İbn Ebî Şeybe, Ahmed, Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud, Tirmizî, Nesâî, İbn Mâce, İbn Merdûye ve Beyhakî, el-Esmâu ve's-Sifât'ta, Ebû Mûsa el-Eş'arî'den bildiriyor: Resûlullah'la (sallallahü aleyhi ve sellem) birlikte bir gazveye çıkmıştık. Çıktığımız her tepe ve indiğimiz her vadide yüksek sesle tekbirler getirdiğimizi gören Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) yanımıza yaklaştı ve:

“İnsanlarl Kendinize gelin! Ne bir sağıra, ne de burada bulunmayan birine seslenmektesiniz! Aksine her şeyi işiten, gören, size bineklerinizin boynundan daha yakın olan Zat'a seslenmektesiniz" buyurdu.

Ahmed'in Enes'ten bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Yüce Allah: «Ben kuluma bana karşı olan zannına göre muamele ederim. Bana dua ettiği zaman da yanında olurum» buyurur."

Ahmed, Ebû Dâvud, Tirmizî, İbn Mâce, Hâkim ve Beyhakî, el-Esmâu ve's- Sifât'ta Selmân el-Fârisî'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Rabbiniz hayâ sahibi ve pek cömerttir. Kulu kendisine dua edip el açtığı zaman o elleri boş çevirmeye hayâ eder" buyurmuştur. Başka bir lafızda:

“Kulu kendisine dua edip hayırlı bir şey dilediği zaman, o elleri hüsrana uğramış bir şekilde geri çevirmeye hayâ eder" şeklinde geçer.

Beyhakî, Selmân'dan bildiriyor:

“Tevrat'ta şöyle yazılı olduğunu gördüm:

“Allah hayâ sahibi ve cömerttir. Kulu tarafından kendisine açılan ve hayır isteyen elleri hüsrana uğramış bir şekilde geri çevirmeye hayâ eder."

Abdurrezzâk ve Hâkim'in Enes'ten bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Yüce Allah haya sahihi ve cömerttir. Kulu tarafından kendisine açılan elleri hüsrana uğramış bir şekilde ve hayırlarla doldurmadan geri çevirmeye haya eder"

Ebu Nuaym, Hilye'de Enes'ten bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Yüce Allah cömert ve kerem sahibidir. Müslüman kulu kendisine el açıp dua ettiği zaman onları boş olarak geri çevirmekten haya eder" buyurmuştur.

Taberânî'nin M.el-Kebîr'de İbn Ömer'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Yüce Allah haya sahibi ve cömerttir. Kulu tarafından kendisine açılan elleri hayırlarla doldurmadan boş olarak' geri çevirmekten haya eder. Biriniz el açıp dua edeceği zaman üç defa: «Ey Hayy ve. Kayyûm olan Allahım! Senden başka ilah yoktur. Ey merhamet edenlerin en merhametlisi!» diyerek dua etsin. Duasını bitirince de ellerine inen hayırları yüzüne silsin."

Taberânî'nin Selmân'dan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Bir topluluk ellerini açıp Yüce Allah'tan bir şey diledikleri zaman Allah mutlaka onlara istedikleri şeyleri verir" buyurmuştur.

Taberânî'nin M. el-Evsat'ta Câbir'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Yüce Allah haya sahibi ve cömerttir. Kulu tarafından kendisine açılan elleri (hayırlarla) doldurmadan boş olarak geri çevirmekten haya eder" buyurmuştur.

Taberânî, Kitâbu'd-Dua'da Velîd b. Abdillah b. Ebî Muğîs'ten bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Biriniz ellerini açıp dua ettiği zaman Yüce Allah açılan ellerine rahmet ve bereket indirir. Onun için dua eden kişi duasını bitirdikten sonra yüzüne de silmeden indirmesin. "

Bezzâr ve Beyhakî, Şuabu'l-îman'da Enes'ten bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Ey insanoğlu! Amellerin biri benim içi,n biri de kendin içindir; biri ikimizin arasında biri de seninle diğer kullar arasındadır. Benim için olan şey, yalnızca bana ibadet edip hiçbir şeyi ortak koşmamandır. Kendin için olan şey de, herhangi bir amelde bulunman ve bunun karşılığını sana vermemdir. İkimizin arasında olan şey de senden dua, benden de buna icabettir. Seninle diğer kullarım arasında olan şey ise, ancak kendin için razı olacağın bir şeye onlar için razı olmandır."

İbn Ebî Şeybe, Ahmed, Buhârî, Edeb'de ve Hâkim, Ebû Saîd'den bildiriyor: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Kişi günah barındırmayan veya akrabalık ilişkilerinin kesilmesine sebep olmayan bir duada bulunduğu zaman Yüce Allah bu duasına üç şekilde karşılık verir: Ya duasının karşılığı dünyadayken verilir. Ya duası kabul edilir, ancak karşılığı âhirette verilmek üzere bekletilir. Ya da bu duaya icabet babından kendisinden bir kötülük defedilir" buyurdu. Ashâb:

“O zaman biz de dualarımızda daha fazla şeyler isteriz" dediklerinde Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Yüce Allah isteyebileceklerinizden daha fazlasını vermeye kadirdir" karşılığını verdi.

Buhârî ve Müslim'in Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“«Dua ettim ama kabul görmedi» deyip acele davranmadığınız sürece dualarınıza icabet edilir" buyurmuştur.

Hâkim'in Hazret-i Âişe'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Takdir edilen bir şeyin karşısında önlem almanın hiçbir faydası olmaz. Dua da kişinin başına gelen ve gelecek olan her türlü belaya karşı faydalı olur. Zira bela inerken edilen dua onu karşılar ve kıyamet gününe kadar bir birbirlerini bertaraf etmek için uğraşırlar."

İbn Ebî Şeybe, Nesâî, İbn Mâce ve Hâkim'in Sevbân'dan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Kaderi ancak dua değiştirir. Ömrü de ancak iyilik uzatır" buyurmuştur.

Tirmizî ve Hâkim'in İbn Ömer'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Dua, kişinin başına gelen ve gelecek olan her türlü belaya karşı faydalı olur. Onun için ey Allah'ın kulları, duaya sarılın!" buyurmuştur.

Tirmizî, İbn Ebî Hâtim ve Hâkim'in Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Kabul göreceğine inanarak dua edin! Bilinki Yüce Allah (yaptığı duadan) gafil ve meşgul olan bir kalbin duasına icabet etmez!" buyurmuştur.

Hâkim'in Enes'ten bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Dua etmekten geri durmayın! Zira duayla birlikte hiç kimse helak olmaz!" buyurmuştur.

Hâkim'in Câbir'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Kıyamet gününde Yüce Allah mümin kulu çağırıp huzurunda durdurur. Sonra ona: «Kulum! Bana dua etmeni emretmiş, ettiğin dualara da icabet edeceğime dair söz vermiştim. Dünyadayken bana dua ediyor muydun?» diye sorar. Kul: «Evet, ediyordum ey Rabbim!» karşılığını verir. Yüce Allah: «Ben de ettiğin her duana icabet ettim. Şu şu günde bir sıkıntından dolayı, sıkıntını gidermem için bana dua etmiştin de bu sıkıntını giderip seni rahatlatmadım mı?» buyurunca, kul: «Evet, ettin ey Rabbim!» karşılığını verir. Yüce Allah: «İşte ettiğin o duanın karşılığını dünyadayken verdim. Yine şu şu günde bir sıkıntından dolayı, sıkıntını gidermem için bana dua etmiştin ancak sıkıntın gitmemişti, değil mi?» buyurunca, kul: «Evet, ey Rabbim!» karşılığını verir. Bunun üzerine Yüce Allah: «O duanın karşılığını Cennette şu şu şekilde vermek üzere ahir ete bırakmıştım» buyurur ve şöyle devam eder: «Yine bir ihtiyacını gidermek üzere bana dua etmiştin de...»"

Bu şekilde Yüce Allah, kulun ettiği bütün dualara nasıl karşılık verdiğini tek tek açıklar. Duasının karşılığını artık ya dünyadayken verir ya da bu karşılığı âhirettte vermek üzere saklar. Kul da bu şekilde huzurda durduğu zaman: «Keşke ettiğim hiçbir duanın karşılığı dünyadayken verilmeseydi» demeye başlar. "

Buhârî, Edebu'l-Mufred'de ve Hâkim, Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Kul yüzünü Yüce Allah'a çevirip de dua ederek bir şey istediği zaman Allah kişinin o dileğine mutlaka karşılık verir. Duasının karşılığını artık ya dünyadayken Verir ya da bu karşılığı âhirette vermek üzere saklar."

Buhârî, Edebu'l-Mufred'de Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştun "Kişi günah barındıran veya akrabalık ilişkilerinin kesilmesine sebep olan duada bulunmadıkça veya acele davranıp: «Dua ettim ama duama karşılık verilmedi» diyerek duayı bırakmadığı müddetçe ettiği dualara icabet edilir. "

Ahmed, Enes'ten bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Kul acele davranmadığı müddetçe hayır üzeredir" buyurdu. Ashab:

“Nasıl acele davranır?" diye sorunca, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Dua ettim, ama Rabbim duama karşılık vermedi, diyerek" buyurdu.

Ahmed, Zühd'de , Mâlik b. Dînâr'dan bildiriyor:

“Yüce Allah, İsrâil oğullarından bir Peygamberin diliyle şöyle buyurur:

“İsrâil oğullarına söyle! Dilinizle bana dua ediyorsunuz ancak kalpleriniz benden uzak. Benden korktuğunuz yalan! Elleriniz kana (günahlara) bulanmış iken mi bana dua ediyorsunuz! Önce ellerinize bulaşmış kanı yıkayın sonra da gelip bana dua edin!"

İbn Ebî Şeybe, Ahmed, Buhârî, Müslim ve Nesâî'nin Enes'ten bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Biriniz dua edeceği zaman istediği şeyi kesin ve net bir şekilde ifade etsin. «Allahım! Dilersen bana bunu ver" demesin. Zira bu konuda Yüce Allah'ı zorlayacak bir şey yoktur» buyurmuştur.

İbn Ebî Şeybe ve İbn Mâce'nin Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):"Bînniz; «Allahım! Dilersen beni bağışla» şeklinde dua etmesin. Ne istiyorsa onu kesin ve net bir şekilde istesin. Zira bu konuda Yüce Allah'ı zorlayacak bir şey yoktur" buyurmuştur.

Abdullah b. Ahmed, ez-Zühd'e zevâid olarak Ubâde b. es-Sâmit'ten bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Yüce Allah, günah barındıran veya akrabalık ilişkilerinin kesilmesine sebep olan duada bulunmadıkça yeryüzünde Müslüman kulunun ettiği duaya ya hemen karşılık verir veya bu duayla ondan bir kötülüğü defeder" buyurmuştur.

Ahmed, Câbir'den bildiriyor: Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Yüce Allah, günah barındıran veya akrabalık ilişkilerinin kesilmesine sebep olan duada bulunmadıkça kulunun ettiği duaya ya hemen karşılık verir veya bu duayla ondan bir kötülüğü defeder" buyurduğunu işittim.

İbn Merdûye'nin İbn Ömer'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Yüce Allah, kulunun duasına icabet etmek isterse dua etmesine izin verir" buyurmuştur.

Beyhakî, el-Esmâu ve's-Sifât'ta Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Biriniz dua edip de bu duasına karşılık verildiğini gördüğü zaman: «Tüm iyi şeylerin izzet ve celâli ile tamamlandığı Allah'a hamdolsunl» desin. Duasının karşılığının geciktiğini gören kişi de: «Her hâlimiz için Allah'a hamdederiz» desin."

Hakîm et-Tirmizî'nin Muâz b. Cebel'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Şayet Yüce Allah'ı hakkıyla tanımış olsaydınız dualarınızla dağlar yerinden oynardı!" buyurmuştur.

İbn Ebî Şeybe ve Ahmed, Zühd'de, Ebû Zer'den bildiriyor:

“İyilik yapmanın yanında duanın yeri, yemekte tuzun yeri gibidir. Yemeğe ne kadarlık tuz yetiyorsa iyiliğin yanında da o kadarlık dua etmek yeterlidir."

İbn Ebî Şeybe, Abdullah b. Şebîb'den bildiriyor: Saîd b. el-Müseyyeb'in yanında akşam namazını kıldım. Dua ederken sesimi yükseltince:

“Allah'ın sana yakın olmadığını mı zannediyorsun?" diyerek beni azarladı.

İbn Ebî Şeybe ve Tirmizî'nin İbn Ömer'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Kime dua kapıları açılmışsa ona bu dualara icabet kapıları da açılmıştır" buyurmuştur.

Tirmizî'nin ise lafzı şöyledir:

“Kime dua kapıları açılmışsa ona rahmet kapıları da açılmış demektir. Yüce Allah'tan, afiyetten daha değerli bir şey istenmiş değildir. "

İbn Ebî Şeybe, İbrâhim et-Teymî'den bildiriyor:

“Denilirdi ki, kişi duasına Yüce Allah'a hamdu sena ile başlarsa o duası kabul edilir. Ancak önce dua edip sonra Yüce Allah'a hamdu sena da bulunursa o duasının kabul görmesi umulur."

İbn Ebî Şeybe, Hilâl b. Yesâf'tan bildiriyor:

“Bana ulaşana göre Müslüman dua edip de bu duası kabul görmezse duasına karşılık kendisine bir iyilik sevabı yazılır."

İbn Ebî Şeybe, Selmân'dan bildiriyor:

“Yüce Allah, Âdem'i (aleyhisselam) yarattığı zaman ona şöyle demiştir:

“Ey insanoğlu! Amellerden biri benim için biri kendin içindir, biri de ikimizin arasındadır. Benim için olan şey yalnızca bana ibadet edip hiçbir şeyi ortak koşmamandır. Kendin için olan şey ise herhangi bir amelde bulunman ve bunun karşılığını sana vermemdir. İkimizin arasında olan şey de senden dua, benden de buna icabettir."

İbn Merdûye, Nâfi' b. Ma'dikerib'den bildiriyor: Hazret-i Âişe'nin yanmdayken bana şöyle dedi: Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem):..Bana dua edenin duasına icabet ederim.." âyetinin ne anlama geldiğini sordum. Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Rabbim! Âişe'nin sorusuna cevap ver!" dedi. Bunun üzerine Cebrâîl (aleyhisselam) indi ve şöyle dedi:

“Yüce Allah, sana selam ediyor ve bu soruya şöyle cevap veriyor:

“Kulum, salih ve halis bir niyetle, takvalı bir kalple: «Rabbim!» dediği zaman: «Buyur!» karşılığını verir ve istediğini ona veriririm."

İbn Ebi'd-Dünya, Kitâbu'd-Duâ'da, İbn Merdûye, Beyhakî, el-Esmâu ve's- Sifat'ta, İsbehânî, et-Terğîb'de ve Deylemî, Ebû Sâlih vasıtasıyla İbn Abbâs'ın şöyle dediğini bildiriyor:

“Câbir b. Abdillah'ın bana bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Kullarım beni senden soracak olurlarsa, bilsinler ki ben pek yakınım. Bana dua edenin duasına icabet ederim. Öyleyse onlar da dâvetime icabet ve bana hakkıyla inanıp tasdik etsinler ki doğru yolda yürüyerek selâmete ersinler" âyetini okudu ve şöyle dua etti:

“Allahım! Sen dua etmemizi emrettin ve bu dualara icabet etmeyi üzerine aldın. Allahım! Sana itaate hazırım! Sana itaate hazırım! Sana itaate hazırım! Hiçbir ortağın yoktur, sana itaate hazırım! Hamd senindir; nimet senin, mülk senin! Senin ortağın yoktur. Allahım! Şehadet ederim ki teksin, birsin ve her şey sana muhtaçtır. Doğurmadın, doğrulmadın ve hiçbir şey sana denk değildir. Şehadet ederim ki vadin hak, huzuruna çıkmak hak; Cennet hak ve Cehennem haktır. Şüphesiz kıyamet kopacak ve kabirde olanları dirilteceksin!"

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Enes: (.....) âyetini:

“Bana dua etsinler ve bu dualarına icabet edeceğime de inansınlar" şeklinde açıklamıştır.

İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Mücâhid: (.....) âyetini:

“Bana itaat etsinler" şeklinde açıklamıştır.

İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Ebû Recâ Atâ el-Horasânî: (.....) âyetini:

“Bana dua etsinler ve bu dualarına icabet edeceğime de inansınlar" şeklinde açıklamıştır.

Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Rabî': (.....) âyetini açıklarken:

“Doğru yolu bulabilsinler, anlamındadır" demiştir.

186 ﴿