220

"...Sana yetimleri sorarlar, de ki: Onların işlerini düzeltmek hayırlıdır. Eğer onlarla bir arada yaşarsanız, artık onlar sîzin kardeşlerinizdir. Allah düzeltenden bozanı ayırdetmesini bilir. Allah dileseydi sizi zora sokardı. Allah şüphesiz Azîz'dir, Hakimdir"

Ebû Dâvud, Nesâî, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim, Ebu'ş-Şeyh, İbn Merdûye, Hâkim ve Beyhakî, Sünen'de İbn Abbâs'tan bildiriyor:

“Yetim malına, ergenlik çağına erişene kadar en iyi şeklin dışında yaklaşmayın..." ile "Yetimlerin mallarını haksız yere yiyenler, karınlarına ancak ateş tıkınmış olurlar..." âyeti nazil olduğu zaman, yanında yetim bulunan kişi, yemeğini onun yemeğinden, içeceğini de onun içeceğinden ayırmaya başladı. Yetimin yemeğinden bir şey arttığı zaman da yetim onu yiyene veya bozulana kadar saklamaya, yememesi halinde dökmeye koyuldu. Ancak bu durum yanında yetim olanlara ağır gelince bunu Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) bildirdiler. Bunun üzerine Yüce Allah:

“Sana yetimleri sorarlar, de ki: Onların işlerini düzeltmek hayırlıdır. Eğer onlarla bir arada yaşarsanız, artık onlar sizin kardeşlerinizdir..." âyetini indirdi. Bundan sonra da yanında yetim bulunanlar onlarla yemeye ve içmeye başladılar."

Abd b. Humeyd, Atâ'dan bildiriyor: Yetimler hakındaki âyetler nazil olunca yanında yetim bulunan kişiler onlardan uzak durmaya başladılar. Onlarla yiyip içmemeye ve onlarla fazla birlikte olmamaya çalıştılar. Ancak Yüce Allah:

“Sana yetimleri sorarlar, de ki: Onların işlerini düzeltmek hayırlıdır. Eğer onlarla bir arada yaşarsanız, artık onlar sizin kardeşlerinizdir..." âyetini indirince, yanında yetim bulunanlar onlarla beraber yiyip içmeye ve diğer konularda onlarla birlikte olmaya başladılar.

Abd b. Humeyd, İbnu'l-Enbârî ve en-Nehhâs'ın bildirdiğine göre Katâde:

“Sana yetimleri sorarlar..." âyetini açıklarken şöyle demiştir:

“Bu âyetten önce, "Yetim malına, ergenlik çağına erişene kadar en iyi şeklin dışında yaklaşmayın..."âyeti nazil olmuştu. Bundan dolayı yanında yetim bulunan kişiler yeme içme veya diğer konularda yetimlerle beraber olmazlardı. Bu durum onlara güç gelince ruhsat babında:

“...Eğer onlarla bir arada yaşarsanız, artık onlar sizin kardeşlerinizde..." âyeti nazil oldu.

Abd b. Humeyd, Saîd b. Cübeyr'den bildiriyor:

“Yetimlerin mallarını haksız yere yiyenler, karınlarına ancak ateş tıkınmış olurlar..." âyeti nazil olduğu zaman yanında yetim bulunanlar yeme içme ve diğer konularda onlarla birlikte olmamaya başladılar. "Sana yetimleri sorarlar, de ki: Onların işlerini düzeltmek hayırlıdır. Eğer onlarla bir arada yaşarsanız, artık onlar sizin kardeşlerinizdir..." âyeti nazil olana kadar da bu şekilde devam ettiler.

İbnu'l-Münzir, Saîd b. Cübeyr'den bildiriyor: Önceleri Ehl-i kitâb'dan olan bazı ailelerin yanında koyun sürüsü bulunan yetimler olurdu. Ailenin de bir hizmetçisi olurdu. Aile yetimin olan koyun sürüsünü hizmetçiye verip otlatmaya gönderirdi. Veya ailenin bir koyun sürüsü, yetimlerin de bir köle veya hizmetçisi olurdu. Âile koyun sürüsünü hizmetçiye verip otlatmaya gönderirdi. Koyun sağıldığı zaman da sütü hep beraber kullanırlardı. Ya da yemek yetimlerin hizmetçi de ailenin olurdu. Aile yetimin yiyeceğini kullanarak hizmetçinin yemek yapmasını isterdi. Veya yiyecek ailenin, hizmetçi ise yetimlerin olurdu. Bu durumda yetime ait olan hizmetçinin yemek yapmasını söylerler ve yapılan yemeği hep beraber yerlerdi. "Yetimlerin mallarını haksız yere yiyenler, karınlarına ancak ateş tıkınmış olurlar..." âyeti nazil olduğu zaman:

“Bu kişiyi Cehenneme götürür!" dediler ve yetimlerle ortak kullandıkları ne varsa hepsini ayırdılar.

Ancak zamanla bu onlara ağır gelmeye başladı. Bu konuda Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) şikayette bulunup:

“Koyunlarımızı çobansız, yiyeceklerimiz de aşçısız kaldı" dediler. Allah Resûlü de:

“Yüce Allah hu dediğinizi işitti. Dilerse sizlere cevap verir" buyurdu. Sonrasında:

“Sana yetimleri sorarlar, de ki: Onların işlerini düzeltmek hayırlıdır. Eğer onlarla bir arada yaşarsanız, artık onlar sizin kardeşlerinizde..." âyeti iler"Eğer yetimlerin haklarına riayet edememekten korkarsanız..." âyeti nazil oldu. Bu şekilde evlenilecek kadın sayısı da dört olarak belirlenmiş oldu. Nisâ Sûresi'ndeki bu âyetle bir bakıma:

“Yetim konusunda adaleti sağlayamamanız ve onlarla bir, arada yaşamaktan çekinmeniz konusunu sorduğunuz gibi bu kadar fazla kadını bir arada tutarken aralarında adaleti sağlayamama konusunu da sorsaydınız ya!" denilmiş oldu.

Abd b. Humeyd ile İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs:

“...Eğer onlarla bir arada yaşarsanız, artık onlar sizin kardeşlerinizdir. Allah düzeltenden bozanı ayırdetmesini bilir. Allah dileseydi sizi zora sokardı..." âyetini açıklarken şöyle demiştir:

“Burada bir arada yaşamak onun sütünden içmen, onun da senin sütünden içmesidir. Onun tabağından yemen, onun da senin tabağından yemesidir. Onun meyvelerinden yemen, onun da senin meyvelerinden yemesidir. Yüce Allah düzelten ile bozanı bilmesi, kimlerin yetimin malını yemeye niyetlendiğini, kimlerin bundan uzak durmaya çalıştığını ve hatta onu ıslah etmekten bile çekindiğini bilmesidir. Zora sokma da, Yüce Allah şayet dileseydi bir yetimin malını yeme niyeti taşımadan bir arada bulunmaktan dolayı beraber yenilen malını da size helal kılmazdı."

İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim, İbn Abbâs'tan bildiriyor:

“Yetimlerin mallarını haksız yere yiyenler, karınlarına ancak ateş tıkınmış olurlar..." âyeti nazil olduğu zaman müslümanlar yetimlerin mallarını kendi mallarına katmayı ve diğer şeyleri birlikte paylaşmayı hoş görmediler ve bundan uzak durdular. Sonra konuyu Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) sorduklarında:

“...Eğer onlarla bir arada yaşarsanız, artık onlar sizin kardeşlerinizdir. Allah düzeltenden bozanı ayırdetmesini bilir. Allah dileseydi sizi zora sokardı..." âyeti nazil oldu. Burada zora sokmaktan kasıt,

Yüce Allah dileseydi bu konuda İnsanları sıkıntıya sokardı, ancak bu işi müslümanlariçin genişletip kolaylaştırmıştır."

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs bu âyeti:

“(Eğer onlarla bir arada yaşarsanız, artık onlar sizin din kardeşlerinizdir)" lafzıyla okumuştur.

İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İbn Zeyd:

“...Allah düzeltenden bozanı ayırdetmesini bilir. Allah dileseydi sizi zora sokardı..." âyetini açıklarken şöyle demiştir:

“Yüce Allah, yetimin malını kendi malına kattığın zaman bunun o malı ıslah etmek için mi, yoksa hakkın olmadan yemen için mi olduğunu bilir."

Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs:

“...Allah dileseydi sîzi zora sokardı..." âyetini açıklarken:

“Yüce Allah dileseydi yetimlerin malından yediklerinizi büyük günahlardan sayardı" demiştir.

Vekî' ile Abd b. Humeyd'in Esved'den bildirdiğine göre Hazret-i Âişe şöyle demiştir:

“Himayemdeki yetimin yemeğini yemeğime, içeceğini de içeceğime katarım. Zrra yetimin malının yanımda pis görülmesini istemem."

220 ﴿