222"Sana kadınların aybaşı halini sorarlar. De ki: O, bir rahatsızlıktır. Bu sebeple aybaşı halinde olan kadınlardan uzak durun. Temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. Temizlendikleri vakit, Allah'ın size emrettiği yerden onlara yaklaşın. Şunu iyi bilin ki, Allah tövbe edenleri de sever, temizlenenleri de sever." Ahmed, Abd b. Humeyd, Dârimî, Müslim, Ebû Dâvud, Tirmizî, Nesâî, İbn Mâce, Ebû Ya'lâ, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim, en-Nehhâs, en-Nâsih'de, İbn Hibbân ve Beyhakî, Sünen'de Enes'ten bildiriyor: Yahudiler bir kadın hayız olduğu zaman onunla bir şey yiyip içmezler ve aynı evde beraber bulunmazlardı. Bu durum Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) sorulunca Yüce Allah: “Sana kadınların aybaşı halini sorarlar. De ki: O, bir rahatsızlıktır. Bu sebeple aybaşı halinde olan kadınlardan uzak durun..." âyetini indirdi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) da: “Onlarla aynı evde kalın. Cinsel ilişki dışında da onlarla herşeyi yapabilirsiniz" buyurdu. Bu durumdan haberdar olan Yahudiler: “Bu adam dinimizde bize muhalif davranmadığı tek bir konu dahi bırakmadı!" dediler. Yahudilerin bu dediklerini duyan Useyd b. Hudayr ile Ubâde b. Bişr, Allah Resûlü'ne gelip: “Yâ Resûlallah! Yahudiler şöyle şöyle diyorlar. Biz de onlara muhalif davranmak adına hayızlı olan kadınlarımızla cinsi ilişkiye girelim mi?" diye sorduklarında Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yüzünün rengi değiştik. Biz bundan dolayı onlara kızdığını düşündük. Yanından çıkarken Allah Resûlü'ne hediye olarak süt getiren biriyle karşılaştılar. Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) peşlerinden birini gönderip geri çağırdı ve bu sütten onlara da ikram etti. Bunu yapınca onlara kızmadığını anladık. Nesâî ile Bezzâr, Câbir'den bildiriyor: Yahudiler: “Kadınlara arkadan (dübürden) yaklaşan kişinin çocuğu şaşı olarak doğar" derlerdi. Bunun içindir ki Ensarh kadınlar kocalarının kendilerine arkadan yaklaşmalarına izin vermezlerdi. Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) gelip, erkeğin hayızlı olan kadınla ilişkiye girmesi meselesini sorduklarında: “Sana kadınların aybaşı halini sorarlar. De ki: O, bir rahatsızlıktır. Bu sebeple aybaşı halinde olan (hayızlı) kadınlardan uzak durun. Temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. Temizlendikleri vakit, Allah'ın size emrettiği yerden onlara yaklaşın. Şunu iyi bilin ki, Allah tövbe edenleri de sever, temizlenenleri de sever. Kadınlarınız sizin tarlanızdır, tarlanıza istediğiniz gibi gelin..." âyetleri nazil oldu. Burada ilk temizlenme hayız halinin bitmesidir. İkinci temizlenme gusül abdesti almadır. Tarladan kasıt da çocuğun olduğu yerdir." İbn Ebî Hâtim, İbn Abbâs'tan bildiriyor: “Hayızlı kadının durumu hakkında âyetler nazil olduğu zaman müslümanlar Acemlerin yaptığı gibi hayızlı olan kadınları evlerinden uzak tutarlardı. Bu konuda Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) gelip fetva istediklerinde Yüce Allah: “Sana kadınların ay halini sorarlar. De ki: O, bir rahatsızlıktır. Bu sebeple ay halinde olan kadınlardan uzak durun..." âyetini indirdi. Bu âyet inince müslümanlar hayızlı kadınlardan uzak durmanın önceden yaptıkları gibi onları evden uzaklaştırmak olduğunu düşünmüşlerdi. Ancak Allah Resûlü âyetin sonrasını, yani: “...Temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. Temizlendikleri vakit, Allah'ın size emrettiği yerden onlara yaklaşın..." kısmını okuyunca kadından uzak durmanın düşündükleri gibi olmadığını anladılar. İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Süddî: “Sana kadınların ay halini sorarlar..." âyetini açıklarken: “Bunu soran kişi Sâbit b. ed-Dahdâh idi" demiştir. İbnu'l-Münzir ile İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Mukâtil b. Hayyân: “Sana kadınların ay halini sorarlar..."âyetini açıklarken: “Bu âyet (soruyu soran) Sabit b. ed-Dahdâh hakkında nazil olmuştur" demiştir. Abd b. Humeyd ile İbn Cerîr, Katâde'den bildiriyor: “Cahiliye döneminde hayızlı bir kadın kocasıyla aynı evde oturamaz, aynı kaptan yemek yiyemezdi. Sonradan Yüce Allah bu konuda âyetini indirince hayızlık dönemi boyunca kadınla sadece cinsel ilişki haram kılınırken diğer tüm şeyler helal kılındı." Buhârî ile Müslim'in Hazret-i Âişe'den bildirdiğine göre hayız olunca Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisine: “Bu, Yüce Allah'ın Âdem'in kızlarına takdir ettiği bir durumdur" buyurmuştur. Abdurrezzâk, Musannef’te, Saîd b. Mansûr ve Müsedded, Müsned'de İbn Mes'ûd'dan bildiriyor: “İsrail oğullarının kadınları erkeklerle aynı safta namaz kılarlardı. Ancak erkek dostlarını görmek için topuklu ayakkabılar edinmeye başladıklarında Yüce Allah onlara hayızı gönderdi ve bu şekilde mescitlere girmelerini yasakladı (Başka bir lafızda: “Yüce Allah onlara hayızı gönderdi ve namaz esnasında erkeklerin arkalarına alındılar" şeklinde geçer). Siz de Yüce Allah'ın yaptığı gibi kadınları mescitlerde geriye alın." Abdurrezzâk, Hazret-i Âişe'den bildiriyor: “İsrail oğullarının kadınları mescitte kendilerini erkeklere göstermek için tahtadan ayakkabılar edinirlerdi. Bunun üzerine Yüce Allah mescitleri onlara yasakladı ve hayızlığı onlara musallat etti." Beyhakî, Sünen'de Yezîd b. Bâbanûs'tan bildiriyor: Hazret-i Âişe'ye: “İrak hakkında ne dersin?" diye sorduğumda: “Hayızı mı kastediyorsun?" karşılığını verdi. "Evet!" dediğimde: “Onu Yüce Allah'ın koyduğu isimle anın" dedi. Taberânî ile Dârakutnî'nin Ebû Umâme'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “Hayız en az üç, en fazla da on gün sürer" buyurmuştur. Taberânî, M. el-Evsat'ta Abdullah b. Amr'dan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Hayızlı kadın en fazla on gün bekler. Şayet kam kesilirse temizlenmiş olur. Kanın gelmesi on günü aştığı zaman istihâze (özür) kanı olur" buyurmuştur. Ebû Ya'lâ ile Dârakutnî, Enes b. Mâlik'ten bildiriyor: “Hayızlı kadın üç veya dört veya beş veya altı veya yedi veya sekiz veya dokuz veya on gün bekler. On gün geçmesine rağmen hâlâ kan geliyorsa bu istihâze (özür) kanıdır." Dârakutnî, Enes'ten bildiriyor: “Hayızlık üç veya dört veya beş veya altı veya yedi veya sekiz veya dokuz, en fazla da on gün sürer." Dârakutnî, İbn Mes'ûd'dan bildiriyor: “Hayızlık üç veya dört veya beş veya altı veya yedi veya sekiz veya dokuz, en fazla da on gün sürer. On gün geçmesine rağmen hâlâ kan geliyorsa bu istihâze (özür) kanıdır." Dârakutnî, Enes'ten bildiriyor: “Hayızlık en az üç, en fazla da on gün sürer." Dârakutnî'nin Vâsile b. el-Eska'dan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):"Hayız en az üç, en fazla da on gün sürer" buyurmuştur. Dârakutnî, Enes'ten bildiriyor: “Hayızlık on günden fazla sürmez." Dârakutnî, Atâ b. Ebî Rebâh'tan bildiriyor: “Hayızlığın en alt süresi bir gündür." Dârakutnî, Atâ'dan bildiriyor: “Hayızlık en fazla onbeş gün sürer." Dârakutnî'nin bildirdiğine göre Şerîk ile Hasan b. Sâlih: “Hayızlık en fazla onbeş gün sürer" demişlerdir. Dârakutnî, Şerîk'ten bildiriyor: “Bizim yanımızda her ayın tam olarak onbeş gününü özür olmadan hayızlı geçiren bir kadın vardı." Dârakutnî, Evzaî'den bildiriyor: “Bizim yanımızda sabah hayız olan, ancak akşam kanı kesilip temizlenen bir kadın vardı." İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Mücâhid: “...De ki: O, bir rahatsızlıktır...", âyetini açıklarken: “Rahatsızlıktan kasıt kanın akmasıdır" demiştir. Abdurrezzâk ile İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Katâde: “...De ki: O, bir rahatsızlıktır..." âyetini açıklarken: “Rahatsızlıktan kasıt akan kanın murdar oluşudur" demiştir. İbnu'l-Münzir, Ebû İshâk et-Talkânî, Muhammed b. Humeyr ve Fülân b. es- Serîy kanalıyla bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Hayızlık dönemlerinde kadınlarla ilişkiden uzak durun. Zira sakat doğumlar hayızlı bir ilişkiden dolayı olur" buyurmuştur. Ebu'l-Abbâs es-Serrâc, Müsned'de Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Hayızlı iken karısıyla ilişkiye girip de bundan kötürüm bir çocuğu olan kişi suçu kendinden başkasında bulmasın!" buyurmuştur. İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim, en-Nehhâs, en-Nâsih'de ve Beyhakî, Sünen'de bildirdiğine göre İbn Abbâs: “...Bu sebeple ay halinde olan kadınlardan uzak durun ..." âyetini açıklarken: “Uzak durmak, onlarla fercden (önden) cinsel ilişkiye girmemektir" demiştir. Ebû Dâvud ile Beyhakî, Hazret-iPeygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) eşlerinden birinden bildirdiğine göre Allah Resûlü hayızlı olan eşiyle birlikte olmak istediği zaman tercini bir örtüyle kapatır, sonra istediği şeyi yapardı. Abdurrezzâk, İbn Cerîr, en-Nehhâs, en-Nâsih'de ve Beyhakî'nin bildirdiğine göre Hazret-i Âişe'ye: “Erkek hayızlı olan eşinden ne kadar faydalanabilir?" diye sorulunca: “Cinsel organı dışında dilediği şeyden faydalanabilir" demiştir. İbn Ebî Şeybe, Buhârî, Müslim ve Ebû Dâvud, Hazret-i Âişe'den bildiriyor: “Birimiz hayız olup da Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) onunla birlikte olmak istediği zaman cinsel organına izar bağlayarak kapatmasını söyler ondan sonra onunla (sarılmak suretiyle) ten temasında bulunurdu. Ancak hanginiz Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) gibi nefsine hakim olup kendini tutabilir ki?" İbn Ebî Şeybe, Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud ve Beyhakî'nin Meymûne'den bildiriyor: “Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) hayızlı eşlerinden biriyle birlikte olmak istediği zaman cinsel organına izar bağlayarak kapatmasını söylerdi." İbn Ebî Şeybe, Ebû Dâvud ve Nesâî, Meymûne'den bildiriyor: “Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) hayızlı eşlerinden biriyle birlikte olacağı zaman eşinin göbekten uyluklarının yarısına veya diz kapaklarına kadar üzeri bir peştemalle kapalı olurdu." Ebû Dâvud, Nesâî ve Beyhakî, Hazret-i Âişe'den bildiriyor: “Hayızlı olduğum zaman hatta hayzımın ilk günlerinde geceleri Resûlullah'Ia (sallallahü aleyhi ve sellem) aynı örtünün altında uyuduğumuz olurdu. Kanımdan ona bulaştığı zaman sadece bulaşan yeri yıkardı. Kanımdan giysisine bir şey bulaştığı zaman yine sadece bulaşan yeri yıkar ve namazını kılardı." Ebû Dâvud, Umâra b. Ğurâb'dan bildiriyor: Halamın bana bildirdiğine göre kendisi Hazret-i Âişe'ye: “Bazen hayız oluyoruz ve ancak kocamızla yatmak için tek bir yataktan başkası bulunmuyor, ne yapalım?" diye sorunca, Hazret-i Âişe şöyle demiştir: “Böylesi bir durumda Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yaptığını sana anlatayım. Bir gece Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) odama girdi ve doğruca odadaki namazgahına gitti. Namazını bitirdiğinde uykuma yenilmiştim, o da soğuktan çok üşürrîüştü. Yatağa girince: “Bana yaklaş" buyurdu. "Hayızlıyım" dediğimde: “Olsun! Uyluklarım aç" buyurdu. Uyluklarımı açtığımda yanağı ile göğsünü uyluklarımın üzerine koydu. Ben de ısınıp uyuyana kadar üzerine kapandım." Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud, Tirmizî, Nesâî ve İbn Mâce, Hazret-i Âişe'den bildiriyor: “Hayız olduğum zaman Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) (göbekle diz arasını) izarla kapatmamı söyler, sonra tenini benim tenime dokundururdu." Mâlik, Rabîa b. Ebî Abdirrahman'dan bildiriyor: Hazret-i Âişe, Resûlullah'la (sallallahü aleyhi ve sellem) birlikte aynı örtünün altında uzanmış uyuyarlardı. Hazret-i Âişe birden irkilip yerinden fırladı. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Ne oldu? Sanırım adet gördün" buyurunca, Hazret-i Âişe: “Evet!" karşılığını verdi. Bunun üzerine Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): “Üzerine izarını bağla ve yatağına geri dön" buyurdu. Buhârî, Müslim ve Nesâî, Ümmü Seleme'den bildiriyor: Resûlullah'la (sallallahü aleyhi ve sellem) aynı örtünün altında uzanmışken adet gördüm. Onu rahatsız etmeden yataktan süzülüp çıktım ve hayız giysilerimi giydim. Bana: “Hayız mı oldun?" diye sorunca: “Evet!" dedim. Bunun üzerine beni yanına çağırdı ve aynı örtünün altında tekrar uzandık. İbn Mâce, Ümmü Seleme'den bildiriyor: Resûlullah'la (sallallahü aleyhi ve sellem) aynı çarşafın altında uzanmışken kadınların gördüğü hayız kanını gördüm. Yataktan süzülüp çıktığımda: “Hayız mı oldun?" diye sordu. "Kadınların gördüğü hayız kanını gördüm" dediğimde, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): “Bu, Yüce Allah'ın Âdem'in kızlarına takdir ettiği bir şeydir" buyurdu. Yataktan çıkıp hayız için hazırlığımı yaptım ve geri döndüm. Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): “Gel çarşafın altına, yanıma gir" buyurunca, yanına girdim. İbn Mâce, Muâviye b. Ebî Süfyân'dan bildiriyor: Ümmü Habîbe'ye: “Hayızlı olduğun zaman Resûlullah'la (sallallahü aleyhi ve sellem) nasıl yapardın?" diye sorduğumda: “Birimiz hayız olduğu zaman uyluklarının yarısına gelecek şekilde izar bağlar ve öyle Allah Resûlünün yanında uyurduk" dedi. Ebû Dâvud ile İbn Mâce, Abdullah b. Sa'd el-Ensârî'den bildiriyor: Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem): “Karım hayızlı iken neresi bana helal olur?" diye sorduğumda: “Peştemalin üstü senin için helaldir" buyurdu. Tirmizî, Abdullah b. Sa'd'dan bildiriyor: Peygamberimize (sallallahü aleyhi ve sellem) hayızlı kadınla birlikte yemek yemenin hükmünü sorduğumda: “Onunla birlikte yemek yiyebilirsin" buyurdu. Ahmed ile Ebû Dâvud, Muâz b. Cebel'den bildiriyor: Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem): “Erkeğe, hayızlı olan karısının neresi helaldir?" diye sorduğumda: "Peştemalin üzeri helaldir, ancak ondan da uzak durman daha iyidir" karşılığını verdi. Mâlik ve Beyhakî, Zeyd b. Eslem'den bildiriyor: Adamın biri Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem): “Karım hayızlı iken neresi bana helal olur?" diye sorunca: "Üzerine peştemalini bağlasın, üst kısımla da istediğini yapabilirsin" buyurdu. Mâlik, Şâfiî ve Beyhakî, Nâfi'den bildiriyor: Abdullah b. Ömer, Hazret-i Âişe'ye birini gönderdi, kişinin hayızlı olan hanımıyla birlikte olup olamayacağını sordu. Hazret-i Âişe: “Kadın altına peştamal bağlar, kalan kısımla da erkek dilediğini yapar" karşılığını verdi. Beyhakî, Hazret-i Âişe'den bildiriyor: Peygamberimize (sallallahü aleyhi ve sellem): “Erkeğe, hayızlı olan karısından helal olan yer neresidir?" diye sorulunca: “İzarın üstüdür" karşılığını verdi. İbn Ebî Şeybe ile Ebû Ya'lâ, Hazret-iÖmer'den bildiriyor: Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem): “Erkeğe, hayızlı olan karısından helal olan yer neresidir?" diye sorduğumda: “İzarın üstüdür" karşılığını verdi. Taberânî, İbn Abbâs'tan bildiriyor: Adamın biri Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem): “Erkeğe, hayızlı olan karısından helal olan yer neresidir?" diye sorunca: "Üzerine peştemalini bağlar; üst kısımla da istediğini yapabilirsin" karşılığını verdi. Taberânî, Ubâde'den bildiriyor: Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem): “Erkeğe, hayızlı olan karısından helal olan yer neresidir?" diye sorulduğunda: “İzarın üstü heladir, ancak altı haramdır" karşılığını verdi. Taberânî, M. el-Evsat'ta Ümmü Seleme'den bildiriyor: “Resûlullah(sallallahü aleyhi ve sellem) hayızlı olan hanımından ilk üç gün uzak durur, sonra (izar bağlayarak) ona yaklaşırdı." İbn Cerîr, Mesrûk'tan bildiriyor: Hazret-i Âişe'ye: “Erkeğe, hayızlı olan karısından helal olan yer neresidir?" diye sorduğumda: “Cinsel ilişki dışında her şey helaldir" karşılığını verdi. İbn Ebî Şeybe, Hasan'dan bildiriyor: “Erkeğin, hayızlı olan karısının göbeği ve uyluğuyla oynaşmasının bir sakıncası olmaz." İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim, en-Nehhâs, en-Nâsih'de ve Beyhakî, Sünen'de bildirdiğine göre İbn Abbâs: “...Temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın..." âyetini açıklarken: “Kanlan kesilip hayızlık halleri bitene kadar onlardan uzak durun" demiştir. Abdurrezzâk, Musannef’te, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve en- Nehhâs'ın bildirdiğine göre Mücâhid: “...Temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın..." âyetini açıklarken: “Kanları kesilinceye kadar onlardan uzak durun" demiştir. İbn Ebî Şeybe, Ahmed, Abd b. Humeyd, Tirmizî, Nesâî, İbn Mâce ve Beyhakî, Sünen'de Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “Kadınla hayızlı iken veya dübüründen ilişkiye giren veya kahine giden kişi, Muhammed'e indirileni inkar etmiş demektir" buyurmuştur. İbn Ebî Şeybe, Ahmed, Ebû Dâvud, Tirmizî, Nesâî, İbn Mâce ve Beyhakî, İbn Abbâs'tan bildiriyor: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) hayızlı karısıyla ilişkiye giren kişi için: “Bir dinar veya yarım dinar sadaka verir" buyurmuştur. Ebû Dâvud ve Hâkim, İbn Abbâs'tan bildiriyor: “Kişi kanın başlangıcında karısıyla ilişkiye girdiği zaman bir dinar, kanın kesilmesi sırasında ilişkiye girdiği zaman da yarım dinar sadaka verir." Tirmizî'nin İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “Kişi karısıyla ilişkiye girdiği sırada kanı kırmızı akıyorsa bir dinar, sarımtırak olarak akıyorsa yarım dinar sadaka verir" buyurmuştur. Ebû Dâvud'un İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) böylesi bir konu için kendisine beş dinar sadaka vermesini söylemiştir. Taberânî, İbn Abbâs'tan bildiriyor: Adamın biri Peygambermize (sallallahü aleyhi ve sellem) gelip: “Yâ Resûlallah! Karımla hayızlı iken ilişkiye girdim" dedi. Allah Resûlü de buna karşılık bir köle azat etmesini söyledi ki o zamanlar bir köle bir dinar ediyordu. İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim, en-Nehhâs, en-Nâsih'de ve Beyhakî'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs: “...Temizlendikleri vakit..."âyetini açıklarken: “Hayız halleri bitip yıkandıktan sonra, anlamındadır" demiştir. Süfyân b. Uyeyne, Abdurrezzâk, Musannef’te, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve en-Nehhâs'ın bildirdiğine göre Mücâhid: “...Temizlendikleri vakit..." âyetini açıklarken: “Hayız halleri bitip yıkandıktan sonra, anlamındadır. Zira kadının, hayız hali bitse de yıkanmadıktan sonra kocasıyla ilişkiye girmesi helal olmaz" demiştir. İbn Cerîr, İkrime'den fetvanın benzerini zikreder. İbn Cerîr'in başka bir kanalla bildirdiğine göre Tâvus ile Mücâhid: “Kadının hayız hali bittiği zaman kocası yıkanmasını söyler ve ondan sonra onunla ilişkiye girer" demişlerdir. İbnu'l-Münzir'in başka bir kanalla bildirdiğine göre Mücâhid ile Atâ: “Kadın, hayız hali bittikten sonra gusül yapmadan da avret mahallini yıkayıp kocasıyla birlikte olabilir" demişlerdir. Beyhakî, Sünen'de Ebû Hureyre'den bildiriyor: Bedevinin biri Peygamberimize (sallallahü aleyhi ve sellem) geldi ve: “Yâ Resûlallah! Bazen çölde dört ay boyunca kalıyoruz. Suyumuz az olduğu için hayız, loğusa veya cünüb olanlarımızın temizlenmesi konusunda ne buyurursun?" dedi. Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): “Temiz toprakla temizlenebilirsiniz" buyurdu. Buhârî, Müslim ve Nesâî, Hazret-i Âişe'den bildiriyor: Kadının biri hayız sonrası nasıl yıkanması gerektiğini Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) sordu. Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): “Bir yün parçasına misk sürer temizlenirsin" buyurarak, nasıl temizlenmesi gerektiğini söyledi. Kadın: “Bu yün parçasıyla nasıl temizleneyim?" diye sorunca, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): “Onunla temizlersin" karşılığını verdi. Kadın tekrar: “Ama nasıl?" diye sorunca, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): “ Sübhanallah! Onunla temizlenirsin işte!" karşılığını verdi. Bunun üzerine kadını bir kenara çektim ve: “O yün parçasıyla kanın izini temizlersin" dedim. İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: (.....) âyetini açıklarken: “Yani, hayız hali bitip temizlendikten sonra onlara yaklaşın" demiştir. Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Katâde: (.....) âyetini açıklarken: “Hayız hali bitip temizlendikten sonra onlara (cinsel olarak) yaklaşın demektir" demiştir. Dârimî, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: “...Allah'ın size emrettiği yerden onlara yaklaşın..." âyetini açıklarken: “Hayızlı iken yaklaşmamanın emredildiği yerden (ön taraftan) onlara yaklaşın anlamındadır" demiştir. İbn Ebî Şeybe, İkrime'den fetvanın benzerini zikreder. İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve Beyhakî, Sünen'de bildirdiğine göre İbn Abbâs: “...Allah'ın size emrettiği yerden onlara yaklaşın..." âyetini açıklarken: “Fercden (ön taraftan) yaklaşın ve başka yerden yaklaşmaya çalışmayın, anlamındadır" demiştir. Vekî' ile İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Mücâhid: “...Allah'ın size emrettiği yerden onlara yaklaşın..." âyetini açıklarken: “Hayızlı iken yaklaşmamanın emredildiğî yerden (ön taraftan) onlara yaklaşın anlamındadır" demiştir. İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Ebû Rezîn: “...Allah'ın size emrettiği yerden onlara yaklaşın..." âyetini açıklarken: “Adet hali bitmeden değil, bitip temizlendikten sonra onlara yaklaşın, anlamındadır" demiştir. İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre İbnu'l-Hanefiyye: “...Allah'ın size emrettiği yerden onlara yaklaşın..." âyetini açıklarken: “Nikahla yaklaşın, nikahsız yaklaşmayın anlamındadır" demiştir. Abdurrezzâk, Musannef’te bildirdiğine göre Mücâhid: “...Allah'ın size emrettiği yerden onlara yaklaşın..." âyetini açıklarken: “Kanın geldiği yerden kadına yaklaşmaktır. Başka yerden yaklaşılması durumunda âyetin sonunda belirtildiği gibi kişi tövbe edenlerden ve temizlenenlerden biri olmaz" demiştir. Vekî', Abd b. Humeyd ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Atâ: “...Şunu iyi bilin ki, Allah tövbe edenleri de sever, temizlenenleri de sever..." âyetini açıklarken: “Bunlar günahları için tövbe edip su ile temizlenenlerdir" demiştir. İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre A'meş: “...Şunu iyi bilin ki, Allah tövbe edenleri de sever, temizlenenleri de sever..." âyetini açıklarken: “Günahları için tövbe edip şirkten temizlenenlerdir" demiştir. İbn Ebî Hâtim Mücâhid'den bildiriyor: “Karısına dübürden (arka taraftan) yaklaşan kişi âyette belirtilen temizlenenlerden biri sayılmaz. Vekî', İbn Ebî Şeybe, Abd b. Humeyd ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Ebu'l-Âliye, abdest aldıktan sonra: “Allahım! Beni tövbe eden ve temizlenenlerden (mutatahhirîn) biri kıl" diye dua eden birini görünce ona şöyle dedi: “Su ile temizlenme tamamdır, ancak tatahhur denilen şey günahlardan temizlenmedir." Tirmizî'nin Hazret-iÖmer'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Kim güzelce abdestini aldıktan sonra: «Allah'tan başka ilah olmadığına, tek ve ortaksız olduğuna şehadet ederim. Muhammed'in de O'nun kulu ve resûlü olduğuna şehadet ederim. Allahım! Beni tövbe edip temizlenenlerden biri kıl» derse Cennetin sekiz kapısı da ona açılır ve istediği kapıdan içeri girer. " İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Ali b. Ebî Tâlib abdestini bitirdikten sonra: “Allah'tan başka ilah olmadığına şehadet ederim. Muhammed'in de O'nun kulu ve resûlü olduğuna şehadet ederim. Allahım! Beni sana yönelip tövbe edenlerden biri kıl! Beni temizlenenlerden biri kıl" diye dua ederdi. İbn Ebî Şeybe, Dahhâk'tan bildiriyor: Huzeyfe, temizlendiği zaman: “Allah'tan başka ilah olmadığına şehadet ederim. Muhammed'in de O'nun kulu ve resûlü olduğuna şehadet ederim. Allahım! Beni sana yönelip tövbe edenlerden biri kıl! Beni temizlenenlerden biri eyle" diye dua ederdi. Kuşeyrî, Risâle'de ve İbnu'n-Neccâr, Enes'ten bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Günahı için tövbe eden kişi o günahı hiç işlememiş gibi olur. Yüce Allah da bir kulu sevdiği zaman artık hiçbir günahın o kula bir zararı olmaz" buyurdu ve: “...Şunu iyi bilin ki, Allah tövbe edenleri de sever, temizlenenleri de sever..." âyetini okudu. "Yâ Resûlallah! Tövbenin göstergesi nedir?" diye sorulunca: “Kişinin yaptığından dolayı pişman olmasıdır" karşılığını verdi, Vekî', Abd b. Humeyd, İbn Ebî Hâtim ve Beyhakî'nin, Şuab'da bildirdiğine göre Şa'bî: “Günahı için tövbe eden kişi o günahı hiç işlememiş gibi olur" dedi ve: “...Şunu iyi bilin ki, Allah tövbe edenleri de sever, temizlenenleri de sever..." âyetini okudu. İbn Ebî Şeybe, Tirmizî, İbnu'l-Münzir ve Beyhakî'nin Şuab'da Enes'ten bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Her insan günah işler. Ancak günah işleyenlerin en hayırlıları bu günahlarına tövbe edenlerdir" buyurmuştur. Ahmed, Zühd'de Kâtâde'den bildiriyor: “Yüce Allah, İsrâil oğullarından bir peygambere: “Her insan günah işler. Ancak günah işleyenlerin en hayırlıları bu günahlarına tövbe edenlerdir" diye vahyetmiştir. İbn Ebî Şeybe ile İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs'a: “İhramlı iken başımıza su dökelim mi?" diye sorulunca: “Dökmenizin bir sakıncası olmaz. Zira Yüce Allah temizlenenleri sever" karşılığını verdi. |
﴾ 222 ﴿