229"Boşama iki defadır. Bundan sonrası ya iyilikle tutmak, ya da güzellikle salıvermektir. Kadınlara verdiklerinizden (boşanma esnasında) bîr şey almanız sîze helâl olmaz. Ancak erkek ve kadın Allah'ın sınırlarında kalıp evlilik haklarını tam tatbik edememekten korkarlarsa bu durum müstesna. Sîz de karı ile kocanın, Allah'ın sınırlarını, hakkıyla muhafaza etmelerinden kuşkuya düşerseniz, kadının (erkeğe) fîdye vermesinde her iki taraf için de sakınca yoktur. Bu söylenenler, Allah'ın koyduğu sınırlardır. Sakın onları aşmayın. Kim Allah'ın sınırlarını aşarsa, işte onlar zalimlerdir" Mâlik, Şâfiî, Abd b. Humeyd, Tirmizî, İbn Cerîr, İbn Ebî Hâtim ve Beyhakî, Sünen'de Hişâm b. Urve'den, o da babasından bildiriyor: Önceleri kişi karısını boşadığı zaman iddet bitmeden onu geri döndürebilirdi. Bu şekilde kişi karısını bin defa boşamış olsa dahi başka bir adam ona talip olacağı zaman kadının iddetinin bitimine yakın onu geri döndürürdü. Kadına: “Sana yaklaşmayacağım, ama benden başkasıyla de evlenemeyeceksin!" der ve onu tekrar boşardı. Bunun üzerine Yüce Allah: “Boşama iki defadır. Bundan sonrası ya iyilikle tutmak ya da güzellikle salıvermektir..." âyetini indirdi. Bu âyetin nazil olmasıyla da daha önce boşanan da boşanmayan da bu yeni hükmü uygulamaya başladı. Tirmizî, İbn Merdûye, Hâkim ve Beyhakî, Sünen'de Hişâm b. Urve'den, onun da babasından naklen bildirdiğine göre Hazret-i Âişe şöyle demiştir: Önceleri kişi karısını dilediği sayıda boşayabilirdi. Yüz defa boşamış olsa dahi iddeti içindeyken onu geri döndürme hakkına da sahipti. Öyle ki adamın biri karısına: “Tamamen benden boş olamayacaksın! Bunun yanında sana yaklaşmayacağım" dedi. Kadın ona: “Bunu nasıl yapacaksın?" diye sorunca, adam: “Seni boşayacağım, ancak iddetinin bitimine az kala seni geri döndüreceğim" dedi. Bu kadın yanıma geldi ve durumuna anlattı. Ben herhangi bir şey söylemedim. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) gelince durumu ona bildirdim. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) de herhangi bir şey söylemedi. Sonunda: “Boşama iki defadır. Bundan sonrası ya iyilikle tutmak, ya da güzellikle salıvermektir..." âyeti nazil oldu. Bu âyetin nazil olmasıyla da daha önce boşanan da, boşanmayan da artık bu yeni hükmü uygulamaya başladı." İbn Merdûye ve Beyhakî, Hazret-i Âişe'den bildiriyor: Önceleri boşamada bir sınır yoktu. Kişi dilediği kadar karısını boşar, iddeti bitmeden de onu geri döndürürdü. Bir adamın hanımıyla arasında herhangi bir çift gibi bazı sorunlar vardı. Kocası ona: “Vallahi seni ne dul, ne de evli bırakacağım.'" dedi. Sonra onu boşamaya başladı. Her boşamasından sonra iddeti bitmeden de onu geri döndürüyordu. Bunu birkaç defa yapınca Yüce Allah: “Boşama iki defadır. Bundan sonrası ya iyilikle tutmak ya da güzellikle salıvermektir..."âyetini indirdi ve boşamayı üç defayla sınırlandırdı. Âyete göre kişi birinci ve ikinci boşamada karısını döndürebilir, ancak üçüncüden sonra başkasıyla evlenip boşanmadıktan sonra artık bir daha onunla evlenemez. İbnu'n-Neccâr'ın bildirdiğine göre Hazret-i Âişe'ye kadının biri geldi ve boşama konusunda bir şeyler sordu. Hazret-i Âişe de bunu Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) zikredince: “Boşama iki defadır Bundan sonrası ya iyilikle tutmak, ya da güzellikle salıvermektir..." âyeti nazil oldu. Ebû Dâvud, Nesâî ve Beyhakî'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs: “Boşanmış kadınlar, kendi başlarına üç ay hali beklerler. Eğer onlar Allah'a ve âhiret gününe gerçekten inanmışlarsa, rahimlerinde Allah'ın yarattığını gizlemeleri kendilerine helâl olmaz. Eğer kocalar barışmak isterlerse, bu durumda boşadıkları kadınları geri almaya daha fazla hak sahibidirler..."âyetini açıklarken şöyle demiştir: “Kişi üç defa da boşamış olsa dahi karısını döndürmede herkesten daha fazla hak sahibi îdi. Ancak sonradan nazil olan: “Boşama iki defadır. Bundan sonrası ya iyilikle tutmak ya da güzellikle salıvermektir..." âyeti ile bu hüküm neshedilerek boşama sayısına sınır getirildi." Abdurrezzâk, Sevrî'den bildirdiğine göre fakihlerden biri şöyle demiştir: Cahiliye döneminde kişi karısını istediği gibi ve istediği zamanda boşardı. Kadın da iddet beklemez boşandıktan sonra dilerse hemen başkasıyla evlenebilirdi. Bir defasında Eşca' kabilesinden bir adam Peygamberimize (sallallahü aleyhi ve sellem) geldi ve: “Yâ Resûlallah! Karımı boşadım, ancak başkasıyla evlenmesinden korkuyorum zira evlenirse karnındaki çocuğum başkasının olacak!" dedi. Bunun üzerine: “Boşama iki defadır. Bundan sonrası ya iyilikle tutmak ya da güzellikle salıvermektir..." âyeti nazil oldu. Bu âyet, Kur'ân'daki boşamayla ilgili tüm âyetlerin hükmünü neshetti, Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Katâde: “Boşama- iki defadır..."âyetini açıklarken şöyle demiştir: “Her bir boşamada bir hayızlık süre beklenir. Bu âyet daha önce boşama hakkında nazil olan âyetlerin hükmünü neshetti ve boşama sayısını üçle sınırlandırdı. Kişi karısını üç defa boşamadıktan sonra iddeti içindeyken onu geri döndürmede de hak sahibi kılındı." Vekî', Abdurrezzâk, Saîd b. Mansûr, Ahmed, Abd b. Humeyd, Ebû Dâvud, en-Nâsih'de , İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim, en-Nehhâs, İbn Merdûye ve Beyhakî, Ebû Rezîn el-Esedî'den bildiriyor: Adamın biri: “Yâ Resûlallah! Yüce Allah: «Boşama iki defadır...» âyetinde iki talaktan bahsediliyor. Peki, üçüncüsü nerede?" diye sorunca, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): “Üçüncüsü güzellikle salıvermedir" karşılığını verdi. İbn Merdûye ve Beyhakî, Enes'ten bildiriyor: Adamın biri Peygamberimize (sallallahü aleyhi ve sellem) geldi ve: “Yâ Resûlallah! «Boşama iki defadır...» âyetinde iki talaktan bahsediliyor. Peki, üçüncüsü nerede?" diye sordu. Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): “Üçüncüsü de: «Ya iyilikle tutmak ya da güzellikle salıvermektir» karşılığını verdi." Tastî, Mesâil'de bildirdiğine göre Nâfi' el-Ezrak, İbn Abbâs'a: “Yüce Allah: “Boşama iki defadır..." buyurur. Cahiliye Arapları daha önce boşamanın üç defa olacağını biliyorlar mıydı?" diye sorunca, İbn Abbâs şu karşılığı vermiştir: “Evet, cahiliye Arapları kadının üç talakla dönülmez bir şekilde boş olacağını bilirlerdi. Bilmez misin ki A'şâ, hanımının akrabaları tarafından karısını boşamaya zorlanmış, kendisine: “Eşinin boşamadıkça sopa üzerinden kalkmayacak! Zira ona çok zararın dokundu!" denmiştir. Bunun üzerine A'şâ: "Ey evimin kadım bil ki boşsun artık benden Bazen güzellik bazen felaket, böyledir insanların hali" dedi. Ancak hanımının akrabaları: “Vallahi üç talakla onu boşamadıkça sopayı üzerinden kaldırmayız" dediler. Bunun üzerine A'şâ: "O zaman hâin bir şekilde benden boş ol ki sopadan daha iyidir Zira kafamda şimşekler çakana kadar sopa inip kalkacak " dedi. Hanımının akrabaları yine: “Vallahi üç talakla onu boşamadıkça sopayı üzerinden kaldırmayız" diye ısrar edince de şöyle demiştir: "Kınanmadan git, fercin de senin olsun Sevgiyle ve muhabbetle dilediğine git Kabilenden bir gençle evlen ki Ben de senin gibi genç bir kızla evleneceğim. Nesâî, İbn Mâce, İbn Cerîr, Dârakutnî ve Beyhakî'nin bildirdiğine göre İbn Mes'ûd: “Boşama iki defadır..." âyetini açıklarken şöyle demiştir: “Kadını temizken (hayızlı değilken) ve onunla cinsel ilişkiye girmeden boşar. Bir daha hayız görüp temizlendikten sonra ikinci defa boşar. Sonra bir daha hayız görene kadar bırakır. Üçüncü hayızını da bitirdikten sonra dilerse üçüncü defa boşar." Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Mücâhid: “Boşama iki defadır..."âyetini açıklarken şöyle demiştir: “Erkek, kadını temizken (hayızlı değilken) ve onunla cinsel ilişkiye girmeden boşar. Bu boşamanın ardından bir hayız görüp temizlendiği zaman bir kur' tamamlanmış olur. Ardından isterse ilkinde olduğu gibi ikinci defa boşar. İkinci defa boşadıktan sonra kadın hayız görüp de temizlenince iki talak ile iki kur' tamamlanmış olur. Sonrası için Yüce Allah: “...Bundan sonrası ya iyilikle tutmak ya da güzellikle salıvermektir..." buyurur. Bundan sonra koca kadını son hakkını kullanarak boşayabilir." İbn Ebî Hâtim, Yezîd b. Habîb'den bildiriyor: “Yüce Allah'ın Kitab'ında bahsedilen güzellikle salıverme, boşama anlamındadır." Beyhakî, Süddî vasıtasıyla bildirdiğine göre İbn Abbâs, İbn Mes'ûd ve bazı sahabeler: “Boşama iki defadır..." âyetini açıklarken şöyle demişlerdir: “İki boşamadan kasıt, kişinin karısını geri döndürme hakkına sahip olacağı sınırdır. Kişi bir veya iki defa karısını boşadığı zaman ya geri döndürüp onu iyilikte yanında tutar ya da iddetinin bitmesini bekler. Bu durumda dönüp dönmeme kararı artık kadına kalmıştır." İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs bu âyeti açıklarken şöyle demiştir: “Kişi karısını iki defa boşadığı zaman artık üçüncüsü konusunda Allah'tan korkmalıdır. İki boşamadan sonra ya geri döndürüp onu iyilikle yanında tutmalı veya güzellikle salıvermelidir. Kadının hakkını yememeli, ona haksızlık etmemelidir." Şâfiî, Abdurrezzâk, Musannef te, İbnu'l-Münzir ve Beyhakî'nin bildirdiğine göre İbn Ömer, bir kadınla evlilik akdi yapacağı zaman: “Yüce Allah'ın emrettiği şekilde ya iyilikle tutmak ya da güzellikle salıvermek üzere seninle evleniyorum" derdi. Ebû Dâvud, İbn Mâce, Hâkim ve Beyhakî'nin İbn Ömer'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “Yüce Allah'ın helal kıldığı şeyler arasında en sevmediği şey boşanmadır" buyurmuştur. Bezzâr'ın Ebû Mûsa'dan bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “Şüpheli bir durum olmadıktan sonra kadınları boşamayın zira Yüce Allah erkek ve kadınlardan zevkine göre hareket edenleri sevmez" buyurmuştur. Abdurrezzâk, Muâz b. Cebel'den bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana: “Ey Muâz! Yüce Allah, dünya üzerinde yarattıkları içinde en sevdiği şey köle azat etmektir. Yeryüzünde boşanmadan daha kötü bir şey de yaratmış değildir" buyurmuştur. Abdurrezzâk ve Beyhakî, Zeyd b. Vehb'den bildiriyor: Medine'de çok şakacı bir adam vardı ve bu şekilde karısını bin talakla boşadı. Davası Ömer b. el-Hattâb'a intikal edince, Ömer ona bunu sordu. Adam: “Ben sadece şaka yapıyordum" karşılığını verdi. Bunun üzerine Ömer ona sopasıyla vurdu ve: “Üç defa boşaman yeterli olurdu" dedi. Saîd b. Mansûr ve Beyhakî, Enes b. Mâlik'ten bildiriyor: Ömer b. el-Hattâb, karısıyla henüz ilişkiye girmeden onu üç talakla boşayan kişi hakkında: “Üç talakı da vermiş sayılır ve kadın başkasıyla evlenip boşanmadıktan sonra bir daha onunla evlenemez" dedi ve böyle birisinin kendisine getirilmesi halinde canını yakacağını söyledi. Beyhakî'nin Abdurrahman b. Ebî Leylâ'dan bildirdiğine göre Hazret-i Ali, karısıyla henüz ilişkiye girmeden onu üç talakla boşayan kişi hakkında: “Kadın başkasıyla evlenip boşanmadıktan sonra bir daha onunla evlenmesi helal olmaz" dedi. Beyhakî, Habîb b. Ebî Sabît'ten, o da bazı arkadaşlarından naklen bildirdiğine göre adamın biri Hazret-i Ali'ye geldi ve: “Karımı bin talakla boşadım" dedi. Hazret-i Ali de adama: “Üç talak karını sana haram kılar. Kalan boşamalarını da diğer hanımların arasında paylaştır" karşılığını verdi. Abdurrezzâk ve Beyhakî, Alkame b. Kays'tan bildiriyor: Adamın biri İbn Mes'ûd'a geldi ve: “Dün gece karımı yüz talakla boşadım" dedi. İbn Mes'ûd adama: “Hepsini bir defada mı söyledin?" diye sorunca, adam: “Evet!" karşılığını verdi. "Bununla karının tamamen senden boş olmasını mı istedin?" diye sorunca, adam: “Evet!" karşılığını verdi. Bunun üzerine İbn Mes'ûd: “O zaman istediğin olmuştur" dedi. Yanına başka bir adam daha geldi ve: “Dün gece karımı gökteki yıldızlar sayısınca boşadım" dedi. İbn Mes'ûd adama: “Hepsini bir defada mı söyledin?" diye sorunca, adam: “Evet!" karşılığını verdi. "Bununla karının tamamen senden boş olmasını mı istedin?" diye sorunca, adam: “Evet!" karşılığını verdi. Bunun üzerine İbn Mes'ûd: “O zaman istediğin olmuştur" dedi ve ekledi: “Yüce Allah boşanma konusunu bizlere Açıklamıştır. Onun için Yüce Allah'ın belirttiği şekilde karısını boşayan kişi, açık bir şekilde boşamış demektir. Ancak boşamanın gerçekleşip gerçekleşmediği konusunda şüphede kalan kişiyi bu şüphesinden sorumlu tutarız; zira kimsenin şüphesinin sorumluluğunu üstlenmeyiz. Böylesi bir durumda kişi neyi kastetmişse hüküm odur." Beyhakî'nin bildirdiğine göre İbn Mes'ûd: “Henüz kendisiyle ilişkiye girilmeden üç talakla boşanan kadının durumu, kendisiyle ilişkiye girilip de üç talakla boşanan kadının durumu gibidir" demiştir. Mâlik, Şâfiî, Ebû Dâvud ve Beyhakî, Muhammed b. İyâs b. el-Bükeyr'den bildiriyor: Adamın biri karısını henüz onunla zifafa girmeden üç talakla boşadı. Ancak onunla yeniden evlenmek istedi ve bu yönde kendisine fetva verecek birini aradı. Ben de yanında fetva sormak üzere gittim. Konuyu Ebû Hureyre ile İbn Abbâs'a sorduğunda: “Senden başkasıyla evlenip ondan boşanmadıktan sonra onunla evlenemezsin" karşılığını verdiler. Adam: “Ancak ben onu aynı anda ve bir talak niyetiyle boşadım" deyince, İbn Abbâs: “Elindeki nimeti kaçırdın!" karşılığını verdi. Mâlik, Şâfiî, Ebû Dâvud ve Beyhakî, Muâviye b. Ebî Ayyâş el-Ensârî'den bildiriyor: Abdullah b. ez-Zübeyr ve Âsim b. Ömer'le birlikte otururken Muhammed b. İyâs b. el-Bükeyr geldi ve: “Çöl ahalisinden bir adam karısını henüz kendisiyle zifafa girmeden üç talakla boşadı. Bu konuda ne dersiniz?" diye sordu. İbnu'z-Zübeyr: “Böylesi bir konuda bizim diyeceğimiz bir şey yok. İbn Abbâs ile Ebû Hureyre'ye gidip sor. Onları Âişe'nin yanında bırakıp gelmiştim" dedi. Bunun üzerine Muhammed yanlarına gidip bunu sordu. İbn Abbâs, Ebû Hureyre'ye: “Ey Ebû Hureyre! Zor bir mesele geldi, fetvayı ver!" deyince, Ebû Hureyre: “Bir talakla kadın kendisinden bâin bir şekilde boş olur. Üç talakla da başkasıyla evlenip boşanmadıktan sonra kadın kendisine haram olur" dedi. İbn Abbâs da bu konuda aynı şeyi söyledi. Mâlik, Şâfiî ve Beyhakî, Atâ b. Yesâr'dan bildiriyor: Adamın biri, Abdullah b. Amr b. el-Âs'a gelerek, karısını henüz onunla ilişkiye girmeden önce üç talakla boşayan kişinin durumunu sordu. Ben: “Kadın bakire iken kaç talakla boşanırsa boşansın tek talak sayılır" dediğimde, Abdullah b. Amr bana: “Böylesi bir konuda hüküm vereceksen bilmelisin ki henüz bakire iken kadın bir talakla bâin bir şekilde boş olur. Üç talakla ise başka bir adamla evlenip boşanmadıktan sonra eski kocasına haram olur" karşılığını verdi. Şâfiî ve Beyhakî, Mücâhid'den bildiriyor: Adamın biri İbn Abbâs'a: “Karımı yüz talakla boşadım" deyince, İbn Abbâs: “Üçünü kullanır, doksan yedisini atarsın" karşılığını verdi. Beyhakî'nin bildirdiğine göre İbn Ömer: “Kişinin, henüz kendisiyle ilişkiye girmeden üç talakla boşadığı karısı, başkasıyla evlenip boşanmadan kendisine helal olmaz" demiştir. Beyhakî, Kays b. Ebî Hâzım'dan bildiriyor: Benim de bulunduğum bir ortamda adamın biri Muğîre b. Şu'be'ye karısını yüz talakla boşayan kişinin durumunu sordu. Muğîre: “Bunlardan üçüyle kadın adama haram olur, kalan doksan yedi tanesi de fazlalıktır" dedi. Taberânî ve Beyhakî, Süveyd b. Ğafele'den bildiriyor: Has'em kabilesinden olan Âişe, Hazret-i Hasan'ın nikahındaydı. Hazret-i Ali öldürülünce Âişe: “Halifelik sana hayırlı olsun!" dedi. Hazret-i Hasan da: “Babam Ali'nin ölümüyle alay mı ediyorsun! Git, üç talakla boşsun!" karşılığını verdi. Sonrasında Âişe iddet giysilerini giyip iddet bitene kadar evinde kaldı. İddeti bitince Hazret-i Hasan mehrinden geriye kalan on bin dirhemi kendisine gönderdi. Hazret-i Hasan'ın gönderdiği adam dirhemlerle gelince, Âişe: “Bırakıp giden sevgiliye nazaran pek değersiz bir mal" dedi. Hazret-i Hasan onun bu dediğini işitince ağladı ve şöyle dedi: “Şayet dedemin (veya dedemden naklen babamın): “Kişi iddetini de gözeterek karışım açıkça veya kapalı bir şekilde üç talakla boşadığı zaman, kadın başkasıyla evlenip boşanmadıkça kendisine haram olur" sözünü duymamış olsaydım onu kendime geri döndürürdüm." Şâfiî, el-Ümm'de, Ebû Dâvud, Hâkim ve Beyhakî, Rükâne b. Abdi Yezîd'den bildiriyor: Karım Suhayme'yi kesin bir şekilde (üç talakla) boşadım. Durumu Peygamberimize (sallallahü aleyhi ve sellem) anlattım ve: “Ben sadece bir talakı kastetmiştim" dedim. Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): “Bir talakı kastettiğine dair Allah adına yemin eder misin?" diye sorunca, ben: “Vallahi sadece bir talakı kastettim" dedim. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) karımı bana döndürdü. Sonradan ikinci defa onu Ömer zamanında, üçüncü defa da Osmân zamanında boşadım. Ebû Dâvud, Tirmizî, İbn Mâce, Hâkim ve Beyhakî, Abdullah b. Ali b. Yezîd b. Rükâne'den, babasından, o da dedesinden naklen bildiriyor: Karımı kesin bir şekilde (üç talakla) boşadım. Konu için Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) geldiğimde: “Üç talaktan kastın neydi?" diye sordu. Ben: “Kastım sadece bir talaktı" dedim. Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): “Bir talakı kastettiğine dair Allah adına yemin eder misin?" diye sorunca, ben: “Vallahi sadece bir talakı kastettim" dedim. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “O zaman dediğin gibidir" buyurdu ve karımı bana döndürdü. Abdurrezzâk, Müslim, Ebû Dâvud, Nesâî, Hâkim ve Beyhakî, İbn Abbâs'tan bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), Ebû Bekr dönemleri ile Ömer'in hilafetinin ilk iki yılında kişi aynı anda üç talak verdiği zaman bir talak sayılırdı. Ancak Ömer b. el-Hattâb: “İnsanlar kendilerine mühlet verilen bir şeyde pek acele eder oldular. O zaman verilen üç talakı da geçerli sayalım" dedi ve sonrasında uygulama bu yönde oldu. Şâfiî, Abdurrezzâk, Müslim, Ebû Dâvud, Nesâî ve Beyhakî, Tâvus'tan bildiriyor: Ebu's-Sahbâ, İbn Abbâs'a: “Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), Ebû Bekr dönemleri ile Ömer'in hilafetinin ilk üç yılında aynı anda verilen üç talakın bir talak sayıldığını biliyorsun değil mi?" diye sorunca, İbn Abbâs: “Evet, biliyorum" dedi. Ebû Dâvud ve Beyhakî, Tâvus'tan bildiriyor: Ebu's-Sahbâ adında bir adam vardı ve İbn Abbâs'a çokça soru sorardı. Bir defasında ona: “Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), Ebû Bekr dönemleri ile Ömer'in hilafetinin ilk yıllarında kişi, henüz zifafa girmediği karısını aynı anda üç talakla boşadığı zaman bunun bir talak sayıldığını biliyorsun değil mi?" diye sorunca, İbn Abbâs şu karşılığı verdi: “Evet, biliyorum. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), Ebû Bekr dönemleri ile Ömer'in hilafetinin ilk yıllarında kişi, henüz zifafa girmediği karısını aynı anda üç talakla boşadığı zaman bunu bir talak sayarlardı. Ancak Ömer insanların bunu abartıp çokça yaptıklarını görünce her üç talakı da geçerli saymaya başladı." Abdurrezzâk, Ebû Dâvud ve Beyhakî, İbn Abbâs'tan bildiriyor: Abd Yezîd (Rükâne ile kardeşlerinin babası) karısı Ümmü Rükâne'yi boşadı ve Müzeyneli bir kadınla evlendi. Ancak yeni evlendiği kadın bir gün Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) geldi ve saçından aldığı bir saç telini de göstererek: “Bu kılın bana ne kadar faydası varsa kocamın (erkekliğinin) da ancak o kadar faydası var. Ondan ayrılmak istiyorum, bizi ayır" dedi. Bu sözüne karşılık Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) kızdı ve Rükâne ile kardeşlerini çağırdı. Geldiklerinde içlerinden ikisini yanında oturanlara göstererek: “Sizce de bu, şu şu yönlerden bu da şu şu yönlerden Abd Yezîd'e benzemiyor mu?" diye sordu. Yanında oturanlar: “Evet, benziyor" dediklerinde, Abd Yezîd'e: “Kadını boşa!" buyurdu. Abd Yezîd, Müzeyneli kadını boşadı. Sonra Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona: “Rükâne ile kadeşlerini annesi olan kadını döndür" buyurdu. Abd Yezîd: “Yâ Resûlallah! Ama onu üç talakla boşamıştım" deyince, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): “Biliyorum, sen onu geri döndür" buyurdu ve: “Ey Peygamber! Kadınları boşayacağınız zaman, onları iddetleri içinde boşayın..." âyetini okudu. Beyhakî, İbn Abbâs'tan bildiriyor: Rükâne, karısını aynı anda üç talakla boşadı. Ancak daha sonra bunu yaptığı için çok üzüldü. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona: “Onu nasıl boşadın?" diye sorunca, Rükâne: “Üç talakla boşadım" dedi. Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): “Aynı anda mı?" diye sorunca, Rükâne: “Evet!" dedi. Bunun üzerine Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): “Bu bir talak sayılır. İstersen onu döndürebilirsin" buyurdu. Rükâne de onu döndürdü. Ravi der ki: “İbn Abbâs boşamanın kadının temiz olduğu dönemlerde yapılması gerektiğini düşünür, ilk Müslümanların uygulamasının ve Yüce Allah'ın da emrinin: “...Kadınları boşayacağınız zaman, onları iddetleri içinde boşayın..." âyetinde ifade edildiği gibi böyle olduğunu söylerdi." Ebû Dâvud, İbn Abbâs'tan bildiriyor: “Kişi aynı anda karısına üç defa: «Sen boşsun!» dediği zaman bu, tek bir talak sayılır." Hâkim, İbn Ebî Müleyke'den bildiriyor: Ebu'l-Cevzâ, İbn Abbâs'ın yanına geldi ve: “Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında aynı anda yapılan üç talakın bir talak olarak sayıldığını biliyor musun?" diye sordu. İbn Abbâs: “Evet, biliyorum" dedi. Beyhakî'nin Hasan(-ı Basrî)'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Henüz kendisiyle zifafa girilmemiş kadına bir anda verilen tüm talaklar bir talak sayılır" buyurmuştur. İbn Adiy ve Beyhakî, A'meş'ten bildiriyor: Kûfe'de bir ihtiyar: “Ali b. Ebî Tâlib'in: “Kişi karısını aynı anda üç defa boşadığı zaman bu bir talak sayılır" dediğini işittim" diyordu. Tüm insanlar da o zamanlar bu ihtiyarın yanına gelir ve sözlerini dinlerlerdi. Bir defasında ben de yanına gidip kapıyı çaldım. Karşıma bir ihtiyar çıktı. Ona: “Ali b. Ebî Tâlib'in, kişinin aynı anda karısını üç defa boşamasının tek bir talak sayılacağını söylediğini nerden işittin?" diye sordum. İhtiyar bana: “Ali b. Ebî Tâlib'in: «Kişi karısını aynı anda üç defa boşadığı zaman bu bir talak sayılır» dediğini işittim" karşılığını verdi. Ona: “Bunu Ali'den nasıl işittin ki?" diye sorduğumda, bana bir yazı çıkardı. İçinde şöyle yazıyordu: “Bismillâhirrahmânirrahîm. Bunlar, Ali b. Ebî Tâlib'ten işitiğim şeylerdir ki o: “Kişi karısını aynı anda üç talakla boşadığı zaman kadın ondan tamamen boş olur ve kadın başkasıyla evlenip boşanmadan ona bir daha haram olur" derdi." İhtiyara: “Vay sana! Ama burada senin dediğinden farklı bir şey yazıyor!" dediğimde, ihtiyar: “Doğru olanı bu; ancak insanlar benden böyle dememi bekliyorlar" karşılığını verdi. Beyhakî, Mesleme b. Câfer el-Ahmesî'den bildiriyor: Câfer b. Muhammed'e: “Bazıları, kişinin bilmeden karısını birkaç talakla boşamasının sünnette olduğu gibi bir talak sayılacağını size dayanarak söylüyorlar" dediğimde: “Böylesi bir şeyden Allah'a sığınırız! Biz öyle bir şey demedik. Kişi karısını kaç talakla boşamışsa o kadar boşamış demektir" karşılığını verdi. Beyhakî'nin Bessâm es-Sayrafî'den bildirdiğine göre Câfer b. Muhammed: “Kişi bilerek veya bilmeyerek karısını üç talakla boşadığı zaman kadın ona artık haram olur" demiştir. İbn Mâce, Şa'bî'den bildiriyor: Fâtıma binti Kays'a: “Senin boşanma olayını bana anlatsana" dediğimde: “Kocam Yemen'e çıkmışken beni üç talakla boşadı. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) de bu talakı geçerli saydı" karşılığını verdi. Ebû Dâvud, en-Nâsih'de ve İbn Ebî Hâtim, İbn Abbâs'tan bildiriyor: Önceleri erkek karısına mehir olarak verdiği mal ile kadının sahip olduğu diğer mallarından yer ve bunu yapmasında herhangi bir sakınca görmezdi. Ancak Yüce Allah: “...Kadınlara verdiklerinizden bir şey almanız size helal değildir..." âyetini indirince; artık kişinin haketmediği sürece kadının malından bir şey alması yasaklanmış oldu. Sonrasında Yüce Allah: “...Ancak erkek ve kadın Allah'ın sınırlarında kalıp evlilik haklarını tam tatbik edememekten korkarlarsa bu durum müstesna..." buyurarak bu konudaki istisnâi durumu belirtmiştir. Yine bu konuda: “...Eğer ondan gönül hoşluğu ile size bir şey bağışlarlarsa onu afiyetle yiyin" buyurmuştur." İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: “...Ancak erkek ve kadın Allah'ın sınırlarında kalıp evlilik haklarını tam tatbik edememekten korkarlarsa bu durum müstesna..." âyetini açıklarken şöyle demiştir: “Eğer asilik ve kötü muamele kadın tarafından ise ve bir bedel karşılığında senden ayrılmak isterse bu durumda kadının verdiği bu bedeli almanda bir sakınca olmaz." İbn Cerîr, İbn Cüreyc'den bildiriyor: Bu âyet Sâbit b. Kays ile hanımı Habîbe hakkında nazil olmuştur. Habîbe, Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) gelip Sâbit'i şikayet ettti ve ondan boşanmak istedi. Allah Resûlü, Habîbe'ye: “Buna karşılık sana mehir olarak verdiği bahçeyi ona geri iade eder misin?" diye sorunca, Habîbe: “Evet, ederim" dedi. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), Sâbit'i çağırıp durumu anlattı. Sâbit: “Bahçeyi almam bana helal olur mu ki?" diye sorunca, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): “Evet, olur" karşılığını verdi. Sabit de: “O zaman onu boşuyorum" dedi. Bunun üzerine: “...Kadınlara verdiklerinizden (boşanma esnasında) bir şey almanız size helâl olmaz. Ancak erkek ve kadın Allah'ın sınırlarında kalıp evlilik haklarını tam tatbik edememekten korkarlarsa bu durum müstesna..." âyeti nazil oldu." Mâlik, Şâfiî, Ahmed, Ebû Dâvud, Nesâî ve Beyhakî, Amre binti Abdirrahman b. Saîd b. Zürâre'den bildiriyor: Habîbe binti Sehl el-Ensârî, Sâbit b. Kays ile evliydi. Bir gün Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) sabah namazına çıkınca kapının yanındaki karanlıkta Habîbe'yi gördü ve: “Kim o?" diye sordu, Habîbe: “Ben Şehrin kızı Habîbe'yim" karşılığını verdi. Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): “Neyin var?" diye sorunca, Habîbe: “Kocam Sâbit'le artık bir arada olamayız!" dedi. Daha sonra Sâbit b. Kays, Peygamberimize (sallallahü aleyhi ve sellem) geldi. Allah Resûlü ona: “Sehl'in kızı Habîbe sizin durumunuz ile ilgili bir şeyler anlattı" buyurdu. Habîbe: “Yâ Resûlallah! Bana verdiği her şey yanımda duruyor, alabilir" deyince, Allah Resûlü, Sâbit'e: “Onları kadından al" buyurdu. Sâbit malları ondan aldı. Habîbe de iddetini ailesinin evinde geçirdi. Abdurrezzâk, Ebû Dâvud, İbn Cerîr ve Beyhakî, Amre vasıtasıyla Hazret-i Âişe'den bildiriyor: Habîbe binti Sehl, Sâbit b. Kays b. Şemmâs ile evliydi. Bir defasında Sâbit onu dövüp kolunu kırdı. Habîbe de sabah namazından sonra Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) geldi ve kocasini şikayet etti. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), Sâbit'i çağırdı ve: “Ona verdiğin bazı malları geri al ve ondan ayrıl" buyurdu. Sâbit: “Almam bana helal olur mu ki?" diye sorunca, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): “Evet, olur" karşılığını verdi. Sâbit: “Mehir olarak ona iki bahçe vermiştim ve bahçeler hâlâ elinde" deyince, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): “Bahçeleri al ve ondan ayrıl" buyurdu. Sâbit de onu boşadı. Daha sonra Habîbe, Ubey b. Ka'b ile evlendi. Ubey onu Şam'a götürdüğü bir sırada da orada vefat etti. Buhârî, Nesâî, İbn Mâce, İbn Merdûye ve Beyhakî, İbn Abbâs'tan bildiriyor: Abdullah b. Selûl'ün kızı ve Sabit b. Kays b. Şemmâs'ın hanımı olan Cemîle, Peygamberimize (sallallahü aleyhi ve sellem) geldi ve: “Yâ Resûlallah! Kocam Sâbit b. Kays'ın dini ve ahlakı konusunda diyebileceğim bir şey yok; ancak onu sevmiyor ve ona tahammül edemiyorum. Müslüman biri olarak da küfre bulaşmak istemiyorum" diye şikayette bulundu. Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): “Peki, ondan aldığın bahçeyi geri verir misin?" diye sorunca, Cemîle: “Evet, veririm" dedi. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), Sâbit'e: “Ondan bahçeyi kabul et ve onu boşa" buy ur du. İbn Mâce'nin lafzı: “...Bunun üzerine Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), Sâbit'e, bahçeyi ondan alıp Cemîle'yi boşamasını söyledi" şeklindedir. İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İkrime'ye: “Hul' (bedel karşılığı boşanma) denilen şeyin aslı var?" diye sorulunca şu karşılığı verdi: “İbn Abbâs şöyle derdi: İslam'da bedel karşılığı (hul' yoluyla) ilk ayrılan kadın Abdullah b. Ubey'yin kız kardeşidir. Abdullah'ın kız kardeşi bir defasında Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) geldi. "Yâ Resûlallah! Kocamla artık asla bir arada olamayız! Birkaç kişiyle birlikte otururken perdeyi aralayıp ona baktım. Oradakiler içinde en siyah, en kısa boylu ve en çirkin suratlı kişi olduğunu gördüm" dedi ve ayrılmak istediğini belirtti. Kocası da: “Yâ Resûlallah! Mallarım içinde en güzel olan bir bahçeyi ona vermiştim. Şayet bahçeyi bana geri verirse ondan ayrılırım" dedi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), kadına: “Kocanın bu teklifine ne diyorsun?" diye sorunca, kadın: “Veririm, hatta isterse daha fazlasını da veririm" karşılığını verdi. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) onları ayırdı. Ahmed, Sehl b. Ebî Hasme'den bildiriyor: Sehl'in kızı Habîbe, Sâbit b. Kays b. Şemmâs ile evliydi. Zamanla ondan nefret etmeye başladı ki Sâbit çirkin biriydi. Habîbe, Peygamberimize (sallallahü aleyhi ve sellem) gelip: “Yâ Resûlallah! Artık onu kocam olarak göremiyorum ve Allah'tan korkmasan yüzüne tükürürdüm" dedi. Allah Resûlü ona: “Sana mehir olarak verdiği bahçeyi ona geri verir misin?" diye sorunca: “Evet, veririm" dedi. Sonrasında Habîbe bahçeyi Sâbit'e verdi. Allah Resûlü de onları ayırdı. İslam'da bir bedel karşılığında (hul' yoluyla) ilk boşanma da bu oldu. İbn Cerîr, Abdullah b. Rebâh'tan bildiriyor: Ubey b. Selûl'ün kızı Cemîle, Sâbit b. Kays ile evliydi. Kocasına karşı kötü muamelede bulununca Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) onu çağırttı ve sebebini sordu. Cemîle: “Vallahi dini ve ahlakı konusunda onda bir kusur bulamam; ancak çirkin olduğu için onu sevemiyorum" dedi. Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) ona: “Sana verdiği bahçeyi ona geri verir misin?" diye sorunca, Cemîle: “Evet, veririm" dedi. Sonrasında bahçeyi Sâbit'e geri verdi ve Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) ikisini ayırdı. İbn Mâce, Amr b. Şuayb'dan, o babasından, o da dedesinden bildiriyor: Sehl'in kızı Cemîle, Sâbit b. Kays b. Şemmâs ile evliydi. Sâbit çirkin biri olduğu için Cemîle ondan nefret etmeye başladı. Peygamberimize (sallallahü aleyhi ve sellem) gelip: “Yâ Resûlallah! Allah'tan korkmasam yanıma geldiği zaman onun yüzüne tükürürdüm" dedi. Allah Resûlü ona: “Sana verdiği bahçeyi ona geri verir misin?" diye sorunca, Cemîle: “Evet, veririm" dedi. Sonrasında bahçeyi Sâbit'e geri verdi ve Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ikisini ayırdı. Beyhakî, İbn Abbâs'tan bildiriyor: Selûl'ün kızı Cemîle, Peygamberimize (sallallahü aleyhi ve sellem) gelip bedel karşılığında kocasından ayrılmak istediğini söyledi. Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): “Mehir olarak sana ne verdi?" diye sorunca, Cemîle: “Bir bahçe verdi" dedi. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “O zaman bu bahçeyi ona geri verirsin" buyurdu. Beyhakî, Atâ'dan bildiriyor: Kadının biri Peygamberimize (sallallahü aleyhi ve sellem) geldi ve: “Kocamı sevmiyorum ve ondan ayrılmak istiyorum" dedi. Kocası da ona mehir olarak bir bahçe vermişti. Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): “Bunun karşılığında ona bahçeyi geri verir misin?" diye sorunca, kadın: “Evet, hatta daha da fazlasını veririm" dedi. Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): Fazlasını vermene gerek yok; bahçesini ver yeter" buyurunca, kadın: “Tamam" dedi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) de bahçe karşılığında boşanmalarına hüküm verdi. Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) bu hükmü kadının kocasına bildirilince: “Allah Resûlü'nün hükmüne razı oldum" dedi. Beyhakî başka bir kanalla Atâ vasıtasıyla İbn Abbâs'tan mevsûl olarak bu rivayeti zikretti ve: “Sahih olan rivayet mürsel olanıdır" dedi. Beyhakî, Ebu'z-Zübeyr'den bildiriyor: Sâbit b. Kays b. Şemmâs, Abdullah b. Ubey b. Selûl'ün kızı Zeyneb ile evliydi ve mehir olarak ona bir bahçe vermişti. Gün gelip Zeyneb ondan nefret etmeye başlayınca durumu Peygamberimize (sallallahü aleyhi ve sellem) bildirdi. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Zeyneb'e: “Sana verdiği bahçeyi ona geri verir misin?" diye sorunca: “Evet, hatta daha fazlasını da veririm" karşılığını verdi. Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): “Fazlasını vermene gerek yok, bahçesini ver yeter" buyurunca, kadın: “Tamam" dedi. Bunun üzerine Allah Resûlü, Sâbit adına bahçeyi ondan aldı ve Zeyneb'in gidebileceğini söyledi. Sâbit b. Kays'a, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) bu hükmü bildirilince: “Allah Resûlü'nün hükmüne razı oldum" dedi. Beyhakî, Ebû Saîd'den bildiriyor: Kız kardeşim bedel karşılığında kocasından ayrılmak istedi ve kocasıyla beraber Peygamberimize (sallallahü aleyhi ve sellem) gidip isteğini bildirdi. Allah Resûlü ona: “Seni boşamasına karşılık sana verdiği bahçeyi geri ona verir misin?" diye sorunca, kız kardeşim: “Evet, hatta fazlasını da veririm" dedi. Bunun üzerine kocası onu boşadı. O da mehir olarak aldığı bahçeyi ve daha fazlasını kocasına bıraktı. Bezzâr, Enes'ten bildiriyor: Sâbit b. Kays b. Şemmâs'ın karısı Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) geldi ve kocasını sevmediğini, ayrılmak istediğine dair sözler söyledi. Allah Resûlü ona: “Buna karşılık sana verdiği bahçeyi ona geri verir misin?" diye sorunca, kadın: “Evet, veririm" dedi. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), Sâbit b. Kays'a: “Kadından bahçeyi al ve onu boşa" diye haber gönderdi. Abd b. Humeyd ve İbn Ebî Hâtim, Katâde'den bildiriyor: Yüce Allah: “...Kadınlara verdiklerinizden (boşanma esnasında) bir şey almanız size helâl olmaz. Ancak erkek ve kadın Allah'ın sınırlarında kalıp evlilik haklarını tam tatbik edememekten korkarlarsa bu durum müstesna..."buyurur ki burada muhataplar boşanacak olan karı ile kocadır. Devamında: “...Eğer Allah'ın yasalarını ikisi koruyamayacaklar diye korkarsanız..." buyurur ki burada da muhataplar her ikisinin velileridir. Devamen Yüce Allah şöyle buyurur: “...O zaman kadının fidye vermesinde ikisine de günah yoktur..."Şayet kötü muamele ile haksızlık kadın tarafından gelirse bedel karşılığında boşanmayı Yüce Allah helal kılmıştır. Bedel karşılığında boşanma da ancak yetkili bir mercî huzurunda geçerli olabilir. Fakat eğer kadın kocasına bağlı, itaatkar birisi ise bu durumda erkeğin bedel olarak ona verdiği bir şeyi alıp boşanması helal olmaz. Abd b. Humeyd, İbrâhîm(-i Nehaî)'den bildiriyor: “Şayet haksızlık ve kötü muamele kadın tarafından gelirse erkeğin bir bedel karşılığında ondan boşanması helal olur. Ancak haksızlık ve kötü muamele ;erkek tarafından olursa bu durumda boşanma sırasında erkeğin bir bedel alması helal olmaz." Abd b. Humeyd, Urve'den bildiriyor: “Bozukluk, kötülük kadın tarafından gelmediği müddetçe erkeğin bir bedel alıp kadını boşaması helal olmaz." Abd b. Humeyd, Leys'ten bildiriyor: “Mücâhid, Bakara Sûresi'ndeki bu âyeti V' harfi ötreli olacak şekilde: (.....) lafzıyla okumuştur." İbn Ebî Dâvud, el-Mesâhifde, A'meş'ten bildiriyor: “Abdullah'ın kıraatinde bu âyet: (.....) lafzıyladır." Abdurrezzâk ve İbn Cerîr, Meymûn b. Mihrân'dan bildiriyor: Ubey b. Ka'b bedel vererek ayrılmayı ayrıca bir talak olarak sayardı. Onun kıraatinde bu âyet: “(...Ancak erkek ve kadın Allah'ın sınırlarında kalıp evlilik haklarını tam tatbik edemeyeceklerini düşünürlerse, bu durum müstesna. Eğer Allah'ın yasalarını ikisi koruyamayacaklar diye düşünürlerse o zaman kadının fidye vermesinde ikisine de günah yoktur. Bundan sonra da kadın başka biriyle evlenmedikçe kocasına helal olmaz...)" şeklindedir. Beyhakî, İbn Abbâs'tan bildiriyor: “Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bedel karşılığında (hul' yoluyla) boşanmayı bâin talak olarak saymıştır." Mâlik, Şâfiî, Abdurrezzâk ve Beyhakî'nin bildirdiğine göre Ümmü Bekr el- Eslemiyye kocası Abdullah b. Esîd'den bedel karşılığında ayrılmıştı. Bu konuda karı koca Osmân b. Affân'ın huzuruna çıktığında Osmân: “Bu bir talak sayılır. Ancak bunun yanında ona ayrıca talak vermişsen bu talak da geçerlidir" dedi. Abdurrezzâk, Musannef’te, İbnu'l-Münzir ve Beyhakî, Tâvus'tan bildiriyor: İbrâhim b. Sa'd b. Ebî Vakkâs, İbn Abbâs'a, daha önce kocası tarafından iki defa talak verilmiş bir kadının bedel karşılığında (hul' yoluyla) bir daha ayrılmasından sonra bir daha evlenme haklarının olup olmadığını sorunca, İbn Abbâs şu karşılığı verdi: “Evet, evlenebilirler. Zira Yüce Allah âyetin başında ve sonunda iki defa talakı zikretmiştir. Bedel karşılığında ayrılma da bu ikisinin arasında bulunmaktadır ve talak değildir. Onun için evlenebilirler." Abdurrezzâk, Tâvus'tan bildiriyor: “Şayet gizlemesi bana helal olmayan bir ilim olmasaydı böylesi bir şeyden kimseye bahsetmezdim. İbn Abbâs bedel karşılığında ayrılmayı talak olarak saymaz ve şöyle derdi: “Görmez misin ki Yüce Allah âyetin başında talakı zikretmiş ondan sonra da bedel karşılığında ayrılmadan söz etmiştir. Bu şekilde bedel karşılığında ayrılmayı talak olarak saymamıştır. Bir sonraki âyette de: “Bundan sonra kadını boşarsa, kadın başka birisiyle evlenmedikçe bir daha kendisine helal olmaz..." buyurmuştur. Dolayısıyla iki talak arasında zikrettiği bedel karşılığı ayrılmayı talak olarak görmemiştir." Şâfiî'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs, karısına iki defa talak verdikten sonra bedel karşılığında da ayrılan kişi hakkında şöyle demiştir: “Dilerse bir daha onunla evlenebilir. Zira Yüce Allah: “Boşama iki defadır. Bundan sonrası ya iyilikle tutmak ya da güzellikle salıvermektir. Kadınlara verdiklerinizden (boşanma esnasında) bir şey almanız size helâl olmaz. Ancak erkek ve kadın Allah'ın sınırlarında kalıp evlilik haklarını tam tatbik edememekten korkarlarsa bu durum müstesna. (Ey müminler!) Siz de karı ile kocanın, Allah'ın sınırlarını, hakkıyla muhafaza etmelerinden kuşkuya düşerseniz, kadının (erkeğe) fidye vermesinde her iki taraf için de sakınca yoktur. Bu söylenenler Allah'ın koyduğu sınırlardır. Sakın onları aşmayın. Kim Allah'ın sınırlarını aşarsa işte onlar zalimlerdir. Bundan sonra kadını boşarsa, kadın başka birisiyle evlenmedikçe bir daha kendisine helal olmaz. Eğer ikinci koca da onu boşarsa, Allah'ın yasalarını koruyacaklarını sanırlarsa eski karı kocanın birbirlerine dönmelerine bir engel yoktur" buyurur." Şâfiî ile Abdurrezzâk, İkrime vasıtasıyla (sanırım) İbn Abbâs'ın: “Mal karşılığında caiz kılınan her türlü ayrılık talak olarak sayılmaz" dediğini bildirir. Abd b. Humeyd ve Beyhakî'nin Atâ'dan bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bedel karşılığında ayrılmak isteyen kadından, kendisine verilen mehirden daha fazlasının alınmasını kerih görmüştür. . Abd b. Humeyd, Humeyd et-Tavîl'den bildiriyor: Recâ b. Hayve'ye: “Hasan(-ı Basrî), bedel karşılığında ayrılmak isteyen kadından, kendisine verilen mehirden daha fazlasının alınmasını kerih görüyor" dediğimde şu karşılığı verdi: “Kabîsa b. Züeyb böylesi bir durumda âyetin devamı olan: “...Erkek ve kadının Allah'ın sınırlarında duramayacaklarından endişe ederseniz, o zaman kadının verdiği fidyede ikisine de bir günah yoktur..."âyetinin okunmasını isterdi." Abdurrezzâk, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve Beyhakî, Semure'nin azatlısı Kesîr'den bildiriyor: Ömer zamanında kadının biri kocasına asi olunca Hazret-iÖmer, kadının üç gün boyunca pisliği çok olan bir eve hapsedilmesini emretti. Üç gün sonrasında kadını oradan çıkarttı ve: “Yerini nasıl buldun?" diye sordu. Kadın: “Kocamla evlendiğimden beri hapsedildiğim şu üç gün dışında rahat yüzü görmüş değilim" karşılığını verince, Ömer kadının kocasına: “Kulağındaki küpeler karşılığında olsa dahi onu boşa" dedi. Abd b. Humeyd ve Beyhakî'nin, Abdullah b. Rebâh'tan bildirdiğine göre Ömer b. el-Hattâb, bedel karşılığında ayrılacak olan kadın hakkında: “Saçını bağladığı tokası hariç sahip olduğu her şey alınarak bırakılır" demiştir. Beyhakî, Abdullah b. Şihâb el-Havlânî'den bildiriyor: Adamın biri karısından ayrılma bedeli olarak bin dirhem istedi. Bu ayrılık davası Ömer b. el-Hattâb'a intikal edince, Ömer kadına: “Kocan boşama hakkını sana satıyor" dedi ve bu bedeli geçerli saydı. Abdurrezzâk ve Beyhakî, Rübeyyi' binti Muavviz b. Afrâ'dan bildiriyor: Kocam yanımda olduğu zaman cimri davranır, benden uzakta olduğu zaman ise her şeyden mahrum bırakırdı. Bir gün ona karşı diklendim ve: “Sahip olduğum her şeyi sana verip senden ayrılmak istiyorum" dedim. O da: “Tamam" deyince her şeyimi ona verip ayrıldım. Ancak amcam Muâz b. Afrâ onu Osmân b. Affân'a şikayet etti. Osmân bu ayrılmayı geçerli saydı ve kocama, başımdaki saç tokası hariç sahip olduğum her şeyi almasını söyledi. Mâlik, Şâfiî, Abd b. Humeyd ve Beyhakî, Nâfi'den bildiriyor: “Abdullah b, Ömer'in hanımı Safiyye binti Ubeyd'in azatlısı cariyesi, sahip olduğu her şeyi vererek kocasından ayrıldı. Abdullah b. Ömer de buna karşı çıkmadı." Mâlik ile Beyhakî, Nâfi'den bildiriyor: Rübeyyi' binti Muavviz amcası ile birlikte Abdullah b. Ömer'in yanına geldi. Ona, Osmân b. Affân zamanında kocasından bedel karşılığında ayrıldığını, durumdan haberdar olan Osmân'ın da buna karşı çıkmadığını söyledi. Bunun üzerine İbn Ömer: “Bedel karşılığında ayrılan kadının iddeti, normal bir şekilde boşanan kadının iddeti gibidir" dedi. Beyhakî, Urve b. ez-Zübeyr'den bildiriyor: “Osmân'ın halifeliği zamanında adamın biri herhangi bir yetkili merciye başvurmadan bir bedel karşılığında karısından ayrıldı. Durumdan haberdar olan Hazret-iOsmân bu ayrılığı geçerli saydı." Mâlik'in bildirdiğine göre Saîd b. el-Müseyyeb, İbn Şihâb ve Süleymân b. Yesâr: “Bedel karşılığında ayrılmış kadının iddeti üç aybaşı halidir" demişlerdir. Abdurrezzâk'in bildirdiğine göre Ali b. Ebî Tâlib: “Bedel karşılığında ayrılan kadının iddeti, normal bir şekilde boşanan kadının iddeti gibidir" demiştir. İbn Ebî Şeybe, Nâfi'den bildiriyor: Rübeyyi' bir bedel vererek kocasından ayrıldı. Bunun üzerine amcası, Hazret-iOsmân'a geldi ve ne kadar iddet beklemesi gerektiğini sordu. Osmân: “Bir hayızlık dönemi iddet bekler" dedi. O dönemlerde İbn Ömer bedel karşılığında ayrılan kadının üç hayızlık dönemi iddet beklemesi gerektiği yönünde fetva veriyordu. Ancak Osman bir hayızlık dönemi iddet beklemesi gerektiği yönünde bu şekilde fetva verince İbn Ömer de böyle fetva vermeye ve: “Osmân bizden daha hayırlı ve daha alim biridir" demeye başladı. Mâlik, İbn Ebî Şeybe ve Ebû Dâvud'un bildirdiğine göre İbn Ömer: “Bedel karşılığında ayrılan kadının iddeti, bir hayızlık dönemidir" demiştir. İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs: “Bedel karşılığında ayrılan kadının iddeti, bir hayızlık dönemidir" demiştir. Ebû Dâvud, Tirmizî ve Hâkim, İbn Abbâs'tan bildiriyor: “Sâbit b. Kays'ın hanımı Peygamberimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) zamında bedel karşılığında kendisinden ayrıldı. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir hayızlık süresi iddet beklemesini söyledi." Tirmizî'nin bildirdiğine göre Rubeyyi' binti Muavviz b. Afrâ, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında bir bedel karşılığında kocasından ayrıldı. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir hayızlık süresi iddet beklemesini söyledi. Nesâî ve İbn Mâce, Ubâde b. el-Velîd b. Ubâde b. es-Sâmit'ten bildiriyor: Rubeyyi' binti Muavviz b. Afrâ'ya: “Bana senin boşanma hadiseni anlatsana" dediğimde şöyle anlattı: Bir bedel karşılığında kocamdan ayrıldım ve Osmân'a gelip ne kadar iddet beklemem gerektiğini sordum. "Şayet yakın bir zamanda seninle ilişkiye girmemişse iddet beklemen gerekmez. Bir hayızlık süresi beklersin" dedi. Osmân da bu hükmü Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem), Meryem el-Meğâliyye hakkında verdiği hükme dayanarak vermiştir. Zira Meryem de kocası Sâbit b. Kays'tan bir bedel karşılığında ayrılmıştı." Nesâî, Rubeyyi' binti Muavviz b. Afrâ'dan bildiriyor: Sâbit b. Kays b. Şemmân karısı Cemîle binti Abdillah b. Ubey'yi dövmüş ve kolunu kırmıştı. Cemîle'nin erkek kaderdeşi Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) geldi ve Sâbit'i şikayet etti. Allah Resûlü haber göndererek Sâbit'in yanına çağırttı. Gelince ona: “Ona verdiğin mehri al ve onu bırak" buyurdu. Sâbit de: “Tamam" deyip denileni yaptı. Sonrasında Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), Cemîle'nin bir hayızlık iddet beklemesini sonra da ailesinin evine gitmesini söyledi." Şâfiî ve Beyhakî'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs ile İbnu'z-Zübeyr, kişinin bedel karşılığında ayrıldığı karısına talak vermesi konusunda: “Ayrıca talak vermesi gerekmez. Zira sahip olmadığı birine talak vermiş olur" demişlerdir. Beyhakî'nin bildirdiğine göre Ömer b. el-Hattâb: “Eşleriniz bir bedel karşılığında sizden ayrılmak istediği zaman nankör davranıp onlara kötü muamele yapmayın" demiştir. Ahmed, Ebû Dâvud, Tirmizî, İbn Mâce, İbn Cerîr, Hâkim ve Beyhakî'nin Sevbân'dan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Ortada bir sebep yokken kocasından ayrılmayı isteyen bir kadın, Cennetin kokusunu dahi alamaz" buyurmuştur. Ayrıca: “(Bir sebep yokken) bedel karşılığında ayrılmak isteyen kadınlar, münafık kadınlardır" buyurmuştur. İbn Mâce'nin İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Ortada bir sebep yokken kocasından ayrılmayı isteyen bir kadın, Cennetin kokusunu dahi alamaz. Halbuki Cennetin kokusu kırk yıllık bir mesafeden dahi alınır" buyurmuştur. Ahmed, Nesâî ve Beyhakî'nin Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “(Bir sebep yokken) bedel karşılığında ayrılmak isteyen ve kocalarıyla bu yönde çekişen kadınlar, münafık kadınlardır" buyurmuştur. İbn Cerîr'in Ukbe b. Âmir'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “(Bir sebep yokken) bedel karşılığında ayrılmak isteyen ve kocalarıyla bu yönde çekişen kadınlar münafık kadınlardır" buyurmuştur. Nesâî, Mahmûd b. Lebîd'den bildiriyor: Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) adamın birinin aynı anda karısını üç talakla boşadığı bildirilince kızarak kalktı ve: “Henüz ben aranızdayken Kur'ân'ın hükümleriyle mi oynayacak!" diye çıkıştı. Öyle kızdı ki adamın biri kalkıp: “Yâ Resûlallah! Gidip onu öldüreyim mi!" dedi. Beyhakî, Vâki' b. Sehbân'dan bildiriyor: Adamın biri İmrân b. Husayn'a geldi ve: “Biri aynı mecliste karısını üç talakla boşadı" dedi. İmrân: “Rabbine karşı günaha girdi ve karısı ona haram oldu" karşılığını verdi. Adam İmrân'ın yanından ayrıldıktan sonra Ebû Mûsa'ya gitti ve İmrân'ı kötülemek kastıyla: “İmrân b. Husayn'ı gördün mü, şöyle şöyle diyor" dedi. Bunun üzerine Ebû Mûsa: “Allah, Ebû Nüceyd (İmrân) gibilerini aramızda çoğaltsın!" karşılığını verdi. |
﴾ 229 ﴿