237"Onlara dokunmadan boşarsanız nikâh parası kesmiş olduğunuz takdirde kabul ettiğiniz paranın yarısını vermeniz gerek. Ancak kadın, hakkını bağışlar yahut nikâhın düğümü kimin elindeyse o, bu hakkı bahşederse bu ayrı. Sizin bağışlamanız, takvaya daha yakındır. Aranızdaki üstünlüğü unutmayın. Şüphe yok ki Allah, yaptıklarınızı görür." İbn Ebû Dâvud, Mesâhif te bildirdiğine göre A'meş bu âyeti: (.....) şeklinde okumuştur. Abdullah ise: (.....) şeklinde okumuştur. Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre İbrâhîm(-i Nehaî): “Onlara dokunmadan boşarsanız..." âyetini açıklarken: “Onlarla ilişkiye girmeden" demiştir. İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve Sünen'de Beyhakî'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs: “Onlara dokunmadan boşarsanız..." âyeti hakkında: “Kişi mehri belirterek kadınla evlenir ve ona dokunmadan (ilişkiye girmeden) boşarsa, mehrin yarısı kadına düşer ve daha da fazla bir şeyi yoktur" dedi. "Ancak kadın, hakkını bağışlar, yahut nikâhın düğümü kimin elindeyse o, bu hakkı bahşederse bu ayrı..." âyeti için de şöyle dedi: “Hakkı bağışlayacak kişi, dul veya bekar olup da babası dışında biri tarafından evlendirilmiş olan kadındır. Yüce Allah bunlara böylesi bir bağışlama ruhsatı tanımıştır. Onlar dilerse haklarını bağışlar, dilerse mehrin yarısını alırlar. "...Nikâhın düğümü kimin elindeyse o, bu hakkı bahşederse bu ayrı..." âyetini açıklarken de: “Yüce Allah affetme hakkını, bekar kız çocuğunun babasına verdi. Kız, babasının himayesinde oldukça affetme hakkına sahip değildir" dedi. İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve Nâsih'te Nehhâs bildiriyor: Saîd b. el-Müseyyeb der ki: Mehri belirlenip de evlenen ve gerdeğe girmeden boşanan kadına: “Ey Mü’minler! Mümin kadınlarla nikahlanıp, onları temasta bulunmadan boşadığınızda, artık onlar için size iddet saymaya lüzum yoktur. Kendilerine bağışta bulunarak onları güzellikle serbest bırakın" âyetinde olduğu gibi bağışta bulunulurdu. Ancak: “Onlara dokunmadan boşarsanız nikâh parası kesmiş olduğunuz takdirde kabul ettiğiniz paranın yarısını vermeniz gerek..." âyeti inince mut'a olmaksızın mehrin yarısı verildi ve önceki hüküm neshedildi. Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Ebû Bekr el-Huzeylî, Hasan(-ı Basrî)'ye, eşiyle gerdeğe girmeden onu boşayan kişinin mut'a verip vermeyeceğini sorunca Hasan: “Evet, verir" dedi. Ebû Bekr: “Paranın yarısını vermeniz gerek..." âyeti bunu neshetmedi mi?" deyince de, Hasan: “Onu (mut'ayı) hiçbir şey neshetmedi" karşılığını verdi. Şâfiî, Saîd b. Mansûr ve Beyhakî'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs, evlenip de eşiyle beraber başbaşa kalan ve onunla gerdeğe girmeden boşanan kadın için şöyle dedi: Ona mehrin yarısından başka bir şey yoktur. Çünkü Yüce Allah: “Onlara dokunmadan boşarsanız nikâh parası kesmiş olduğunuz takdirde kabul ettiğiniz paranın yarısını vermeniz gerek..." buyurmuştur. Beyhakî, İbn Mes'ûd'dan bildiriyor: “Böylesi bir durumda, erkek kadının sadece bacaklarının arasına oturmuş olsa bile kadın mehrin yarısını alır." Tastî'nin bildirdiğine göre Nâfi b. el-Ezrak, İbn Abbâs'a: “Ancak kadın, hakkını bağışlar, yahut nikâhın düğümü kimin elindeyse o, bu hakkı bahşederse bu ayrı..." âyetini açıklar mısın?" deyince, İbn Abbâs: “Kadının kendi hakkı olan mehrin yarısından vaz geçmesi veya kocasının: “Ben onun (bu zaman zarfında) evlenmesine engel oldum" diyerek kalan diğer yarıyı da kadına vermesidir" karşılığını verdi. Nâfi b. el-Ezrak: “Bunu Araplar bilir mi?" diye sorunca da İbn Abbâs şu karşılığı verdi: “Evet, bilirler. Zuheyr b. Ebî Sulmâ'nın: "Dikkatli ve iyi huylu olmasıyla beraber Kötü ahlâklı ve müfsid kişileri affeder" dediğini işitmedin mi?" İbn Cerîr, İbn Ebî Hâtim, Taberânî, M. el-Evsat'ta ve Beyhakî, hasen isnâdla İbn Amr'dan bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Nikah düğümünü (feshini) elinde tutan kişi kocadır" buyurdu. Vekî', Süfyân, Firyâbî, İbn Ebî Şeybe, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbn Ebî Hâtim, Dârakutnî ve Beyhakî'nin bildirdiğine göre Ali b. Ebî Tâlib: “Nikah düğümünü (feshini) elinde tutan kişi kocadır" dedi. İbn Ebî Şeybe, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve Beyhakî'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs: “Nikah düğümünü (feshini) elinde tutan kişi kocadır" demiştir. İbn Ebî Hâtim ve Beyhakî'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs: “Nikah düğümünü (feshini) elinde olan kişi; kızın babası, kardeşi veya ancak izni ile nikahlanabileceği kişidir" dedi. Şafiî, Hazret-i Âişe'den bildiriyor: “Kadın ailesinden istenirdi, o da buna şahit olurdu. Nikah kıyılacağı zaman ailesinden birine: «Evlendir» derdi. Kendisi ise nikahta bulunmazdı." İbn Ebî Şeybe de Saîd b. Cübeyr, Mücâhid, Dahhâk, Şureyh, Saîd b. el- Müseyyeb, Şa'bî, Nâfi ve Muhammed b. Ka'b'tan bildiriyor: “Nikah düğümünü (feshini) elinde tutan kişi kocadır." İbn Ebî Şeybe, Ebû Beşîr'den bildiriyor: Tâvus ve Mücâhid: “Nikah düğümünü (feshini) elinde tutan kişi velîdir" dediler. Saîd b. Cübeyr ise: “Kocadır" dedi. Tâvus ve Mücâhid, Saîd b. Cübeyr'in görüşünü kabul edene kadar onunla konuşup durdular. İbn Ebî Şeybe de, Atâ, Hasan(-ı Basrî), Alkame ve Zührî'den bildiriyor: “Nikah düğümünü (feshini) elinde tutan kişi velîdir." Abdurrezzâk, İbn Ebî Şeybe, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve Beyhakî'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs şöyle demiştir: “Yüce Allah bağışlamaya razı oldu ve bağışlamayı emretti. Kadın eğer bağışlarsa bağışı caizdir. Bağışlamaya razı olursa da nikâhın feshini elinde olan velisi bunu yerine getirir. Kadın bağışsa razı olmadığı zaman nikah düğümü (feshi) elinde olan velîsi bağışlama yetkisini sahip olur." İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: “...Hakkım bağışlarsa..." âyetini açıklarken: “Bunlar kadınlardır" dedi. "...Yahut nikâhın düğümü kimin elindeyse o, bu hakkı bahşederse bu ayrı..." âyeti hakkında ise: “Bu kişi velîdir" dedi. Abdurrezzâk'ın bildirdiğine göre İbnu'l-Müseyyeb: “Kocanın bağışlaması mehrin tamamını vermesidir. Kadının bağışı ise hakkından vazgeçmesidir" dedi. Abdurrezzâk, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: “Sizin bağışlamanız, takvaya daha yakındır..." âyetini açıklarken: “Takvaya daha yakın olan bağışlayandır" dedi. İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Mukâtil: “Sizin bağışlamanız, takvaya daha yakındır..." âyetini açıklarken: “Bu, karıyla kocayı kapsamaktadır. Yüce Allah bağışta ve fazilette birbirleriyle yarışmalarını emretti" dedi. İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Dahhâk: “Sizin bağışlamanız..."âyetini açıklarken: “Yani karıyla koca" dedi. Vekî', Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Mücâhid: “...Aranızdaki üstünlüğü unutmayın..." âyetini açıklarken: “Bu konuda olduğu gibi başka konularda olan üstünlüğü de unutmayın" dedi. İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Dahhâk: “...Aranızdaki üstünlüğü unutmayın..." âyeti hakkında: “Birbirinize yaptığınız iyilikleri" dedi. Abd b. Humeyd ve Cerîr'in bildirdiğine göre Katâde bu konudaki âyet hakkında: “Yüce Allah onları fazilet ve iyiliğe teşvik edip heveslendirmiştir" dedi. İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Ebû Vâil: “...Aranızdaki üstünlüğü unutmayın..."' âyetini açıklarken: “Kocasının evliliğine yardım eden veya kocası köleyle mükateplik yaptığı zaman mükatep köleye yardım eden ve buna benzer şeyler verendir" dedi. İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Avn b. Abdillah: “...Aranızdaki üstünlüğü unutmayın..." âyetini açıklarken: “Eğer birinize bir dilenci gelir de verecek bir şeyiniz olmazsa ona dua edin" dedi. Saîd b. Mansûr, Ahmed, Ebû Dâvud, İbn Ebî Hâtim, Harâitî, Mesâviu'l- Ahlâk'ta ve Beyhakî'nin, Sünen'de bildirdiğine göre Ali b. Ebî Tâlib şöyle demiştir: “İnsanların üzerine öyle sıkı bir zaman gelecek ki, durumu güzel olan, iyiliği unutup elindeki malını koruyacak muhtaçlara bir şey vermeyecektir. Oysa Yüce Allah: «Aranızdaki üstünlüğü unutmayın»buyurarak bunu yasaklamıştır" dedi. İbn Merdûye aynı hadisi Ali'den başka bir kanalla merfû olarak rivayet etmiştir. Şâfiî, Abdurrezzâk, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve Beyhakî'nin bildirdiğine göre Muhammed b. Cübeyr b. Mutim'in, babası biriyle evlendi ve gerdeğe girmeden onu boşayıp bütün mehrini kendisine gönderdi. Bu durum kendisine sorulunca: “Ben ondan daha üstünüm" karşılığını verdi. Mâlik, Şâfiî, Abdurrezzâk, İbn Ebî Şeybe ve Beyhakî'nin bildirdiğine göre Nâfi şöyle demiştir: Ubeydillah b. Ömer'in kızı -ki annesi Zeyd b. el-Hattâb'ın kızıdır- Abdullah b. Ömer'in çocuklarından biriyle mehir belirtmeksizin evlenmişti. Ancak adam gerdeğe girmeden öldü. Bunun üzerine kızın annesi mehri isteyince, İbn Ömer: “Onun mehri yoktur. Eğer mehri olsaydı sizi ondan menetmez ve size zulmetmezdik" dedi. Kadın bunu kabullenmeyince Zeyd b. Sâbit'i aralarında hakem kıldı. Zeyd b. Sâbit de: “Onun mehri yoktur, ona ancak miras vardır" hükmünü verdi. Abdurrezzâk, İbn Ebî Şeybe, Ahmed, Ebû Dâvud, Tirmizî, Nesâî, İbn Mâce, Hâkim ve Beyhakî, Alkame'den bildirir: Bir topluluk İbn Mes'ûd'un yanına gelip: “Bizden biri mehir belirtmeksizin bir kadınla evlendi. Ancak adam gerdeğe girmeden öldü" deyince, İbn Mes'ûd: “Resûlullah'tan (sallallahü aleyhi ve sellem) ayrıldığım zamandan beri öyle zor bir soruyla karşılaşmadım. Siz başkasına gidip sorun" karşılığını verdi. Bu konu üzerinde bir ay boyunca İbn Mes'ûd'un yanına gidip geldiler. En sonunda İbn Mes'ûd'a: “Sen bu şehirde Muhammed'in (sallallahü aleyhi ve sellem) ashâbından kalan tek kişisin. Sana sormayacağız da kime soracağız? Senden başka soracak kimseyi bulamıyoruz" dediler. İbn Mes'ûd: “Bu konuda size kendi görüşümü söyleyeceğim. Eğer görüşüm doğru çıkarsa bu, ortağı olmayan ve tek olan Allah'ın sayesindedir. Eğer yanlış olursa da bendendir. Allah ve Resûlü yanlışımdan beridir. Ona kendi dengindeki kadınların seviyesinden ne daha az, ne de daha fazla olmaksızın mehir verilir. Aynı zamanda miras da alır ve dört ay on gün iddetini bitirmeyi bekler." Abdullah bu hükmü verirken aralarında Ma'kil b. Sinân'ın da bulunduğu Eşca'lı olan bazı kişiler dinliyordu. Bunun üzerine kalktılar ve: “Şehadet ederiz ki, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem), Vâşık'ın kızı Berva hakkında verdiği hükmün aynısını verdin" dediler. O zamana kadar Abdullah'ın Müslüman olduğu zaman hariç öylesine sevindiği görülmemişti. Sonra Abdullah b. Mes'ûd: “Allahım! Verdiğim bu hüküm doğru ise senin sayendedir. Sen ortağı olmayan ve tek olansın" diye dua etti." Saîd b. Mansûr, İbn Ebî Şeybe ve Beyhakî'nin bildirdiğine göre Ali b. Ebî Tâlib, kocası ölen kadın konusunda: “Ona mehir düşmez. Ancak miras alır ve iddetin bitmesini bekler" dedi. Yine başka bir kavlinde: “Ona mehir yoktur. Bedevi bir Eşca'lının kavli, Allah'ın Kitabı karşısında kabul edilmez" demiştir. Şâfiî ve Beyhakî'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs'a kocası ölen bir kadının durumu sorulunca, kadının mehir alacağı yönünde hüküm vererek: “O mehri ve payına düşen mirası alır" dedi. Mâlik, Şâfiî, İbn Ebî Şeybe ve Beyhakî, İbnu'l-Müseyyeb'ten bildiriyor: “Ömer b. el-Hattâb, kişi evlendiği kadınla bir odaya girip perdeleri indirdiği zaman kadına mehri vermenin vacip olacağı yönünde hüküm vermiştir." İbn Ebî Şeybe ve Beyhakî, Ahnef b. Kays'tan bildiriyor: Hazret-i Ömer ile Ali: “Eğer koca, kapıyı kapatıp örtüleri indirirse mehrin tamamını öder, kadın da iddetin bitmesini bekler" dediler. Saîd b. Mansûr, İbn Ebî Şeybe ve Beyhakî, Zurâra b. Evfâ'dan bildiriyor: “Raşid halifeler, kapıyı kapatan veya örtüleri indiren kişi için mehir vermesi, kadın için de iddetini beklemesi gerektiğine dair hüküm verdiler." Mâlik ve Beyhakî, Zeyd b. Sâbit'ten bildiriyor: “Kişi hanımının yanına girer de üzerlerine örtüler indirilirse mehri vermek vacip olur." Beyhakî, Muhammed b. Sevbân'dan bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Kişi, kadının üstünü açıp cinsel organını gördüğü zaman mehri vermesi vacip olur" buyurdu. |
﴾ 237 ﴿