145"Muhammed ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler geçmişti. Ölür veya öldürülürse geriye mî döneceksiniz? Geriye dönen, Allah'a hiçbir zarar vermez. Allah şükredenlerin mükafatını verecektir. Hiçbir kimse Allah'ın izni olmadan ölmez. Ölüm belirli bir süreye göre yazılmıştır. Kim dünya menfaatini isterse, kendisine ondan veririz. Kim de ahiret mükâfatını isterse, ona da ondan veririz. Biz şükredenleri mükâfatlandıracağız." İbnu'l-Münzir, Küleyb'den bildirir: Hazret-iÖmer bize bir hutbe verdi. Minberde Âl-i İmrân Sûresi'ni okudu. "Bu sûre Uhud savaşında nazil olan sûrelerdendir" dedi ve şöyle devam etti: Uhud savaşında dağıldığımızda dağa çıktım. O arada Yahudinin birinin: “Muhammed öldü!" dediğini duydum. Ben de: “Kimsenin, Muhammed'in öldüğünü söylediğini duymayacağım! Söyleyenin de boynunu vururum!" dedim. Bu esnada Müslümanların Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) etrafında toplandıklarını gördüm. Sonrasında: “Muhammed ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler geçmişti. Ölür veya öldürülürse geriye mi döneceksiniz? Geriye dönen, Allah'a hiçbir zarar vermez. Allah şükredenlerin mükafatını verecektir'" âyeti nazil oldu. İbn Cerîr, Avfî vasıtasıyla İbn Abbâs'tan bildirir: Uhud savaşı sırasında Müslümanlar kaçışırken Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir gurup ashabıyla birlikte bir kayalığa doğru çekildi. Adamın biri de durup kaçışanlara: “Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) ne oldu?" diye soruyordu. Bu şekilde yanından geçen herkse tek tek sordu. Sorduğu kişiler de: “Vallahi ona ne olduğunu bilmiyoruz" karşılığını veriyorlardı. Bunun üzerine adam: “Nefsim elinde olana yemin olsun ki Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) öldürüldü ise savaşı onlara verip anlaşma yapacağız, zira onlar da bizim kabilemizin insanları ve kardeşlerimizdir" dedi. Başkaları da: “Şâyet Muhammed hayatta olsaydı hezimete uğramazdı. Hezimete uğradığımıza göre öldürülmüştür" dediler ve savaştan kaçmaya ruhsat kapısı aralamaya çalıştılar. Bunun üzerine Yüce Allah: “Muhammed ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler geçmişti, ölür veya öldürülürse geriye mi döneceksiniz? Geriye dönen, Allah'a hiçbir zarar vermez. Allah şükredenlerin mükafatını verecektir" âyetini indirdi. İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Rabî' bu âyeti açıklarken şöyle demiştir: Bu âyet, Uhud savaşında Müslümanların verdiği yaralı ve ölüler üzerine nazil olmuştur. O kargaşada birbirlerine Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) ne olduğunu sordular. Öldürüldü haberi yayılınca bazıları: “Gerçekten peygamber olsaydı öldürülmezdi" dediler. Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) seçkin sahabelerinden bazıları ise: “Yüce Allah size galibiyeti ihsan edene veya siz de onun gibi canınızı teslim edene kadar Peygamberinizin (sallallahü aleyhi ve sellem) savaştığı dava uğruna savaşın!" dediler. Bize anlatılana göre Muhacirlerden biri kanları içinde kıvranan Ensâr'dan biriyle karşılaşınca ona: “Ey Filan! Sen Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) öldürüldüğünü gördün mü?" diye sordu. Ensarlı: “Şâyet Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) öldürüldüyse risaletini tebliğ etmiş bir şekilde ölmüştür. O halde siz de dininizin uğruna savaşın!" karşılığını verdi. Bu durum üzerine de: “Muhammed ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler geçmişti, ölür veya öldürülürse geriye mi döneceksiniz..." âyeti nazil oldu ve Peygamberin ölmesi halinde dinlerinizden dönüp kafir mi olacaksınız, uyarısında bulunuldu. Abd b. Humeyd ile İbn Cerîr, Katâde'den bu yorumun benzerini zikreder. İbn Cerîr, Dahhâk'tan bildirir: Uhud savaşı sırasında Muhammed'in (sallallahü aleyhi ve sellem) ashabı hezimete uğrayınca, biri: “Muhammed öldürüldü! Eski dininize geri dönün!" diye bağırdı. Bu durum hakkında Yüce Allah: “Muhammed ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler geçmişti. Ölür veya öldürülürse geriye mi döneceksiniz..." âyetini indirdi. İbn Cerîr, Mücâhid'den bildirir: Uhud savaşı sırasında Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) öldürüldüğü haberi Müslümanlar arasında ağızdan ağza dolaştı. Bunun üzerine: “Muhammed ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler geçmişti. Ölür veya öldürülürse geriye mi döneceksiniz..." âyeti nazil oldu. İbn Cerîr, İbn Cüreyc'den bildirir: Uhud savaşı sırasında Müslümanlar Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) etrafından kaçışınca kalbinde hastalık, şüphe ve nifak olanlar: “Muhammed öldürüldü! Eski dininize geri dönün!" demeye başladılar. Bunun üzerine bu âyet nazil oldu. İbn Cerîr, Süddî'den bildirir: Uhud savaşı sırasında Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) öldürüldüğü haberi yayıldı. Bunun üzerine kayalıklara sığınanlar: “Keşke bir elçi olsaydı da Abdullah b. Ubey'ye gönderseydik, o da bizim için Ebû Süfyân'dan eman alsaydı. Ey insanlar! Bilin ki Muhammed öldürüldü. Sizleri gelip öldürmeden önce eski kabilelerinize geri dönün!" diye konuşmaya başladılar. Bunun üzerine Enes b. en-Nadr: “Ey insanlar! Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) öldüyse, bilin ki Muhammed'in (sallallahü aleyhi ve sellem) Rabbi öldürülmedi! Muhammed'in (sallallahü aleyhi ve sellem) uğruna savaştığı dava için siz de savaşın! Allahım! Bunların bu dediklerinden beriyim! Bunların bu yaptıklarından dolayı da sana sığınırım!" diye seslendi ve kılıcını çekip müşriklerin arasına daldı. Öldürülünceye kadar da savaştı. Bu durum hakkında da Yüce Allah: “Muhammed ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler geçmişti, ölür veya öldürülürse geriye mi döneceksiniz? Geriye dönen, Allah'a hiçbir zarar vermez. Allah şükredenlerin mükafatını verecektir" âyetini indirdi. İbn Cerîr, Adiy b. en-Neccâr oğullarının kardeşi Kâsım b. Abdirrahman b. Râfi'den bildirir: Uhud savaşında, Enes b. Mâlik'in amcası Enes b. en-Nadr, savaşmayı bırakıp bir kenarda Muhacir ve Ensâr'dan oluşan bir gurupla oturan Ömer ile Talha b. Ubeydillah'ın yanına geldi. Onlara: “Neden burada öylece oturuyorsunuz?" diye sorunca: “Çünkü Allah'ın Resûlü Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) öldürüldü" karşılığını verdiler. Bunun üzerine Enes: “O ölmüşse sizler neden hâlâ hayattasınız! Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ne için ölmüşse kalkın sizler de aynı dava için ölün!" dedi ve müşriklerin arasına daldı. Ölene kadar da savaştı. Abd b. Humeyd ve İbnu'l-Münzir, Atiyye el-Avfî'den bildirir: Uhud savaşında Müslümanlar hezimete uğrayınca içlerinden bazıları: “Şâyet Muhammed öldüyse karşı tarafla anlaşmaya bakın, zira onlar sizin kardeşlerinizdir" dediler. Bazıları da: “Şâyet Muhammed öldürüldüyse, öldüğü dava uğruna siz de kalkıp savaşın ve ona yetişin" dediler. Bunun üzerine Yüce Allah: “Muhammed ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler geçmişti. Ölür veya öldürülürse geriye mi döneceksiniz? Geriye dönen, Allah'a hiçbir zarar vermez. Allah şükredenlerin mükafatını verecektir. Hiçbir kimse Allah'ın izni olmadan ölmez. Ölüm belirli bir süreye göre yazılmıştır. Kim dünya menfaatini isterse, kendisine ondan veririz. Kim de ahiret mükâfatını isterse, ona da ondan veririz. Biz şükredenleri mükâfatlandıracağız. Nice peygamberler var ki, kendileriyle beraber birçok Allah dostu çarpıştı da bunlar Allah yolunda başlarına gelenlerden yılmadılar, zaafa düşmediler, boyun eğmediler. Allah, sabredenleri sever. Onların sözleri ancak, "Rabbimiz! Bizim günahlarımızı ve işimizdeki taşkınlıklarımızı bağışla ve (yolunda) ayaklarımızı sağlam tut. Kâfir topluma karşı bize yardım et" demekten ibaretti. Allah da onlara hem dünya nimetini, hem de ahiretin güzel mükâfatını verdi. Allah, güzel davrananları sever" âyetlerini indirdi.' İbn Sa'd, Tabakât'ta Muhammed b. Şurahbîl el-Abderî'den bildirir: Uhud savaşında sancağı Mus'ab b. Umeyr taşıyordu. Sağ eli kesilince sancağı sol eline aldı. Bir yandan da: “Muhammed ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler geçmişti. Ölür veya öldürülürse geriye mi döneceksiniz..." diyordu. Sol eli de kesilince sancağın üzerine eğildi ve onu kollarıyla göğsüne bastırıp tuttu. Yine: Muhammed ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler geçmişti. Ölür veya öldürülürse geriye mi döneceksiniz..." demeye devam etti. Bu âyet de o zaman henüz nazil olmamıştı ve Mus'ab'ın bu hadisesinden sonra nazil oldu. Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Mücâhid: “...Geriye dönen, Allah'a hiçbir zarar vermez..." âyetini açıklarken: “Geriye dönmekten kasıt, dinden dönmektir" demiştir. Buhârî ve Nesâî, Zührî vasıtasıyla Ebû Seleme'den, o da Hazret-i Aişe'den bildirir: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) vefat ettiğinde Ebû Bekr, Sunc'de bulunan evinden atı üzerinde geldi. Atından inip Mescid'e girdi. Hiç kimseyle konuşmadan doğruca benim odama geldi. Hibere kumaşından bir giysiyle örtülmüş olan Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) yöneldi. Yanına geldiğinde yüzünü açtı. Üzerine eğilip yüzünden öptü, ağlayarak da: “Anam babam sana feda olsun. Vallahi Yüce Allah sana ikinci ölümü tattırmayacaktır. Sana takdir edilen ölümü de işte böyle ifa ettin" dedi. Zührî der ki: Ebû Seleme'nin İbn Abbâs'tan naklen bana bildirdiğine göre Ebû Bekr, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanından geri çıktığı zaman Ömer cemaate bir konuşma yapıyordu. Ebû Bekr ona: “Ey Ömer! Otur!" deyince, Ömer oturmak istemedi. Ancak insanlar Ömer'i bırakıp Ebû Bekr'e yöneldiler. Bunun üzerine Ebû Bekr şöyle dedi: “Muhammed'e (sallallahü aleyhi ve sellem) kulluk edenler bilsin ki o öldü. Allah'a kulluk edenler de bilsin ki Allah diridir ve ölmez. Yüce Allah: “Muhammed ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler geçmişti. Ölür veya öldürülürse geriye mi döneceksiniz? Geriye dönen, Allah'a hiçbir zarar vermez. Allah şükredenlerin mükafatını verecektir" buyurur." Vallahi oradakiler sanki Ebû Bekr okuyana kadar bu âyetin nazil olduğundan habersiz gibiydi. Ebû Bekr okuduktan sonra da herkes bu âyeti okuyup tekrar etmeye başladı. İbnu'l-Münzir, Ebû Hureyre'den bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) vefat ettiği zaman Ömer b. el-Hattâb kalkıp şöyle dedi: “Bazı münafıklar Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) vefat ettiğini söylüyorlar! Oysa Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ölmedi, Mûsa b. İmrân gibi Rabbinin yanına gitti. Zira o da kavminden kırk gün ayrı kalmış, artık öldüğünü düşündükleri zaman da geri dönmüştü. Vallahi Hazret-i Mûsa'nın dönmesi gibi Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) de dönecek ve öldüğünü söyleyenlerin el ve ayaklarını kesecektir." Bu sırada Ebû Bekr içerden çıktı ve Ömer'e: “Ey Ömer! Yavaş ol ve dinle" dedi. Sonrasında Ebû Bekr, Allah'a hamdü senada bulunduktan sonra: “İnsanlar! Her kim Muhammed'e (sallallahü aleyhi ve sellem) kulluk ediyorsa bilsin ki o öldü. Allah'a kulluk edenler de bilsin ki Allah diridir ve ölmez" dedi. Ardından: “Muhammed ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler geçmişti, ölür veya öldürülürse geriye mi döneceksiniz? Geriye dönen, Allah'a hiçbir zarar vermez. Allah şükredenlerin mükafatını verecektir" âyetini okudu. Vallahi oradakiler sanki Ebû Bekr okuyana kadar bu âyetin nazil olduğundan habersiz gibiydi. Ebû Bekr okuduktan sonra da herkesin ağzında bu âyet dolaşmaya başladı." Ömer de: “Vallahi Ebû Bekr'den bu âyeti işitir işitmez ayaklarım beni taşıyamaz oldu ve kendimden geçip yere düştüm. Kendime geldiğimde anladım ki Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) vefat etmişti" demiştir. Beyhakî, Delâil'de Urve'den bildirir: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) vefat ettiğinde Ömer b. el-Hattâb kalktı ve Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) öldüğünü söyleyenleri öldürmekle, kesmekle tehdit etti. O esnada Ebû Bekr gelip minberin yanında durdu ve şöyle dedi: “Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) henüz hayatta iken Yüce Allah onun öleceği haberini verdi. Aynı şekilde sizin de bir gün öleceğinizi bildirdi. Varlık aleminde sadece Yüce Allah kalana kadar da herkes ölecek. Yüce Allah: “Muhammed ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler geçmişti. Ölür veya öldürülürse geriye mi döneceksiniz? Geriye dönen, Allah'a hiçbir zarar vermez. Allah şükredenlerin mükafatını verecektir" buyurur." Bunun üzerine Ömer: “Bu âyet Kur'ân'da var mıydı? Vallahi şu ana kadar böylesi bir âyet yok gibi biliyordum!" karşılığını verdi. Ebû Bekr devamen şöyle dedi: “Yüce Allah yine: “(Ey Muhammed!) Şüphesiz sen öleceksin ve şüphesiz onlar da öleceklerdir" buyurmuştur." İbnu'l-Münzir ve Beyhakî'nin İbn Abbâs vasıtasıyla bildirdiğine göre Ömer b. el-Hattâb şöyle demiştir: “Yüce Allah'ın: “İşte böylece sizin insanlığa şahitler olmanız, Resûlün de size şahit olması için sizi mutedil bir ümmet kıldık..." buyruğuna göre zannediyordum ki Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) sonuna kadar ümmetinin başında kalacak ve son amellerine şahitlik edecektir. Vefat ettiği denildiği zaman o sözleri söylememe neden olan da böylesi bir düşünceydi." İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Ali b. Ebî Tâlib: “...Allah şükredenlerin mükafatını verecektir" âyetini açıklarken: “Bunlar dinlerinde sebat gösteren Ebû Bekr ve arkadaşlarıdır" demiştir. Hazret-i Ali yine: “Ebû Bekr, şükredenlerin lideri idi" derdi. Hâkim ve Beyhakî, Delâil'de Hasan b. Muhammed b. el-Hanefiyye'den bildirir: Ömer: “Yâ Resûlallah! Bana izin ver de Süheyl b. Amr'ın ön dişlerini dökeyim, bir daha kabilesinin içinde kalkıp bir şeyler konuşamasın!" deyince, Allah Resûlü: “Hayır dökme! Belki de gün gelir senin de hoşuna gidecek bir şeyler yapar" karşılığını verdi. Daha sonraları Allah Resûlü vefat ettiği zaman Mekke ahalisi ayaklandı. Bunun üzerine Süheyl, Kâbe'nin yanında kalkıp: “Her kim Muhammed'e (sallallahü aleyhi ve sellem) kulluk ediyorsa bilsin ki o öldü. Ancak Allah diridir ve ölmez" dedi. İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim, Taberânî ve Hâkim, İbn Abbâs'tan bildirir: Ali b. Ebî Tâlib, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) henüz hayatta iken şöyle derdi: “Yüce Allah: “...ölür veya öldürülürse geriye mi döneceksiniz?" buyurur. Vallahi Yüce Allah bizlere hidâyeti ihsan ettikten sonra gerisin geriye dönecek değiliz. Vallahi Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ölecek veya öldürülecek olursa savaştığı dava uğruna ben de ölene kadar savaşırım." İbnu'l-Münzir, Zührî'den bildirir: “İnananların, imanlarını kat kat artırmaları için, kalblerine güven indiren O'dur..." âyeti nazil olduğu zaman Müslümanlar: “Yâ Resûlallah! İmanın arttığını biliyoruz da peki eksilir mi?" diye sordular. Allah Resûlü: “Beni hakla gönderene yemin olsun ki evet, eksilir" karşılığını verdi. "Yâ Resûlallah! Bu konuda Yüce Allah'ın Kitab'ında bir şey var mı?" diye sorduklarında Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Muhammed ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler geçmişti. Ölür veya öldürülürse geriye mi döneceksiniz?" âyetini okudu ve: “Burada geri dönme (imanda) eksilmedir, ama küfür değildir" buyurdu. İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn İshâk: “Hiçbir kimse Allah'ın izni olmadan ölmez. Ölüm belirli bir süreye göre yazılmıştır. Kim dünya menfaatini isterse, kendisine ondan veririz. Kim de ahiret mükâfatını isterse, ona da ondan veririz. Biz şükredenleri mükâfatlandıracağız" âyetini açıklarken şöyle demiştir: “Burada Hazret-i Peygamber Muhammed'in (sallallahü aleyhi ve sellem) de bir ecelinin olduğu ve ancak Yüce Allah'ın izin vermesiyle vefatının gerçekleşeceği ifade edilmiştir. Devamında ahirette gözü olmayıp dünyayı isteyen kişilere, dünyadan kendisine takdir edilen nasibinin verileceği ancak ahirette hiçbir payının olmadığı bildirilmiştir. Aynı şekilde ahretteki sevap ve mükâfatı isteyen kişilere ahirete yönelik bu isteğinin yanında dünyada kendisi için takdir edilen rızkının da verileceği ve bunun Allah'a şükredenlerin mükâfatı olduğu dile getirilmiştir." İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Ömer b. Abdilazîz bu âyeti açıklarken şöyle demiştir: “Bir nefis dünyada bir anlık bir ömrü kalmışsa eğer onu da yaşamadan asla ölmez." İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Hasan(-ı Basrî): “...Biz şükredenleri mükâfatlandıracağız" âyetini açıklarken: “Yüce Allah, kulunun niyeti ve isteğine göre dünya veya ahiret nimetlerini verir" demiştir. İbn Ebî Şeybe, İbrâhîm(-i Nehaî)'den bildirir: Ebû Bekr: “Şâyet daha önce (zekat olarak) Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) verdikleri bir yuları dahi benden esirgeyecek olurlarsa bunun için onlarla savaşırım!" dedi ve: “Muhammed ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler geçmişti. Ölür veya öldürülürse geriye mi döneceksiniz?'" âyetini okudu. Bağavî, Mu'cem'de İbrâhim b. Hanzala'dan, o da babasından bildirir: Yemâme savaşında Müslümanların sancağını Ebû Huzeyfe'nin azatlısı Sâlim taşıyordu. Sağ eli kesilince sancağı sol eline aldı. Sol eli de kesilince sancağını kollarıyla göğsünün üzerine bastırıp tuttu ve: “Muhammed ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler geçmişti. Ölür veya öldürülürse geriye mi döneceksiniz? Geriye dönen, Allah'a hiçbir zarar vermez. Allah şükredenlerin mükafatını verecektir. Hiçbir kimse Allah'ın izni olmadan ölmez. Ölüm belirli bir süreye göre yazılmıştır. Kim dünya menfaatini isterse, kendisine ondan veririz. Kim de ahiret mükâfatını isterse, ona da ondan veririz. Biz şükredenleri mükâfatlandıracağız" âyetlerini okudu. |
﴾ 145 ﴿