153"Peygamber arkanızdan sizi çağırırken, kimseye bakmadan kaçıyordunuz. Kaybettiğinize ve başınıza gelene üzülmeyesiniz diye, Allah sizi kederden kedere uğrattı. Allah, işlediklerinizden haberdardır." İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Hasan el-Basrî bu âyeti: (.....) lafzıyla, (.....) ile (.....) harflerini fethalı olarak okudu. Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Âsim bu âyeti: (.....) lafzıyla, (.....) harfini dammeli, (.....) harfini ise kesreli olarak okudu. İbn Cerîr, Hârun'dan bildirir: Ubey b. Ka'b'ın kıraatinde bu âyet: “(Siz vadide kaçıyordunuz)" şeklindedir. İbn Cerîr ile İbnu'l-Münzir'in İbn Cüreyc vasıtasıyla bildirdiğine göre İbn Abbâs: “...Kimseye bakmadan kaçıyordunuz..." âyetini açıklarken şöyle demiştir: “Uhud'da Müslümanlar kaçışmaya başladılar. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) de arkalarından: “Ey Allah'ın kulları! Yanıma gelin! Yanıma gelin ey Allah'ın kullan! Geri dönün!" diye sesleniyordu." İbnu'l-Münzir, Atiyye el-Avfî'den bildirir: Uhud savaşı sırasında Müslümanlar sonradan hezimete uğrayınca dağa doğru kaçışmaya başladılar. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) de arkadan onları geri çağırıyor, meydana inmelerini istiyordu. Yüce Allah bu konuda: “Peygamber arkanızdan sizi çağırırken, kimseye bakmadan kaçıyordunuz..." buyurmuştur. İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Hasan(-ı Basrî)'ye: “...Kimseye bakmadan kaçıyordunuz..." âyeti sorulunca şöyle demiştir: “O zaman Müslümanlar zorlu bir vadide kimselere dönüp bakmadan kaçışmaya başladılar. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) de arkalarından: “Ey Allah'ın kulları! Yanıma gelin! Yanıma gelin ey Allah'ın kulları!" diye sesleniyordu. Ancak kimseler dönüp bakmıyordu." Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Katâde: “Peygamber arkanızdan sizi çağırırken, kimseye bakmadan kaçıyordunuz..."' âyetini açıklarken şöyle demiştir: “Hadise Uhud savaşı sırasında gerçekleşmiştir. Müslümanlar vadide kaçışırken Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de arkalarından: «Ey Allah'ın kulları. Yanıma gelini Yanıma gelin ey Allah'ın kulları!» diye sesleniyordu." İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in Avfî vasıtasıyla bildirdiğine göre İbn Abbâs: “Peygamber arkanızdan sizi çağırırken, kimseye bakmadan kaçıyordunuz..." âyetini açıklarken şöyle demiştir: Uhud savaşında Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) geri dönün çağrısından sonra sahabeler döndüler ve: “Vallahi geri dönüp, bizden öldürdükleri kişilere karşılık onları öldürüp yok edeceğiz!" demeye başladılar. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) de: “Sakin olsun! Emrime karşı gelip dinlemediğiniz için bunlar başınıza geldi" buyurdu. Bu halde ümitsiz iken müşrikler kılıçlarını çekmiş bir şekilde karşıdan hücuma bir daha geçti. Zaten hezimete uğramanın üzüntüsü içinde iken müşriklerin bir daha saldırıya geçmesi onları başka bir üzüntüye soktu. Yüce Allah bunu: “...Allah sizi kederden kedere uğrattı..." şeklinde ifade etmiştir. Devamında da: “...Kaybettiğinize ve başınıza gelene üzülmeyesiniz diye..." buyurmuştur ki burada kaybedilenden kasıt ganimet, başa gelenden kasıt da ölüler ve yaralılardır. İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre Abdurrahman b. Avf: “...Allah sizi kederden kedere uğrattı..." âyetini açıklarken şöyle demiştir: “Birinci keder hezimetten dolayıdır. İkinci keder de «Muhammed öldürüldü!» haberi içindi ki bu haber Müslümanları hezimete uğramış olmaktan daha fazla kederlendirmiştir." Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Mücâhid: “...Allah sizi kederden kedere uğrattı..." âyetini açıklarken şöyle demiştir: “Kederden kedere ifadesinden kasıt, kaçıştan sonra ikinci bir kaçıştır. Birinci kaçış Müslümanların, «Muhammed öldürüldü!» haberini duymalarıdır. İkinci kaçış ise müşriklerin geri toparlanıp Müslümanlardan yetmiş kişiyi öldürmeleridir. Sonrasında Müslümanlar Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) yanından ayrılıp dağa doğru çıkmaya başlamışlardır. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) de arkalarından onlara savaş alanına geri dönme çağrısı yapmıştır.'" İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Katâde: “...Allah sizi kederden kedere uğrattı..." âyetini açıklarken şöyle demiştir: “İlk keder, verilen yaralı ve ölülerdir. İkinci keder ise Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) öldürüldüğü haberini duymalarıdır. Bu haber, verdikleri yaralı ile ölülerden ve kaçırdıkları ganimetlerden dolayı olan üzüntülerini de unutturmuştur. «...Kaybettiğinize ve başınıza gelene üzülmeyesiniz diye...» âyeti da bu anlamdadır." İbn Cerîr, Rabî'den bu yorumun benzerini zikreder. İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim, Süddî'den bildirir: O günü Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) kaçan Müslümanları çağırmak üzere peşlerinden gitti. Kayalıklara sığınan Müslümanların yakınına ulaştığı zaman, kayalıkta bulunan Müslümanlardan biri onu düşman kuvvetlerinden biri sanıp vurmak üzere yayına oku yerleştirdi. Allah Resûlü: “Ben, Allah'ın Resûlüyüm!" diye seslenince, Müslümanlar onun hayatta olduğuna çok sevindiler. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) de ashabının içinde düşmana karşı hâlâ hazır bekleyenlerin bulunmasına çok sevindi. Resûlullah'la (sallallahü aleyhi ve sellem) bir araya gelip onu kaybetmiş olmanın üzüntüsünü üzerlerinden attıktan sonra başlarda kazandıkları zaferi, ellerinden kaçırdıkları ganimetleri ve öldürülen arkadaşları hakkında konuşmaya başladılar. Bu esnada Ebû Süfyân gelip aşağıdan karşılarında durdu. Müslümanlar onu gördüklerinde içinde bulundukları durumu unutup ikinci bir üzüntüye girdiler. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Yanımıza kadar çıkamazlar. Allahım! Buradaki topluluk da öldürülürse sana ibadet eden kimseler kalmaz" buyurdu. Sonrasında ashabına emrederek müşriklerden dağa çıkmaya çalışanları taşlarla geri püskürttüler. Allah bunu: “...Allah sizi kederden kedere uğrattı..." şeklinde ifade etmiştir. Devamında da: “...Kaybettiğinize ve başınıza gelene üzülmeyesiniz diye..." buyurmuştur ki burada kaybedilenden kasıt ganimet, başa gelenden kasıt ölülerdir. Zira Ebû Süfyân'ın karşılarında belirmesiyle bunları unutmuşlardır. İbn Cerîr, Mücâhid'den bildirir: “Uhud savaşında Müslümanlar arkadaşlarının öldürülmesinden dolayı çok üzüldüler. Yaralı bir şekilde kaçışıp vadiye girdikten sonra Ebû Süfyân ile askerleri gelip vadinin girişinde durdular. Müminler, müşriklerin vadinin içine dalacaklarını ve kendilerini de arkadaşları gibi öldüreceklerini düşündüler. Bundan dolayı onları bir üzüntü kapladı ki öldürülen arkadaşlarına olan üzüntülerini unutturdu. İşte: “...Allah sizi kederden kedere uğrattı..." buyruğundaki kasıt budur." |
﴾ 153 ﴿