170

"Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın, bilakis onlar diridirler, Rabbleri katında rızıklandırılırlar. Allah'ın keremiyle kendilerine verdiklerinden sevinerek arkalarından henüz kendilerine katılmayanlara; kendilerine korku olmadığını ve üzülmeyeceklerini müjdelemek isterler."

Hâkim, İbn Abbâs'tan bildirir:

“Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın, bilakis onlar diridirler, Rabbleri katında rızıklandırılırlar" âyeti Uhud'da şehit düşen Hamza ile diğer sahabiler hakkında nazil olmuştur.

Saîd b. Mansûr, Abd b. Humeyd ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Ebu'd-Duhâ:

“Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın..." âyetini açıklarken şöyle demiştir:

“Bu âyet Uhud savaşında şehit düşen Müslümanlar hakkında nazil olmuştur. Bu savaşta Hâşim oğullarından Hamza b. Abdilmuttalib, Abduddâr oğullarından Mus'ab b. Umeyr, Mahzûm oğullarından Şemmâs b. Osmân ve Esed oğullarından Abdullah b. Cahş olmak üzere dördü muhacirlerden diğerleri ise Ensâr'dandı."

Ahmed, Hennâd, Abd b. Humeyd, Ebû Dâvud, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, Hâkim ve Beyhakî, Delâil'de İbn Abbâs'tan bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

“Kardeşleriniz Uhud savaşında şehit düşünce Yüce Allah onların ruhlarını, Cennet nehirlerinden içip meyvelerinden yiyen, Arş'ın gölgesinde asılı altından kandiller üzerine konan yeşil kuşların içine yerleştirdi. İçeceklerinin, yiyeceklerinin ve meskenlerinin ne kadar güzel olduğunu gördüklerinde: «Yüce Allah'ın bize bu yaptığını keşke kardeşlerimiz de bilseydi» dediler."

Başka bir lafızda şöyle geçer:

“«Cihattan yüz çevirip savaştan uzak durmamaları için diri olduğumuzu ve Cennette rızıklandırıldığımızı kardeşlerimize kim bildirir?» dediler. Yüce Allah da: «Sizin adınıza onlara bunu ben bildiririm» buyurdu." Bu konuda hakkında da Yüce Allah:

“Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın, bilakis onlar diridirler, Rabbları katında rızıklandırılırlar. Allah'ın keremiyle kendilerine verdiklerinden sevinerek arkalarından henüz kendilerine katılmayanlara; kendilerine korku olmadığını ve üzülmeyeceklerini müjdelemek isterler" âyetlerini indirdi.

Tirmizî, İbn Mâce, İbn Ebî Âsim, es-Sunne'de, İbn Huzeyme, Taberânî, Hâkim, İbn Merdûye ve Beyhakî, Delâil'de Câbir b. Abdillah'tan bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) benimle karşılaşınca:

“Ey Câbir! Neden seni öyle kırgın görüyorum?" diye sordu. " Resûlallah! Babam Uhud savaşında şehit düştü. Ancak geriye çoluk çocuk ve borç bıraktı" dedim. Bana:

“Yüce Allah'ın babanı nasıl karşıladığını sana söyleyeyim mi?" diye sorunca:

“Tabi ki söyle" dedim. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

“Yüce Allah kişiyle ancak bir perde gerisinden konuşur. Ancak babanı diritmiş, arada perde olmadan onunla konuşup: «Ey kulum! Dile benden dilediğini sana vereyim?» buyurmuştur. Baban: «Rabbim! Bana tekrar dünyaya gönder de senin yolunda bir daha öleyim» demiştir. Yüce Allah: «Ancak ölenlerin bir daha geriye dönmemelerini takdir etmiştim» buyurunca, baban: «Peki, Rabbim içinde bulunduğum durumu arkamda kalanlara bildir» dedi." Bunun üzerine de:

“Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın, bilakis onlar diridirler, Rabbları katında rızıklandırılırlar" âyeti nazil oldu.

Hâkim, Hazret-i Âişe'den bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), Câbir'e:

“Sana güzel bir haber vereyim mi?" diye sorunca, Câbir:

“Tabi ki ver" dedi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

“Bana verilen bilgiye göre Yüce Allah, babanı diriltti ve önünde oturtup: «İstediğini benden dile, sana bu isteğini vereceğim» buyurdu. Baban: «Rabbim! Sana hakkıyla kulluk edemedim. Bunun için beni dünyaya tekrar göndermeni ve Peygamberinin yanında savaşıp tekrar öldürülmeyi istiyorum» dedi. Ancak Yüce Allah: «Daha önceden artık dünyaya geri dönmemeni takdir etmiştim» buyurdu. "

İbn Cerîr, Katâde'den bildirir: Bize anlatılana göre Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) ashabından bazıları:

“Keşke Uhud savaşında öldürülen kardeşlerimizin akibetini öğrenebilseydik" deyince, "Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın, bilakis onlar diridirler, Rabbları katında rızıklandırılırlar" âyeti nazil oldu.

İbn Cerîr, Rabî'den bildirir: Bize anlatılana göre bazıları:

“Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın, bilakis onlar diridirler, Rabbları katında rızıklandırılırlar" âyetini açıklarken şöyle demişlerdir: Bunlar Uhud savaşında öldürülenlerdir. Yüce Allah bunların canlarını alınca ruhlarını, Cennet nimetlerinden yiyen ve Arş'ın altındaki altından kandilleri mesken edinen yeşil kuşlar içine yerleştirmiştir. Yüce Allah'ın kendilerine vermiş olduğu böylesi ihsanları gördüklerinde de:

“Keşke geride kalan kardeşlerimiz içinde bulunduğumuz durumu bilselerdi. Bilseler savaş olduğu zaman içinde bulunduğumuz nimetlere nail olmak için hemen cihada katılırlardı" dediler. Yüce Allah da:

“Peygamberinize bu yönde vahiy indirip geride kalan kardeşlerinize içinde bulunduğunuz durumu bildireceğim" buyurdu. Bunu duyunca çok sevindiler ve:

“Yüce Allah, içinde bulunduğumuz durumu kardeşlerimize ve Hazret-i Peygamber'e bildirecek" demeye başladılar. "Allah'ın keremiyle kendilerine verdiklerinden sevinerek...'" âyeti de işte bu durumu anlatmaktadır.

İbn Cerîr ile İbnu'l-Münzir, Muhammed b. Kays b. Mahreme'den bildirir: Şehit düşenler:

“Rabbim! Geride kalan kardeşlerimize içinde bulunduğumuz durumu anlatacak bir elçi gönderebilir misin?" dediklerinde, Yüce Allah:

“Bu konuda elçiniz ben olurum" karşılığını verdi. Sonra Cebrâîl'i:

“Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın, bilakis onlar diridirler, Rabbları katında rızıklandırılırlar. Allah'ın keremiyle kendilerine verdiklerinden sevinerek arkalarından henüz kendilerine katılmayanlara; kendilerine korku olmadığını ve üzülmeyeceklerini müjdelemek isterler" âyetleri ile Allah Resûlü'ne gönderdi.

İbn Cerîr, Dahhâk'tan bildirir. Uhud savaşında şehit düşenler Rablerinin huzuruna çıktıkları zaman onlara ikramlarda bulundu. Sonsuz bir hayatı, şehadeti ve güzel nimetleri elde ettiler. "Keşke Rabbimize kavuştuğumuzu, bizden razı olduğunu ve bizi razı ettiğini kardeşlerimize bildirecek biri olsa" dediklerinde, Yüce Allah:

“Peygamberinize ve kardeşlerinize bunu ben bildiririm" buyurdu. Sonrasında:

“Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın, bilakis onlar diridirler, Rabbları katında rızıklandırılırlar. Allah'ın keremiyle kendilerine verdiklerinden sevinerek arkalarından henüz kendilerine katılmayanlara; kendilerine korku olmadığını ve üzülmeyeceklerini müjdelemek isterler" âyetlerini indirdi.

İbn Cerîr ile İbnu'l-Münzir, İshâk b. Ebî Talha'dan bildirir: Enes b. Mâlik, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) Maûna kuyusunun bulunduğu yere gönderdiği sahabeleri anlatırken şöyle dedi: Sayıları kırk mı yoksa yetmiş mi tam olarak bilemiyorum. Kuyu bölgesinin başında Âmir b. et-Tufeyl bulunuyordu. Allah Resûlü'nün ashabı kuyu bölgesini gören bir mağarada oturdular. Birbirlerine:

“Kuyu sakinlerine Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) mesajını kim iletir?" diye sorduklarında, İbn Milhân el-Ensârî:

“Ben gider iletirim" dedi. Sonrasında Milhân mağaradan ayrılıp evlerin bulunduğu hizaya geldi ve:

“Ey Maûna kuyusu sakinleri! Ben Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) size gönderdiği elçiyim. Allah'tan başka ilah olmadığına, Muhammed'in de Allah'ın kulu ve Resûlü olduğuna şehadet ediyorum. Siz de Allah'a ve Resûlü'ne iman edin!" diye seslendi. Ancak evin birinin kapısından bir adam çıktı. Elindeki mızrağı Milhân'ın yan tarafına saplayınca ucu öbür tarafından çıktı. Milhân:

“Allahu Ekber! Kâbe'nin Rabbine andolsun ki kazandım!" dedi. Sonrasında Milhân'ın izini takip edip mağaradaki diğer sahabeleri buldular. Âmir b. et-Tufeyl hepsini öldürdü. Onlar hakkında önceleri:

“Geride bıraktığımız kavmimize bildirin ki Rabbimize kavuştuk. O bizden razı oldu, biz de ondan razı olduk" şeklinde bir âyet nazil oldu. Bir zaman bu âyeti okuduk, ancak daha sonra neshedilip kaldırıldı. Yüce Allah onun yerine:

“Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın, bilakis onlar diridirler, Rabbları katında rızıklandırılırlar"' âyetini indirdi.

İbnu'l-Münzir, Talhâ b. Nâfi' vasıtasıyla Enes'ten bildirir: Uhud savaşında Hamza ile diğer Müslümanlar şehit düştükten sonra:

“Keşke kardeşlerimize, bulunduğumuz yeri ve bize verilen nimetleri bildiren biri olsaydı" dediler. Bunun üzerine Yüce Allah onlara:

“Kardeşlerinize bunu ben bildiririm" buyurdu ve:

“Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın, bilakis onlar diridirler, Rabbları katında rızıklandırılırlar. Allah'ın keremiyle kendilerine verdiklerinden sevinerek arkalarından henüz kendilerine katılmayanlara; kendilerine korku olmadığını ve üzülmeyeceklerini müjdelemek isterler. Allâh'ın nimetine, lutfuna ve Allâh'ın mü'minlerin ecrini zayi etmeyeceğine sevinirler" âyetlerini indirdi.'

İbn Ebî Şeybe ile Taberânî, Saîd b. Cübeyr'den bildirir: Uhud savaşında Hamza ile diğer Müslümanlar şehit düştükten sonra:

“Keşke kardeşlerimize, Yüce Allah'ın bize verdiği mükâfatları bildiren biri olsaydı. Bu onları cihada daha fazla teşvik ederdi" dediler. Bunun üzerine Yüce Allah onlara:

“Bunu onlara ben bildiririm" buyurdu ve:

“Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın, bilakis onlar diridirler, Rabbları katında rızıklandırılırlar" âyetini indirdi.

Abdurrezzâk, Musannef’te, Firyâbî, Saîd b. Mansûr, Hennâd, Abd b. Humeyd, Müslim, Tirmizî, İbn Mâce, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim, Taberânî ve Beyhakî, Delâil'de Mesrûk'tan bildirir: Abdullah b. Mes'üd'a:

“Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın, bilakis onlar diridirler, Rabbları katında rızıklandırılırlar" âyetini sorduğumuzda şu karşılığı verdi:

“Biz de bunu sormuştuk. Şehitlerin ruhları yeşil kuşlar içindedir (Abdurrezzâk'ın lafzı:

“Şehitlerin ruhları Allah katında yeşil kuş gibidir" şeklindedir). Meskenleri Arş'a asılı olan kandillerdir. Cennette diledikleri gibi gezip dolaştıktan sonra dönüp bu kandillere konarlar. Bir ara Rableri onlara baktı ve:

“Canınızın istediği bir şey var mı?" diye sordu. Onlar:

“Cennette istediğimiz gibi gezip dolaşırken canımız daha ne istesin" karşılığını verdiler. Rableri aynı şeyi onlara üç defa sordu. Bir şey istemeden bırakılmayacaklarını anladıklarında da:

“Rabbim! Yolunda bir daha öldürülmek için ruhlarımızı tekrar bedenimize döndürmeni istiyoruz" dediler. Yüce Allah da onların bir şeye ihtiyacı olmadığını görünce de bıraktı."

Abdurrezzâk, Ebû Ubeyde'den bildirir: Abdullah b. Mes'ûd bunu anlatırken, Yüce Allah üçüncü defa onlara:

“Canınız bir şey istiyor mu?" diye sorunca:

Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) selamımızı iletmeni, burada razı olduğumuzu ve bizden razı olunduğunu bildirmeni istiyoruz" dediklerini zikretti.

İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ile İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Mücâhid:

“...Onlar diridirler, Rabbları katında rızıklandırılırlar" âyetini açıklarken:

“Henüz Cennette olmadıkları halde Cennet nimetlerinden rızıklandırılır ve onun kokusunu alırlar" demiştir.

İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Kâtâde bu âyeti açıklarken şöyle demiştir:

“Bize anlatılana göre şehitlerin ruhları beyaz kuşlar suretinde dolaşıp Cennet nimetlerinden yerler. Meskenleri de Sidretu'l-Müntehâ'dır. Yüce Allah kendi yolunda cihad eden kişiye üç haslet vermiştir: Allah yolunda öldürülen kişi diri kalıp rızıklandırılır. Düşmanı yenip zafer elde edeni büyük ecirlerle mükâfatlandırır. Allah yolunda iken ölen kişiye de Yüce Allah güzel rızıklar ihsan eder."

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Ebu'l-Âliye:

“...Onlar diridirler..."âyetini açıklarken:

“Şehitlerin ruhları, yeşil kuşlar sûretinde Cennette diledikleri gibi uçar, diledikleri gibi yerler" demiştir.

İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İkrime bu âyeti açıklarken:

“Şehitlerin ruhları Cennette beyaz kuşlar içinde olur" demiştir.

İbn Cerîr, el-İfrîkî vasıtasıyla Yesâr es-Sülemî'den (veya Ebû Yesâr'dan) bildirir:

“Şehitlerin ruhları, Cennette beyaz kubbeler içinde otururlar. Her bir kubbede kendileri için iki eş verilir. Günlük yiyecekleri bir öküz ile bir balıktır. Öküzde Cennette bulunan her türlü meyvenin tadı, balıkda ise Cennette bulunan her türlü içeceğin tadı vardır."

İbn Cerîr, Süddî'den bildirir:

“Şehitlerin ruhları yeşil kuşlar içinde Arş'a asılı altından kandiller üzerindedirler. Sabah akşam Cennette gezer, yer içer ve bu kandillerde geceyi geçirirler."

Abdurrezzâk ile Saîd b. Mansûr'un bildirdiğine göre İbn Abbâs:

“Şehitlerin ruhları yeşil kuşlar içinde Cennet meyvelerinden yerler" demiştir.

Hennâd b. es-Serî, Zühd'de ve İbn Ebî Hâtim'in Ebû Saîd el-Hudrî'den bildirdiğine göre Peygaberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Şehitlerin ruhları yeşil kuşlar içinde Cennet bahçelerinde gezer, yer içerler. Sonra da dönüp Arş'a asılı olan kandillere konarlar. Rableri: «Size bundan daha iyi bir ikramda bulunulabilir mi?» diye sorunca: «Hayır, bulunulamaz. Ancak yolunda bir daha öldürülmek için ruhlarımızı bedenlerimize tekrar döndürmeni isterdik» derler. "

Hennâd, Zühd'de ve İbn Ebî Şeybe, Musannef’te Ubey b. Ka'b'dan bildirir:

“Şehitler Cennetin orta yerindeki kubbelerde otururlar. Yanlarına bir öküz ile bir balık gönderilir. Öküz ile balık önlerinde dövüşerek onları eğlendirirler. Yemek istedikleri zaman öküz ile balıktan biri diğerini keser ve ondan yerler. Yedikleri ette Cennetteki her türlü yiyeceğin tadını bulurlar."

İbn Ebî Şeybe, Ahmed, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim, Taberânî, İbn Hibbân, Hâkim ve Beyhakî'nin Şuab'da İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Şehitler Cennet kapısının yanında bulunan ve suyu parıldayan bir nehrin kenarında, kubbeler içinde otururlar. Sabah akşam yiyecekleri Cennetten yanlarına getirilir. "

Hennâd, Zühd'de İbn İshâk vasıtasıyla İshâk b. Abdillah b. Ebî Ferve'den bildirir: Alimlerden birinin bana bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Şehitler değer bakımından üç derecedirler. Allah katında en alt derecede olan kişi, Allah'ın rızasını umarak canı ve malıyla yola çıkan ancak ne ölmeyi ne de öldürülmeyi isteyen, nereden geldiği belli olmayan bir okla da öldürülen kişidir. Bu kişiden akan ilk kan damlasıyla geçmiş günahları bağışlanır. Sonra Yüce Allah semadan bir beden indirip onun ruhunu bu bedenin içine yerleştirir ve katına yükseltir. Uğradığı her bir kat semada melekler onu karşılayıp uğurlarlar. Yüce Allah'ın huzuruna yetiştiği zaman secdeye kapanır. Yüce Allah emir vererek ona ipekten yetmiş giysi giydirilir. Sonrasında: «Bunu diğer şehit kardeşlerinin yanına götürün ve aralarına katın» buyurulur. Bunun üzerine Cennetin kapısının hemen yanında yeşil kubbeler içinde yaşayan ve yiyecekleri Cennetten getirilen diğer şehitlerin yanına götürülür. "

İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Hasan(-ı Basrî):

“İnsanoğlu hamdeder durur da sonunda hiç ölmeyecek bir şekilde diri kalır" dedi ve:

“...Onlar diridirler, Rabbları katında rızıklandırılırlar" âyetini okudu.

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Mükâtil:

“Allah'ın keremiyle kendilerine verdiklerinden sevinerek..." âyetini açıklarken:

“İçinde bulundukları hayır, ikram ve rızıklar dolayısıyla sevinirler" demiştir.

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Saîd b. Cübeyr:

“Allah'ın keremiyle kendilerine verdiklerinden sevinerek arkalarından henüz kendilerine katılmayanlara; kendilerine korku olmadığını ve üzülmeyeceklerini müjdelemek isterler" âyetini açıklarken şöyle demiştir: Şehitler Cennete girip de içeride şehitler için hazırlanan ikramları, onlara verilen değeri görünce:

“Keşke dünyadaki kardeşlerimiz değer ve ikram bakımından içinde bulunduğumuz durumu bilseler, savaşa çıktıkları zaman şehit düşmek ve bizim nail olduğumuz hayırlara ulaşabilmek için daha da bir gayret sarfederlerdi" dediler. Bunun üzerine bu şehitlerin içinde bulundukları durum Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) vahiyle bildirildi. Yüce Allah, şehitlere de:

“Peygamberinize vahiy indirerek içinde bulunduğunuz durum ve nimetleri ona bildirdim" buyurdu. "Allah'ın keremiyle kendilerine verdiklerinden sevinerek arkalarından henüz kendilerine katılmayanlara; kendilerine korku olmadığını ve üzülmeyeceklerini müjdelemek isterler" âyeti de işte bunu anlatmaktadır. Yani şehitler, dünyadaki kardeşlerinin cihada dört elle sarılıp kendilerine yetişeceklerine sevinirler.

İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Süddî::

“Allah'ın keremiyle kendilerine verdiklerinden sevinerek arkalarından henüz kendilerine katılmayanlara; kendilerine korku olmadığını ve üzülmeyeceklerini müjdelemek isterler" âyetini açıklarken şöyle demiştir: Şehide, içinde kardeşleri ve ailesinden yanına gelecek olanların adları yazılı olan bir kitap takdim edilir ve:

“Filan kişi filan günde, falan kişi filan günde yanında gelecek" denilerek gelecek olanlar ona sayılır. Ailenin gurbette olan fertlerinin gelişine sevinmesi gibi o da bunlardan yanına gelenlere öyle sevinir.

170 ﴿