194"Rabbimiz! Sen kimi cehennem ateşine sokarsan, onu perişan etmişsindir. Zalimlerin hiç yardımcıları yoktur. Rabbimiz! Biz, «Rabbinize iman edin» diye imana çağıran bir davetçı işittik, hemen iman ettik. Rabbimiz! Günahlarımızı bağışla. Kötülüklerimizi ört. Canımızı iyilerle beraber al. Rabbimiz! Peygamberlerinle vaadettiklerini bize ver, kıyamet günü bizi perişan etme. Sen şüphesiz sözünden caymazsın." İbn Ebî Şeybe ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Ebu'd-Derdâ ile İbn Abbâs: “Yüce Allah'ın büyük ismi Rabb'dır" demişlerdir. İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Enes: “...Sen kimi cehennem ateşine sokarsan, onu perişan etmişsindir..." âyetini açıklarken: “Perişan olmaktan kasıt, kişinin Cehennemde ebedi olarak kalmasıdır" demiştir. Abdurrezzâk, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Saîd b. el-Müseyyeb: “Rabbimiz! Sen kimi cehennem ateşine sokarsan, onu perişan etmişsindir..." âyetini açıklarken: “Bu, Cehennemden çıkamayacak olanlara has bir şeydir" demiştir. İbn Cerîr ve Hâkim, Amr b. Dînâr'dan bildirir: Câbir b. Abdillah b. Amre bize uğradığında Atâ ile birlikte yanına gittik. Ona: “...Onlar cehennemden çıkmayacaklardır" âyetini sorduğumda: “Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) bana bildirdiğine göre bunlar kafirlerdir" karşılığını verdi. Câbir'e yine: “...Sen kimi cehennem ateşine sokarsan, onu perişan etmişsindir..."âyetini sorduğumda: “Kişinin ateşte yanmasından daha perişan bir durum olabilir mi? Hatta bundan daha hafifi olan bir azap bile kişinin perişanlığıdır" dedi. İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Cüreyc: “...Rabbinize iman edin, diye imana çağıran bir davetçi işittik..." âyetini açıklarken: “Bu davetçi Muhammed'dir (sallallahü aleyhi ve sellem)" demiştir. İbn Cerîr, İbn Zeyd'den bu yorumun benzerini zikretmiştir. Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve Hatîb, el- Muttefik ve'l-Mufterik'de bildirdiğine göre Muhammed b. Ka'b el-Kurazî: “...Rabbinize iman edin, diye imana çağıran bir davetçi işittik..." âyetini açıklarken: “Bu davetçiden kasıt Kur'ân'dır; zira Hazret-i Peygamber'i (sallallahü aleyhi ve sellem) herkes işitebilmiş değildir" demiştir. Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Katâde bu âyeti açıklarken şöyle demiştir: İnsanlar Allah'ın davetini işitip buna icabet etmişlerdir. Bu yolda sorumluluklarını en güzel şekilde yerine getirmiş ve sonuçlarına da sabretmişlerdir. Burada Yüce Allah insanlardan mümin olan ile cinlerden mümin olanın bu yönde ne dediğini sizlere haber vermektedir. Cinlerden mümin olan kişi: “...Doğrusu biz, doğru yola götüren, hayrete düşüren bir Kuran dinledik de ona inandık. Biz, Rabbimize hiçbir şeyi ortak koşmayacağız" der. İnsanlardan mümin olan kişi ise: “Rabbimiz! Biz, «Rabbinize iman edin» diye imana çağıran bir davetçi işittik, hemen iman ettik. Rabbimiz! Günahlarımızı bağışla. Kötülüklerimizi ört. Canımızı iyilerle beraber al" der. İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Cüreyc: “Rabbimiz! Peygamberlerinle vaadettiklerini bize ver..." âyetini açıklarken şöyle demiştir: “Burada müminler Yüce Allah'tan, Peygamberleri diliyle kendilerine yapılan vaadin yerine getirilmesini dilemişlerdir." Abd b. Humeyd, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: “...Kıyamet günü bizi rezil etme. Sen şüphesiz sözünden caymazsın" âyetini açıklarken şöyle demiştir: “Burada perişan etmeden kasıt, kişinin rezil edilmesidir. Sözden kasıt da "Lâ ilâhe illallâh" diyen kişiye verilen sözdür. Kulun bu dileği üzerine de Yüce Allah: “...Ben, erkek olsun, kadın olsun, sizden hiçbir çalışanın amelini zayi etmeyeceğim..."karşılığını vermiş, "Lâ ilâhe illallâh" diyenleri, tevhîde sarılıp ihlaslı olanları kıyamet gününde rezil etmeyeceğini bildirmiştir. Ebû Ya'lâ'nın Câbir'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Kıyamet günü, Yüce Allah'ın huzurunda duran insanoğlunun rezilliği ve utanması öyle bir hale gelir ki artık Cenehheme atılma emrinin verilip bu durumdan kurtulmayı temenni eder. " Ebû Bekr eş-Şâfiî, Rubâiyye'de Ebû Kırsâfe'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Allahım! Kıyamet gününde bizi rezil etme! Huzuruna çıktığımızda bizi utandırma" diye dua ederdi. İbn Ebî Şeybe, İbn Mes'ûd'dan bildirir: Biriniz namazda teşehhüdü bitirdiği zaman şöyle dua etsin: “Allahım! Bildiğim ve bilmediğim tüm hayırlı şeyleri senden diliyorum. Bildiğim ve bilmediğim tüm kötü şeylerden de sana sığınıyorum. Allahım! Salih kullarının senden dilediği en hayırlı şeyleri ben de senden diliyor, sana sığındıkları kötü şeylerden ben de sana sığınıyorum. Rabbimiz! Bize dünyada da, âhirette de iyilikler ver ve bizi Cehennem azabından koru. Rabbimiz! Biz ki iman ettik! "Günahlarımızı bağışla. Kötülüklerimizi ört. Canımızı iyilerle beraber al. Rabbimiz! Peygamberlerinle vadettiklerini bize ver, kıyamet günü bizi perişan etme. Sen şüphesiz sözünden caymazsın." İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre İbrâhim en-Nehaî: “Farz namazlarda Kur'ân'da geçen duaları etmek müstehab görülürdü" demiştir. İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Muhammed b. Sîrîn'e namazda dua etme konusu sorulunca: “Ashabın namazlarda etmeyi en çok sevdikleri dualar Kur'ân'da da geçen dualardı" demiştir. İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Mücâhid ile Tâvus: “Farz namazlarda Kur'ân'da geçen duaları edin" demişlerdir. Ahmed ve İbn Ebî Hâtim'in Enes'ten bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Askalân (kenti) gelin güveyden biridir. Kıyamet gününde Yüce Allah buradan yetmiş bin kişiyi hesaba çekmemek üzere diriltir. Buradan elli bin kişiyi de şehit olarak diriltir ve Yüce Allah'ın huzuruna gelirler. Şehitler arasında kesik başlarını ellerinde taşıyan, şah damarlarından kanlar akan saflar da bulunur. Yüce Allah'ın huzuruna gelip: «Rabbimiz! Peygamberlerinle vaadettiklerini bize ver, kıyamet günü bizi perişan etme. Sen şüphesiz sözünden caymazsın» derler. Bunun üzerine Yüce Allah: «Kulum doğruyu söyledi. Beyaz nehirde onları yıkayın» buyurur. Nehirde yıkandıktan sonra bembeyaz olurlar ve Cennette diledikleri gibi dolaşırlar." |
﴾ 194 ﴿