200

"Ey iman edenler! Sabredin, sebat gösterin, nöbet bekleyin ve Allah'tan korkun ki başarıya erişebilesiniz."

İbnu'l-Mübârek, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, Hâkim ve Beyhakî, Şuabu'l- îman'da Dâvud b. Sâlih'ten bildirir: Ebû Seleme b. Abdirrahman bana:

“...Sabredin, sebat gösterin, nöbet bekleyin..." âyeti ne konuda nazil oldu biliyor musun?" diye sorunca:

“Hayır, bilmiyorum" karşılığını verdim. Bunun üzerine şöyle dedi:

“Ebû Hureyre'nin: «Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında nöbet tutulacak bir savaş yoktu. Burada nöbetten kasıt, namaz sonrası bir diğer namazı beklemedir» dediğini işittim."

İbn Merdûye başka bir kanaldan Ebû Seleme b. Abdirrahman'dan bildirir: Bir gün Ebû Hureyre yanıma geldi ve:

“Yiğenim! "Ey iman edenler! Sabredin, sebat gösterin, nöbet bekleyin..." âyeti ne konuda nazil oldu biliyor musun?" diye sordu. "Hayır, bilmiyorum" karşılığını verdim. Bunun üzerine şöyle dedi:

Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında Müslümanların nöbetini tutacakları savaşlar yoktu. Bu âyet mescitleri ihya eden, namazlarını vaktinde ve mescitte kılıp ardından Yüce Allah'ı zikreden bir topluluk hakkında nazil olmuştur. Âyette beş vakit namazı ifa etmede sabretmeleri, nefis ve hevalarına karşı durmada sebat göstermeleri, mescitleri boş bırakmamaları ve kendilerine öğrettikleri konusunda Allah'tan korkmaları emredilmiş, bu şekilde başarıya ulaşacakları bildirilmiştir."

İbn Merdûye, Ebû Eyyûb'den bildirir: Bir defasında Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) yanımızda durdu ve:

“Yüce Allah'ın kendisiyle günahlarınızı sileceği ve mükafatının büyük tutulacağı bir şeyi ister misiniz?" diye sordu. Biz:

Resûlallah! Vallahi isteriz" dediğimizde şöyle buyurdu:

“Sıkıntılı durumlarda bile abdesti güzelce almak, mescide giderken uzunca yürümek ve namaz bitimi bir sonraki namazı beklemeye koyulmaktır. "Ey iman edenler! Sabredin, sebat gösterin, nöbet bekleyin..." âyeti da bunu ifade etmektedir. Burada nöbet beklemek namaz bitimi bir sonraki namazın gelişini beklemektir."

İbn Cerîr ile İbn Hibbân, Câbir b. Abdillah'tan bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Yüce Allah tarafindan hatalarınızın silinmesine sebep olacak ve günahlarınıza keffâret olacak bir şeyi söylememi ister misiniz?" diye sordu. Biz:

Resûlallah! Tabi ki isteriz" dediğimizde:

“Sıkıntılı durumlarda bile abdesti güzelce almak, mescide giderken uzunca yürümek ve namaz bitimi bir sonraki namazı beklemeye koyulmaktır. Âyette bahsedilen nöbet bekleme (ribât) de bir sonraki namazın gelişini beklemedir" buyurdu.

İbn Cerîr, Hazret-i Ali'den naklen bu hadisin aynısını zikreder.

Mâlik, Şâfiî, Abd b. Humeyd, Ahmed, Müslim, Tirmizî, Nesâî ve İbn Ebî Hâtim'in Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Yüce Allah tarafından hatalarınızın silinmesine sebep olacak ve katındaki derecenizi yükseltecek bir şeyi size söylememi ister misiniz? Sıkıntılı durumlarda bile abdesti güzelce almak, mescide giderken uzunca yürümek ve namaz bitimi bir sonraki namazı beklemeye koyulmaktır. Ayette bahsedilen ribât da bir sonraki namazın gelişini beklemedir. Ribât budur! Ribât işte budur!"

İbn Ebî Hâtim, Ebû Ğassân'dan bildirir:

“Ey iman edenler! Sabredin, sebat gösterin, nöbet bekleyin..." âyeti, mescitleri ihya edip onlardan geri durmama konusunda nazil olmuştur.

İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Hasan (-ı Basrî) bu âyeti açıklarken şöyle demiştir:

“Yüce Allah Müslümanlara dinleri üzerinde sabretmeleri, sıkıntıda rahatlıkta, darlıkta ve bollukta dinlerinden ayrılmamaları, kafirlere karşı sebat göstermeleri ve müşriklere karşı nöbet tutup uyanık olmalarını emretmiştir."

İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Muhammed b. Ka'b el-Kurazî:

“Ey iman edenler! Sabredin, sebat gösterin, nöbet bekleyin ve Allah'tan korkun ki başarıya erişebilesiniz" âyetini açıklarken şöyle demiştir:

“Dininiz üzerinde sabırlı olun ve size vaad ettiklerim konusunda sabır gösterin. Hem benim, hem de sizin düşmanlarınıza karşı uyanık kalıp nöbet tutun ki sizi dinlerinizde rahat bıraksınlar. Benimle olan ilişkilerinizde de benden sakının ki huzuruma başarmış bir şekilde gelesiniz."

Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Katâde:

“...Sabredin, sebat gösterin, nöbet bekleyin..." âyetini açıklarken:

“Allah'a itaatte sabırlı olun, dalâlette olanlara karşı sebat gösterin ve Allah yolunda nöbet tutup uyanık kalın" demiştir.

Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbn Ebî Hâtim ve Beyhakî'nin Şuab'da bildirdiğine göre Zeyd b. Eşlem:

“...Sabredin, sebat gösterin, nöbet bekleyin..." âyetini açıklarken:

“Cihadda sabırlı olun, düşmanlarınıza karşı sebat gösterin ve dininiz için nöbette ve uyanık kalın" demiştir.

Abd b. Humeyd, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Hasan(-ı Basrî):

“...Sabredin, sebat gösterin, nöbet bekleyin..." âyetini açıklarken:

“Musibetlere karşı sabırlı olun, Allah yolunda cihad edin" demiştir.

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Saîd b. Cübeyr:

“...Sabredin, sebat gösterin, nöbet bekleyin..." âyetini açıklarken:

“Farz ibadetler üzerinde sabırlı olun, Peygamberinizin (sallallahü aleyhi ve sellem) bulunduğu yerlerde sebat gösterin ve Yüce Allah'ın size emrettiği ve yasakladığı şeyleri gözetin" demiştir.

İbnu'l-Münzir'in İbn Cüreyc vasıtasıyla bildirdiğine göre İbn Abbâs:

“...Sabredin, sebat gösterin, nöbet bekleyin..." âyetini açıklarken:

“Allah'a itaat konusunda sabırlı olun, Allah düşmanları karşısında sebat gösterin ve Allah yolunda nöbet tutup uyanık kalın" demiştir.

Ebû Nuaym, Ebu'd-Derdâ'dan bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Ey imarı edenler! Sabredin, sebat gösterin, nöbet bekleyin ve Allah'tan korkun ki başarıya erişebilesiniz'" âyetini açıklarken:

“Beş vakit namaz konusunda sabır gösterin, düşmanlarınızla kılıçla savaşırken sebat gösterin ve Allah yolunda nöbet tutup uyanık kalın ki başarıya ulaşasınız" buyurmuştur.

Mâlik, İbn Ebî Şeybe, İbn Ebi'd-Dünyâ, İbn Cerîr, Hâkim ve Beyhakî, Şuabu'l-îman'da Zeyd b. Eslem'den bildirir: Ebû Ubeyde, Ömer b. el-Hattâb'a bir mektup yazıp Rumların Müslümanlara karşı toplandığını ve tehlike oluşturduklarını bildirdi. Ömer b. el-Hattâb da cevaben ona şöyle yazdı:

“Mümin kul ne kadar sıkıntılı bir durumla maruz kalsa da Yüce Allah mutlaka ona bir çıkış yolu gösterir. Bir zorluk da iki kolaylığa (zafer veya şehadete) üstün gelecek değildir. Yüce Allah da:

“Ey iman edenler! Sabredin, sebat gösterin, nöbet bekleyin ve Allah'tan korkun ki başarıya erişebilesiniz" buyurmuştur."

Buhârî, Müslim, Tirmizî ve Beyhakî'nin Şuab'da Sehl b. Sa'd'dan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Yüce Allah yolunda bir günlük nöbet, dünya ve üzerindekilerden daha değerlidir" buyurmuştur.

Ahmed, Ebû Dâvud, Tirmizî, İbn Hibbân, Hâkim ve Beyhakî'nin Şuab'da Fadâle b. Ubeyd'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Her ölen kişinin amel defteri kapanıp mühürlenir. Allah yolunda nöbet tutarak ölen kişi hariç! Zira bu şekilde ölen kişinin ameli, kıyamet gününe kadar artar durur ve kabir azabından emin olur" buyurmuştur.

Ahmed, Müslim, Tirmizî, Nesâî, Taberânî ve Beyhakî'nin Selmân'dan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Allah yolunda gecesi ve gündüzüyle tutulan bir günlük nöbet, gündüzleri oruçla, geceleri ibadetle geçirilen bir aydan daha hayırlıdır. Kişi böylesi bir görevi yaparken öldüğü zaman da yaptığı bu görevden alacağı sevap (kıyamet gününe kadar) artar durur, rızkı (kabrindeyken) kendisine verilmeye devam eder ve kabir azabından emin kılınır."

Taberânî bunu:

“... Kıyamet gününde şehit olarak haşredilir" ziyadesiyle zikreder.

Taberânî ceyyid bir senedle Ebu'd-Derdâ'dan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Bir aylık nöbet bir yıllık oruçtan daha değerlidir. Allah yolunda nöbette iken ölen kişi, kıyamet günündeki büyük korkudan emin olur. Kabrinde iken rızkını ve Cennet kokusunu alır. Yüce Allah onu geri diriltinceye kadar da nöbetten alacağı sevap artar durur."

Taberânî ceyyid bir senedle İrbâd b. Sâriye'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Kişi öldüğü zaman ameli de biter. Allah yolunda nöbette iken ölen kişi hariç! Bu şekilde ölen kişinin rızkı, kıyamet gününe kadar (kabrinde) kendisine gelir. "

Taberânî ceyyid bir senedle Ümmü'd-Derdâ'dan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Üç gün boyunca Müslümanların sahil bölgelerinde nöbet tutan kişi, bir yıl boyunca nöbet tutmuş gibi karşılığını alır."

İbn Mâce sahîh bir senedle Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Allah yolunda nöbet tutarken ölen kişinin sevabı, yaptığı en salih amel üzerinden kıyamete kadar artar durur. Rızkı (kabrinde) kendisine verilir. Kabir azabından uzak tutulur. Yüce Allah kıyamet günündeki büyük korkudan onu emin kılarak haşreder. "

Taberânî, M. el-Evsat'ta Ebû Hureyre'den merfû olarak benzerini şu ziyadeyle rivayet eder:

“Kişi nöbet tutarken öldüğü zaman ameli, kıyamet gününe kadar devam eder. Kabrinde iken rızkı Cennet esintileri içinde yanına gelir. Cennette yetmiş huriyle evlendirilir ve kendisine: «Hesap bitene kadar istediğin kadar kişiye şefaatçi ol» denilir."

Taberânî sakıncası olmayan bir senedle Vâsile b. el-Eska'dan bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Kim güzel bir yol (çığır) açarsa yaşadığı sürece bunu yapmanın sevabını, öldükten sonra da terk edilene kadar bu yolu takip eden kişilerin alacağı sevabın benzerini alır. Kim de kötü bir yol (çığır) açarsa yaşadığı sürece bunu yapmanın günahını, öldükten sonra da terk edilene kadar bu yolu takip eden kişilerin günahının benzerini alır. Allah yolunda nöbet tutarken ölen kişi, kıyamet gününde tekrar dirilinceye kadar nöbet tutuyor gibi sevabını alır durur."

Taberânî, M. el-Evsat'ta ceyyid bir senedle Enes'ten bildirir: Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) nöbet tutan kişinin sevabı sorulunca:

“Bir gece nöbet tutup da Müslümanları koruyan kişiye neslinden gelen tüm kişilerin namaz ve oruçlarının sevabı kadar sevap vardır" karşılığını verdi.

Taberânî, M. el-Evsat'ta sakıncası olmayan bir senedle Câbir'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Yüce Allah, yolunda bir gün nöbet tutan kişiyle Cehennem arasında yedi hendek açar ki her bir hendek yedi kat yer ile yedi gök kadardır. "

İbn Mâce, vâhi (zayıf) bir senedle Ubey b. Ka'b'dan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Tehlikeli bir yerde Müslümanları korumak için Ramazan ayı dışında Allah rızasını umarak tutulan bir günlük nöbet, Allah katında orucu ve gece namazıyla yüz yıllık ibadetten daha değerlidir. Tehlikeli bir yerde Müslümanları korumak için Ramazan ayı içinde Allah rızasını umarak tutulan bir günlük nöbet, Allah katında orucu ve gece namazıyla ikibin yıllık ibadetten daha değerlidir. Eğer Yüce Allah bu kişiyi ailesine sağ salim bir şekilde döndürürse işlediği kötülükler yazılmaz, ancak iyilikleri yazılır. Kıyamete kadar da her günü nöbetteymiş gibi kendisine sevap verilir. "

İbn Hibbân ve Beyhakî, Mücâhid'den bildirir: Ebû Hureyre nöbette beklerken bir tehlike arzetti. Sahile doğru kontrol için çıktılar; ancak bir şey bulamayınca:

“Bir şey yokmuş" deyip dönüşe geçtiler. Herkes dönerken Ebû Hureyre yerinde duruyordu. Adamın biri ona:

“Ey Ebû Hureyre! Sen neden duruyorsun?" diye sorunca, Ebû Hureyre şu karşılığı verdi:

Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu işittim:

“Allah yolunda bir an (nöbette) durmak, Kadir Gecesi'ni Hacer-i Esved'in yanında ihya etmekten daha hayırlıdır. "

Tirmizî, Nesâî, İbn Mâce ve Hâkim'in Osmân b. Affân'dan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Yüce Allah yolunda tutulan bir günlük nöbet, başka yerde geçirilen bin günden daha hayırlıdır" buyurmuştur. İbn Mâce'nin lafzı:

“Yüce Allah yolunda bir gün nöbet tutan kişiye orucu ve namazıyla bin günün sevabı verilir" şeklindedir.

Beyhakî'nin Ebû Umâme'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Nöbette olan kişinin kıldığı namaz, beşyüz namaz değerindedir. Nöbette olanın infak ettiği bir dinar veya bir dirhem başka yerde infak ettiği dokuzyüz dinardan daha değerlidir. "

Ebu'ş-Şeyh, es-Sevâb'da Enes'ten bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Nöbet yerinde kılınan namaz başka yerde kılınan bir milyon namaz değerindedir" buyurmuştur.

İbn Hibbân'ın Utbe b. en-Nudder'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Uzak bölgelere savaşa gidildiğinde, idareciler ahaliyi savaşa zorladığında ve ganimetler zimmete geçirilmeye başlandığında en hayırlı cihad nöbet tutmak olacaktır" buyurmuştur.

Buhârî ve Beyhakî'nin Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Dinarın, dirhemin, yiyeceğin ve giyim kuşamın kulu olanlara, verilince razı olan, mahrum bırakılınca da öfke duyanlara yazıklar olsun! İşleri rast gitmesin, diken batsa bu dikeni çıkarılmasın! Saçı başı dağınık, ayakları toz içinde Yüce Allah yolunda atını süren kişiye de ne mutlu! Bu kişi muhafız olarak görevlendirilirse muhafızlığını yapar, ordunun arkasında görevlendirilirse arkada görevini yapar. Ne var ki bir yere girmek için izin istese izin verilmez, birine aracılık etse aracılığı kabul edilmez. "

Beyhakî'nin Ümmü Mübeşşir'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Allah katında konumu en hayırlı olan kişi, Allah yolunda atının üzerinde düşmanı korkutan ve düşman tarafından korkutulan kişidir" buyurmuştur.

Müslim, Nesâî ve Beyhakî'nin Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“İnsanlar arasında en hayırlı yaşayanlardan biri de, Yüce Allah yolunda atını süren, düşman saldırısı veya tehlikesi sezdiği zaman öldürmeyi ve ölümü kastedip oraya uçarak giden kişidir. Bir diğeri de şu tepelerden birinin üzerinde veya şu vadilerden birinde koyun sürüsünün başında durup namazını kılan, zekatını veren, eceli gelinceye kadar Rabbine itaat eden ve insanlara hayırdan başkasını yapmayan kişidir."

Beyhakî, İbn Âiz'den bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir adamın cenazenin arkasından gitti. Namaz için konulduğu zaman Ömer b. el-Hattâb:

Resûlallah! Bunun namazını kılma, zira sefih biridir" dedi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) oradaki cemaate dönüp:

“Aranızda bu adamı Müslümanca bir iş yaparken gören var mı?" diye sordu. Adamın biri kalkıp:

Resûlallah! Allah yolunda bir gün nöbet tuttu" deyince, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) adamın cenaze namazını kıldırdı. Gömülürken de üzerine toprak attı ve:

“Arkadaşların senin Cehennemlik olduğunu düşünüyorlar, ama ben şehadet ederim ki sen Cennetlik birisin" buyurdu. Sonra Ömer'e:

“Ey Ömer! İnsanların amelleri senden sorulacak değildir. Kendi fıtratından hesaba çekileceksin" buyurdu.

Hâkim'in İbn Ömer'den bildirdiğine göre Hazret-iÖmer şöyle demiştir:

“Yüce Allah bu işe peygamberlik ve rahmetle başlamıştır. Sonra hilafet ile rahmet olacaktır. Sonrasında sultanlık ile rahmete dönüşecektir. Sonra da krallık ile rahmete dönüşecektir. Sonra da eşeğin ota yapışması gibi makama yapışanların elinde zorbalığa dönüşecektir. Ey insanlar! Tatlı ve çekici olduğu sürece, sumâm ile hutâm bitkileri gibi acı ve çekilmez olmadan cihad ve savaştan geri durmayın. Uzak bölgelere savaşa gidildiğinde, ganimetler zimmete geçirilmeye başlandığında, haram şeyler de helal kılındığında en hayırlı cihadınız nöbet tutmak olacaktır."

Ahmed'in Ebû Umâme'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Dört kişinin ameli ölümünden sonra da lehine işlemeye devam eder. Biri Allah yolunda nöbette iken ölen kişidir. Diğeri, başkasına bir ilmi öğreten kişidir ki bunun da sevabı öğrettiği şeyle amel edildikçe devam eder. Bir diğeri başkasına sadaka veren kişidir ki, bunun da sevabı o sadakadan faydalanıldığı sürece devam eder. Dördüncüsü de geride kendisine dua eden salih bir çocuk bırakan kişidir. "

İbnu's-Sünnî, Amelu'l-Yevm ve'l-Leyle'de, İbn Merdûye, Ebû Nuaym ve İbn Asâkir'in Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) her gece Âl-i İmrân Sûresi'nin son on âyetini okurdu.

Dârimî'nin bildirdiğine göre Osmân b. Affân:

“Gece Âl-i İmrân Sûresi'nin son on âyetini okuyan kişiye tüm geceyi ibadetle geçirmiş gibi sevap yazılır" demiştir.

200 ﴿