36

"Allah'a İbadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, elinizin altındakilere iyilik edin. Şüphesiz Allah, kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez."

Ahmed ve Buhârî, Sehl b. Sa'd'dan bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Benle yetime kefil olan kişi, Cennette bunlar gibi beraber olacağız" buyurdu ve işaret parmağı ile orta parmağını gösterdi.

Ahmed, Ebû Umâme'den bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Sadece Allah rızası için bir yetimin başını okşayan kişiye elinin değdiği her bir kıl için bir iyilik yazılır. Himayesindeki yetim erkek veya kıza iyi davranan kişiyle Cennette bu ikisi gibi beraber olacağız" buyurdu ve işaret parmağı ile orta parmağını yan yana getirip gösterdi.

İbn Sa'd ile Ahmed'in Amr b. Mâlik el-Kuşeyrî'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Müslüman bir köleyi azat eden kişiye bu köle Cehennemden kurtuluşunun bedeli olur ve kölenin her bir kemiğine karşılık onun bir kemiği Cehennem ateşinden kurtulur. Anne babasından birisi yanında ihtiyarlayıp da yine de bağışlanmayan kişi de Allah'ın rahmetinden uzak olsun. Müslüman bir anne ve babadan olan bir yetimi yemeğine ve içeceğine ortak eden ve başkasına muhtaç etmeyen kişiye Cennet vacip olur."

Hakîm et-Tirmizî, Enes b. Mâlik'ten bildirir:

“Yetim bir erkek veya kız çocuğuna iyi davranan kişiyle Cennette şu ikisi gibi olacağız" buyurdu ve iki parmağını bir araya getirdi.

Hakîm et-Tirmizî, Ümmü Sa'd binti Murra el-Fihriyye'den, o da babasından bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Benle kendisine veya başkasına ait bir yetime kefil olan ve haklarında Allah'tan korkan kişi, Cennette şu ikisi (iki parmağım) gibi beraber olacağız" buyurmuştur.

İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve Beyhakî'nin Şuabu'l-îman'da değişik kanallardan bildirdiğine göre İbn Abbâs:

“...Yakın komşuya, uzak komşuya..." âyetini açıklarken:

“Yakın komşudan kasıt, akrabalardan olan komşulardır. Uzak komşudan kasıt da akraba olmayan komşulardır" demiştir.

İbn Cerîr ile İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Nevf eş-Şâmî:

“...Yakın komşuya, uzak komşuya..." âyetini açıklarken:

“Yakın komşudan kasıt, müslüman olan komşulardır. Uzak komşudan kasıt da Yahudi veya Hıristiyan olan komşulardır" demiştir.

Ahmed, Buhârî ve Müslim'in Ebû Şureyh el-Huzâî'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Allah'a ve ahiret gününe iman eden kişi komşusuna iyi davransın" buyurmuştur.

İbn Ebî Şeybe, Ahmed, Buhârî ve Müslim'in Hazret-i Âişe'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Cebrail komşu konusunda bana o kadar çok nasihatte bulundu ki neredeyse komşuyu komşuya varis kılacak diye düşündüm" buyurmuştur.

İbn Ebî Şeybe ve Buhârî, el-Edebu'l-Müfred'de  bildirdiğine göre Abdullah b. Amr bir koyun kesilince:

“Yahudi komşumuza bundan bir şey verdiniz mi? Yahudi komşumuza bundan bir şey verdiniz mi? Zira Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem): «Cebrail komşu konusunda bana o kadar çok nasihatte bulundu ki neredeyse komşuyu komşuya varis kılacak diye düşündüm» buyurduğunu işittim" demeye başlardı.

Buhârî, Edeb'de, Ebû Ya'lâ ve Hâkim, İbn Abbâs'tan bildirir: Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Mümin, komşusu aç iken kendisi tok olacak biri değildir" buyurduğunu işittim.

Buhârî, Edeb'de İbn Ömer'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Nice komşu kıyamet gününde komşusuna yapışıp: «Rabbim! Bu komşum kapılarını yüzüme kapattı ve iyiliğini benden esirgedi» diyecektir. "

Buhârî, Edeb'de, Hâkim ve Beyhakî, Şuab'da Ebû Hureyre'den bildirir: Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Filan kadın gecelerini namazla gündüzlerini oruçla geçiriyor. Sadaka verip güzel amellerde bulunuyor. Ancak diliyle komşusuna eziyet ediyor" dediklerinde:

“O kadında bir hayır yoktur ve Cehennemliktir" buyurdu. "Filan kadın da farz namazlarını kılıyor, Ramazan orucunu tutuyor, sadaka olarak peyniri tulumlarla veriyor. Komşusuna da eziyet etmiyor" denilince, Allah Resûlü:

“Bu kadın Cennet ahalisindendir" buyurdu.

Buhârî, Edeb'de ve Hâkim, Hazret-i Âişe'den bildirir:

Resûlallah! İki tane komşum var. Hangisine bir şeyler vereyim?" diye sorduğumda:

“Kapısı sana en yakın olana ver" buyurdu.

Buhârî'nin Edeb'de bildirdiğine göre Ebû Hureyre:

“Kişi bir şeyler vermeye uzak komşusundan değil, en yakın komşusundan başlar. Bu şekilde yakından uzağa doğru gider" demiştir.

Buhârî'nin Edeb'de bildirdiğine göre Hasan(-ı Basrî)'ye komşu konusu sorulunca:

“Kişiye önden kırk, arkadan kırk, sağından kırk ve solundan kırk ev komşu sayılır "demiştir.

Buhârî, Edeb'de, Hâkim ve Beyhakî, Ebû Hureyre'den bildirir: Adamın biri:

Resûlallah! Bana eziyet veren bir komşum var" deyince, Allah Resûlü:

“Evine git ve eşyalarını yola koy" buyurdu. Bunun üzerine adam gitti ve evinin eşyalarını yola koydu. İnsanlar da başında toplandı ve:

“Ne oldu?" diye sormaya başladılar. Adam:

“Bana eziyet eden bir komşum var. Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) gidip bunu zikrettiğimde:

“Evinin eşyalarını yola çıkar" emrini verdi" dedi. Bunun üzerine insanlar:

“Allah ona (komşuna) lanet etsin! Allah onu rezil rüsvay etsin!" demeye başladılar. İnsanların bu dedikleri, söz konusu komşuya ulaşınca adamın yanına geldi ve:

“Eşyalarını evine geri koy, bundan sonra sana eziyet etmeyeceğim!" dedi.

Buhârî, Edeb'de ve Beyhakî, Ebû Cuhayfe'den bildirir: Adamın biri Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) gelip komşusundan şikâyetçi oldu. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Evinin eşyalarını yola çıkar. Bu şekilde gelip geçen herkes o komşuna lanet edecektir" buyurdu. Adam eşyaları yola çıkarınca gelip geçen herkes o komşusuna lanet okumaya başladı. Bunun üzerine komşusu Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) geldi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“İnsanların lanetini nasıl buldun?" diye sorunca, adam:

“Onların lanetinin yanında Allah'ın da laneti üzerime olsun" dedi. Bunun üzerine Allah Resûlü, şikâyette bulunan adama:

“Yeterlidir, eşyalarını eve koy" buyurdu.

Buhârî, Edeb'de Sevbân'dan bildirir:

“Verdiği eziyet ve ettiği haksızlıktan dolayı komşusunun evinden taşınmasına sebep olan kişi mutlaka helak olur."

Hâkim, Ebû Hureyre'den bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Vallahi iman etmiş sayılmaz! Vallahi iman etmiş sayılmaz! Vallahi iman etmiş sayılmaz!" buyurdu. Ashab:

Resûlallah! Kim?" diye sorduklarında:

“Komşusunu felaketinden emin kılamayan komşudur" buyurdu. Ashab:

“Felaketten kasıt nedir?" diye sorduklarında:

“Kötülüğüdür" karşılığını verdi.

İbn Ebî Şeybe ve Hâkim'in Enes'ten bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Komşusu, kötülüğünden emin olmayan kişi mümin değildir" buyurmuştur.

Hâkim'in İbn Mes'ûd'dan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Yüce Allah rızıklarınızı taksim ettiği gibi ahlâkınızı da aranızda taksim etmiştir. Yüce Allah malı sevdiğine de sevmediğine de verir, ancak imanı sadece sevdiği kişilere ihsan eder. Kime imanı vermişse de onu sevmiş demektir. Muhammed'in canı elinde olana yemin olsun ki kalbi temiz ve sağlam olmadıkça kişi Müslüman olamaz. Komşusu, kötülüğünden emin olmadıkça da mümin biri olamaz."

Ahmed ve Hâkim, Hazret-iÖmer'den bildirir: Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem):

"Kişi, komşusu da doymadan kendisi doyamaz" buyurduğunu işittim.

Ahmed, Ebû Umâme'den bildirir:

Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) komşu konusunda o kadar çok öğütte bulundu ki komşuyu komşuya varis kılacak sandım."

Ahmed ve Buhârî, Ebû Şurayh el-Ka'bî'den bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Vallahi iman etmiş sayılmaz! Vallahi iman etmiş sayılmaz! Vallahi iman etmiş sayılmaz!" buyurdu. Ashab:

Resûlallah! Kim?" diye sorduklarında:

“Komşusunu felaketinden emin kılamayan komşudur" buyurdu.

Ahmed, Ebu'l-Âliye vasıtasıyla Ensâr'dan bir adamdan bildirir: Ailemden ayrılıp Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına gittim. Vardığımda yanında bir adamla birlikte duruyordu. Ben özel bir durumlarının olduğunu düşündüm. Adam gidince:

Resûlallah! Bu adam seni o kadar ayakta bekletti ki sana acımaya başlamıştım" dedim. Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Onu gördün mü ki?" diye sorunca:

“Evet, gördüm" dedim. "Onun kim olduğunu biliyor musun?" diye sorunca:

“Hayır, bilmiyorum" dedim. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“O Cebrail'di. Komşu hakkında bana o kadar çok nasihat etti ki neredeyse komşuyu komşuya varis kılacak sandım" buyurdu ve ekledi:

“Şayet ona selam verseydin selamını alırdı."

İbn Ebî Şeybe'in Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Allah'a ve ahiret gününe iman eden kişi komşusuna eziyet etmesin" buyurmuştur.

İbn Ebî Şeybe'nin Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Cebrâil komşu hakkında bana o kadar çok nasihat etti ki, neredeyse komşuyu komşuya varis kılacak sandım" buyurmuştur.

İbn Ebî Şeybe, Hâkim ve İbn Asâkir'in Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“ Allahım! Yerleşik bir yerdeki kötü komşudan sana sığınırım. Zira bedevi bir komşu arada bir yer değiştirir" buyurmuştur.

İbn Ebî Şeybe'nin Ebû Lubâbe'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Komşuya eziyetin küçüğü, önemsizi yoktur" buyurmuştur.

Ahmed, Buhârî, Edeb'de ve Beyhakî, Mikdâd b. el-Esved'den bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Zina konusunda ne dersiniz?" diye sorunca, ashab:

“Yüce Allah'ın ve Resûlünün haram kıldığı ve kıyamete kadar da haram kalacak olan bir şeydir" dediler. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Kişinin on kadınla zina etmesinin vebali, komşularından bir kadınla zina etmesinin yanında hafif kalır" buyurdu ve:

“Peki, hırsızlık hakkında ne dersiniz?" diye sordu, ashab:

“Yüce Allah'ın ve Resûlünün haram kıldığı ve haram kalacak olan bir şeydir" dediler. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Kişinin on evden hırsızlık yapmasının vebali, komşularından birinin evinden hırsızlık yapmasının yanında hafif kalır" buyurdu.

İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve Beyhakî'nin Şuabu'l-îman'da bildirdiğine göre İbn Abbâs:

“...Yanınızdaki arkadaşa..." âyetini açıklarken:

“Bundan kasıt yol arkadaşıdır" demiştir.

İbn Cerîr de Saîd b. Cübeyr ile Mücâhid'den bu yorumun benzerini zikreder.

Hakîm et-Tirmizî, Nevâdiru'l-Usûl'de, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Zeyd b. Eşlem:

“...Yanınızdaki arkadaşa..." âyetini açıklarken:

“Bundan kasıt, mukîm iken oturma arkadaşın, yolculukta yol arkadaşın ve evde beraber yattığın eşindir" demiştir.

İbn Cerîr, İbn Ebî Fudeyk vasıtasıyla Filân b. Abdillah'tan, o da güvenilir bulduğu birinden naklen bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ashabından biriyle bir yolculuktaydı. Her biri de bir bineğe binmişti. Bir ara Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ağaçlık bir yere girdi ve binekleri sürmek için biri eğri biri de düzgün olmak üzere iki dal kesti. Düzgün olanı arkadaşına verip eğri, olanı kendisi aldı. Arkadaşı:

Resûlallah! Düzgün olanı almayı sen daha fazla hakediyorsun" deyince, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Hayır ey filan! Kişi günün kısa bir zamanında olsa dahi birini kendine yoldaş ettiği zaman onun yoldaşlığından sorumlu olur" buyurdu.

Buhârî, el-Edebu'l-Müfred'de, Tirmizî, İbn Cerîr ve Hâkim'in İbn Amr'dan bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Allah katında arkadaşların en hayırlısı, arkadaşı için hayırlı olan kişidir. Yine Allah katında komşuların en hayırlısı, komşusu için hayırlı olan kişidir" buyurmuştur.

Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Hazret-iAli:

“...Yanınızdaki arkadaşa..." âyetini açıklarken:

“Bundan kasıt kişinin karışıdır" demiştir.

Firyâbî, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve Taberânî, İbn Mes'ûd'dan bu yorumun benzerini zikreder.

İbn Cerîr de İbn Abbâs'tan bu yorumun benzerini zikreder.

İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Mücâhid:

“...Elinizin altındakilere..." âyetini açıklarken şöyle demiştir:

“Yüce Allah'ın seni yetkili kıldığı kişilere iyi davran ve onlarla iyi geçin. Yüce Allah âyette saydığı tüm kişilere iyi davranılmasını öğütlemiştir."

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Mükâtil:

“...Elinizin altındakilere..."âyetini açıklarken şöyle demiştir:

“Bunlardan kasıt, köle ve cariyelerdir. Yüce Allah, bunlara iyi bir şekilde davranılmasını ve emrettiği şekilde haklarının verilmesini öğütlemiştir."

Abdurrezzâk, Ahmed, Buhârî ve Müslim'in Ebû Zer'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyrmuştur:

“Köleleriniz de sizin kardeşlerinizdir. Yüce Allah onları sizin elinizin altına vermiştir. Bunun içindir ki kardeşi elinin altında bulunan kişi ona yiyeceğinden yedirsin, giyeceğinden giydirsin. Güçlerini aşacak görevler yüklemeyin. Güçlerini aşan bir iş vereceğiniz zaman da onlara yardımcı olun."

Buhârî, Edeb'de Câbir b. Abdillah'tan bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) kölelere iyi davranılmasını emreder ve:

“Onlara yiyeceğinizden yedirin, giyeceğinizden giydirin. Yüce Allah'ın yarattıklarına eziyet vermeyin" buyururdu.

İbn Sa'd'ın bildirdiğine göre Ebu'd-Derdâ'nın ve kölesinin üzerinde aynı türden beyaz giysiler görülünce bunun sebebini sordular. Ebu'd-Derdâ şu karşılığı verdi:

Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem): «Kölelerinize giydiklerimden giydirin, yediklerinizden yedirin» buyurduğunu işittim."

Buhârî, el-Edebu'l-Müfred'de, Ebû Dâvud ve Beyhakî, Şuab'da Hazret-i Ali'den bildirir: Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) son sözlerinden biri:

“Namaz! Namazlarınıza dikkat edin! Elinizin altındakiler konusunda da Allah'tan korkun!" sözü idi.

Bezzâr, Ebû Râfi'den bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Elinizin altında bulunanlar konusunda size Allah'ı hatırlatırım! Namazlarınıza da dikkat edin!" diyerek vefat etti. Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) vefat öncesi son sözleri de bunlar idi.

Beyhakî, Delâil'de Ümmü Seleme'den bildirir: Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) vefat anında nasihetlerinin geneli:

“Namaz! Namazlarınıza dikkat edin! Elinizin altındakiler konusunda dikkatli davranın" yönündeydi. Sonlara doğru bunu içinden geçiriyor, ancak söze dökemiyordu.

Ahmed ve Beyhakî, Şuabu'l-îman'da Enes'ten bildirir: Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) vefat anında nasihatlerinin geneli:

“Namaz! Namazlarınıza dikkat edin! Elinizin altındakiler konusunda dikkatli davranın" yönündeydi. Sonlara doğru bunu içinden geçiriyor, ancak söze dökemiyordu.

Abdurrezzâk, Müslim ve Beyhakî, Şuab'da Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Kölenin yiyecek ile giyeceğinin efendisi tarafından karşılanması lazımdır. İş konusunda da ancak gücünün yetebileceği kadarı kendisinden istenmelidir" buyurmuştur.

Beyhakî'nin Ebû Zer'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Fakir kişi zengin için bir imtihandır. Zayıf kişi güçlü kişi için bir imtihandır. Köle kişi de efendi için bir imtihandır. Onun için efendi Allah'tan korksun ve kölesine kaldıramayacağı yükler yüklemesin. Yapamayacağı bir iş söylediği zaman ona yardımcı olsun. Yapamadığı zaman da ona eziyet etmesin."

Ahmed ve Beyhakî'nin Ebû Zer'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Hizmetinizi ve işlerinizi gören kölelerinize yediğinizden yedirip giydiğinizden giydirin. İşinize yaramayan ve iş yapamayan kölelerinizi ise satın, Allah'ın yarattıklarına eziyet etmeyin."'

Taberânî ve Beyhakî'nin Râfi' b. Mekîs'ten bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Kötü ahlâk kişi için mutsuzluk kaynağıdır. Köleye iyi davranmak berekettir. İyilik yapmak ömrü uzatır. Sadaka da kötü bir ölümden korur" buyurmuştur.

Beyhakî'nin Ebû Bekr es-Sıddîk'ten bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Kölelerine kötü davranan kişi Cennete giremez" buyurmuştur.

Ebû Dâvud, Tirmizî ve Beyhakî, İbn Ömer'den bildirir: Adamın biri Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) gelip:

Resûlallah! Kölemizi günde kaç defa affedelim?" diye sordu. Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Yetmiş defa" karşılığını verdi.

Beyhakî'nin Ebû Saîd el-Hudrî'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Biriniz, kölesini döverken Allah'ı andığı zaman dövmeyi bıraksın" buyurmuştur.

Hakîm et-Tirmizî, Nevâdiru'l-Usûl'de  ve Beyhakî'nin İbn Ömer'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Kölelerinizi dövmeyiniz. Zira onu döverken nelere sebep olacağınızı bilemezsiniz" buyurmuştur.

Beyhakî, İbn Ömer'den bildirir: Adamın biri Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) geldi ve:

“Karımın üzerimdeki hakları nedir?" diye sordu. Allah Resûlü:

“Yediğinden ona yedirir, giydiğinden de ona giydirirsin" buyurdu. Adam:

“Komşumun üzerimdeki hakları nedir?" diye sorunca, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Ona iyilik yapar, kötülük yapmaktan da sakınırsın" buyurdu. Adam:

“Kölemin üzerimdeki hakları nedir?" diye sorunca da Resûlallah:

“Kıyamet gününde kölenden yana karın ve komşundan daha fazla sorumlu tutulacaksın" buyurdu.

Abdurrezzâk, Musannef te, İbn Sa'd ve Ahmed, Abdurrahman b. Zeyd b. el-Hattâb'tan, o da babasından bildirir: Vedâ haccında Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

“Kölelerinize dikkat edin! Kölelerinize dikkat edin! Onlara yediklerinizden yedirip giydiklerinizden giydirin. Bir kusur işleyip de onları affetmek istemediğiniz zaman satın, ama Allah'ın yarattıklarına eziyet etmeyin!" İbn Sa'd bunu Abdurrahman b. Zeyd b. el-Hattâb'tan bildirirken, Abdurrezzâk ile Ahmed, Abdurrahman b. Yezîd'den bildirmişlerdir.

Abdurrezzâk, Dâvud b. Ebî Âsım'dan bildirir: Bana ulaşana göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Sus! Gök ses çıkarıyor ki böylesi, bir sesi çıkarmakta da haklı. Zira gökte meleklerin secde etmediği bir avuç içi (veya: bir karış) kadarlık bile yer yoktur. Allah'tan korkun ve elinizin altında bulunanlara iyi davranın. Onlara yediklerinizden yedirip giydiklerinizden giydirin. Güçlerini aşan işlere koşmayın. Şayet sizin ahlâkınıza uygun olmayan kötü bir huyları olursa (onları satıp) bu huylarıyla uğraşmayı başkalarına bırakın, ancak Allah'ın kullarına eziyet etmeyin."

Abdurrezzâk, İkrime'den bildirir: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kölesini döven Ebû Mes'ûd el-Ensâri'yle karşılaşınca ona:

“Vallahi Allah sana, bu kölene yaptığından daha fazlasını yapmaya kadirdir" diye çıkıştı. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) köleye, gözünün çıkarılması, burnunun kesilmesi gibi müsle yapmayı yasakladı. Köleler konusunda şöyle buyurdu:

“Onları doyurun, aç bırakmayın. Giydirin çıplak bırakmayın. Döverken aşırı gitmeyin, zira onlardan dolayı hesaba çekileceksiniz. Onları ağır işlere koşmayın. Kölenizi sevmediyseniz onu satın ve çalışıp kazanmayı köle için bir eziyete dönüştürmeyin. "

Abdurrezzâk ve Müslim, Zâzân'dan bildirir: İbn Ömer'in yanında oturuyorken bir kölesini çağırdı ve onu azat etti. Sonra yerden bir şey alarak:

“Bu kölenin bana kazandırdığı şundan fazla değil" dedi ve şöyle devam etti:

Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem): «Haksız yere kölesine had uygulayan veya ona tokat atan kişinin bu yaptığının keffareti köleyi azat etmektir» buyurduğunu işittim."

Abdurrezzâk, İbn Ebî Şeybe, Ahmed, Müslim, Ebû Dâvud, Tirmizî ve Nesâî, Süveyd b. Mukarrin'den bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında biz Süveyd oğulları yedi kişiydik ve tek bir tane kölemiz vardı. İçimizden biri bu köleye tokat atınca, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Onu azat edin" buyurdu. " Resûlallah! Bundan başka hizmetçimiz yok" dediğimizde:

“Ona ihtiyacınız kalmayıncaya kadar size hizmet etsin, sonra da onu özgür bırakın" karşılığını verdi.

Abdurrezzâk, İbn Ebî Şeybe ve Buhârî, Edeb'de Ammâr b. Yâsir'den bildirir:

“Biriniz haksız yere kölesine vurduğu zaman kıyamet gününde bunun kısası yapılır."

Abdurrezzâk'ın bildirdiğine göre Ebû Hureyre:

“Kıyamet gününde kişiye en fazla yüklenecek kişiler köleleridir" demiştir.

Abdurrezzâk ve Tirmizî, Ebû Mes'ûd el-Ensârî'den bildirir: Kölelerimden birini döverken arkamdan bir ses işittim. Dönüp baktığımda Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) olduğunu gördüm. Bana:

“Vallahi Allah sana, bu kölene yaptığından daha fazlasını yapmaya kadirdir" buyurdu. Bu sözün ardından hiçbir kölemi dövmemeye yemin ettim.

Abdurrezzâk, Hasan (-ı Basrî)'den bildirir: Adamın biri kölesini döverken kölesi:

“Senden Allah'a sığınırım!" diyordu. Ancak efendisi onu dövmeye devam ediyordu. Köle Resûlullah(sallallahü aleyhi ve sellem) görünce:

“Senden Allah Resûlü'ne sığınırım" demeye başladı. Bunun üzerine efendisi elindekini atıp köleyi dövmeyi bıraktı. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Vallahi Allah, sığınacak yer arayan kişi için sığınmaya benden daha fazla layıktır" buyurdu.

Bunu duyan adam:

Resûlallah! Allah rızası için onu azat ediyorum" dedi. Allah Resûlü de (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Vallahi onu azat etmeseydin, bu yaptığından dolayı şu yüzün Cehennem ateşinin içinde olacaktı" karşılığını verdi.

Abdurrezzâk, İbnu't-Teymî'den bildirir: Bir cariyemi dövmek için yemin ettim. Ancak babam bana şöyle dedi:

“Bize bildirilene göre can, bedenin içinde dolanır durur. Karar kılacağı yer başı olabilir, şurası olabilir, burası olabilir. Sen onu döverken karar kıldığı yere denk gelir de onu öldürmüş olursun. Onun için bunu yapma!"

Ahmed, Zühd'de Ebu'l-Mütevekkil en-Nâcî'den bildirir: Ebu'd-Derdâ'nın bir ümmü veledi vardı. Oğullarından biri bir gün bu cariyeye tokat atınca Ebu'd-Derdâ ikisini yan yana getirdi ve cariyeye:

“Sen de ona tokat at!" dedi. Cariye:

“Ben onu affettim" karşılığını verince, Ebu'd-Derdâ:

“Şâyet onu affettiysen o zaman Haram'lılardan bulduğunu getir ve affettiğine dair onları şahit kıl" dedi. Cariye gidip onları getirdi ve affettiğine dair onları şahit kıldı. Bunun üzerine Ebu'd-Derdâ:

“Git! Allah için özgürsün! Ama bu yaptığımızdan keşke Derdâ ailesi günahsız, başabaş çıkabilse" dedi.

Ahmed, Ebû Kılâbe'den bildirir: Selmân'ın yanına girdiğimizde hamur yoğuruyordu. Ona:

“Ne yapıyorsun böyle?" dediğimizde:

“Hizmetçiyi bir iş için gönderdik. Ona iki işi birden yüklemeyi de istemedik" karşılığını verdi.

İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Mücâhid:

“...Allah, kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez" âyetini açıklarken şöyle demiştir:

“Yüce Allah büyüklenen, yaptığı iyilikleri veya verdiği şeyleri hesaplayıp sayan ve Allah'a şükretmeyenleri sevmez" demiştir.

Ebû Ya'lâ ve Diyâ el-Makdisî, el-Muhtâre'de Ebû Saîd el-Hudrî'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Yüce Allah kıyamet gününde tüm insanları tek bir yerde topladığı zaman Cehennem ateşi cayır cayır yanarak ve alevleri birbirine dolanarak gelir. Bekçileri onu durdurmaya çalışırken kendisi: «Rabbimin izzetine andolsun ki ya beni eşlerimle baş başa bırakır ya da tüm insanların üzerine yönelirim» der. Ateşe: «Eşlerin kimler?» diye sorulunca, ateş: «Kibirlenen her bir zorba!» karşılığını verir. Sonra içinden bir alev uzanıp insanların içinden bu kişileri alıp ateşin içine atar ve geri çekilir. Sonra bir daha cayır cayır yanarak ve alevleri birbirine dolanarak gelir. Bekçileri onu durdurmaya çalışırken kendisi: «Rabbimin izzetine andolsun ki ya beni eşlerimle baş başa bırakır ya da tüm insanların üzerine yönelirim» der. Ateşe: «Eşlerin kimler?» diye sorulunca, ateş: «Nankör olan her bir zorba» karşılığını verir. Sonra içinden bir alev uzanıp insanların içinden bu kişileri alıp ateşin içine atar ve geri çekilir. Daha sonra bir daha cayır cayır yanarak ve alevleri birbirine dolanarak gelir. Bekçileri de onu durdurmaya çalışırken kendisi: «Rabbimin izzetine andolsun ki ya beni eşlerimle baş başa bırakır ya da tüm insanların üzerine yönelirim» der. Ateşe: «Eşlerin kimler?» diye sorulunca, ateş: «Kibirlenen ve övünen her bir kişi!» karşılığını verir. Sonra içinden bir alev uzanıp insanların içinden bu kişileri alıp ateşin içine atar ve geri çekilir. Sonrasında Yüce Allah kullarının hesabını görmeye başlar."'

İbn Ebî Şeybe, Ahmed, Ebû Dâvud, Nesâî ve Beyhakî'nin Şuabu'l-îman'da Câbir b. Atîk'ten bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Yüce Allah'ın sevdiği kıskançlık vardır, bir de sevmediği kıskançlık vardır. Aynı şekilde Yüce Allah'ın sevdiği büyüklenme vardır, bir de sevmediği büyüklenme vardır. Sevdiği kıskançlık şüpheye dayalı olan kıskançlıktır. Sevmediği kıskançlık ise ortada şüpheli hiçbir durum yokken yapılan kıskançlıktır. Yüce Allah'ın sevdiği büyüklenme de kişinin savaş meydanında düşmana karşı tasladığı büyüklük ve sadaka verirken gösterdiği büyüklüktür. Sevmediği büyüklenme ise kişinin kendi şahsıyla kibirlenerek ve övünerek büyüklük taslamasıdır."

Ahmed ve Hâkim, Câbir b. Süleym el-Hüceymî'den bildirir: Medine'nin yollarından birinde Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile karşılaştım. "Aleyke's-selâm yâ Resûlallah!" dediğimde:

“Aleykes-selâm ölüleri selamlama şeklidir. Bizim ki Selâmün aleyküm şeklindedir. Selâmün aleyküm! Selâmün aleyküm!" karşılığını verdi. İzarın nereye kadar olması gerektiğini sorduğumda doğrulup diz kapaklarını gösterdi ve:

“tzarırı şuraya kadar olsun. Daha uzun olmasını istersen daha aşağıya, daha da uzun olmasını istersen topuklara kadar olsun. Bunu da kabul etmez daha da uzun olmasını istersen bilmelisin ki Yüce Allah kibirlenen ve büyüklenenleri sevmez" buyurdu. Kendisine iyilik konusunu sorduğumda ise şöyle buyurdu:

“Bir ip parçası, bir ayakkabı bağı vermek olsa dahi, kovandan su isteyen birine az bir şey vermek olsa dahi, insanlara eziyet veren bir şeyi yoldan kaldırmak olsa dahi, bir kardeşinin yüzüne gülümseyerek bakmak olsa dahi, karşılaştığın kardeşine selam vermek olsa dahi, yalnız kalmış birini teselli etmek olsa dahi hiçbir iyiliği küçük ve değersiz görme. Şayet biri sende bildiği bir şeyden dolayı sana sövse, sen onda bazı kusurları bilsen de ona sövüp dil uzatma. Bu şekilde onun sevabı sana, günahı da ona olur. Duyulması hoşuna gidecek bir şeyi yap, duyulması hoşuna gitmeyecek şeylerden de uzak dur."'

Ahmed, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim, Hâkim, İbn Merdûye ve Beyhakî, Şuab'da Mutarrif b. Abdillah'tan bildirir: Ebû Zer'e:

“Bana ulaşana göre Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) sizlere, Yüce Allah'ın üç şeyi sevdiğini üç şeyi de sevmediğini, bildirdiğini söylüyormuşsun" dediğimde:

“Evet!" karşılığını verdi. "Yüce Allah'ın sevdiği üç şey nedir?" diye sorduğumda:

“Biri, Yüce Allah'ın rızasını umarak ve karşılığını ondan bekleyerek cihad eden, bu uğurda başına gelenlere sabreden kişidir. Bu kişi düşmanla karşılaştığında öldürülene kadar çarpışır. Bunu da Allah'ın Kitab'ında bulabilirsiniz" dedi ve:

“Allah, kendi yolunda kenetlenmiş bir yapı gibi saf bağlayarak savaşanları sever" âyetini okudu. Sonra şöyle devam etti:

“Diğeri de kötü ve kendisine eziyet veren bir komşusu olan, ancak buna sabredip ölüm veya hayatla Allah'ın bunu defetmesini bekleyen kişidir. Üçüncüsü de bir toplulukla birlikte yolculuğa çıkan, akşam vakti konaklayan, gece sonuna doğru herkesin başını koyup uykuya geçtiği bir zamanda Allah'ın rızasını ve katındakileri umarak kalkıp abdest alan ve ibadet eden kişidir." "Peki, Yüce Allah'ın sevmediği üç kişi kim?" diye sorduğumda:

“Biri kibirlenen ve övünen kişidir ki bunu da Allah'ın Kitab'ında bulabilirsiniz" dedi ve:

“...Allah, kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez" âyetini okudu. "Diğeri kim?" diye sorduğumda:

“Cimri ve verdiğini başa kakan kişidir" dedi. "Diğeri kim?" diye sorduğumda da:

“Çokça yemin eden satıcıdır" karşılığını verdi.

İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Ebû Recâ el-Herevî:

“Kölelerine kötü davranan kişiyi mutlaka kibirli ve övünen biri olarak görürsün" dedi ve:

“...Allah, kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez" âyetini okudu. Sonra:

“Anne babasına asi olan kişiyi de mutlaka zorba ve azgın biri olduğunu görürsün" dedi ve:

“Beni anneme saygılı kıldı. Beni azgın bir zorba kılmadı" âyetini okudu.

İbn Ebî Hâtim, Avvâm b. Havşeb'den bunun benzerini zikreder.

Ahmed, Ebû Dâvud, Nesâî, Bağavî, Bâverdî, İbn Ebî Hâtim ve Taberânî, Belhecîm'den bir adamdan bildirir: Allah Resûlü'ne (sallallahü aleyhi ve sellem):

Resûlallah! Bana öğüt ver" dediğimde:

“îzarını yerde sürümekten sakın! Zira izarı yerde sürümek kibirdendir ve Yüce Allah kibirlenenleri sevmez" buyurdu.

Bağavî, İbn Kâni', Mu'cemu's-Sahâbe'de, Taberânî ve İbn Merdûye, Sâbit b. Kays b. Şemmâs'tan bildirir: Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanındayken:

“...Allah, kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez" âyetini okudu. Sonra kibirden ve ne kadar tehlikeli bir şey olduğundan söz etti. Bunları duyunca ağlamaya başladım. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Neden ağlıyorsun?" diye sorunca:

Resûlallah! Ben güzel görünmeyi seven biriyim. Hatta ayakkabımın bağının bile güzel olmasından hoşlanırım" dedim. Bunun üzerine Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

“Sen Cennet ahalisinden birisin. Bineğini, eşyalarını güzel tutman kibirden değildir. Asıl kibir, kişinin hak karşısında biiyüklenmesi ve insanları küçümsemesidir. "

Ahmed'in Semure b. Fâtik'ten bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Saçlarını az kısaltsa ve izarını da kısa tutsa Semure ne güzel bir genç olur" buyurmuştur.

36 ﴿