43"Ey iman edenleri Sarhoş iken ne söylediğinizi bitinceye kadar, bir de -yolcu olmanız durumu müstesna- cünüp iken yıkanıncaya kadar namaza yaklaşmayın. Eğer hasta olur veya yolculukta bulunursanız veyahut biriniz abdest bozmaktan gelince ya da eşlerinizle cinsel ilişkide bulunup, su da bulamazsanız o zaman temiz bir toprağa yönelip yüzlerinizi ve ellerinizi meshedin. Şüphesiz Allah, çok affedicidir, çok bağışlayıcıdır." Abd b. Humeyd, Ebû Dâvud, Tirmizî, Nesâî, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim, Nehhâs ve Hâkim, Ali b. Ebî Tâlib'den bildirir: Abdurrahman b. Avf (içki yasağından önce) bir yemek yapıp bizleri davet etti. Yemekte içki de içirince sarhoş olduk. Namaz vakti geldiğinde beni öne geçirdiler. Namazı kıldırırkan Kâfirûn Sûresi'ni: “De ki ey kafirler! Ben sizin ibadet ettiğinize ibadet etmem. Biz sizin ibadet ettiğinize ibadet ederiz" şeklince okuyunca, Yüce Allah: “Ey iman edenler! Sarhoş iken ne söylediğinizi bitinceye kadar, bir de -yolcu olmanız durumu müstesna- cünüp iken yıkanıncaya kadar namaza yaklaşmayın..."' âyetini indirdi. İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir, Hazret-i Ali'den bildirir: Ben, Abdurahman b. Avf ve bir kişi daha içki içmiştik. Abdurrahman b. Avf bize namaz kıldırırken Kâfirûn Sûresi'ni okudu. Sûreyi okurken karıştırınca: “Ey iman edenler! Sarhoş iken ne söylediğinizi bilinceye kadar, bir de -yolcu olmanız durumu müstesna- cünüp iken yıkanıncaya kadar namaza yaklaşmayın..." âyeti nazil oldu. İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre İkrime bu âyeti açıklarken şöyle demiştir: Âyet Ebû Bekr, Ömer, Ali, Abdurrahman b. Avf ve Sa'd hakkında nazil oldu. Ali bunlara yemek yapıp davet etmiş, yemekte içki de içmişlerdi. Ali, akşam namazını onlara kıldırırken Kâfirûn Sûresi'ni okudu. Ancak son âyetini: “Ne benim dinim var, ne de sizin dininiz var" şeklinde okudu. Bunun üzerine: “Ey iman edenler! Sarhoş iken ne söylediğinizi bilinceye kadar, bir de -yolcu olmanız durumu müstesna- cünüp iken yıkanıncaya kadar namaza yaklaşmayın..." âyeti nazil oldu." Abd b. Humeyd, Ebû Dâvud, Nesâî, Nehhâs ve Beyhakî'nin Sünen'de bildirdiğine göre İbn Abbâs şöyle demiştir: “Ey iman edenler! Sarhoş iken ne söylediğinizi bilinceye kadar... namaza yaklaşmayın..." âyetinin hükmünü, "Ey Mü’minler! İçki, kumar, putlar ve fal okları şüphesiz şeytan işi pisliklerdir, bunlardan kaçının ki saadete eresiniz" âyeti neshetmiştir. İbn Cerîr'in Avfî vasıtasıyla bildirdiğine göre İbn Abbâs bu âyeti açıklarken: “İçki yasaklanmadan önce nazil olan bir âyettir" demiştir. Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Mücâhid bu âyeti açıklarken: “Bu âyetle Müslümanların sarhoş iken namaz kılmaları yasaklanmıştır. İçkiyi haram kılan âyetle de bu hüküm neshedilmiştir" demiştir. Abd b. Humeyd, İbn Ebî Hâtim ve Nehhâs, İbn Abbâs'tan bildirir: “Ey iman edenler! Sarhoş iken ne söylediğinizi bilinceye kadar... namaza yaklaşmayın..." âyetinin hükmünü, "Ey iman edenler! Namaz kılmaya kalktığınız zaman yüzlerinizi, dirseklerinize kadar ellerinizi yıkayın..." âyeti neshetmiştir. İbnu'l-Münzir, İkrime'den bildirir: “Ey iman edenler! Sarhoş iken ne söylediğinizi bilinceye kadar... namaza yaklaşmayın..." âyetinin hükmünü, "Ey iman edenler! Namaz kılmaya kalktığınız zaman yüzlerinizi, dirseklerinize kadar ellerinizi yıkayın..." âyeti neshetmiştir. İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Saîd b. Cübeyr: “Ey iman edenler! Sarhoş iken ne söylediğinizi bilinceye kadar... namaza yaklaşmayın..." âyetini açıklarken: “İçtiğiniz şeyden kendinizi kaybedip sarhoş olduğunuzda ne okuduğunuzu anlayıp bilene kadar namaz yaklaşmayın" demiştir. Firyâbî, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Dahhâk bu âyeti açıklarken: “Burada kasıt, içkiden dolayı olan sarhoşluk değil uyku sarhoşluğudur" demiştir. Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: “...Sarhoş iken..."âyetini açıklarken: “Bundan kasıt, uyku sarhoşluğudur" demiştir. Buhârî'nin Enes'ten bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Kişinin namazda iken uykusu geldiği zaman namazı bırakıp gitsin, uyusun ki namazda ne okuduğunu anlayabilsin" buyurmuştur. Firyâbî, İbn Ebî Şeybe, Musannef te, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l- Münzir, İbn Ebî Hâtim ve Beyhakî'nin Sünen'de bildirdiğine göre Hazret-iAli: “...Yolcu olmanız durumu müstesna cünüp iken yıkanıncaya kadar namaza yaklaşmayın..." âyetini açıklarken şöyle demiştir: “Bu âyet yolcu iken cünup olan kişi hakkında nazil olmuştur ki bu durumda olan kişi teyemmüm edip namazını kılar." İbn Ebî Hâtim'in lafzı ise şöyledir: “Kişi cünüp iken namaza yaklaşamaz. Ancak yolcu iken cünüp olup da su bulamadığı zaman suyu buluncaya kadar teyümmüm edip namazını kılar." Abd b. Humeyd ile İbn Cerîr'in Avfî vasıtasıyla bildirdiğine göre İbn Abbâs: “...Yolcu olmanız durumu müstesna cünüp iken yıkanıncaya kadar namaza yaklaşmayın..." âyetini açıklarken şöyle demiştir: “Cünüpken ve su varken yıkanmadan namaza yaklaşmayın. Ancak su bulamazsanız teyemmümle namaz kılmanız helal olur." Abdurrezzâk, İbn Ebî Şeybe, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve Taberânî'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs: “...Yolcu olmanız durumu müstesna cünüp iken yıkanıncaya kadar namaza yaklaşmayın..." âyetini açıklarken: “Bu, yolcu iken su bulamayan kişi içindir. Bu kişi teyemmüm edip namaz kılar" demiştir. Abd b. Humeyd, Mücâhid'den bildirir: Cünüp veya hayız olan mescide giremez. "...Yolcu olmanız durumu müstesna cünüp iken yıkanıncaya kadar namaza yaklaşmayın..." âyeti, yolculuk esnasında cünüp olan ve su bulamayan kişi hakkında nazil olmuştur. Bu kişi teyemmüm edip namazını kılar. Abdurrezzâk'ın bildirdiğine göre Mücâhid: “...Yolcu olmanız durumu müstesna cünüp iken yıkanıncaya kadar namaza yaklaşmayın..." âyetini açıklarken: “Bunlar, yıkanmak için su bulamayan yolculardır" demiştir" Hasan b. Süfyân, Müsned'de, Kâdi ismâil, Ahkâm'da, Tahâvî, Müşkilü'l- Âsar'da, Bağavî, Bâverdî, es-Sahâbe'de, Dârakutnî, Taberânî, Ebû Nuaym, el- Ma'rife'de, ibn Merdûye, Beyhakî, Sünen'de ve Diyâ el-Makdisî, el- Muhtâre'de Esla' b. Şerîk'ten bildirir: Yolculuklarda Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) devesini ben yüklerdim. Bir defasında soğuk bir gecede cünüp oldum. O gecede de Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) yola çıkmak istedi. Devesini cünüpken yüklemeyi istemedim, ancak soğuk suyla yıkanıp ölmekten veya hasta düşmekten de çekindim. Bunun üzerine Ensâr'dan bir adama deveyi yüklemesini istedim. Sonra sıcak taşlar getirip bir suyun içine attım ve soğukluğunu giderdim. Soğuğu giden o suyla da yıkandım. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile ashabına yetiştiğimde Allah Resûlü: “Ey Esla'! Bakıyorum yükleme şeklin değişmiş" buyurdu. "Yâ Resûlallah! Yükü yükleyen ben değilim. Ensâr'dan biri yükledi" dedim. "Neden?" diye sorunca da: “Cünüp olmuştum. Soğukta yıkanmadan çekindiğim için yükü onun yüklemesini söyledim. Sonra sıcak taşlar getirip su ısıttım ve o suyla yıkandım" dedim. Bunun üzerine: “Ey iman edenler! Sarhoş iken ne söylediğinizi bilinceye kadar, bir de -yolcu olmanız durumu müstesna- cünüp iken yıkanıncaya kadar namaza yaklaşmayın. Eğer hasta olur veya yolculukta bulunursanız veyahut biriniz abdest bozmaktan gelince ya da eşlerinizle cinsel ilişkide bulunup, su da bulamazsanız o zaman temiz bir toprağa yönelip yüzlerinizi ve ellerinizi meshedin. Şüphesiz Allah, çok affedicidir, çok bağışlayıcıdır" âyeti nazil oldu. İbn Sa'd, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, Taberânî ve Beyhakî, Sünen'de başka bir vecihle Esla'dan bildirir: Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) hizmetinde bulunur yolculuklarda devesini yüklerdim. Bir gece bana: “Ey Esla'l Kalk ve yükü hazırla!" buyurdu. "Yâ Resûlallah! Cünüp oldum" dediğimde az bir sustu. Daha sonra Cebrâil, teyemmüm ilgili bu âyeti getirdi. Bu âyet indikten sonra Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) teyemmümün nasıl alınması gerektiğini gösterdi. Önce ellerini toprağa vurup yüzünü sildi. Sonra bir daha vurup birini diğeriyle ovaladı. Sonra tozunu silkelediği elleriyle dirseklere kadar kollarının iç ve dışını sildi. İbn Ebî Hâtim'in Atâ el-Horasânî vasıtasıyla bildirdiğine göre İbn Abbâs: “...Namaza yaklaşmayın..." âyetini açıklarken: “Namazdan kasıt mescittir" demiştir. Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve Beyhakî'nin Sünen'de Atâ b. Yesâr vasıtasıyla bildirdiğine göre İbn Abbâs: “...Yolcu olmanız durumu müstesna cünüp iken yıkanıncaya kadar namaza yaklaşmayın..." âyetini açıklarken şöyle demiştir: “Cünüp iken mescide girilmez. Ancak oturmayacak şekilde içinden geçip gidilebilir." İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Yezîd b. Habîb: “...Yolcu olmanız durumu müstesna cünüp iken yıkanıncaya kadar namaza yaklaşmayın..." âyetini açıklarken şöyle demiştir: “Ensâr'dan bazılarının evleri mescide açılırdı. Bazen cünüp olup da su bulunmadığında su bulmak için mescitten geçmeleri gerekiyordu. Bunun üzerine Yüce Allah bu âyeti indirdi." İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İbn Mes'ûd: “...Yolcu olmanız durumu müstesna cünüp iken yıkanıncaya kadar namaza yaklaşmayın..." âyetini açıklarken: “Yolcu olmaktan kasıt, mescidin içinden geçip gitmektir" demiştir." İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: “Oturmadıktan sonra cünüp veya hayız olanın mescidin içinden geçmesinin bir sakıncası olmaz" demiştir.' İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Ebû Ubeyde: “Cünüp olan kişi, mescidin içinden geçip gidebilir, ancak oturamaz" dedi ve: “...Yolcu olmanız durumu müstesna cünüp iken yıkanıncaya kadar namaza yaklaşmayın..." âyetini okudu. İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Atâ: “...Yolcu olmanız durumu müstesna cünüp iken yıkanıncaya kadar namaza yaklaşmayın..." âyetini açıklarken: “Cünüp olan kişi, mescidin içinden geçip gidebilir" demiştir. Abdurrezzâk ve Beyhakî'nin Sünen'de bildirdiğine göre İbn Mes'ûd, cünüp kişinin mescidin içinden geçip gitmesine izin verir ve buna: “...Yolcu olmanız durumu müstesna cünüp iken yıkanıncaya kadar namaza yaklaşmayın..." âyetini dayanak gösterirdi. Beyhakî'nin bildirdiğine göre Enes: “...Yolcu olmanız durumu müstesna cünüp iken yıkanıncaya kadar namaza yaklaşmayın..." âyetini açıklarken: “Kişi oturmadan mescidin içinden geçip gidebilir" demiştir. Saîd b. Mansûr, İbn Ebî Şeybe, İbn Cerîr ve Beyhakî'nin bildirdiğine göre Câbir: “Bazen birimiz cünüp olduğu halde mescidin içinden geçip gider, ancak içerde oturmazdı" demiştir. İbnu'l-Münzir ile İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Mücâhid: “...Eğer hastaysanız..." âyetini açıklarken şöyle demiştir: “Ensâr'dan bir adam hakkında nazil olmuştur. Bu kişi hasta idi ve abdest almak için kalkamıyordu. Abdest almada kendisine yardım edecek bir hizmetçisi de yoktu. Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) gidip durumunu sorunca Yüce Allah bu âyeti indirdi." İbn Ebî Şeybe, Abd b. Humeyd, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve Beyhakî'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs: “...Eğer hastaysanız..." âyetini açıklarken şöyle demiştir: “Çiçek hastalığına yakalanmış veya yarası olan veya çıbanı bulunan kişi, cünüp olduğu zaman yıkanması halinde ölmekten endişe ediyorsa teyemmüm eder." Hâkim ve Beyhakî'nin el-Ma'rife'de bildirdiğine göre İbn Abbâs: “...Eğer hastaysanız..." âyetini açıklarken şöyle demiştir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Yüce Allah yolunda bir yara alan veya çiçek hastalığına yakalanan veya bir çıbanı olan kişi cünüp olduğu zaman yıkandığında ölüm endişesi taşıyorsa teyemmüm eder" buyurmuştur. Abdurrezzâk'ın bildirdiğine göre Mücâhid: “...Eğer hastaysanız...'" âyetini açıklarken şöyle demiştir: “Bu âyet, hasta kişinin cünüp olması halinde yıkandığı zaman ölüm tehlikesi varsa teyemmüm alması yönünde bir ruhsattır. Bu hastanın da durumu yolcu iken cünüp olan ve su bulamayan kişinin durumu gibidir." Abdurrezzâk, Mücâhid'den bildirir: Yaralı olan veya bu yönde bir rahatsızlığı bulunan hastanın abdest almama ruhsatı vardır. Yüce Allah: “...Eğer hasta olur veya yolculukta bulunursanız ..." buyurur. Bu, âyetten tevil yoluyla çıkarılan bir hükümdür." İbn Cerîr, İbrahim en-Nehaî'den bildirir: Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) ashabının yaralan vardı ve bu yaralar açıldı. Bazıları cünüp olunca Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) gelip durumu bildirdiler. Bunun üzerine: “...Eğer hasta olur veya yolculukta bulunursanız veyahut biriniz abdest bozmaktan gelince ya da eşlerinizle cinsel ilişkide bulunup, su da bulamazsanız o zaman temiz bir toprağa yönelip yüzlerinizi ve ellerinizi meshedin. Şüphesiz Allah, çok affedicidir, çok bağışlayıcıdır" âyeti nazil oldu. İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İbn Mes'ûd: “...Eğer hastaysanız..."âyetini açıklarken şöyle demiştir: “Teyemmüm etmesine ruhsat verilen hasta, kırığı veya yarası olan hastadır. Bu kişi cünüp olduğu zaman şâyet yıkanması halinde bir tehlike arzadecekse yara yerini açıp yıkamaz, teyemmüm eder" İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Saîd b. Cübeyr ile Mücâhid, yarası olan ve yıkanması halinde yarasının ağırlaşmasından endişelenen cünüp kişi hakkında: “Bu kişi yolcu olup da su bulamayan kişi gibidir. Teyemmüm alır" demişlerdir. İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İbn Zeyd bu âyeti açıklarken şöyle demiştir: “Kendisine su getirecek biri bulunmayan hasta kişi, şâyet suyu kendisi getiremiyorsa veya bu konuda ona yardımcı olacak hizmetçisi de yoksa teyemmüm edip namazını kılar.'" İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Mücâhid: (.....) âyetini açıklarken: (.....) ifadesi vadi anlamına gelir" demiştir. Abdurrezzâk, Saîd b. Cübeyr, Müsedded, Müsned'de, İbn Ebî Şeybe, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim, Taberânî, Hâkim ve Beyhakî'nin bildirdiğine göre İbn Mes'ûd: (.....) âyetini açıklarken şöyle demiştir: (.....) ifadesi cinsel ilişki dışındaki şeylerdir. Bunlardan biri de öpüşmedir ki bundan dolayı abdest almak gerekir. Taberânî'nin bildirdiğine göre ibn Mes'ûd: (.....) âyetini açıklarken: “Bundan kasıt, kadınlara dokunmaktır" demiştir. İbn Ebî Şeybe ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İbn Ömer kadını öpmekten dolayı abdest alır ve: “Öpüşmek de âyette belirtilen mülâmese'dendir" derdi. Şâfiî, el-Ümm'de, Abdurrezzâk, İbnu'l-Münzir ve Beyhakî, İbn Ömer'den bildirir: “Kişinin karısını öpmesi ve eliyle ona dokuması âyette ifade edilen mülâmese'dendir. Bunun için karısını öpen veya eliyle ona dokunan kişi abdest alsın." Hâkim, Dârakutnî ve Beyhakî'nin bildirdiğine göre İbn Ömer: “Öpüşme de âyette bahsedilen mülâmese'dendir. Onun için öpüşünce abdest al" demiştir. İbn Ebî Şeybe, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Ali b. Ebî Tâlib: “Âyette geçen (.....) ifadesi cinsel ilişki anlamındadır, ancak Yüce Allah âyette bunu kinayeli bir şekilde zikretmiştir" demiştir. Saîd b. Mansûr, İbn Ebî Şeybe, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in değişik kanallardan bildirdiğine göre İbn Abbâs: (.....) âyetini açıklarken: “Bundan kasıt, kadınlarla cinsel ilişkiye girmektir" demiştir. Abdurrezzâk, Saîd b. Mansûr, İbn Ebî Şeybe, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir, Saîd b. Cübeyr'den bildirir: İbn Abbâs'ın odasının yanında oturuyorduk. Yanımızda Atâ b. Ebî Rebâh ile mevâlilerden (Arap olmayanlardan) bir grup ve Ubeyd b. Umeyr ile Araplardan bir grup vardı. "Lems" konusunu müzakere ederken ben, Atâ ve mevâli olanlar: “Lems, el ile dokunmadır" derken, Ubeyd b. Umeyr ile yanındaki Araplar: “Lems, cinsel ilişki anlamındadır" diyorlardı. İbn Abbâs'ın yanına girip konuyu ona anlattığımda: “Araplar bu konuda doğruyu söylemiş, mevâli olanlar ise yanılmışlardır" dedi ve şöyle devam etti: “Lems, mes, mübâşere cinsel ilişki anlamına gelir, ancak Yüce Allah dilediği şeyi istediği şekilde kinaye ile zikreder." Tastî'nin bildirdiğine göre Nâfi' b. el-Ezrak, İbn Abbâs'a: (.....) âyetinin anlamını söyler misin?" diye sorunca, İbn Abbâs: “Kadınlarla cinsel ilişkiye girdiğiniz zaman, anlamındadır. Ancak Hüzevl kabilesi ise 'lems' kelimesini el ile dokunmak anlamında kullanırlar" dedi. Nâfi': “Araplar öylesi bir ifadeyi bilir mi ki?" diye diye sorunca, İbn Abbâs şu karşılığı verdi: “Tabi ki bilirler. Lebîd b. Rabîa'nın: "Yakudinin namaz kılması gibi Evdeki yaygılara eli ile dokunuyor" dediğini işitmedin mi? Yine el-A'şâ şöyle der: Sarı renkte öyle güzel bir gömleğimiz var ki Altına dokunmak isteyenler için de deliği vardır. " Saîd b. Mansûr'un bildirdiğine göre İbrahim en-Nehâî bu âyeti: (.....) lafzıyla okumuş ve: “Cinsel ilişki dışındaki şeylerdir" demiştir. Saîd b. Mansûr, İbn Ebî Şeybe ve İbn Cerîr, Muhammed b. Sîrîn'den bildirir: Abîde'ye: (.....) âyetinin anlamını sorduğumda, bir şeyi tutup kavrar gibi eliyle işaret etti. Bana bildirilene göre İbn Ömer'de avret yerine dokunduğu zaman abdest alırdı. Sanırım İbn Ömer'in bu davranışı ile Abîde'nin bu hareketi aynı anlama gelmektedir. İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Ebû Osmân: “Lems, el ile dokunmaktır" demiştir. İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Ebû Ubeyde: “Lems, cinsel ilişki dışındaki şeylerdir" demiştir. İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Şa'bî: “Mulâmese, cinsel ilişki dışındaki şeylerdir" demiştir. İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Hasan(-ı Basrî): “Mulâmese, cinsel ilişkidir" demiştir. İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Süfyân: “...Temiz bir toprağa yönelip yüzlerinizi ve ellerinizi meshedin..." âyetini açıklarken: “Temiz bir toprak bulun ve teyemmüm edin" demiştir. İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Katâde: (.....) ifadesini: “Üzerinde ağaç veya bitki bulunmayan yer, toprak" olarak açıklamıştır. İbn Cerîr, Amr b. Kays el-Mulâî'den bildirir: (.....) ifadesi toprak anlamına gelir." İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Saîd b. Cübeyr bu âyeti açıklarken şöyle demiştir: “Temiz topraktan kasıt, üzerine yağmur inip temizlenmiş topraktır." İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Süfyân: (.....) âyetini açıklarken: “Bu durumda teyemmüm etmeniz size helaldir" demiştir. Saîd b. Mansûr, İbn Ebî Şeybe, Abd b. Humeyd, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve Beyhakî'nin Sünen'de bildirdiğine göre İbn Abbâs: “En temiz topraklardan biri, ekim için de kullanılan topraklardır" demiştir. Saîd b. Mansûr, İbn Ebî Şeybe, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim, Hammâd'dan bildirir: Ellerini üzerine koyabildiğin her şey (.....) demektir. Hatta eyerin altına konulan örtüdeki toz bile bu kapsamdadır ve onunla teyemmüm edilebilir. Şîrâzî, Elkâb'da İbn Abbâs'tan bildirir: Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) hangi toprağın daha temiz olduğu sorulunca: “Ekin toprağı" karşılığını vermiştir. İbn Ebî Şeybe, Musannef’te Ebû Hureyre'den bildirir: “Teyemmümle ilgili âyet nazil olduğu zaman nasıl teyemmüm edileceğini bilemedim. Sormak için Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) geldiğimde onu bulamadım. Aramak için çıktığımda da onunla karşılaştım. Beni görünce ne için geldiğimi bildi. Küçük abdestini yaptıktan sonra ellerini yere vurdu. Sonra da yüzünü ve avuçlarını meshetti." İbn Adiy, Hazret-i Âişe'den bildirir: “Teyemmümle ilgili âyet nazil olduğu zaman Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) nasıl yapıldığını göstermek için ellerini yere vurdu ve yüzüne sürdü. Sonra bir daha yere vurarak ellerine sürdü." İbn Ebî Şeybe, Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud, Tirmizî, Nesâî ve İbn Mâce, Âmmâr b. Yâsir'den bildirir: (Teyemmümle ilgili âyet nazil olduktan sonra) bir yolculuk sırasında cünüp olunca toprağın üzerinde yuvarlandım ve öyle namazımı kıldım. Daha sonra bu yaptığımı Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) anlattığımda, ellerini yere vurup yüzüne ve avuçlarına sürdü. Sonra: “Bu şekilde yapman senin için yeterli olurdu" buyurdu. Taberânî ve Hâkim'in İbn Ömer'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “Teyemmüm, biri yüze, diğeri de dirseğe kadar kollara sürmek için elleri iki defa yere vurmaktan ibarettir" buyurmuştur. Hâkim, İbn Ömer'den bildirir: “Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte teyemmüm ettik. Temiz toprağa ellerimizi vurduk, sonra silkeleyip yüzlerimize sürdük. Sonra ellerimizi bir daha yere vurup silkeledik ve kollarımızı dirsekten parmak uçlarına kadar dışarıdan ve içerden sildik." İbn Cerîr, Ebû Mâlik'ten bildirir: “Ammâr teyemmüm ederken elleri ile yüzünü sildi, ancak kolunu silmedi." İbn Cerîr, Mekhûl'den bildirir: Teyemmüm yüz ve bileklere kadar eller için toprağa vurmaktan ibarettir. Yüce Allah abdest konusunda: “...Dirseklerinize kadar ellerinizi yıkayın..."' buyurmuştur. Teyemmüm konusunda ise: “...Ellerinizi meshedin..." buyurmuş, ancak abdestte olduğu gibi dirsekleri katmamıştır. Yüce Allah yine: “Erkek hırsızın ve kadın hırsızın ellerini, yaptıklarına karşılık kesin..." buyurmuştur. Hırsızın eli de bilekten kesilir. İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Zührî: “Teyemmümde kollar koltuk altına kadar silinir" demiştir. İbn Cerîr ve Beyhakî, Sünen'de Ammâr b. Yâsir'den bildirir: “Resûlullah'la (sallallahü aleyhi ve sellem) birlikte bir yolculukta iken Âişe'nin bir gerdanlığı kayboldu. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) de gerdanlık bulunana kadar bir yerde şafak sökünceye kadar konakladı. Konakladıkları yerde namaz için su bulunmadığından Ebû Bekr, Âişe'ye kızdı. Bunun üzerine toprakla teyemmüme ruhsatı nazil oldu. Ebû Bekr, Âişe'nin yanına girdi ve: “Sen bereketli birisin, zira senin yüzünden ruhsat nazil oldu" dedi. Bu âyetin nazil olmasından sonra biri yüzümüz için, biri de omuz ve koltuk altlarına kadar olmak üzere ellerimizle iki defa yere vurup teyemmüm etmeye başladık." Şâfiî der ki: “Bu, neshedilmiştir. Zira ilk alınan teyemmüm, teyemmüm âyetinin nazil olmasıyla gerçekleşmiştir. Daha sonrasında gelen ve öncekine muhalif olan her türlü şey de onu nesheder." İbn Ebî Şeybe, Ahmed, Hâkim ve Beyhakî, Ebû Zer'den bildirir: Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanında ganimet malı toplanınca bana: “Ey Ebû Zer! Bunları çöl ahalisine götürüp dağıt" buyurdu. Bu malları alıp Rebeze'ye gittim. Ancak bazen cünüp oluyor ve bu şekilde beş altı gün kalabiliyordum. Sonrasında Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) gelip durumu anlattığımda: “Böylesi durumlarda on yıl sürse dahi Müslüman abdestini temiz olan toprakla alır. Suyu bulduğunda da yıkanırsın" buyurdu. İbn Ebî Şeybe ve Müslim'in Huzeyfe'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Su bulamadığımız zaman yerin toprağı bize temizlenme vesilesi kılındı" buyurmuştur. İbn Ebî Şeybe, Ebû Osmân en-Nehdî'den bildirir: Bana ulaşana göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “Yerle temastan geri durmayın; zira yer size bir anne gibidir" buyurmuştur. Taberânî ve Beyhakî, İbn Abbâs'tan bildirir: “Sünnet olan, kişinin teyemmümle sadece tek bir vakit namazı kılmasıdır. Diğer bir namaz için yeniden teyemmüm etmelidir." İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Hazret-iAli: “Her bir namaz için ayrı ayrı teyemmüm edilir" demiştir. İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Amr b. el-Âs: “Her bir namaz için ayrı ayrı teyemmüm edilir" demiştir. |
﴾ 43 ﴿