59"Ey iman edenler! Allah'a itaat edin. Peygamber'e itaat edin ve sîzden olan ulu'l-emre de. Herhangi bir hususta anlaşmazlığa düştüğünüz takdirde, Allah'a ve ahiret gününe gerçekten inanıyorsanız, onu Allah ve Eesûlü'ne arz edin. Bu, daha iyidir, sonuç bakımından da daha güzeldir." Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Atâ: “Ey iman edenler! Allah'a itaat edin. Peygamber'e itaat edin ve sizden olan ulu'l-emre de..." âyetini açıklarken şöyle demiştir: “Peygambere itaat Kitab ile Sünnet'e itaattir. Ulu'l-emre itaat ise fakihlere ve alimlere itaattir." Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud, Tirmizî, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve Beyhakî'nin Delâil'de Saîd b. Cübeyr vasıtasıyla bildirdiğine göre İbn Abbâs: “Ey iman edenler! Allah'a itaat edin. Peygamber'e itaat edin ve sizden olan ulu'l-emre de..." âyetini açıklarken şöyle demiştir: “Bu âyet, Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) bir birliğin komutanı olarak gönderdiği Abdullah b. Huzâfe b. Kays b. Adiy hakkında nazil oldu." İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Süddî bu âyeti açıklarken şöyle demiştir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Hâlid b. el-Velîd'in komutasında, içlerinde Ammâr b. Yâsir'in de bulunduğu bir müfreze gönderdi. Düşmana doğru yola koyuldular ve onlara yakın bir yerde konakladılar. Ancak gece vakti casus düşman topluluğa gidip durumu bildirdi. Bir kişi hariç hepsi de kaçtı. Kalan kişi de ailesine eşyaları toplamalarını söyledi. Kendisi de gece vakti yola düşüp Hâlid'in karargâhına geldi. Ammâr bir Yâsir'i arayıp buldu. Yanına geldiğinde ona: “Ey Ebu'l-Yakzân! Ben Müslüman oldum. Allah'tan başka ilah olmadığına, Muhammed'in de O'nun kulu ve resûlü olduğuna şehadet ediyorum. Kavmim sizin gelişinizi duyunca kaçtılar. Geride bir tek ben kaldım. Bu şekilde Müslüman olmamın yarın için bana bir faydası olur mu? Zira olmayacaksa ben de kaçacağım" dedi. Ammâr: “Tabi ki yarar, bir yere kaçmana gerek yok" karşılığını verdi. Ammâr'ın bu sözü üzerine adam kaçmayıp yerinde kaldı. Sabah olduğunda Hâlid ordusuyla birlikte saldırıya geçti. Ancak o adamdan başka hiç kimseyi bulamadılar. Bunun üzerine adamı yakaladılar, malına da el koydular. Ammâr durumdan haberdâr olunca Hâlid'e geldi ve: “Adamı serbest bırak! Zira Müslüman oldu ve ben ona eman verdim" dedi. Hâlid ise: “Sen hangi hakla ona eman veriyorsun?" karşılığını verdi. Bu konuda birbirlerine ağır laflar ettiler ve Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) huzurunda davalaştılar. Allah Resûlü, Ammâr'ın verdiği emanı geçerli saydı ve bir daha komutanın izni olmadan böyle bir şey yapmamasını söyledi. Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) huzurunda da birbirlerine ağır laflar etmeye başladıklarında Hâlid: “Yâ Resûlallah! Bu organları kesik adamın bana dil uzatmasına müsaade mi edeceksin?" dedi. Allah Resûlü: “Ey Hâlid! Ammâr'a dil uzatma! Zira Ammâr'a dil uzatan kişiye Allah da dil uzatır. Ammâr'ı öfkelendiren kişiye Allah da öfke duyar. Ammâr'a lanet eden kişiye Allah da lanet eder" buyurdu. Ammâr öfkeli bir şekilde oradan ayrılınca Hâlid peşinden gitti ve giysisinden tutup özür diledi. Ammâr razı olunca da Yüce Allah bu âyeti indirdi. İbn Asâkir bunu Süddî vasıtasıyla Ebû Sâlih'ten o da İbn Abbâs'tan bildirir. İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Meymûn b. Mihrân: “...Sizden olan ulu'l- emre..." âyetini açıklarken: “Bunlar, Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) dönemindeki ordu komutanlarıdır" demiştir. Saîd b. Mansûr, İbn Ebî Şeybe, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Ebû Hureyre: “...Sizden olan ulu'l- emre..." âyetini açıklarken: “Bunlar idarecilerdir" demiştir. Başka bir lafızda: “Bunlar ordu komutanlarıdır" demiştir. İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Mekhûl: “...Sizden olan ulu'l-emre..."âyetini açıklarken şöyle demiştir: Bunlar: “Hiç şüphesiz Allah size, emanetleri ehline teslim etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size ne güzel öğüt veriyor. Şüphesiz Allah işitir ve görür" âyetine muhatap olan kişilerdir. İbn Ebî Şeybe, Buhârî, Müslim, İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Bana itaat eden Allah'a itaat etmiş olur. Emirime itaat eden de bana itaat etmiş olur. Bana karşı çıkan Allah'a karşı çıkmış olur. Emirime karşı çıkan da bana karşı çıkmış olur. " İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İbn Zeyd: “...Sizden olan ulu'l-emre..."âyetini açıklarken şöyle demiştir: Babam bana dedi ki: “Bunlar yöneticilerdir. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) de: “İtaat konusunda dikkatli olun ve itaat edin! Zira itaat konusunda sınanırsınız" buyurmuştur. Yine: “Yüce Allah dileseydi bu işi peygamberlerine has kılardı" buyurmuştur. Yani peygamberlerin yanında onlara da itaat emredilmiştir. Yahya b. Zekeriya'nın öldürülmesi konusunda nasıl hüküm verildiğini görmüyor musun?" Buhârî'nin Enes'ten bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Başı kuru üzüm tanesi gibi olan bir Habeşli başınıza getirilse dahi ona itaat edin" buyurmuştur. Ahmed, Tirmizî, Hâkim ve Beyhakî, Şuab'da Ebû Umâme'den bildirir: Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem), Vedâ haccında hutbe verirken şöyle buyurduğunu işittim: “Rabbinize ibadet edin, beş vakit namazlarınızı kılın. Ramazan orucunuzu tutun ve mallarınızın zekatını verin. Başınızda bulunan yöneticiye de itaat edin ki Rabbinizin Cennetine giresiniz." İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve Hâkim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: “...Sizden olan ulu'l-emre..." âyetini açıklarken şöyle demiştir: “Bunlardan kasıt din alimleri, fakihler, insanlara dinlerini öğreten ve iyiliği emredip kötülükten nehyeden kişilerdir. Yüce Allah bunlara itaati farz kılmıştır." İbn Ebî Şeybe, Abd b. Humeyd, Hakîm et-Tirmizî, Nevâdiru'l-Usûl'de, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve Hâkim'in bildirdiğine göre Câbir b. Abdillah: “...Sizden olan ulu'l-emre..." âyetini açıklarken: “Bunlar din alimleri ve hayırlı kişilerdir" demiştir. İbn Adiy, el-Kâmil'de bildirdiğine göre İbn Abbâs: “...Sizden olan ulu'l- emre..." âyetini açıklarken: “Bunlardan kasıt din alimleridir" demiştir. Saîd b. Mansûr, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Mücâhid: “...Sizden olan ulu'l-emre..." âyetini açıklarken: “Bunlar fakihler ile din alimleridir" demiştir. İbn Ebî Şeybe, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Mücâhid: “...Sizden olan ulu'l-emre..." âyetini açıklarken: “Bunlar Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) ashabı, fakihler ile din alimleridir" demiştir. İbn Ebî Şeybe ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Ebu'l-Âliye: “...Sizden olan ulu'l-emre..." âyetini açıklarken şöyle demiştir: “Bunlar alimlerdir. Yüce Allah'ın: “...Halbuki onu, Resûl'e veya aralarında yetki sahibi kimselere götürselerdi, onların arasından işin içyüzünü anlayanlar, onun ne olduğunu bilirlerdi...'" buyurduğunu görmez misin?" İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Dahhâk: “...Sizden olan ulu'l-emre..."âyetini açıklarken: “Bunlar Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) ashabı, davetçiler ve ravilerdir" demiştir. Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbn Ebî Hâtim ve İbn Asâkir'in bildirdiğine göre İkrime: “...Sizden olan ulu'l-emre..." âyetini açıklarken: “Bunlar Ebû Bekr ve Ömer'dir" demiştir. Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Kelbî: “...Sizden olan ulu'l-emre..."âyetini açıklarken: “Bunlar Ebû Bekr, Ömer, Osmân, Ali ve İbn Mes'ûd'dur" demiştir. Saîd b. Mansûr'un bildirdiğine göre İkrime'ye ümmü veledlerin durumu sorulunca: “Bunlar özgürdür" demiştir. Ona: “Bunu neye dayanarak söylüyorsun?" diye sorduklarında: “Kur'ân'a dayanarak" dedi. Ona: “Hangi âyete dayanarak bunu diyorsun?" diye sorduklarında da şu karşılığı vermiştir: “Yüce Allah: «Ey iman edenler! Allah'a itaat edin. Peygamber'e itaat edin ve sizden olan ulu'l-emre de...» buyurur. Ömer de ulu'l-emr olanlardan biridir ve bu konuda: «Ümmü veled efendisinden olan çocuğu düşürse dahi azat edilir» demiştir." İbn Ebî Şeybe ile İbn Cerîr'in İbn Ömer'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Yüce Allah'a isyan olan bir konuda olmadıktan sonra Müslüman kişinin (emirine) istese de istemese de itaat etmesi gerekir. Ancak Allah'a isyan konusunda bir emir verilirse bu emir ne dinlenilir, ne de ona itaat edilir."' İbn Cerîr'in Ebü Hureyre'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Benden sonra başınıza bazı kişiler gelecektir. İyi olan iyilikle kötü olan da kötülükle sizi idare edecek. Hakka uygun olduğu sürece onların emirlerini dinleyip itaat edin ve arkalarında namaz kılın. Şayet iyi olurlarsa bunun sevabı hem onların, hem sizin olur. Kötülük ederlerse de sizler itaatin sevabını alır, kötülüğün günahı da onlara kalır. " Ahmed, Enes'den bildirir: Muâz: “Yâ Resûlallah! Senin sünnetine uymayan ve emirlerine riâyet etmeyen kişilerin başımıza geçmesi durumunda ne yapmamızı emredersin?" diye Sorunca, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): Allah'a itaat etmeyene itaat olmaz" karşılığını verdi. İbn Ebî Şeybe, Ahmed, Ebû Ya'lâ, İbn Huzeyme, İbn Hibbân, Hâkim ve İbn Mende, Ebû Saîd el-Hudrî'den bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), Alkame b. Mücezzir'i bir birlikle savaşa gönderdi. İçlerinde ben de vardım. Yolun bir yerine vardığı zaman ordudan bir gruba ayrılmaları için izin verdi ve başlarına Abdullah b. Huzâfe b. Kays es-Sehmî'yi komutan atadı. Abdullah, Bedir savaşına katılmıştı ve şakacı birisiydi. Yolun bir yerine geldiğimizde askerler bir şeyler yapmak için ateş yaktılar. Abdullah: “Benim emirlerimi dinleyip itaat etmek zorunda değil misiniz?" diye sorunca, askerler: “Evet!" dediler. Abdullah: “Ben size bir şeyi emretsem yapmak zorunda değil misiniz?" diye sorunca, askerler yine: “Evet!" karşılığını verdiler. Bunun üzerine Abdullah: “Bana itaat etme hakkına dayanarak bu ateşin içine atlamanızı emrediyorum!" dedi. Bunun üzerine bazı askerler ateşe atlamak için hazırlandılar. Abdullah onların ateşin içine gireceklerini anlayınca: “Durun! Ben sadece şaka yapıyordum!" dedi. Geri döndüğümüzde bu olayı Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) anlattılar. Bunun üzerine Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “Komutanlarınızdan biri Yüce Allah'a isyan etmeye yönelik bir emir verirse ona itaat etmeyin!" buyurdu. İbn Mende'nin lafzı ise: “Böyle bir şeyi emrettikleri zaman, Yüce Allah'a isyan olan bir konuda onlara itaat etmeyin" şeklindedir. İbnu'd-Durays Rabî' b. Enes'den bildirir: Önceki (bir kutsal) kitapta şöyle yazılıdır: “Kişi Allah'a isyan olan bir konuda birinin emrine itaat edilmesi gerektiğini düşündüğü sürece Allah onun amelini kabul etmez. Kişi Allah'a isyan etmeye razı olduğu sürece de Allah amelini kabul etmez." İbn Ebî Şeybe'nin Hasan (-ı Basrî)'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Allah'a isyan konusunda hiç kimseye itaat yoktur" buyurmuştur. İbn Ebî Şeybe, İmrân b. Husayn'dan bildirir: Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem): “Allah'a isyan konusunda hiç kimseye itaat yoktur" buyurduğunu işittim. İbn Ebî Şeybe, İbn Sîrîn'den bildirir: Hazret-iÖmer bir vali tayin ettiği zaman, ahaliye okunmak üzere: “Sizlere karşı adil olduğu sürece emirlerini dinleyip itaat edin!" diye bir ferman yazardı. İbn Ebî Şeybe, Hazret-iÖmer'den bildirir: Başınıza organları kesik Habeşli bir köle tayin edilse dahi ona itaat et! Şâyet sana zarar verirse sabret. Seni bazı şeylerden mahrum bıraksa yine sabret. Ancak dinini eksiltecek olan bir şeyi yapmanı emrederse: “Dinimi eksilteceğine kanımı dökerim!" de. İbn Ebî Şeybe, Ebû Süfyân'dan bildirir: İbnu'z-Zübeyr bize bir hutbe verip şöyle dedi: “Nasıl bir fitnenin içinde olduğumuzu görüyorsunuz. Onun için Yüce Allah'a itaat olan olan bir emir verdiğimiz zaman bunu dinleyip itaat etmeniz gerekir. Allah'a itaati içermeyen bir emir verdiğimiz zaman ise sizden buna itaat etme ve dinlemeyi isteme hakkımız yoktur." İbn Ebî Şeybe ve Tirmizî, Ümmü'l-Husayn el-Ahmesiyye'den bildirir: Hz, Peygamber'i (sallallahü aleyhi ve sellem) giysisini koltuğunun altına dolamış bir şekilde hutbe verirken: “Başınıza organları kesik Habeşli bir köle geçirilse dahi Allah'ın Kitab'ına göre hükmettiği sürece ona itaat edin" buyurduğunu işittim. İbn Ebî Şeybe, Ali b. Ebî Tâlib'den bildirir: “Yöneticinin Yüce Allah'ın indirdiklerine göre hükmetmesi ve emanetleri ehline teslim etmesi gerekir. Bunu yaptığı zaman da Müslümanların ona itaat etmeleri ve çağrılarına icabet etmeleri gerekir." İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Abdullah b. Mes'ûd: “Allah'a isyan konusunda hiç kimseye itaat olmaz" demiştir. İbn Ebî Şeybe'nin Hazret-iAli'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Allah'a isyan konusunda hiç kimseye itaat yoktur" buyurmuştur. İbn Ebî Şeybe, Ahmed, Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud ve Nesâî, Hazret-iAli'den bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir müfreze gönderdi. Başlarına Ensâr'dan birini komutan atadı, askerlere de onun emirlerini dinleyip itaat etme emrini verdi. Bir ara bir konuda komutanı kızdırdıklarında, komutan: “Odun toplayın'." dedi. Odun topladıklarında: “Ateş yakın'." emrini verdi. Ateşi yaktıklarında da onlara: “Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana itaati emretmedi mi?" diye sordu. Askerler: “Evet, emretti" dediklerinde komutan: “O zaman ateşe girin!" emrini verdi. Ancak askerler birbirlerine bakarak: “Zaten biz (Cehennemdeki) ateşten kurtulmak için Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) gelmiştik!" dediler. Bunu duyan komutanın öfkesi dindi ve ateş söndürüldü. Geri Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) döndüklerinde, olanları ona anlattılar. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Şayet ateşe girselerdi oradan asla çıkamazlardı". Bilin ki itaat ancak iyi şeylerde olur" buyurdu. Taberânî, Hasan (-ı Basrî)'den bildirir: Ziyâd, Hakem b. Amr el-Ğifârî'yi orduya komutan olarak atadı. İmrân b. Husayn onunla karşılaşınca şöyle dedi: “Yanına neden geldiğimi biliyor musun? Komutanı kendisine: “Kalk ve ateşe gir!" emrini vermesi üzerine ateşe girmek için hazırlanan ancak sonradan vazgeçen kişinin durumu Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) anlatıldığında: “Şayet ateşe girseydi Cehenneme girerdi. Allah'a isyan konusunda hiç kimseye itaat yoktur" buyurduğunu hatırlıyorsun değil mi?" Hakem: “Evet, hatırlıyorum" karşılığını verince, İmrân: “Sana bu hadisi hatırlatmak istedim" dedi. Buhârî, Târih'de, Nesâî ve Beyhakî'nin Şuab'da Hâris el-Eş'arî'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Yüce Allah'ın bana emrettiği beş şeyi ben de size emrediyorum. Bunlar cemaatten ayrılmama, söz dinleme, emirlere itaat etme, hicret ve Allah yolunda cihaddır. Cemaatten bir karış dahi ayrılan kişi, tekrar dönene kadar boynundan İslam boyunduruğunu çıkarmış olur." Beyhakî'nin Mikdâm'dan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Başınızdaki idarecilere itaat edin. Benim getirdiğim dine uygun size bir şey emrettikleri zaman bunun sevabını alırlar. Siz de bu emre itaat etmenin sevabını alırsınız. Benim getirdiğim dine uygun olmayan bir şeyi emrettikleri zaman bunun günahı onlara olur. Bu emre itaat etmenin günahından da beri olursunuz. Yüce Allah'ın huzuruna çıktığınızda: «Rabbimiz! Burada haksızlık yapılmaz» dersiniz. Yüce Allah: «Evet, burada haksızlık olmaz» karşılığını verir. Siz: «Rabbimiz! Bize bir elçi gönderdin, biz de senin iznin ve emrinle ona itaat ettik. Daha sonra başımıza halifeler getirdin. Yine senin iznin ve emrinle onlara itaat ettik. Başımıza idareciler getirdin. Bunlara da senin iznin ve emrinle onlara itaat ettik» dediğiniz de Yüce Allah: «Doğru söylüyorsunuz! Onun için dine uygun olmayan emirlerinin günahları onlaradır ve siz bunun sorumluluğundan berisiniz» buyurur. " Ahmed ve Beyhakî, Ebû Saîd el-Hudrî'den bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Başınıza kalpten sevdiğiniz ve gördüğünüzde size huzur veren yöneticiler gelecektir. Yine sevmediğiniz ve gördüğünüzde tüylerinizi diken diken eden yöneticiler de gelecektir" buyurdu. Adamın biri: “Yâ Resûlallah! Bunlarla savaşalım mı?" diye sorunca, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): “Namaz kıldıkları sürece hayır" karşılığını verdi. Beyhakî, Abdullah'tan bildirir: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “Benden sonra adam kayırma ve hoşlanmadığınız şeylerle karşılaşacaksınız" buyurdu. "Yâ Resûlallah! Böylesi bir durumda ne yapmamızı emredersin?" diye sorduğumuzda: “Siz üzerinizde olan hakları ifa edin ve sizin olan şeyleri Allah'tan dileyin" karşılığını verdi. Ahmed, Ebû Zer'den bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Benden sonra da sizin başınıza yöneticiler geçecektir. Sakın başınıza geçen kişinin değerini düşürmeyin. Zira onun değerini düşürmek isteyen kişi İslam boyunduruğunu boynundan çıkarmış olur. Yöneticide açtığı yarayı tekrar kapatana -ki bunu zor yapar- ve ona gerekli değeri verene kadar da tövbesi kabul görmez" buyurdu. Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) ÜÇ şeyden hiçbir zaman geri durmamamızı emretti. Bunlardan biri iyiliği emretmektir. Diğeri kötülükten nehyetmektir. Bir diğeri de insanlara sünnetleri öğretmektir. Ahmed, Huzeyfe b. el-Yemân'dan bildirir: Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem): “Müslümanların cemaatinden ayrılan ve yöneticinin değerini düşüren kişi, Yüce Allah'ın huzuruna çıktığında bakacak bir yüzü olmaz" buyurduğunu işittim. Beyhakî, Şuab'da Ebû Ubeyde b. el-Cerrâh'tan bildirir: Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem): “Yöneticiye sövmeyin! Zira yöneticiler Yüce Allah'ın yeryüzündeki gölgeleridir" buyurduğunu işittim. İbn Sa'd ve Beyhakî, Enes b. Mâlik'ten bildirir: “Büyüklerimiz olan Muhammed'in (sallallahü aleyhi ve sellem) ashabı bize yöneticilere sövmememizi, onları aldatmamamızı, onlara isyan etmememizi, Allah'tan korkup sabretmemizi, zira kıyametin yakın olduğunu öğrettiler." Beyhakî'nin bildirdiğine göre Ali b. Ebî Tâlib: “İyi biri de olsa, kötü biri de olsa insanları ancak bir lider ıslah edebilir" dedi. Kendisine: “İyi olan kişiyi anladık da kötü biri nasıl ıslah edecek?" diye sorulunca da şu karşılığı verdi: “Yüce Allah, kötü bir yöneticiyle yolların güvenliğini sağlar. Düşmana karşı onunla savaşılır, onunla ganimet elde edilir, onunla hadler ikame edilir, onunla haccedilir. Müslüman biri ölene kadar güven içinde onunla Allah'a ibadet eder." Saîd b. Mansûr, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Mücâhid: “...Herhangi bir hususta anlaşmazlığa düştüğünüz takdirde onu Allah ve Resûlü'ne arz edin..." âyetini açıklarken: “Alimler bir konuda ihtilafa düştükleri zaman Yüce Allah'ın Kitab'ı ile Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) sünnetine müracaat ederler" dedi ve: “...Halbuki onu, Resûl'e veya aralarında yetki sahibi kimselere götürselerdi, onların arasından işin içyüzünü anlayanlar, onun ne olduğunu bilirlerdi..." âyetini okudu. İbn Cerîr ile İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Meymûn b. Mihrân bu âyeti açıklarken şöyle demiştir: “Anlaşmazlık halinde Yüce Allah'ın Kitab'ına ve Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) başvurulur. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) vefat etmişse de sünnetine başvurulur." İbn Cerîr, Katâde ile Süddî'den bunun benzerini zikreder. İbn Cerîr ile İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Katâde: (.....) âyetini açıklarken: “Bu, sevap bakımından daha güzel, sonuç olarak daha hayırlıdır" demiştir. Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Mücâhid: “....." âyetini açıklarken: “Bu, sevap ve mükafat bakımından daha güzeldir" demiştir. İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Süddî: (.....) âyetini açıklarken: “Bu, sonuç bakımından daha güzeldir" demiştir. |
﴾ 59 ﴿