65"Hayır! Rabbine andolsun ki onlar, aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp, sonra da verdiğin hükme, içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe iman etmiş olmazlar." Abdurrezzâk, Ahmed, Abd b. Humeyd, Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud, Tirmizî, Nesâî, İbn Mâce, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim, İbn Hibbân ve Beyhakî, Zührî vasıtasıyla Urve b. ez-Zübeyr'den o da Abdullah b. ez- Zübeyr'den bildirir: Zübeyr b. el-Avvâm, Ensâr'dan olan ve Bedir savaşına katılan biriyle kayalıklardan akan bir su kanalı konusunda Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) huzurunda davalaştı. Her ikisi de bu kanaldan hurmalıklarını suluyordu. Ensâr'dan olan adam: “Suyu bırak ben de hurmalığımı sulayayım" deyince, Zübeyr suyu bırakmayı kabul etmedi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Ey Zübeyr! Önce sen hurmalığını sula, sonra da suyu bırak" buyurunca, Ensarlı kızdı ve: “Yâ Resûlallah! Halan oğlu olduğu için mi bu hükmü verdin?" dedi. Bu söz üzerine Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yüzünün rengi değişti ve: “Ey Zübeyr! Hurmalığını sula, sonra suyun önünü kapat ağaçların köklerine kadar yükselsin. Ardından suyu komşuna bırak" buyurdu. Bu şekilde Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Zübeyr'e hakkını tam olarak verdi. Oysa öncesinde hem Zübeyr, hem de Ensarlı olan adam için uygun olacak şekilde hüküm vermişti. Ensarlı bu şekilde konuşunca da Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Zübeyr'e hakkını sonuna kadar kullanması yönünde açık hükmünü verdi. Bundan dolayı Zübeyr: “Hayır! Rabbine andolsun ki onlar, aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp, sonra da verdiğin hükme, içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe iman etmiş olmazlar" âyeti sanıyorum bu konuda nazil oldu" demiştir. Humeydî, Müsned'de, Saîd b. Mansûr, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l- Münzir ve Taberânî, M. el-Kebîr'de Ümmü Seleme'den bildirir: Zübeyr bir adamla Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) huzurunda davalaştı. Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem), Zübeyr'in lehine hüküm verince diğer adam: “Halası oğlu olduğu için onun lehine hüküm verdi" demeye başladı. Bunun üzerine Yüce Allah: “Hayır! Rabbine andolsun ki onlar, aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp, sonra da verdiğin hükme, içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe iman etmiş olmazlar" âyetini indirdi. İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Saîd b. el-Müseyyeb: “Hayır! Rabbine andolsun ki onlar, aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp, sonra da verdiğin hükme, içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe iman etmiş olmazlar" âyetini açıklarken şöyle demiştir: “Zübeyr b. el-Avvâm ile Hâtib b. Belta'a hakkında nazil oldu. Sulama konusunda Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) huzurunda davalaşınca Allah Resûlü önce bahçesi üst tarafta olan kişinin, ondan sonra da altta olan kişinin sulamasına hüküm verdi." İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İkrime: “Hayır! Rabbine andolsun ki onlar, aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp, sonra da verdiğin hükme, içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe iman etmiş olmazlar" âyetini açıklarken: “Yahudiler hakkında nazil oldu" demiştir. İbn Cerîr ile İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Mücâhid: “Hayır! Rabbine andolsun ki onlar, aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp, sonra da verdiğin hükme, içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe iman etmiş olmazlar" âyetini açıklarken şöyle der: “Ka'b b. el-Eşref'in yanında muhakemeleşen Yahudiyle Müslüman biri hakkında nazil oldu." İbn Cerîr de Şa'bî'den aynısını zikreder ancak Ka'b yerine kahin ifadesini kullanır. İbn Ebî Hâtim ve İbn Merdûye, İbn Lehî'a vasıtasıyla Ebu'l-Esved'den bildirir: İki adam Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) huzurunda davalaştılar. Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) aralarında hüküm verdikten sonra aleyhinde hüküm verilen kişi: “Davayı bir daha görmek için bizi Ömer b. el-Hattâb'a gönder" dedi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) de: “Tamam, Ömer'e gidin" buyurdu. Ömer'in yanına gittiklerinde lehine hüküm verilen kişi: “Ey Ömer! Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) benim lehime hükmü verdi. Bu adam ise davayı bir daha görmek için ondan bizi sana göndermemizi istedi" dedi. Ömer adama: “Öyle mi?" diye sorunca, adam: “Evet!" karşılığını verdi. Bunun üzerine Ömer: “Yanınıza geri çıkıp hüküm verene kadar siz burada bekleyin "dedi ve içerden aldığı kılıcıyla yanlarına çıktı. "Bizi Ömer'e gönder" diyen adamı kılıcıyla öldürdü, diğer adam da kaçıp Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) gitti. "Yâ Resûlallah! Ömer benimle birlikte giden adamı öldürdü. Vallahi yetişebilseydi beni de öldürecekti" dedi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) de: “Ömer'in müminleri öldürmeye kalkışacağını düşünmüyordum" karşılığını verdi. "Hayır! Rabbine andolsun ki onlar, aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp, sonra da verdiğin hükme, içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe iman etmiş olmazlar'" âyeti nazil olunca da öldürülen adamın kanını heder saydı ve Ömer beraat etti. Ancak Yüce Allah böylesi bir olayın tekrarlanmaması ve adet haline dönüşmemesi için: “Eğer biz onlara, "Hayatlarınızı feda edin veya yurtlarınızdan çıkın" diye yazmış olsaydık, içlerinden pek azı hariç, bunu yapmazlardı. Eğer kendilerine verilen öğütleri tutsalardı, elbette haklarında hem daha hayırlı, hem de (imanlarını) daha çok pekiştirici olurdu" âyetini indirdi. Hafız Duhaym, Tefsîr'de Utbe b. Damra'dan, o da babasından bildirir: İki adam Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) huzurunda davalaştılar. Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) haklı olan kişinin lehine hükmü verdi. Ancak diğer kişi: “Bu hükmü kabul etmem" dedi. Lehine hüküm verilen adam: “Peki, ne istiyorsun?" diye sorunca: “Ebû Bekr es-Sıddîk'in yanında davalaşmak istiyorum" karşılığını verdi. Ancak Ebû Bekr de Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) verdiği hükmün aynısını verdi. Adam yine: “Kabul etmem" deyince bu sefer Ömer'in yanına geldiler. Ömer olanları öğrenince evine girip elinde kılıcıyla çıktı ve hükme razı olmayan adamı öldürdü. Bunun üzerine Yüce Allah: “Hayır! Rabbine andolsun ki onlar, aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp, sonra da verdiğin hükme, içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe iman etmiş olmazlar" âyetini indirdi. Hakîm et-Tirmizî, Nevâdiru'l-Usûl'de Mekhûl'den bildirir: Münafıklardan bir adam ile Müslümanlardan bir adamın arasında bir konuda anlaşmazlık vardı. Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına geldiklerinde Allah Resûlü münafığın aleyhinde hüküm verdi. Yeniden davalaşmak üzere Ebû Bekr'e gittiklerinde: “Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) verdiği hükme razı olmayanların davasına bakacak değilim!" karşılığını verdi. Ömer'in yanına gidip durumu anlattıklarında Ömer: “Acele etmeyin, bir içeri girip çıkayım" dedi. İçeri girip kılıcını aldı ve çıkıp münafığı öldürdü. Sonra da: “Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) hükmüne razı olmayan kişi hakkındaki hükmüm böyledir" dedi. Olayın ardından Cebrail, Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) geldi ve: “Ömer adamı öldürdü. Yüce Allah da Ömer'in diliyle hak ile batılı ayırdı" dedi. Bundan dolayıdır ki Ömer'e (hak ile batılı ayıran anlamında) "Fâruk" denilirdi. Tastî'nin bildirdiğine göre Nâfi' b. el-Ezrak, İbn Abbâs'a: âyetinin anlamı ne?" diye sorunca, İbn Abâs: “Anlaşmazlığa düştükleri konularda, anlamındadır" dedi. Nâfi': “Araplar böylesi bir ifadeyi bilir mi ki?" diye sorunca, İbn Abbâs şu karşılığı verdi: “Evet, bilirler. Züheyr'in: "Ne zamarı bir topluluk anlaşmazlığa düşse, ileri gelenler Bunu biz hallederiz, derler ve adaletle razı ederler" dediğini İşitmedin mi?" Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Mücâhid: (.....) ifadesini: “Şüphe" şeklinde açıklamıştır. İbn Cerîr ile İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Dahhâk: (.....) ifadesini: "Kötü, günah" şeklinde açıklamıştır. İbnu'l-Münzir, İbn Cüreyc'den bildirir: Bu âyet nazil olduğu zaman sulama konusunda Zübeyr'in hasmı ve Ensâr'dan biri olan kişi: “Bu hükme razı oldum" dedi. İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Ebû Saîd el-Hudrî gusletmenin ancak meninin çıkmasıyla olacağı konusunda Ensâr'dan olanlarla tartışıyordu. Onlara: “Sizin dediğiniz şeyin diğer ashabın da dediği gibi olduğunu bilseydim böylesi bir durumda yıkanmaz mıydım?" diye sorunca: “Tabi ki, ama vallahi Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) hüküm verdiği bir konuda içinde bir şüphe ve sıkıntı kalmasın diye söylüyoruz" dediler. |
﴾ 65 ﴿