70

"Kim Allah'a ve Peygambere itaat ederse, işte onlar, Allah'ın kendilerine nimet verdiği peygamberlerle, sıddîklarla, şehidlerle ve iyi kimselerle birliktedirler. Bunlar ne güzel arkadaştır. Bu lütuf Allah'tandır. Hakkıyla bilen olarak Allah yeter."

Taberânî, İbn Merdûye, Ebû Nuaym, Hilye'de ve Diyâ el-Makdisî, Sifatu'l- Cenne'de, Hazret-i Aişe'den bildirir: Adamın biri Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) geldi ve şöyle dedi:

Resûlallah! Seni kendimden ve çocuklarımdan daha fazla seviyorum. Evimdeyken aklıma düşüyor ve gelip seni görmeden edemiyorum. Ancak herkesin de öleceğini hatırladığımda, sen ölünce Cennete girip Peygamberlerin yanında olacaksın. Ben öldüğümde ise Cennete girmem halinde senin görememekten korkuyorum." Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) adama herhangi bir cevap vermedi. Sonunda Cebrail:

“Kim Allah'a ve Peygambere itaat ederse, işte onlar, Allah'ın kendilerine nimet verdiği peygamberlerle, sıddîklarla, şehidlerle ve iyi kimselerle birliktedirler..." âyetiyle geldi.

Taberânî ve İbn Merdûye, Şa'bî vasıtasıyla İbn Abbâs'tan bildirir: Adamın biri Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) gelip şöyle dedi:

Resûlallah! Seni öyle seviyorum ki aklıma düştüğünde gelip seni görmesem canım çıkacak gibi oluyor. Ancak Cennete girmem halinde senden daha aşağı derecede olmak beni korkutuyor. Oysa ben de seninle aynı yerde olmak istiyorum." Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) adama herhangi bir şey demedi. Yüce Allah:

“Kim Allah'a ve Peygambere itaat ederse, işte onlar, Allah'ın kendilerine nimet verdiği peygamberlerle, sıddîklarla, şehidlerle ve iyi kimselerle birliktedirler..." âyetini indirince Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) adamı çağırdı ve bu âyeti ona okudu.

Saîd b. Mansûr, Hennâd, İbnu'l-Münzir ve Beyhakî, Şuabu'l-îman'da Şa'bî'den bildirir: Ensâr'dan bir adam Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) geldi ve:

Resûlallah! Seni kendimden, çocuklarımdan, ailemden ve malımdan daha çok seviyorum. Gelip seni görmesem de canım çıkacak gibi oluyorum" dedi. Sonra ağlamaya başladı. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Neden ağlıyorsun?" diye sorunca, adam:

“Senin gibi bizim de öleceğimiz aklıma geldi. Ancak sen Cennette peygamberlerle birlikte olacakken biz, Cennete girmemiz halinde senden daha aşağıda olacağız" dedi. Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) buna karşılık adama bir şey demedi. Yüce Allah:

“Kim Allah'a ve Peygambere itaat ederse, işte onlar, Allah'ın kendilerine nimet verdiği peygamberlerle, sıddîklarla, şehidlerle ve iyi kimselerle birliktedirler. Bunlar ne güzel arkadaştır. Bu lütuf Allah'tandır. Hakkıyla bilen olarak Allah yeter" âyetlerini indirince adama:

“Ey Ebû Fülân! Sana müjdeler olsun!" buyurdu.

İbn Cerîr, Saîd b. Cübeyr'den bildirir: Ensâr'dan bir adam üzgün bir şekilde Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına gelince, Allah Resûlü:

“Ey Fülan! Neden seni üzgün görüyorum?" diye sordu. Adam:

Resûlallah! Bir şey düşündüm de beni üzdü" dedi. Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Neyi düşündün?" diye sorunca, adam:

“Şu an sabah akşam yanına gelip gidiyoruz. Yüzünü görüp yanında oturuyoruz. Ancak yarın peygamberlerin katına çekileceksin ve artık sana ulaşamayacağız" dedi. Allah Resûlü adamın bu sözüne karşılık bir şey demedi. Cebrâil:

“Kim Allah'a ve Peygambere itaat ederse, işte onlar, Allah'ın kendilerine nimet verdiği peygamberlerle, sıddîklarla, şehidlerle ve iyi kimselerle birliktedirler. Bunlar ne güzel arkadaştır" âyetiyle gelince, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) adamı çağırdı ve bunun müjdesini verdi.

Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim, Mesrûk'tan bildirir: Muhammed'in (sallallahü aleyhi ve sellem) ashabı:

Resûlallah! Dünyadayken senden ayrılmayız, ancak vefat ettiğinde bizden daha üst bir makama çıkarılacaksın ve artık senin göremeyeceğiz" dediklerinde, Yüce Allah:

“Kim Allah'a ve Peygambere itaat ederse, işte onlar, Allah'ın kendilerine nimet verdiği peygamberlerle, sıddîklarla, şehidlerle ve iyi kimselerle birliktedirler. Bunlar ne güzel arkadaştır" âyetini indirdi.

Abd b. Humeyd ve İbn Ebî Hâtim, İkrime'den bildirir: Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına genç bir çocuk geldi ve:

Resûlallah! Şu an dünyada iken seni görebiliyoruz ancak kıyamet gününde Cennette yüksek derecelerde bulunacağın için seni göremeyeceğiz" dedi. Yüce Allah bu konuda:

“Kim Allah'a ve Peygambere itaat ederse, işte onlar, Allah'ın kendilerine nimet verdiği peygamberlerle, sıddîklarla, şehidlerle ve iyi kimselerle birliktedirler..." âyetini indirince Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona:

“İnşaallah sen de Cennette benimle beraber olacaksın" buyurdu.

Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir, Katâde'den bildirir: Bize anlatılana göre bazı adamlar:

Hazret-i Peygamber'i (sallallahü aleyhi ve sellem) dünyada iken görüyoruz, ancak kıyamet gününde faziletinden dolayı üst makamlarda olacağından onu göremeyeceğiz" deyince, Yüce Allah:

“Kim Allah'a ve Peygambere itaat ederse, işte onlar, Allah'ın kendilerine nimet verdiği peygamberlerle, sıddîklarla, şehidlerle ve iyi kimselerle birliktedirler. Bunlar ne güzel arkadaştır" âyetini indirdi.

İbn Cerîr, Süddî'den bildirir: Ensâr'dan bazıları:

Resûlallah! Yüce Allah seni Cennetine aldığı zaman en yüksek yerinde bulunacaksın. Bizler seni özleyince ne yapacağız?" dediler. Bunun üzerine Yüce Allah:

“Kim Allah'a ve Peygambere itaat ederse, işte onlar, Allah'ın kendilerine nimet verdiği peygamberlerle, sıddîklarla, şehidlerle ve iyi kimselerle birliktedirler. Bunlar ne güzel arkadaştır" âyetini indirdi.

İbn Cerîr, Rabî'den bildirir: Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) ashabı:

Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisine inanan ve tasdik edenlerden derece bakımından daha üstün olduğunu biliyoruz. Cennette farklı derecelerde bulunanlar birbirlerini nasıl görecekler?" dediler. Yüce Allah da bu konuda bu âyeti indirdi. Sonrasında Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Cennette yüksek derecede bulunanlar kendilerinden daha alt derecede bulunanların yanına inip Cennet bahçelerinde bir araya gelirler. Burada Yüce Allah'ın kendilerine verdiği nimetleri zikredip onu överler" buyurdu.

Müslim, Ebû Dâvud ve Nesâî, Rabîa b. Ka'b el-Eslemî'den bildirir: Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) yanında geceler, abdest için suyunu hazırlar hizmetini görürdüm. Bir defasında bana:

“Dile!" buyurunca:

“Cennette seninle beraber olmayı diliyorum" dedim. Bana:

“Başka bir şey istesen?" buyurunca:

“Sadece bunu istiyorum" dedim. Bunun üzerine:

“O zaman bu isteğini yerine getirmem için sen de çokça namaz kılarak bana yardımcı ol" buyurdu.

Ahmed, Amr b. Murra el-Cühenî'den bildirir: Adamın biri Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) geldi ve:

Resûlallah! Allah'tan başka ilah olmadığına, senin Allah'ın resûlü olduğuna şehadet ettim. Beş vakit namazımı kıldım, malımın zekatını verdim ve Ramazan orucunu tuttum" dedi. Bunun üzerine Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Bu hal üzere olan kişi anne babasına da asi olmadıktan sonra kıyamet gününde peygamberler, sıddîklar ve şehitlerle beraber şu şekilde olacaktır" buyurdu ve iki parmağını yan yana getirip gösterdi.

Ahmed ve Hâkim'in Muâz b. Enes'ten bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Allah yolunda bin ayet okuyan kişi kıyamet gününde inşaallah peygamberler, sıddîklar ve şehitlerle beraber yazılır. Bunlar da ne güzel arkadaştır,"

Buhârî, Müslim ve İbn Mâce, Hazret-i Âişe'den bildirir: Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Hasta olan her bir peygambere dünya (hayat) ile ahiret (ölüm) arasında tercih yapması istenilir" buyurduğunu işittim. Vefatına sebep olan hastalığı sırasında Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) sesi kısıldı. Kısık sesiyle de:

“Yüce Allah'ın kendilerine nimetler verdiği peygamberler, sıddîklar ve şehitler ile beraber" dediğini işittim. Bunu işitince de O'ndan da tercih yapması istenildiğini anladım.

İbn Cerîr, Mikdâd'dan bildirir: Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Eşlerin konusunda:

“Benden sonra onlar için sıddîkların olmasını umuyorum" buyurdun" dediğimde:

“Sıddîklar ile siz kimleri kastediyorsunuz?" diye sordu. "Küçük iken ölen çocuklarımızı kastederiz" dediğimde:

“Hayır! Sıddîklar, sadaka verenlerdir" buyurdu.

70 ﴿