79"Nerede olursanız olun, sağlam ve tahkim edilmiş kaleler içinde bulunsanız bile ölüm size ulaşacaktır. Onlara bir iyilik gelirse, «Bu, Allah'tandır» derler. Onlara bir kötülük gelirse, «Bu, senin yüzündendir» derler. De ki; «Hepsi Allah'tandır.» Bu topluma ne oluyor ki, neredeyse hiçbir sözü anlamıyorlar! Sana ne iyilik gelirse Allah'tandır, sana ne kötülük dokunursa kendindendir. Seni insanlara peygamber gönderdik, şahid olarak Allah yeter." İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Süddî: “Nerede olursanız olun..."âyetini açıklarken: “Dünyada her nerede bulunursanız bulunun, anlamındadır" demiştir. Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Katâde: (.....) âyetini: “Sarp ve sağlam kaleler içinde bulunsanız dahi" şeklinde açıklamıştır. İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İkrime: (.....) âyetini: “Alçı ile süslenmiş kaleler içinde olsanız dahi" şeklinde açıklamıştır. İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Süddî: (.....) âyetini açıklarken: “Gökte inşa edilen beyaz kaleler içinde" demiştir. İbn Cerîr ile İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Ebu'l-Âliye: (.....) âyetini açıklarken: “Gökte inşa edilen kaleler içinde" demiştir. Abd b. Humeyd ile İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Süfyân bu âyeti açıklarken şöyle demiştir: “Âyette bahsedilen kalelerin gökte yapılan kaleler olduğu söylenirdi." İbn Cerîr, İbn Ebî Hâtim ve Ebû Nuaym, Hilye'de Mücâhid'den bildirir: Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) gönderilişinden önce bir kadın ve bu kadının bir hizmetçisi vardı. Kadın doğum yapınca hizmetçisine: “Git ve bana ateş bul getir" dedi. Hizmetçi ateş bulmak için çıktığında kapıda duran iki adamla karşılaştı. Bu iki adamdan biri diğerine: “Kadın ne doğurdu?" diye sorunca, diğeri: “Kız doğurdu" karşılığını verdi. Yine ikisinden biri diğerine: “Doğan kız yüz kişiyle zina etmeden ve bu hizmetçiyle evlenmeden ölmeyecek. Ölümü de bir örümcekle olacaktır" deyince, hizmetçi: “Vallahi sizin bu sözlerinizi yalan çıkaracağım!" dedi ve elindekini bırakıp bir bıçak aldı. Bıçağı iyice biledikten sonra o iki kişiye: “Yüz kişiyle zina ettikten sonra benimle evlenecek diyordunuz değil mi?" diyerek bıçağı doğan kızın göbeğine sapladı. Kızı öldürdüğünü düşündü ve bıçağı atıp kaçtı. Kız çocuğu bağırınca annesi kalktı ve karnının yarılmış olduğunu gördü. Kızının karnını dikerek tedavi etti ve onu iyileştirdi. Hizmetçi ise başını alıp gitti. Gittiği yerde bir süre kalıp bu süre içinde çokça mal kazandı. Kim öldü kim kaldı diye öğrenmek istedi ve memleketine geri döndü. Döndüğünde ihtiyar bir kadının yanında misafir oldu. Kadına: “Bana beldenin en iyi kadınını bul. Ondan faydalanayım ve mal da vereyim" dedi. İhtiyar kadın da zamanında bıçaklanan ve bölgenin en güzel kızı olan o kızın yanına gitti. Kızı adamın yanına davet etti ve: “Ondan iyi para alırsın" dedi. Kız ise: “Daha önce öylesi şeyler yapıyordum ancak şimdi öyle bir şeyi yapmak istemiyorum" dedi ve ihtiyar kadının tekifini reddetti. İhtiyar kadın adamın yanına dönüp durumu anlatınca adam ona: “O zaman evlenmek üzere o kızı bana iste" dedi. İhtiyar kadın o kızı istedi ve adamla evlendiler. Adam da kızı çok beğendi. Bir ara başından geçenleri kıza anlatınca, kız: “Vallahi şâyet anlattığın doğru ise bil ki annem de bana senin bu olayı anlattı ve o bahsettiğin küçük kız da benim" dedi. Adam: “Sen misin?" diye sorunca, kız: “Evet, benim" karşılığını verdi. Adam: “Vallahi şâyet o kız sen isen o zaman üzerinde saklanamayacak bir iz de bulunmalı" dedi ve kızın karnını açıp baktı. Karnında da bıçak izini gördü. O zaman adam: “O iki adam bana doğruyu söylemişler. Vallahi sen yüz kişiyle zina ettin ve eski hizmetçiniz olan ben seninle evlendim. Şimdi dedikleri üçüncü şey olacak ve bir örümcek yüzünden öleceksin" dedi. Kız: “Vallahi dediğin gibi oldu ancak zina ettiğim kişiler yüz mü daha az mı daha çok mu tam olarak bilemiyorum" karşılığını verdi. Adam: “Vallahi ne az ne de fazla tam yüz kişi!" dedi. Sonrasında adam örümcek korkusuyla kentin bir kenarında ev yaptırdı. Bir zaman geçtikten sonra kadının eceli geldiği sıralarda adam bakmak için eve gitti. Evin tavanında asılı bir örümcek gördü. Kadın da örümceğin yanında duruyordu. Adam: “Vallahi örümceğin evin tavanında olduğunu görüyorum" deyince, kadın: “Beni öldüreceğini söylediğiniz örümcek bu mu? Vallahi o beni öldürmeden ben onu öldüreceğim" karşılığını verdi. Adam kalkıp örümceği tavandan yere indirdi. Kadın: “Vallahi onu benden başkası öldürmeyecek!" diyerek ayağını üzerine koyup örümceğin kafasını ezdi. Ancak örümcekten sıçrayan zehir kadının ayak parmağının eti ile tırnağı arasına girdi. Sonrasında kadının ayağı simsiyah kesildi ve öldü. Yüce Allah da Peygamberimizi (sallallahü aleyhi ve sellem) gönderdikten sonra bunu anlatırcasına: “Nerede olursanız olun, sağlam ve tahkim edilmiş kaleler içinde bulunsanız bile ölüm size ulaşacaktır..."' âyetini indirdi. Abdurrezzâk ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Katâde: “...Onlara bir iyilik gelirse, «Bu, Allah'tandır» derler. Onlara bir kötülük gelirse, «Bu, senin yüzündendir» derler. De ki: “Hepsi Allah'tandır..." âyetini açıklarken şöyle demiştir: “Âyette nimet ile musibetlerden bahsedilmiş ve bunların hepsinin Allah'tan olduğu ifade edilmiştir." İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim, Ebu'l-Âliye'den bildirir: “...Onlara bir iyilik gelirse, «Bu, Allah'tandır» derler. Onlara bir kötülük gelirse, «Bu, senin yüzündendir» derler..." âyeti kişinin bolluk ve darlık halleriyle ilgilidir. "Sana ne iyilik gelirse Allah'tandır, sana ne kötülük dokunursa kendindendir..." âyeti da iyilikler ile kötülükler konusundadır. İbn Cerîr, İbn Zeyd'den bildirir: “...Onlara bir iyilik gelirse, «Bu, Allah'tandır» derler..." âyeti savaş hakkında nazil olmuştur. "...De ki: “Hepsi Allah'tandır..." âyeti da savaş sonrası zafer veya hezimet hakkındadır. İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in Avfî vasıtasıyla bildirdiğine göre İbn Abbâs: “...De ki: Hepsi Allah'tandır... Sana ne iyilik gelirse Allah'tandır, sana ne kötülük dokunursa kendindendir..." âyetini açıklarken şöyle demiştir: “İyilik de, kötülük de Allah'tandır. İyilik Yüce Allah'ın sana bir ihsanıdır. Kötülük de seni sınamasıdır. Allah katından Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) gelen iyilik, Bedir savaşındaki zafer ve elde ettiği ganimetlerdir. Kötülük ise Uhud savaşındaki hezimet ile savaş sırasında yüzünün yaralanması, dişinin kırılmasıdır." İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Mutarrif b. Abdillah: “Kader konusunda ne istiyorsunuz? Nisâ Sûresi'ndeki: “...Onlara bir iyilik gelirse, «Bu, Allah'tandır» derler. Onlara bir kötülük gelirse, «Bu, senin yüzündendir» derler. De ki: “Hepsi Allah'tandır..." âyeti bu konuda size yetmiyor mu?" demiştir. İbn Ebî Hâtim'in Avfî vasıtasıyla bildirdiğine göre İbn Abbâs: “...Sana ne kötülük dokunursa kendindendir..." âyetini açıklarken şöyle demiştir: “Bahsedilen kötülük Uhud savaşında olanlardır. Burada Yüce Allah: “Başına gelen sıkıntılar kendi yaptıkların yüzündendir. Bu yaptıklarına karşılık böylesi bir sıkıntıyı ben sana takdir ederim" demiştir." Saîd b. Mansûr, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Ebû Sâlih: “...Sana ne kötülük dokunursa kendindendir..." âyetini: “Başına gelen sıkıntılar kendi yaptıkların yüzündendir. Bu yaptıklarına karşılık böylesi bir sıkıntıyı ben sana takdir ederim" şeklinde açıklamıştır. Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Katâde: “...Sana ne kötülük dokunursa kendindendir..." âyetini açıklarken şöyle demiştir: Kişinin başına gelen kötülük ve sıkıntılar kendi işlediği günahlar yüzündendir. Bize bildirilene göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “Kişiye kıymık batması, ayağının kayması ve damar seğirtmesi ancak işlediği bir günah dolayısıyla olur. Yüce Allah'ın affettiği günahlar ise cezasını verdiklerinden daha çoktur" buyurmuştur. İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İbn Zeyd: “...Sana ne kötülük dokunursa kendindendir..." âyetini açıklarken şöyle demiştir: Kişinin başına gelen kötülük ve sıkıntılar kendi işlediği günahlar yüzündendir. Aynı şekilde Uhud savaşına katılan müslümanlara da: “Başkalarını iki misline uğrattığınız bir musibete kendiniz uğrayınca mı: «Bu nereden?» dersiniz? De ki: «O, kendi tarafınızdandır.» Doğrusu Allah her şeye Kadir'dir" buyurmuş ve böylesi bir sonucun kendi günahları dolayısıyla olduğunu bildirmiştir. İbnu'l-Münzir ve İbnu'l-Enbârî, Mesâhifde Mücâhid'den bildirir: Bu âyet Ubey b. Ka'b ile Abdullah b. Mes'ûd'un kıraatinde: “(=Sana ne iyilik gelirse Allah'tandır, sana ne kötülük dokunursa kendindendir. Bunu ben sana yazmışımdır)" şeklindedir. İbnu'l-Münzir, Mücâhid'den bildirir: İbn Abbâs bu âyeti: “(=Sana ne kötülük dokunursa kendindendir. Bunu ben sana yazmışımdır)" şeklinde okurdu. Ubey b. Ka'b ile İbn Mes'ûd'un kıraati de bu şekildedir. |
﴾ 79 ﴿