89"Münafıklar hakkında iki fırka olmanız da niye? Allah onları, yaptıklarından dolayı başaşağı etmiştir. Allah'ın saptırdığını siz mî yola getirmek istiyorsunuz? Allah'ın saptırdığı kimseye sen hiç yol bulamayacaksın. Sîzin de kendileri gibi inkâr etmenizi istediler ki onlarla eşit olasınız. O halde Allah yolunda göç edinceye kadar onlardan hiçbirini dost edinmeyin. Eğer yüz çevirirlerse onları yakalayın, bulduğunuz yerde öldürün ve hiçbirini dost ve yardımcı edinmeyin." Tayâlisî, İbn Ebî Şeybe, Ahmed, Abd b. Humeyd, Buhârî, Müslim, Tirmizî, Nesâî, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim, Taberânî ve Beyhakî, Delâil'de Zeyd b. Sâbit'ten bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte Uhud savaşına çıkanlardan bazıları geri dönmüşlerdi. Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) ashabı bu dönenler konusunda iki gruba ayrıldılar. Bir grup onlar hakkında: “Onları öldürelim" derken, diğer grup: “Hayır, öldürmeyelim" diyordu. Yüce Allah bu konuda: “Münafıklar hakkında iki fırka olmanız da niye? Allah onları, yaptıklarından dolayı başaşağı etmiştir. Allah'ın saptırdığını siz mi yola getirmek istiyorsunuz? Allah'ın saptırdığı kimseye sen hiç yol bulamayacaksın" âyetini indirince, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Medine temiz ve pak bir yerdir. Ateşin gümüşteki kiri temizlemesi gibi kirli ve pis olanı dışarıda bırakır" buyurdu. Saîd b. Mansûr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim, Abdulazîz b. Muhammed vasıtasıyla Zeyd b. Eslem'den, o da Sa'd b. Muâz el-Ensârî'nin oğullarından birinden bildirir: “Münafıklar hakkında iki fırka olmanız da niye? Allah onları, yaptıklarından dolayı başaşağı etmiştir...'" âyeti bizim hakkımızda nazil oldu. Bir defasında Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) kalkıp bir konuşma yaptı ve: “Bana eziyet edeni, bana eziyet edenleri evinde toplayanı kim bertaraf eder?" diye sordu. Sa'd b. Muâz kalktı ve: “Yâ Resûlallah! Şâyet bizden biri ise onu öldürürüz. Hazredi kardeşlerimizden biri ise de vereceğin emre itaat ederiz" dedi. Ancak Sa'd b. Ubâde kalktı ve: “Ey Ubâde'nin oğlu! Sen Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) itaat etme derdinde değilsin! Asıl maksadını biliyorum" diye çıkıştı. Useyd b. Hudayr da kalkıp: “Ey Ubâde'nin oğlu! Sen münafık birisin ve münafıkları da seversin!" diye araya girdi. Muhammed b. Mesleme de kalkıp: “Sakin olsun ey insanlar! Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) aramızda. Bu konuda onun vereceği emri yerine getiririz" deyince Yüce Allah: “Münafıklar hakkında iki fırka olmanız da niye? Allah onları, yaptıklarından dolayı başaşağı etmiştir..." âyetini indirdi. İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim, Avfî vasıtasıyla İbn Abbâs'tan bildirir: Mekke'de bazıları Müslüman olduklarını dile getirdiler, ancak müşriklere de yardım ediyorlardı. Bazı işleri için Mekke'den çıktılar ve: “Muhammed'in arkadaşlarıyla karşılaşmamız halinde bize bir zararları olmaz" dediler. Müminler, onların Mekke'den çıktığı haberini alınca bazıları: “Bineklerimize binip gidelim ve o pis insanları öldürüleim. Zira size karşı düşmanlarınıza yardım ediyorlar" dedi. Bazıları da: “Sübhanallah! Sizler gibi Müslüman olduklarını söyleyen kişileri mi öldüreceksiniz? Sırf yurtlarını bırakıp sizin gibi hicret etmedikleri için mi kanları ve mallarını helal sayacaksınız?" karşılığını verdiler. Onlar hakkında müminler bu şekilde iki gruba ayrıdılar. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de yanlarında bulunmasına rağmen her iki gruba da olumlu veya olumsuz bir şey demedi. Bunun üzerine Yüce Allah: “Münafıklar hakkında iki fırka olmanız da niye? Allah onları, yaptıklarından dolayı başaşağı etmiştir. Allah'ın saptırdığını siz mi yola getirmek istiyorsunuz? Allah'ın saptırdığı kimseye sen hiç yol bulamayacaksın. Sizin de kendileri gibi inkâr etmenizi istediler ki onlarla eşit olasınız. O halde Allah yolunda göç edinceye kadar onlardan hiçbirini dost edinmeyin. Eğer yüz çevirirlerse onları yakalayın, bulduğunuz yerde öldürün ve hiçbirini dost ve yardımcı edinmeyin" âyetlerini indirdi. Bununla da diğer müminler gibi hicret etmedikleri sürece veya hicretten yüz çevirmeleri halinde öldürülmelerine izin verildi. Ahmed munkatı' bir senedle Abdurrahman b. Avf'tan bildirir: Bir topluluk Medine'ye Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına gelip Müslüman oldular. Ancak Medine'nin havasına alışamayıp hummaya yakalandılar. Bundan dolayı Medine'den çıktılar. Çıktıktan sonra ashâbdan bazılarıyla karşılaştılar. Ashap: “Neden geri döndünüz?" diye sorunca: “Medine'de hastalığa yakalandık" karşılığını verdiler. Ashap da: “Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu konuda sizler için en güzel örnek değil miydi?" dediler. Sonrasında ashâbdan bazıları onlar için: “Münafıktır" derken, bazıları: “Hayır, münafık değillerdir" dediler. Bunun üzerine Yüce Allah: “Münafıklar hakkında iki fırka olmanız da niye? Allah onları, yaptıklarından dolayı başaşağı etmiştir. Allah'ın saptırdığını siz mi yola getirmek istiyorsunuz? Allah'ın saptırdığı kimseye sen hiç yol bulamayacaksın" âyetini indirdi. İbn Ebî Hâtim başka bir vecihle Ebû Seleme b. Abdirrahman'dan bildirir: Arap kabilelerinden bir topluluk Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına hicret etti. Bir süre Medine'de ikamet ettikten sonra kabilelerine geri döndüler. Dönüşte Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) ashabından bir grupla karşılaşınca sahabeler onları tanıdı. Ashap: “Neden döndünüz?" diye sorduklarında mazeretler öne sürdüler. Bunun üzerine ashâbdan bazıları onların münafık olduklarını söyledi. Onların münafık oldukları ağızdan ağza dolaşmaya başlayınca Yüce Allah onlar hakkında: “Münafıklar hakkında iki fırka olmanız da niye? Allah onları, yaptıklarından dolayı başaşağı etmiştir. Allah'ın saptırdığını siz mi yola getirmek istiyorsunuz? Allah'ın saptırdığı kimseye sen hiç yol bulamayacaksın"' âyetini indirdi. ' Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Mücâhid: “Münafıklar hakkında iki fırka olmanız da niye? Allah onları, yaptıklarından dolayı başaşağı etmiştir..." âyetini açıklarken şöyle demiştir: “Bir topluluk Müslüman olduklarını söyleyerek Mekke'den Medine'ye hicret etti. Ancak sonradan dinden döndüler. Mekke'ye gidip bazı ticari mallarını getirmek için Allah Resûlünden izin isteyince müminler onların durumu hakkında ihtilafa düştü. Müminlerden bazıları onların münafık olduğunu söylerken diğer bir grup da mümin olduklarını söyledi. Ancak Yüce Allah indirdiği bu âyetle onların münafık olduğunu bildirdi ve öldürülmelerini emretti. Mekke'ye dönen grup ticari eşyalarını aldıktan sonra Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile aralarında anlaşma bulunan Hilâl b. Uveymir el-Esletrıî'nin yanma gittiler. Âyette belirtildiği gibi Hilâl, müminlerle veya kendi kabilesiyle savaşmayı içine sindirmeyen kişidir. Hilâl'e sığındıkları ve Hilâl'in, Hazret-i Peygamber'le (sallallahü aleyhi ve sellem) anlaşması olduğu için Mekke'den dönüp kendisine sığınan bu topluluğa dokunulmamıştır." Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Katâde: “Münafıklar hakkında iki fırka olmanız da niye? Allah onları, yaptıklarından dolayı başaşağı etmiştir..." âyetini açıklarken şöyle demiştir: Bize bildirilene göre âyet, iki kişi hakkında nazil olmuştur. Kureyşli olan bu iki kişi Müslüman olduklarını söylemiş, ancak Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına hicret etmemiş ve müşriklerle Mekke'de kalmışlardı. Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) ashâbından bir grup bu iki kişiyle Mekke'ye doğru giderken karşılaşmış bazıları: “Canlan ve malları helaldir" derken, bazıları da: “Canları ve mallan size helal olmaz" demiştir. Müslümanlar bu iki kişi konusunda bu şekilde çekişince Yüce Allah: “Münafıklar hakkında iki fırka olmanız da niye? Allah onları, yaptıklarından dolayı başaşağı etmiştir. Allah'ın saptırdığını siz mi yola getirmek istiyorsunuz? Allah'ın saptırdığı kimseye sen hiç yol bulamayacaksın. Sizin de kendileri gibi inkâr etmenizi istediler ki onlarla eşit olasınız. O halde Allah yolunda göç edinceye kadar onlardan hiçbirini dost edinmeyin. Eğer yüz çevirirlerse onları yakalayın, bulduğunuz yerde öldürün ve hiçbirini dost ve yardımcı edinmeyin. Ancak sizinle aralarında anlaşma olan bir topluma sığınmış bulunanlar, yahut ne sizinle ne de kendi kavimleriyle savaşmayı içlerine sığdıramayıp (tarafsız olarak) size gelenler başka. Eğer Allah dileseydi, onları size musallat kılardı da sizinle savaşırlardı...'" âyetlerini indirdi. İbn Cerîr, Ma'mer b. Râşid'den bildirir: Bize bildirilene göre Mekke ahalisinden bir grup Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) mektup yazarak Müslüman olduklarını bildirdiler. Ancak yalan söylemişlerdi. Müslümanlar onlarla karşılaşınca durumları konusunda ihtilafa düştüler. Müslümanlardan bazıları: “Kanları bize helaldir" derken, bazıları: “Kanları bize haramdır" dediler. Bunun üzerine Yüce Allah: “Münafıklar hakkında iki fırka olmanız da niye? Allah onları, yaptıklarından dolayı başaşağı etmiştir..." âyetini indirdi. İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Dahhâk bu âyeti açıklarken şöyle demiştir: Bunlar Hazret-i Peygamber'le (sallallahü aleyhi ve sellem) hicret etmeyip Mekke'de kalan ancak iman ettiklerini söyleyen kişilerdir. Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) ashabı bunların durumu konusunda ihtilafa düştü. Müslümanlardan bazıları bunları dost edinirken, bazıları ise onlardan beri olduklarını bildirdiler ve: “Bunlar Hazret-i Peygamber'le (sallallahü aleyhi ve sellem) hicret etmeyip geride kaldılar" dediler. Yüce Allah da bunlar hakkında âyet indirip münafık olduklarını, Müslümanların onları dost edinmemeleri gerektiğini bildirdi. Bunun yanında hicret edene kadar da onların dost edinilmemesini emretti. İbn Cerîr, Süddî'den bildirir: Münafıklardan bir grup Medine'den çıkmak istedi. Müminlere: “Medine'nin havası bize iyi gelmedi, hasta etti. Yaylaya doğru çıkıp da biraz kendimize gelelim sonra geri döneriz. Zira biz yaylada yetişmiş bir topluluğuz" dediler. Bu şekilde Medine'den çıktıklarında ashâb onların durumu hakkında ihtilafa düştü. Bir kısmı: “Bunlar Allah düşmanı münafıklardır. İsterdik ki Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bize izin versin de onları öldürelim" derken, bir kısmı da: “Hayır! Onlar bizim kardeşlerimizdir. Ancak Medine'nin havası onlara iyi gelmedi. Temiz hava almak için de yaylaya doğru çıtılar. Kendilerine geldiklerinde de geri dönerler" dediler. Bunun üzerine Yüce Allah: “Münafıklar hakkında iki fırka olmanız da niye? Allah onları, yaptıklarından dolayı başaşağı etmiştir...'" âyetini indirdi. Abd b. Humeyd ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İkrime bu âyeti açıklarken şöyle demiştir: Müslümanlardan bazıları müşriklerden mal aldılar ve Yemâme'ye ticaret için bu malları götürdüler. Geride kalan Müslümanlar bunların durumu konusunda ihtilafa düştü. Bir grup: “Şâyet onlarla karşılaşırsak öldürür ve ellerindeki malları alırız" derken, diğer bir grup: “Bunu yapamazsınız! Zira onlar din kardeşlerinizdir ve sadece ticaret için gittiler" dediler. Bunun üzerine de: “Münafıklar hakkında iki fırka olmanız da niye? Allah onları, yaptıklarından dolayı başaşağı etmiştir..." âyeti nazil oldu. İbn Cerîr'in İbn Vehb vasıtasıyla bildirdiğine göre İbn Zeyd: “Münafıklar hakkında iki fırka olmanız da niye..." âyetini açıklarken şöyle demiştir: İfk hadisesinde Hazret-i Âişe hakkında malum şeyleri söyleyen İbn Ubey hakkında nazil olmuştur. O zamanlar bu yönde: “...O halde Allah yolunda göç edinceye kadar onlardan hiçbirini dost edinmeyin. Eğer yüz çevirirlerse onları yakalayın, bulduğunuz yerde öldürün ve hiçbirini dost ve yardımcı edinmeyin" âyeti nazil olunca Sa'd b. Muâz, Abdullah b. Ubey b. Selûl'ü kastederek: “Onun dediklerinden Allah'a ve Resûlü'ne sığınırım" dedi. İbn Ebî Hâtim, Abdurrahman b. Zeyd b. Eslem'den, o da babasından naklen bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir hutbe verip: "Resûlullah'ın ashabını küçük düşüreni, Yüce Allah temize çıkardığı halde Resûlullah'ın ailesi hakkında kötü sözler söyleyen kişi konusunda ne dersiniz?" buyurdu. Daha sonra Hazret-i Âişe'nin masum olduğu konusunda Yüce Alah'ın indirdiği âyetleri okudu. "Münafıklar hakkında iki fırka olmanız da niye? Allah onları, yaptıklarından dolayı başaşağı etmiştir. Allah'ın saptırdığını siz mi yola getirmek istiyorsunuz? Allah'ın saptırdığı kimseye sen hiç yol bulamayacaksın'" âyeti nazil olduktan sonra da bu konuda hiç kimse tek bir söz dahi söylemedi. İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in Ali vasıtasıyla bildirdiğine göre İbn Abbâs: (.....) âyetini: “Allah onları baş aşağı etmiştir" şeklinde açıklamıştır. İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in Atâ el-Horasânî vasıtasıyla bildirdiğine göre İbn Abbâs: (.....) ifadesini: “Geri döndürdü" şeklinde açıklamıştır. Tastî'nin Mesâil'de bildirdiğine göre Nâfi' b. el-Ezrak, İbn Abbâs'a ifadesinin anlamını sorunca, İbn Abbâs: “Yaptıklarından dolayı onları Cehennemde tuttu, anlamındadır" dedi. Nâfi': “Araplar böylesi bir ifadeyi bilir mi ki?" diye sorunca, İbn Abbâs şu karşılığı verdi: “Evet, bilirler. Ümeyye'nin: "Asi oldukları için Cehennemde tutuldular Zira yalan dolan söyleyip yalana şahitlikte bulundular" sözünü İşitmedin mi?" Abdurrezzâk, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Katâde: “ âyetini: “Yaptıklarından dolayı onları helak etti" şeklinde açıklamıştır. İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Süddî: (.....) ifadesini: "Saptırmıştır" şeklinde açıklamıştır. Taberânî, Zeyd b. Sâbit'ten bildirir: Münafıklar ile Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) ashabı bir evdeydi. Müslümanlardan bazıları: “İsterdik ki karşımıza çıksınlar ve onlarla savaşalım" derken, bazıları bunu hoş karşılamadı. Bu konuda tartışıp sesleri yükselince Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) yanlarına çıktı ve Zeyd'e: “Münafıklar hakkında iki fırka olmanız da niye? Allah onları, yaptıklarından dolayı başaşağı etmiştir. Allah'ın saptırdığını siz mi yola getirmek istiyorsunuz? Allah'ın saptırdığı kimseye sen hiç yol bulamayacaksın" âyetini yaz!" buyurdu. |
﴾ 89 ﴿