93

"Kim bîr mümini kasden öldürürse cezası, içinde temelli kalacağı cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, lanetlemiş ve büyük azab hazırlamıştır."

İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir, İbn Cüreyc vasıtasıyla İkrime'den bildirir:

“Ensâr'dan bir adam Mikyâs b. Dubâbe'nin kardeşini öldürünce Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Mikyâs'a diyet verdi ve Mikyâs bunu kabul etti. Ancak sonradan kardeşinin katiline saldırıp onu öldürdü."

İbn Cüreyc der ki: Başkası ise bunu rivâyet ederken şöyle der:

“Ensâr'dan bir adam Mikyâs'ın kardeşini öldürünce Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Neccâr oğullarını diyeti ödemekle yükümlü tuttu. Daha sonra Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Mikyâs ile Fihr oğullarından bir adamı bir iş için gönderdi. Yolda giderken de güçlü biri olan Mikyâs, Fihr oğullarından olan o adamı yere çaldı. Başını da iki taş arasında ezdi. Sonrasında da şöyle söylenmeye başladı:

"Kardeşime karşı Fihr oğullarından olan adamı öldürdüm

Diyetini de Neccâr oğullardan Fâri'li efendilere ödettim. "

Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) durumdan haberdar olunca:

“Sanırım başka bir şey olmuştur da onu öldürmüştür. Yoksa kasıtlı bir şekilde onu öldürmüşse ne Haram bölgesinde ne de dışında, ne savaşta ne de barışta ona güven yoktur!" buyurdu. Mekke'nin fethi sırasında da öldürüldü." İbn Cüreyc der ki:

“Kim bir mümini kasden öldürürse cezası, içinde temelli kalacağı cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, lanetlemiş ve büyük azab hazırlamıştır'" âyeti de onun hakkında nazil olmuştur.

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Saîd b. Cübeyr:

“Kim bir mümini kasden öldürürse cezası, içinde temelli kalacağı cehennemdir..." âyetini açıklarken şöyle demiştir: Mikyâs b. Dubâbe el-Kinânî hakkında nazil olmuştur. Mikyâs,

Medine'deyken kardeşi Hişâm b. Dubâbe ile birlikte Müslüman oldu. Bir gün Mikyâs kardeşi Hâşim'i Ensâr'dan olan Neccâr oğullarında ölü olarak bulunca Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) gidip durumu bildirdi. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Kureyş'ten Fihr oğullarından bir adamı Mikyâs ile birlikte evleri Kubâ'da bulunan Neccâr oğullarına gönderdi ve:

“Katilin kim olduğunu biliyorsanız onu Mikyâs'a teslim edin. Kim olduğunu bilmiyorsanız da ona diyeti ödeyin" emrini verdi. Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) elçisi Neccâr oğullarına gelip emri iletince:

“Allah ve Resûlünün emrini işittik ve itaat ediyoruz. Ancak vallahi katilin kim olduğunu bilmiyoruz. Onun için diyet vereceğiz" dediler. Sonrasında Mikyâs'a kardeşinin diyeti olarak yüz deve verdiler. Mikyâs ile Fihr oğullarından olan adam Kubâ'dan Medine'ye dönüşe geçtiklerinde Mikyâs, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) elçisi Fihr oğullarından olan adama saldırıp öldürdü. İslam dininden de çıktı. Diyet olarak aldığı develerden birine bindi, diğerlerini de önüne katıp Mekke'ye doğru yola koyuldu. Giderken de şöyle bir şiir okuyordu:

"Kardeşime karşı Fihr oğullarından olan adamı öldürdüm

Diyetini de Neccâr oğullardan Fâri li efendilere ödettim

Bu şekilde intikamımı alıp rahatladım

Eskiden olduğu gibi de putperestliğe dönüyorum. "

Haksız yere cana kıyması, diyeti alması, İslam dininden çıkması ve kafir olarak Mekke'ye dönmesi üzerine de hakkında:

“Kim bir mümini kasden öldürürse cezası, içinde temelli kalacağı cehennemdir..." âyeti nazil oldu.

Beyhakî, Şuabu'l-îman'da Kelbî vasıtasıyla Ebû Sâlih'ten, o da İbn Abbâs'tan aynısını zikreder.

Abd b. Humeyd, Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud, Nesâî, İbn Cerîr ve Taberânî, Saîd b. Cübeyr'den bildirir: Müminin öldürülmesi konusunda Küfe ahalisi ihtilafa düştüler. Ben de kalkıp İbn Abbâs'a gittim ve bu konuyu sordum. İbn Abbâs şöyle dedi:

“Bu konuda nazil olan son âyet:

“Kim bir mümini kasden öldürürse cezası, içinde temelli kalacağı cehennemdir..." âyetidir. Bunu nesheden başka bir âyet de inmiş değildir."

Saîd b. Mansûr, Ahmed, Abd b. Humeyd, İbn Mâce, Nesâî, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim, Nehhâs, Nâsih'de ve Taberânî, Sâlim b. Ebi'I- Ca'd'dan bildirir: Adamın biri İbn Abbâs'a geldi ve:

“Birini kasıtlı bir şekilde öldüren kişi hakkında ne dersin?" diye sordu. İbn Abbâs şu karşılığı verdi:

“Yüce Allah: «Kim bir mümini kasden öldürürse cezası, içinde temelli kalacağı cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, lanetlemiş ve büyük azab hazırlamıştır» buyurur. Bu âyet son nazil olan âyetlerdendir ve Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) vefat edene kadar bunu nesheden bir âyet inmiş değildir." Adam:

“Peki, birini kasten öldüren kişi tövbe edip salih amel işlese ve doğru yoldan ayrılmazsa?" diye sorunca, İbn Abbâs şu karşılığı verdi:

“Neye tövbe edecek ki? Zira Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu işittim:

“Birini kasıtlı bir şekilde öldüren kişi annesiz kala! Kıyamet gününde bu şekilde öldürülen kişi katilini sağ veya sol tarafına almış, kesik başı sağ veya sol elinde, boyun damarlarının kanları Arş'a doğru fışkırır bir şekilde çıkar ve: «Rabbim! Bu kuluna sor, beni neden öldürdü?» der,"

Tirmizî'nin Amr b. Dînar vasıtasıyla İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Kıyamet gününde öldürülen kişi, kendisini öldüren kişinin perçemi ve başından tutmuş, kesilen boyun damarlarının kanları da fışkırır bir şekilde huzura çıkar. Katilini Arş'a kadar yaklaştırır ve: «Rabbim! Bu adam beni öldürdü» der."

Amr b. Dînar der ki: İbn Abbâs'a birini kasıtlı bir şekilde öldüren kişinin tövbe etmesi konusu sorulunca:

“Kim bir mümini kasden öldürürse cezası, içinde temelli kalacağı cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, lanetlemiş ve büyük azab hazırlamıştır" âyetini okudu ve:

“Bu âyet neshedilmemiş ve hükmü değişmemiştir. Bu durumda nasıl tövbe etsin?" dedi.

Abd b. Humeyd, Buhârî ve İbn Cerîr, Saîd b. Cübeyr'den bildirir: Abdurrahman b. Ebzâ bana:

“İbn Abbâs'a:

“Kim bir mümini kasden öldürürse cezası, içinde temelli kalacağı cehennemdir..."- âyetini sor" dedi. Sorduğumda İbn Abbâs:

“Bu âyeti nesheden başka bir âyet yoktur" karşılığını verdi. "Onlar, Allah ile beraber başka bir ilâha kulluk etmeyen, haksız yere, Allah'ın haram kıldığı cana kıymayan ve zina etmeyen kimselerdir. Kim bunları yaparsa ağır azaba uğrar" âyeti hakkında da:

“Bu âyet müşrikler hakkında nazil olmuştur" dedi.

Abd b. Humeyd, Buhârî, İbn Cerîr, Hâkim ve İbn Merdûye, Saîd b. Cübeyr'den bildirir: Abdurrahman b. Ebzâ, "Kim bir mümini kasden öldürürse cezası, içinde temelli kalacağı cehennemdir..." âyeti ile "Onlar, Allah ile beraber başka bir ilâha kulluk etmeyen, haksız yere, Allah'ın haram kıldığı cana kıymayan ve zina etmeyen kimselerdir. Kim bunları yaparsa ağır azaba uğrar" âyetini İbn Abbâs'a sormamı istedi. Sorduğumda İbn Abbâs şöyle dedi:

“Kişi Müslüman olup da dinin emir ve yasaklarını öğrendikten sonra kasıtlı bir şekilde mümin cana kıyarsa onun cezası Cehennemdir ve bunun tövbesi de yoktur. Furkân Sûresi'ndeki âyet ise Mekke müşrikleri hakkında nazil oldu. Zira Mekke müşrikleri Allah'a ortaklar koşmuş, Allah'ın haram kıldığı cana haksız yere kıymış ve her türlü çirkin işleri yapmışlardı. "Bütün bunları yaptıktan sonra Müslüman olmamızın bize ne faydası dokunacak?" demeleri üzerine:

“Ancak tövbe edip de inanan ve salih amel işleyenler başka. Allah işte onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir" âyeti nazil oldu. Bu da müşrikler hakkındadır."

İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim, Şehr b. Havşeb'ten bildirir: İbn Abbâs'ın şöyle dediğini işittim:

“Kim bir mümini kasden öldürürse cezası, içinde temelli kalacağı cehennemdir...'" âyeti, "Ancak tövbe edip de inanan ve salih amel işleyenler başka. Allah işte onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir" âyetinden bir yıl sonra nazil oldu.

İbn Cerîr, İbn Abbâs'tan bildirir:

“Kim bir mümini kasden öldürürse cezası, içinde temelli kalacağı cehennemdir..." âyeti, "Onlar, Allah ile beraber başka bir ilâha kulluk etmeyen, haksız yere, Allah'ın haram kıldığı cana kıymayan ve zina etmeyen kimselerdir. Kim bunları yaparsa ağır azaba uğrar... Ancak tövbe edip de inanan ve salih amel işleyenler başka. Allah işte onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir" âyetlerinden sekiz yıl sonra nazil oldu.

İbn Cerîr, Nehhâs ve Taberânî, Saîd b. Cübeyr'den bildirir: İbn Abbâs'a:

“Mümin birini kasten öldüren kişi için tövbe var mı?" diye sorduğumda:

“Hayır, yok" dedi. Ona, "Onlar, Allah ile beraber başka bir ilâha kulluk etmeyen, haksız yere, Allah'ın haram kıldığı cana kıymayan ve zina etmeyen kimselerdir. Kim bunları yaparsa ağır azaba uğrar" âyetini okuduğumda ise şöyle dedi:

“Bu âyet Mekkî bir âyettir ve Medenî bir âyet olan:

“Kim bir mümini kasden öldürürse cezası, içinde temelli kalacağı cehennemdir..." âyetiyle neshedilmiştir."

Abdurrezzâk ve İbn Cerîr, Zeyd b. Sâbit'ten bildirir: Tehdit içeren:

“Kim bir mümini kasden öldürürse cezası, içinde temelli kalacağı cehennemdir..."âyeti, kolaylık gösteren:

“Şüphesiz Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz. Bunun dışında kalan (günah)ları ise dilediği kimseler için bağışlar...'" âyetinden altı ay sonra nazil oldu.

Saîd b. Mansûr, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim, Zeyd b. Sâbit'ten bildirir: Tehdit içeren:

“Kim bir mümini kasden öldürürse cezası, içinde temelli kalacağı cehennemdir..." âyeti, kolaylık gösteren:

“Onlar, Allah ile beraber başka bir ilâha kulluk etmeyen, haksız yere, Allah'ın haram kıldığı cana kıymayan ve zina etmeyen kimselerdir. Kim bunları yaparsa ağır azaba uğrar" âyetinden altı ay sonra nazil oldu.

Ebû Dâvud, İbn Cerîr, Nehhâs, Taberânî, İbn Merdûye ve Beyhakî, Zeyd b. Sâbit'ten bildirir:

“Nisâ Sûresi'ndeki âyet, Furkân Sûresi'ndeki âyetten altı ay sonra nazil oldu."

Taberânî ve İbn Merdûye, Zeyd b. Sâbit'ten bildirir:

“Onlar, Allah ile beraber başka bir ilâha kulluk etmeyen, haksız yere, Allah'ın haram kıldığı cana kıymayan ve zina etmeyen kimselerdir. Kim bunları yaparsa ağır azaba uğrar" âyeti nazil olduğu zaman hoşgörülü ve yumuşak yaklaşımından dolayı hepimiz şaşırdık. Ancak yedi ay sonra:

“Kim bir mümini kasden öldürürse cezası, içinde temelli kalacağı cehennemdir..." âyeti nazil oldu.

Abdurrezzâk, Dahhâk'tan bildirir:

“İnme zamanı bakımından Nisâ Sûresi'ndeki âyet ile Furkân Sûresi'ndeki âyet arasında sekiz yıl vardır."

Semmûyeh, Fevâid'de Zeyd b. Sâbit'ten bildirir: Nisâ Sûresi'ndeki âyet, "Şüphesiz Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz. Bunun dışında kalan (günah)ları ise dilediği kimseler için bağışlar..." âyetinden dört ay sonra nazil oldu.

İbn Cerîr, İbn Abbâs'tan bildirir: En büyük günahlar, Allah'a şirk koşmak ve Allah'ın haram kıldığı cana kıymaktır. Çünkü Yüce Allah:

“Kim bir mümini kasden öldürürse cezası, içinde temelli kalacağı cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, lanetlemiş ve büyük azab hazırlamıştır" buyurur.

Abd b. Humeyd ile İbn Cerîr, İbn Abbâs'tan bildirir:

“Şirk ve cana kıyma konusu kurtuluşu olmayan, çıkış yolu bilinmeyen iki konudur."

Abd b. Humeyd ile İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İbn Mes'ûd:

“Kim bir mümini kasden öldürürse cezası, içinde temelli kalacağı cehennemdir..." âyetini açıklarken:

“Muhkem bir âyettir ve başka âyetler bunu daha da pekiştirmektedir" demiştir.

Saîd b. Mansûr ve İbnu'l-Münzir, Kurdum'den bildirir: Ebû Hureyre, İbn Abbâs ve İbn Ömer'e mümin birini kasden öldüren kişinin durumu sorulunca:

“Böylesi bir kişi ölümden kaçabilir mi? Kaçmak için yerde bir gedik açabilir veya semaya bir merdiven dayayabilir mi? Veya öldürdüğü kişiyi geri diriltebilir mi?" karşılığını verdiler.

Saîd b. Mansûr, Abd b. Humeyd ve İbnu'l-Münzir, Saîd b. Mîna'dan bildirir: Ebû Hureyre'nin yanında otururken adamın biri geldi ve ona:

“Mümin birini öldüren kişi için tövbe var mı?" diye sordu. Ebû Hureyre:

“Hayır, yoktur! Vallahi bu kişi, deve iğne deliğinden geçmedikçe Cennete de giremez" dedi.

İbnu'l-Münzir'in Ebû Rezîn vasıtasıyla bildirdiğine göre İbn Abbâs:

“Kurtuluşu, çıkış yolu kapalı kalan bir konudur ve bunu yapan kişi için tövbenin varlığı bilinmemektedir" demiştir.

Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Dahhâk:

“Mümin birini öldüren kişi için tövbe yoktur ve bu âyet neshedilmemiştir" demiştir.

Saîd b. Mansûr ve İbnu'l-Münzir, Saîd b. Mîna'dan bildirir: Bir arkadaşım ile çarşı esnafından birinin arasında bir konuda çekişme vardı. Arkadaşım eline aldığı bir sandalye ile esnafa vurdu ve onu öldürdü. Ancak daha sonra buna pişman oldu ve:

“Malımı dağıtacak ve kendimi Allah yoluna adayacağım!" dedi. Ona:

“Kalk İbn Ömer'e gidip senin için tövbenin olup olmadığını soralım" dedim. Birlikte İbn Ömer'e gidip yanına girdik. Ona durumu olduğu şekilde anlattım ve:

“Sence arkadaşım için tövbe imkanı var mı?" diye sordum. İbn Ömer:

“Off! Ye, iç sonra yanımdan kalk git!" karşılığını verdi. Ona:

“Ama onu kasten öldürmediğini söylüyor" dediğimde:

“Yalan söylüyor! Biriniz eline aldığı bir sopa ile Müslüman birinin kafasına vurur ve:

“Onu öldürmek istemedim!" der. Yalan söylüyor! Off! Dilediğin kadar ye ve iç sonra da yanımdam kalk git!" karşılığını verdi. Yanından kalkana kadar da bize başka bir şey demedi.

Saîd b. Mansûr'un bildirdiğine göre İbn Mes'ûd:

“Mümini öldürmede kişinin tövbe kapısı kapalı olur" demiştir.

Buhârî'nin İbn Ömer'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Kişi haram olan bir cana kıymadıktan sonra dini konusunda kendisini bir rahatlık içinde bulacaktır" buyurmuştur.

Ahmed, Nesâî ve İbnu'l-Münzir'in Muâviye'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Kişinin kafir olarak ölmesi veya bir mümini kasden öldürmesi hariç Yüce Allah'ın bütün günahları bağışlaması umulur" buyurmuştur.

İbnu'l-Münzir'in Ebu'd-Derdâ'dan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Kişinin müşrik biri olarak ölmesi veya bir mümini kasden öldürmesi hariç Yüce Allah'ın bütün günahlarını bağışlaması umulur" buyurmuştur.

İbnu'l-Münzir'in Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Yarım kelimeyle bile olsa bir müminin öldürülmesine yardımcı olan kişi kıyamet günü alnında: «Allah'ın rahmetinden ümit kesmiştir» yazılı bir şekilde huzura çıkar" buyurmuştur.

İbn Adiy ve Beyhakî'nin Şuab'da İbn Ömer'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Yarım kelimeyle bile olsa bir müslümanın öldürülmesine yardımcı olan kişinin kıyamet günü alnına: «Allah'ın rahmetinden ümit kesmiştir» yazılır" buyurmuştur.

İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Ebû Avn:

“Kur'ân'da cezası "sonsuz" ifadesiyle zikredilen suçların tövbesi yoktur" demiştir.

Abd b. Humeyd'in Hasan (-ı Basrî)'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Yüce Rabbimle, mümin birini öldüren kişiye tövbe kapısını açık bırakması için çok konuştum, ama kabul etmedi" buyurmuştur.

İbn Ebî Hâtim, Taberânî ve Ebû'l Kâsım b. Bişrân, Amâlî'de zayıf bir senedle Ebû Hureyre'den bildirir:

“Kim bir mümini kasden öldürürse cezası, içinde temelli kalacağı cehennemdir..." âyeti hakkında Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Yüce Allah cezalandırırsa bunu yapan kişinin cezası budur" buyurdu.

İbn Ebî Hâtim, Dahhâk'tan bildirir: İbn Abbâs:

“Böylesi bir şeyi yapan kişiyi Yüce Allah cezalandıracaksa cezası Cehennemdir. Bu da kafir için değil mümin içindir. Zira Yüce Allah mümini dilerse bağışlar, dilerse de cezalandırır" derdi.

İbnu'l-Münzir'in Âsim b. Ebi'n-Nücûd'dan bildirdiğine göre İbn Abbâs:

“...Cezası, içinde temelli kalacağı cehennemdir..." âyetini açıklarken:

“Böyle bir şeyi yapanın cezası budur. Ancak Yüce Allah dilerse bağışlar, dilerse de cezalandırır" demiştir.

Saîd b. Mansûr, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve Beyhakî'nin el- Ba's'da bildirdiğine göre Ebû Miclez:

“...Cezası, içinde temelli kalacağı cehennemdir..." âyetini açıklarken:

“Böyle bir şeyi yapanın cezası budur. Ancak Yüce Allah onu bağışlamayı dilerse affedip bağışlar" demiştir.

İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Avn b. Abdillah:

“...Cezası, içinde temelli kalacağı cehennemdir..." âyetini açıklarken:

“Yüce Allah cezalandırırsa bunu yapan kişinin cezası budur" demiştir.

İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir, Ebû Salih'ten benzerini zikreder.

İbnu'l-Münzir, İsmail b. Sevbân'dan bildirir: Büyük salgın hastalığın başgösterdiği zamanda büyük mescitte oturuyordum. Mescitte bulunanların şöyle dediklerini işittim:

“Kim bir mümini kasden öldürürse cezası, içinde temelli kalacağı cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, lanetlemiş ve büyük azab hazırlamıştır" âyeti nazil olduğu zaman Mühacir ile Ensâr:

“Bunu yapan kişiye Cehennem ateşi vacip olur" dediler. Ancak:

“Şüphesiz Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz. Bunun dışında kalan (günah)ları ise dilediği kimseler için bağışlar..." âyeti nazil olunca, Mühacir ile Ensâr:

“Yüce Allah böylesi bir şeyi yapan kişi konusunda dilediğini yapar" demeye başladılar." Bunları duyunca da bir şey demedim.

Abd b. Humeyd, İbnu'l-Münzir ve Beyhakî, el-Ba's'da Hişâm b. Hassân'dan bildirir: Muhammed b. Sîrîn'in yanındaydık. Adamın biri bir konuda:

“Kim bir mümini kasden öldürürse cezası, içinde temelli kalacağı cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, lanetlemiş ve büyük azab hazırlamıştır"' âyetini okuyunca Muhammed ona kızdı ve: Şüphesiz Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz. Bunun dışında kalan (günah)ları ise dilediği kimseler için bağışlar..."' âyetine ne dersin? Kalk yanımdan! Dışarı çık!" dedi. Bunun üzerine adam dışarıya çıkarıldı.

Beyhakî, el-Ba's'da Kureyş b. Enes'den bildirir: Amr b. Ubeyd:

“Kıyamet günü Yüce Allah'ın huzuruna çıkarıldığımda bana:

“Neden katil kişinin Cehennemlik olduğunu söyledin?" diye soracak, ben de:

“Bunu sen dedin" karşılığını vereceğim" dedi ve:

“Kim bir mümini kasden öldürürse cezası, içinde temelli kalacağı cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, lanetlemiş ve büyük azab hazırlamıştır" âyetini okudu. Evde bulunların en küçüğü de bendim. Ona:

“Peki, Yüce Allah sana:

“Şüphesiz Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz. Bunun dışında kalan (günah)ları ise dilediği kimseler için bağışlar..." buyurdum. Katil birini bağışlamak istemeyeceğimi nereden biliyorsun?" derse ne yapacaksın?" diye sorduğumda bana cevap veremedi.

Abd b. Humeyd, Ebû İshâk'tan bildirir: Adamın biri Ömer'e geldi ve:

“Mümini öldüren biri için tövbe var mı?" dedi. Ömer:

“Evet, var" karşılığını verdi ve:

“Hâ Mîm. Bu kitabın indirilmesi, mutlak güç sahibi, hakkıyla bilen, günahı bağışlayan, tövbeyi kabul eden, azabı ağır olan, lütuf sahibi Allah tarafındandır..." âyetlerini okudu.

Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Mücâhid, mümin birini öldüren kişi hakkında:

“Pişman olduktan sonra tövbe edebileceği söylenirdi" demiştir.

Abd b. Humeyd, İkrime'den bunun aynısını zikreder.

Saîd b. Mansûr, İbnu'l-Münzir ve Beyhakî, Sünen'de Kurdum'den bildirir: Adamın biri İbn Abbâs'a geldi ve:

“Su havuzumu doldurdum ve develerimin gelip içmesini bekledim. Ancak sabah uyandığımda bir adamın devesini o havuzdan suladığını gördüm. Deve içerken de havuz delindi ve içindeki su akıp gitti. Ben de o öfkeyle kalkıp kılıcımla adamı öldürdüm" dedi. İbn Abbâs:

“Senin durumun âyette belirtilen kişinin durumu gibi değildir" dedi ve tövbe etmesini söyledi.

Ravi Süfyân der ki: Âlimlere bu yönde bir soru sorulduğu zaman böylesi bir kişinin tövbesinin olmayacağını söylerlerdi. Ancak böylesi bir musibete maruz kalan kişiye de:

“Tövbe et!" derlerdi.

Abdurrezzâk ve Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Abdullah b. Câfer:

“Öldürmenin keffâreti öldürülmektir" demiştir.

Abd b. Humeyd ve Nehhâs, Sa'd b. Ubeyde'den bildirir: İbn Abbâs mümin birinin öldüren kişi için tövbenin olacağını söylerdi. Bir defasında adamın biri geldi ve ona:

“Mümin birini öldüren kişiye tövbe var mıdır?" diye sordu. İbn Abbâs:

“Yoktur! Bu kişinin yeri Cehennemdir" karşılığını verdi. Adam gittikten sonra yanında oturanlar:

“Sen bu konuda bize bu şekilde fetva vermezdin. Mümin birini öldüren kişinin kabul görebilecek tövbesinin olduğunu söylerdin" dediklerinde, İbn Abbâs:

“Bu adamın çabuk öfkelenen biri olduğunu ve birini öldürmek istediğini düşünüyorum" karşılığını verdi. Adamın peşinden gidip baktıklarında gerçekten de öyle olduğunu gördüler.

Nehhâs, Nâfi' veya Sâlim'den bildirir: Adamın biri Abdullah b. Ömer'e:

“Birini kasten öldüren kişi hakkında ne dersin?" diye sorunca, Abdullah:

“Sen mi öldürdün?" dedi. Adam:

“Evet!" karşılığını verince, Abdullah:

“Allah'a tövbe et ki tövbeni kabul etsin" dedi.

Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Zeyd b. Eşlem:

“Katilin, kısas olarak öldürülmedikçe veya affedilmedikçe veya diyeti ödemedikçe tövbesi yoktur" demiştir.

Abd b. Humeyd, Süfyân'dan bildirir:

“Bize ulaşana göre birini kasten öldüren kişinin keffâreti ya kısas olarak öldürülmesi ya da maktülün velileri tarafından affedilmesi veya diyeti ödemesidir. Bunlardan birinin olması halinde keffâreti olmasını umarız. Sonrasında Yüce Allah'tan bağışlanma diler. Ancak bunlardan birinin olmaması halinde artık Allah'ın takdirine kalmıştır. Yüce Allah dilerse onu bağışlar dilerse bağışlamaz."

Süfyân der ki:

“Bunun için birini öldürmeyen biri gelip de bu konuyu sana sorduğu zaman fetvayı sıkı tut ve ruhsat verme ki bunu kullanmasın. Ancak birini öldüren biri gelip bu konuyu sorduğu zaman onu ümitsizliğe sevketme ve bunu ona bildir. Belki tövbe eder."

Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Dahhâk:

“Şirkten tövbe etmem benim için mümin birini öldürmekten dolayı tövbe etmemden daha iyidir" demiştir.

Ahmed'in Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Yüce Allah'ın huzuruna şirk koşmadan, karşılığını Allah'tan bekleyerek, gönül hoşluğuyla malının zekatını vermiş ve verilen emirleri dinleyip itaat etmiş olarak çıkan kişi Cennete girer. Beş şeyin de keffâreti yoktur. Bunlar Allah'a şirk koşma, haksız yere cana kıyma, mümine iftira atma, savaş alanından kaçma ve bir malı haksız bir şekilde elde etmek için yalan yere yemin etmedir. "

İbn Ebî Şeybe, Ebû Hureyre'den bildirir:

“Kişi kıyamet gününde bin defa öldürülür."

Ebû Zür'a:

“Bu, dünyada birini öldürmesine karşılıktır" demiştir.

İbn Ebî Şeybe, Buhârî, Müslim, Tirmizî, Nesâî ve İbn Mâce'nin İbn Mes'ûd'dan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Kıyamet gününde insanlar arasında hükmü verilecek ilk davalar kan davalarıdır" buyurmuştur.

İbnu'l-Münzir'in Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Vallahi dünya ve içindekiler Müslüman birinin haksız yere öldürülmesinden daha değersizdir" buyurmuştur.

Nesâî ve Nehhâs'ın Abdullah b. Amr'dan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Yüce Allah'ın katında dünyanın yok olup gitmesi, Müslüman birinin öldürülmesinden daha değersizdir" buyurmuştur.

İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre İbn Amr:

“Müminin öldürülmesi, Allah katında dünyanın yok olup gitmesinden daha büyüktür" demiştir.

Beyhakî'nin Şuab'da İbn Mes'ûd'dan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Nefsim elinde olana yemin olsun ki Müminin öldürülmesi, Allah katında dünyanın yok olup gitmesinden daha büyüktür" buyurmuştur.

İbn Adiy ve Beyhakî'nin Şuab'da Büreyde'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Müminin öldürülmesi, Allah katında dünyanın yok olup gitmesinden daha büyüktür" buyurmuştur.

Saîd b. Mansûr ve Beyhakî, Şuabu'l-îman'da Abdullah b. Mes'ûd'dan bildirir:

“Kişi ellerini kana bulamadığı müddetçe dini konusunda bir genişlik içinde olacaktır. Ancak elleri haram olan kana bulaştığı zaman utanma duygusu çekilip alınır."

Beyhakî, Şuabu'l-îman'da İbn Mes'ûd'dan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Kıyamet gününde kişi birinin elinden tutmuş bir şekilde huzura çıkar ve: «Rabbim! Bu kişi beni öldürdü» der. Yüce Allah:

“Onu neden öldürdün?" diye sorunca, öldüren kişi: «İzzet sadece senin olsun diye öldürdüm» der. Bunun üzerine Yüce Allah: «Zaten izzet sadece benimdir» buyurur. Yine kişi birinin elinden tutmuş bir şekilde huzura çıkar ve: «Rabbim! Bu kişi beni öldürdü» der. Yüce Allah: «Onu neden öldürdün?» diye sorunca, öldüren kişi: «İzzet filan kişinin olsun diye öldürdüm» der. Bunun üzerine Yüce Allah: «Ancak izzet onun olamayacaktır! Şimdi günahını yüklen!» buyurur. "

İbn Ebî Şeybe de bunu Amr b. Şurahbîl'den mevkûf (sahabi sözü) olarak zikreder.

Beyhakî, Ebu'd-Derdâ'dan bildirir: Kıyamet gününde öldürülen kişi bir yerde oturur. Kendisini öldüren kişi oradan geçtiği zaman onu yakalayıp Yüce Allah'ın huzuruna götürür ve:

“Rabbim! Buna sor, beni neden öldürmüş" der. Yüce Allah adama:

“Onu neden öldürdün?" diye sorunca, adam:

“Filan kişi onu öldürmemi söyledi" der. Bunun üzerine hem kendisi, hem de öldürme emrini veren kişi azaba maruz kalır.

İbnu'l-Münzir ve Beyhakî'nin Ebû Saîd ile Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Şayet tüm gök ahalisi ile yer ahalisi bir müminin öldürülmesi olayına karışacak olsa Yüce Allah tümünü yüzüstü Cehennem ateşine atar" buyurmuştur.

İbn Adiy, Beyhakî, Şuab'da ve İsbehânî, et-Terğîb'de Berâ b. Âzib'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Yüce Allah'ın yanında dünyanın yok olup gitmesi, Mümin birinin öldürülmesinden daha değersizdir. Şayet tüm göklerin ahalisi ile yer ahalisi bir müminin öldürülmesi olayına karışacak olsa Yüce Allah tümünü Cehhenneme atar. "

Beyhakî, Şuabu'l-îman'da İbn Abbâs'tan bildirir: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında Medine'de birisi öldürüldü ve katili bilinemedi. Bunun üzerine Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) minbere çıktı ve şöyle buyurdu:

“Ey insanlar! Ben aranızdayken biri öldürüldü ve öldüren kişiyi de bilmiyoruz. Bilin ki tüm gök ahalisi ile yer ahalisi birinin öldürülmesine karışacak olsa, bu konuda emrettiği şeyi yerine getirmedikçe Yüce Allah hepsini de cezalandırır. "

Abdurrezzâk ve Beyhakî'nin Cündüb el-Becelî'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Kişi elinden geldiği kadar Cennete girmesine engel olacak, bir avuçluk da olsa Müslüman birinin kanını akıtmamaya çalışmalıdır. Zira kıyamet gününde Cennet kapılarından hangisine gelse akıttığı bu kan kapıyla arasına girecektir."

İsbehânî'nin Ebu'd-Derdâ'dan bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Müslüman kişi haram olan kanı akıtmadığı sürece ameli ve itaatiyle huzur içinde olacaktır. Ancak böylesi bir kanı akıttığı zaman kendini helak etmiş demektir" buyurmuştur.

İsbehânî'nin İbn Ömer'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

"Tüm insanlar ve cinler bir müminin öldürülmesine karışacak olsa Yüce Allah hepsini yüzüstü Cehenneme atar. Yüce Allah öldürene de, öldürme emrini verene de Cenneti haram etmiştir" buyurmuştur.

Beyhakî'nin Şuabu'l-îman' da ashâbdan birinden bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Cehennem ateşi yetmiş bölüme ayrıldı. Bunlardan altmış dokuzu öldürmeyi emredene, biri de öldürenedir" buyurmuştur.

Beyhakî, Muhammed b. Aclân'dan bildirir: İskenderiye'de iken bir adamın vefatına şahit oldum. Tanıdığımız insanlar içinde Allah'tan en çok korkan ve huşû sahibi olan biriydi. Ona telkinlerde bulunuyor, o da bize karşılık veriyordu. "Sübhanallah, Elhamdülillah, de" şeklinde telkinlerde bulunduğumuzda bunu yapıyor, ancak "Lâ ilâhe illallah" demesini istediğimizde kabul etmiyordu. Ona:

“Tanıdığımız insanlar içinde Allah'tan en çok korkan ve huşû sahibi olan kişi sensin. Sana "Sübhanallah, Elhamdülillah, de" şeklinde telkinlerde bulunduğumuzda bunu yapıyor ancak "Lâ ilâhe illallah" demeni istediğimizde neden demiyorsun?" diye sorduğumuzda:

“Onunla aramda bir engel olduğu için diyemiyorum. Zira gençken birini öldürmüştüm" karşılığını verdi.

İbn Mâce, İbn Merdûye ve Beyhakî, Ukbe b. Âmir'den bildirir: Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Kişi şirk koşmadan ve haram kılınan bir kana bulaşmadan Allah'ın huzuruna çıktığı zaman Cennetin dilediği kapısından içeriye girer" buyurduğunu işittim.

Beyhakî, Zührî'nin kardeşi Abdullah b. Müslim'den bildirir: Medinelilerden birkaç kişiyle Sâlim b. Abdillah'ın yanında otururken adamın biri:

“Vali az önce birini kırbaçlayarak öldürdü" dedi. Bunun üzerine Sâlim:

“Yüce Allah, kafir birini dahi öldürdü diye Mûsa'yı (aleyhisselam) kınamıştı" karşılığını verdi.

Beyhakî, Şehr b. Havşeb'ten bildirir: Bedevinin biri Ebû Zer'e geldi ve:

“Hacılardan birini haksız yere öldürdüm. Bunun vebalinden kurtulma yolum var mı?" dedi. Ebû Zer, bedeviye:

“Yazık sana! Annen baban sağ mı?" diye sorunca, bedevi:" Hayır!" dedi. Ebû Zer:

“Anne babandan biri sağ mı?" diye sorunca, bedevi:

“Hayır!" karşılığını verdi. Ebû Zer:

“Şâyet anne baban veya ikisinden biri hayatta olsaydı belki bir çıkış yolun olabilirdi, ancak şu durumda kurtulman için üç şeyi yapmandan başka bir şey göremiyorum" dedi. Bedevi:

“Bunlar nedir?" deyince, Ebû Zer:

“Onu öldürdüğün gibi geri diriltebilir misin?" diye sordu. Bedevi:

“Vallahi yapamam" dedi. Ebû Zer:

“Peki ölümden kaçabilir misin?" diye sorunca, bedevi:

“Vallahi kaçamam, zira herkes mutlaka ölecektir. Peki, üçüncüsü ne?" dedi. Ebû Zer:

“Kaçmak için yeri delebilir veya göğe merdiven dayayabilir misin?" diye sorunca, bedevi feryat figan ederek kalktı ve oradan ayrıldı. Giderken onunla karşılaşan Ebû Hureyre neyi olduğunu sordu. Bedevi durumu anlatınca, Ebû Hureyre ona:

“Yazık sana! Anne baban sağ mı?" diye sordu. Bedevi:

“Hayır!" karşılığını verince, Ebû Hureyre:

“Şâyet hayatta olsalardı senin için belki bir çıkış yolu olurdu.

Ancak Allah yolunda cihada çık ve şehit olmaya bak. Bu şekilde bağışlanman umulur" dedi.

93 ﴿