94"Ey İman edenler! Allah yolunda sefere çıktığınız zaman, gerekil araştırmayı yapın. Size selâm veren kimseye, dünya hayatının geçici menfaatine göz dikerek, «Sen mümin değilsin» demeyin. Allah katında pek çok ganimetler vardır. Daha önce sız de öyle idiniz de Allah size lütufta bulundu. Onun için iyice araştırın. Çünkü Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır." Abdurrezzâk, Saîd b. Mansûr, Abd b. Humeyd, Buhârî, Nesâî, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim, İbn Abbâs'tan bildirir: Müslümanlardan bir topluluk yanında koyun sürüsü bulunan bir adama yetiştiler. Adam onlara: “es-Selâmü aleyküm" dedi ancak onu öldürüp yanındaki koyunları aldılar. Bunun üzerine: “Ey iman edenler! Allah yolunda sefere çıktığınız zaman, gerekli araştırmayı yapın. Size selâm veren kimseye, dünya hayatının geçici menfaatine göz dikerek, "Sen mümin değilsin" demeyin..." âyeti nazil oldu. Burada geçici menfaatten kasıt, adamdan aldıkları koyunlardır. Ravi der ki: İbn Abbâs âyetteki "Selam" anlamındaki ifadeyi: (.....) lafzıyla okudu. İbn Ebî Şeybe, Ahmed, Abd b. Humeyd, Tirmizî, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, Taberânî, Hâkim ve Beyhakî, Sünen'de İbn Abbâs'tan bildirir: Süleym oğullarından bir adam koyun sürüsünü güderken Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) ashabından bir grupla karşılaştı. Onlara selam verdi, ancak onlar: “Bizden korunmak için selam verdi" dediler ve adama saldırıp öldürdüler. Koyunlarını da alıp Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) getirdiler. Bunun üzerine: “Ey iman edenler! Allah yolunda sefere çıktığınız zaman, gerekli araştırmayı yapın. Size selâm veren kimseye, dünya hayatının geçici menfaatine göz dikerek, «Sen mümin değilsin» demeyin. Allah katında pek çok ganimetler vardır. Daha önce siz de öyle idiniz de Allah size lütufta bulundu. Onun için iyice araştırın. Çünkü Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır"' âyeti nazil oldu. İbn Sa'd, İbn Ebî Şeybe, Ahmed, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim, Harâitî, Mekârimu'l-Ahlâk'ta, Taberânî, Ebû Nuaym, Delâil'de ve Beyhakî, Delâil'de Abdullah b. Ebî Hadred el-Eslemî'den bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bizi müfreze olarak İdam'a gönderdi. Müfrezenin içinde Ebû Katâde Hâris b. Rib'îve Muhallim b. Cessâme b. Kays el-Leysîde vardı. İdam denilen bölgenin düzlüğüne vardığımızda Âmir b. Adbat el-Eşcaî'yle karşılaştık. Âmir devesine binmiş, yanında az bir eşyası, bir de yağ tulumu vardı. Yanımıza ulaştığında Müslümanlar gibi bize selam verdi. Bize bu şekilde selam verince ona dokunmadık. Ancak Muhallim b. Cessâme aralarında bulunan bir şeyden dolayı ona saldırıp öldürdü. Öldürdükten sonra da devesi ile eşyalarını aldı. Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına geri dönüp olanları anlattığımızda, hakkımızda: “Ey iman edenler! Allah yolunda sefere çıktığınız zaman, gerekli araştırmayı yapın. Size selâm veren kimseye, dünya hayatının geçici menfaatine göz dikerek, «Sen mümin değilsin» demeyin. Allah katında pek çok ganimetler vardır. Daha önce siz de öyle idiniz de Allah size lütufta bulundu. Onun için iyice araştırın. Çünkü Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır" âyeti nazil oldu. İbn İshâk, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve Bağavî, Mu'cem'de Yezîd b. Abdillah b. Kusayt vasıtasıyla Ebû Hadred el- Eslemî'den, o da babasından bunun benzerini rivâyet eder. Ancak dönüşte Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem), Muhallim'e: “Adam Allah'a iman ettiğini söylemesine rağmen onu öldürdün mü?" buyurduğu ve bunun üzerine söz konusu âyetin nazil olduğu zikredilir. İbn Cerîr, İbn Ömer'den bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), Muhallim b. Cessâme'yi bir birlikle gönderdi. Âmir b. Adbat kendileriyle karşılaşınca Müslümanlar gibi onlara selam verdi. Ancak Muhallim ile Âmir arasında Cahiliye döneminden kalma bir kin olduğu için Muhallim attığı bir okla Âmir'i öldürdü. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) de durumdan haberdâr oldu. Muhallim iki parçalık bir giysi ile geldi ve bağışlanma dilemek için Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) önünde oturdu. Allah Resûlü: “Allah sen bağışlamasın emil" buyurdu. Muhallim de gözyaşlarını giysisiyle silerek kalkıp gitti. Az bir zaman geçtikten sonra da Muhallim öldü. Onu gömmek istediler, ancak yer onu dışarıya attı. Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) gelip durumu anlattıklarında: “Yer sizin bu arkadaşınızdan daha kötü olanlarını kabul eder, ancak bununla Yüce Allah size ders vermek istemiştir" buyurdu. Bunun üzerine Muhallim'i bir dağa attılar ve üzerini taşlarla örttüler. Bu konuda da: “Ey iman edenler! Allah yolunda sefere çıktığınız zaman, gerekli araştırmayı yapın. Size selâm veren kimseye, dünya hayatının geçici menfaatine göz dikerek, «Sen mümin değilsin» demeyin..."' âyeti nazil oldu.' Bezzâr, Dârakutnî, el-îfrâd'da ve Taberânî, İbn Abbâs'tan bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) içinde Mikdâd b. el-Esved'in de bulunduğu bir müfreze gönderdi. Müfreze düşman bölgesine geldiğinde herkesin kaçmış olduğunu gördüler. Ancak malı çok olan bir adam kaçmamış yerinde kalmıştı. Bu adam Müslüman askerlerini görünce: “Allah'tan başka ilah olmadığına şehadet ederim" dedi. Ancak Mikdâd adama saldırıp öldürdü. Arkadaşlarından biri de: “Allah'tan başka ilah olmadığına şehadet eden birini mi öldürdün? Vallahi bunu Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) anlatacağım" dedi. Geri döndüklerinde: “Yâ Resûlallah! Adamın biri Allah'tan başka ilah olmadığına şehadet etti, ancak Mikdâd onu öldürdü" dediler. Allah Resûlü: “Bana Mikdâd'ı çağırın" buyurdu. Gelince de ona: “Ey Mikdâd! Allah'tan başka ilah olmadığına şehadet eden birini mi öldürdün? Kıyamet gününde adamın bu şehadetine karşı ne yapacaksın?" buyurdu. Yüce Allah: “Ey iman edenler! Allah yolunda sefere çıktığınız zaman, gerekli araştırmayı yapın. Size selâm veren kimseye, dünya hayatının geçici menfaatine göz dikerek, «Sen mümin değilsin» demeyin. Allah katında pek çok ganimetler vardır. Daha önce siz de öyle idiniz de Allah size lütufta bulundu. Onun için iyice araştırın. Çünkü Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır" âyetini indirince, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), Mikdâd'a şöyle buyurdu: “Mümin biri kafir olan bir topluluğun içinde imanını gizliyordu, imanını açığa çıkarınca da sen onu öldürdün. Oysa sen de önceleri imanını bu şekilde gizliyordun. " İbn Ebî Hâtim, İbn Abbâs'tan bildirir: Bazen kişi Müslüman olduğunu, Allah'a ve Resûlü'ne iman ettiğini ifade eder ve kafir olan kavmi içinde yaşamaya devam ederdi. Müslümanlardan bir müfreze bu kavme geldiği zaman da bu kişi kendi kavmine Müslüman olduğunu açıklar ve aynı dini paylaştığı müminlerden korkmazdı. Onlarla karşı karşıya geldiği zaman onlara selam verirdi. Ancak müminler, adam selam vermesine rağmen ona: “Sen mümin değilsin" derler ve onu öldürürlerdi. Yüce Allah bu konuda: “Ey iman edenler! Allah yolunda sefere çıktığınız zaman, gerekli araştırmayı yapın. Size selâm veren kimseye, dünya hayatının geçici menfaatine göz dikerek, «Sen mümin değilsin» demeyin. Allah katında pek çok ganimetler vardır..." âyetini indirdi. Yüce Allah bu âyetle Müslümanlara şunu demiştir: “Yanındaki mala tamah ederek mi böylesi birini öldüreceksiniz? Oysa bu, dünya hayatının geçici bir menfaatidir. Benim yanımda bolca ganimet vardır siz benden onları istemeye ve elde etmeye çalışın." Âyetin nüzulüne vesile olan kişi Mirdâs'tır. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Leys oğullarından biri olan Kuleyb komutasında Mirdâs'ın kavmine bir birlik gönderdi. Birlik bölgeye vardığında herkes kaçtığı için kimseyi bulamamıştı. Kavimden sadece Mirdâs geride kalmıştı. O da Müslümanlarla karşılaştığında onlara selam verdi. Ancak yine de onu öldürdüler. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), Mirdâs'ın ailesine diyet verilmesini emretti. Kendisinden alınan mal ailesine teslim edildi ve bir daha Müslümanların öyle bir şeyi yapmamalarını söyledi. Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Katâde: “Ey iman edenler! Allah yolunda sefere çıktığınız zaman, gerekli araştırmayı yapın..." âyetini açıklarken şöyle demiştir: Bu âyet Ğatafân kabilesinden olan Mirdâs hakkında nazil oldu. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Ğâlib el-Leysî komutasında Fedek ahalisi üzerine bir ordu gönderdi. Bölgede içlerinde Mirdâs'ın da bulunduğu Ğatafân kabilesinden bazıları da vardı. Müslümanların ordusu gelince Mirdâs'ın arkadaşları kaçtılar, ancak kendisi: “Ben mümin biriyim ve sizinle birlikte kaçmayacağım" dedi. Sabah vakti Müslüman süvarilerle karşılaşınca onlara selam verdi. Ancak Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) ashabı onu öldürdüler ve yanında bulunan malları aldılar. Bu konuda Yüce Allah: “...Size selâm veren kimseye, dünya hayatının geçici menfaatine göz dikerek, «Sen mümin değilsin» demeyin..." buyurdu. Çünkü Müslümanların birbirlerine esenlik dilemesi selam iledir. Birbirlerini bu şekilde tanır, bu şekilde birbirlerine esenlik dilerler. İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Süddî: : “Ey iman edenler! Allah yolunda sefere çıktığınız zaman, gerekli araştırmayı yapın..." âyetini açıklarken şöyle demiştir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), Usâme b. Zeyd komutasında Damra oğulları üzerine bir ordu gönderdi. Orada Mirdâs b. Nehîk adında bir adamla karşılaştılar. Yanında bir koyun sürüsü ile kırmızı bir devesi vardı. Mirdâs onları görünce bir mağaraya doğru yöneldi. Usâme de peşinden gitti. Mirdâs mağaraya koyunlarını koyduktan sonra Müslümanların yanına döndü ve: “es-Selâmü aleyküm! Allah'tan başka ilah olmadığına, Muhammed'in de Allah'ın Resûlü olduğuna şehadet ederim" dedi. Ancak Usâme koyunları ve kırmızı devesini almak için ona saldırıp öldürdü. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) de Usâme'yi komutan olarak bir yere gönderdiği zaman onu hayırla yâd eder ve arkadaşlarından onu sorardı. Ancak bu dönüşünde onu sormadı. Dönenler de Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) olanları anlatmaya ve: “Yâ Resûlallah! Usâme'yi görmeliydin. Adamın biri onunla karışalınca: “Allah'tan başka ilah olmadığına, Muhammed'in de Allah'ın Resûlü olduğuna şehadet ederim" dedi ancak Usâme ona saldırıp öldürdü" demeye başladılar. Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) de dinlemek istemiyor ve onlara yüz vermiyordu. Ancak bu şekilde ısrarla anlatmaya devam ettiklerini görünce başını kaldırıp Usâme'ye baktı ve: “Lâ ilahe illallah sözüne karşı olan bu tavrın nedir?" buyurdu. Usâme: “Yâ Resûlallah! Adam bizden korunmak için bu sözü söyledi" deyince, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Kalbini de yarıp içine baksaydın ya!" buyurdu. Usâme: “Yâ Resûlallah! Kalbi de bedeninden bir parça değil mi ki?" deyince, Yüce Allah bu durumu açıklayan âyetini indirdi ve Usâme'nin adamı devesi ve koyunları için öldürdüğünü bildirdi. Usâme bu adamı öldürmesine karşılık nazil olan âyet ile Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) bu tavrından sonra artık "Lâ ilahe illallah" diyen hiç kimseyi öldürmeyeceğine dair yemin etti. İbn Ebî Hâtim ve Beyhakî, Delâil'de Hasan (-ı Basrî)'den bildirir: Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) ashâbından bir grup devriye için çıktıkları bir sırada düşmanlarla karşılaştılar ve onları püskürtüp hezimete uğrattılar. İçlerinden bir adam kaçmaya başlayınca, Müslümanlardan biri de onun malını almak için mızrakla peşinden gitti. Kendisine yetişince de kaçan kişi: “Ben müslümanım! Ben de müslümanım" demeye başladı. Ancak Müslüman olan kişi mızrakla ona vurarak öldürdü ve malını aldı. Dönüşte bu olanlar Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) anlatıldı. Allah Resûlü, katile: “Adam Müslüman olduğunu söylemesine rağmen onu öldürdün öyle mi?" diye sorunca, adam: “Yâ Resûlallah! Benden kurtulmak için Müslüman olduğunu söyledi" dedi. Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): “Kalbini de açıp baksaydın ya" buyurunca, adam: “Ne diye açayım yâ Resûlallah?" dedi. Allah Resûlü: “Doğru söyleyip söylemediğini bilmen için" buyurunca, adam: “Yâ Resûlallah! Bu şekilde bunu öğrenebilir miydim ki?" dedi. Allah Resûlü de (sallallahü aleyhi ve sellem): “Adam inandığını dili ile ifade ediyordu! Adam inandığını diliyle söylüyordu" buyurdu. Çok zaman geçmedi ki katil olan bu kişi öldü. Arkadaşları ona bir mezar açıp gömdüler. Ancak sabah olunca yerin onu dışarı attığını gördüler. Bir daha mezar açıp gömdüklerinde ikinci gün sabah yine toprağın onu dışarı attığını gördüler. Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) ashabı bu şekilde iki mi üç mü kaç defa gömdüklerini hatırlamıyorum. Her defasında da toprak onu dışarıya atıyordu. Yerin bu şekilde onu kabul etmediğini gördüklerinde ayaklarından tutup tenha yollardan birine attılar. Bunun üzerine Yüce Allah: “Ey iman edenler! Allah yolunda sefere çıktığınız zaman, gerekli araştırmayı yapın. Size selâm veren kimseye, dünya hayatının geçici menfaatine göz dikerek, «Sen mümin değilsin» demeyin. Allah katında pek çok ganimetler vardır. Daha önce siz de öyle idiniz de Allah size lütufta bulundu. Onun için iyice araştırın. Çünkü Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır"' âyetini indirdi. Vallahi yer aslında ondan daha kötülerini içinde barındırır, ancak Yüce Allah bu şekilde Müslümanlara öğüt vermek istemiştir. Abdurrezzâk ve İbn Cerîr'in Ma'mer vasıtasıyla bildirdiğine göre Katâde: “Ey iman edenler! Allah yolunda sefere çıktığınız zaman, gerekli araştırmayı yapın..." âyetini açıklarken şöyle demiştir: Bana ulaşana göre Müslümanlardan biri müşriklerden bir adama saldırdı. Müşrik olan kişi: “Ben müslümanım! Lâ ilâhe ilallah!" dedi ancak bunu demesine rağmen Müslüman onu öldürdü. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) durumdan haberdâr olunca katile: “Lâ ilâhe illallah demesine rağmen onu öldürdün öyle mi?" buyurdu. Adam da mazeret babından: “Yâ Resûlallah! Benden kurtulmak için böyle dedi, yoksa Müslüman olmuş değil" dedi. Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): “«Adamın kalbini açıp baksaydın ya!» karşılığını verdi." Daha sonra adamı öldüren bu kişi öldü ve defnedildi, ancak yer onu geri dışarıya attı. Durum Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) bildirilince yeniden gömülmesini emretti. Bir daha gömüldü, ancak yer bir daha onu dışarıya attı. Bu şekilde üç defa gömülüp yer onu dışarıya atınca Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): “Yer onu içine almayı kabul etmiyor! Onu mağaralardan birine koyun" buyurdu. Ma'mer der ki: Bazıları bunu rivâyet ederken Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem): “Yer bundan daha kötü olanlarını barındırıyor, ancak Yüce Allah bunun size ibret olmasını murad etti" buyurduğunu zikrederler. İbn Cerîr, Ebu'd-Duhâ vasıtasıyla Mesrûk'tan bildirir: Müslümanlardan bir grup yanında koyun sürüsü olan bir müşrikle karşılaştılar. Müşrik onlara: “es- Selâmü aleyküm! Ben müminim" dedi; ancak Müslümanlar onun kurtulmak için böyle dediğini düşündüler ve adamı öldürüp koyunlarını aldılar. Bunun üzerine Yüce Allah: “Ey iman edenler! Allah yolunda sefere çıktığınız zaman, gerekli araştırmayı yapın. Size selâm veren kimseye, dünya hayatının geçici menfaatine göz dikerek, «Sen mümin değilsin» demeyin...'" âyetini indirdi. İbn Ebî Şeybe ve İbn Cerîr, Saîd b. Cübeyr'den bildirir: Mikdâd b. el-Esved, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) gönderdiği bir müfreze içinde çıktı. Yanında koyunları bulunan bir adamla karşılaştıklarında adam: “Ben müslümanım" dedi. Ancak Mikdâd onu öldürdü. Geri döndüklerinde bu olayı Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) anlattılar. Bunun üzerine: “Ey iman edenler! Allah yolunda sefere çıktığınız zaman, gerekli araştırmayı yapın. Size selâm veren kimseye, dünya hayatının geçici menfaatine göz dikerek, «Sen mümin değilsin» demeyin..." âyeti nazil oldu. İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İbn Zeyd: “Bu âyet Ebu'd-Derdâ'nın öldürdüğü bir adam hakkında nazil oldu" demiş ve Usâme b. Zeyd'den rivâyet edilen kıssanın benzerini zikretmiştir. Kıssayı zikrettikten sonra da: “Ey iman edenler! Allah yolunda sefere çıktığınız zaman, gerekli araştırmayı yapın. Size selâm veren kimseye, dünya hayatının geçici menfaatine göz dikerek, «Sen mümin değilsin» demeyin. Allah katında pek çok ganimetler vardır. Daha önce siz de öyle idiniz de Allah size lütufta bulundu. Onun için iyice araştırın. Çünkü Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır" âyeti nazil oldu, demiştir. Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Mücâhid: “...Size selâm veren kimseye, dünya hayatının geçici menfaatine göz dikerek, «Sen mümin değilsin» demeyin..." âyetini açıklarken şöyle demiştir: Selam veren söz konusu kişi bir grup müslümanla karşılaşan ve koyunları bulunan bir adamdır. Müslümanlar, adamın: “es-Selâmü aleyküm! Ben müslümanım" demesini kabul etmemişler ve onu öldürüp yanındaki mallarını almışlardır. İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: “...Size selâm veren kimseye, dünya hayatının geçici menfaatine göz dikerek, «Sen mümin değilsin» demeyin...'" âyetini açıklarken şöyle demiştir: Yüce Allah, Müslümanlara ölü etini yemeyi yasaklaması gibi "Lâ ilâhe illallah" diyen kişiye: “Sen mümin değilsin!" demelerini de yasaklamıştır. Bunu diyen kişinin malı ve canı konusunda güvende olacağını ifade etmiş, kişinin imanına yönelik bu sözünün reddedilmemesi gerektiğini bildirmiştir. Saîd b. Mansûr ve Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Ebû Recâ ile Hasan (-ı Basrî) bu âyeti: (.....) lafzıyla okumuşlardır. Saîd b. Mansûr ve Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Mücâhid ve Ebû Abdirrahman es-Sülemî, bu âyeti: (.....) lafzıyla okurlardı. Abdurrezzâk, İbn Ebî Şeybe, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Saîd b. Cübeyr: “...Daha önce siz de öyle idiniz de Allah size lütufta bulundu. Onun için iyice araştırın..."' âyetini açıklarken şöyle demiştir: “Bu çobanın kavmine karşı imanını gizlemesi gibi siz de müşriklere karşı önceden imanınızı gizli tutuyordunuz. Yüce Allah lütfedip İslam'ı muzaffer kılınca da imanınızı açığa vurdunuz. Onun için Yüce Allah'ın bu konudaki uyarısını iki defa araştırıp dikkate alın." Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Katâde: “...Daha önce siz de öyle idiniz de Allah size lütufta bulundu..." âyetini açıklarken: “Daha önce siz de kafir idiniz, ancak Yüce Allah size lütufta bulunup doğru yola iletti" demiştir. İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Mesrûk: “...Daha önce siz de öyle idiniz..." âyetini açıklarken: “Siz de daha önce mümin değildiniz, anlamındadır" demiştir. Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Numân b. Sâlim: “Bu âyet Hüzeyl kabilesinden bir adam hakkında nazil oldu" demiştir. Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Âsim bu âyeti: (.....) lafzıyla okumuştur. İbn Ebî Şeybe, Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud ve Nesâî, Usâme'den bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bizi bir müfreze olarak gönderdi. Hüzeyl kabilesine ait olan Hurakât denilen yere geldiğimizde bir adamı yakaladım. Adam: “Lâ ilâhe ilallah!" dedi, ancak adamı vurarak öldürdüm. Daha sonra bu yaptığımdan dolayı içime bir sıkıntı girdi. Bunu Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) anlattığımda: “Lâ ilâhe ilallah demesine rağmen onu öldürdün mü?" buyurdu. "Yâ Resûlallah! Silah korkusuyla bunu söyledi" dediğimde, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): “Samimi olup olmadığını anlamak için kalbini yarıp baksaydın yal" karşılığını verdi. Bu sözü bana o kadar tekrar etti ki o günü henüz yeni Müslüman olmayı temenni ettim. İbn Sa'd, Câfer b. Burkân'dan bildirir: Yemâme ahalisinden biri olan Hadramî bana şöyle anlattı: Bize ulaşana göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), Usâme b. Zeyd komutasında bir müfreze gönderdi. Usâme bunu şöyle anlatır: Dönüşte olanları Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) anlatmaya başladım. "Düşmanlar kaçmaya başladı. Ben bir adama yetiştim ve mızrağımı ona doğru tuttum. Adam: “Lâ ilâhe ilallah!" dedi. Ancak ben mızrakla vurup onu öldürdüm" dedeğimde, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yüzünün rengi değişti. "Yazık sana ey Usâme! Lâ ilâhe ilallah sözüne karşı bu tavrın nedir?" buyurdu. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bunu o kadar çok tekrar ett ki yapmış olduğum tüm amellerden sıyrılıp henüz o gün Müslüman olmuş olmayı diledim. Resûlullah'tan (sallallahü aleyhi ve sellem) bu duyduklarımdan sonra vallahi artık bundan sonra "Lâ ilâhe ilallah" diyen biriyle asla savaşmam. İbn Sa'd, İbrâhim et-Teymî'den, o da babasından naklen bildirir: Usâme b. Zeyd: “Lâ ilâhe ilallah, diyen biriyle asla savaşmam" deyince, Sa'd b. Mâlik: “Vallahi ben de "Lâ ilâhe ilallah, diyen biriyle asla savaşmam" dedi. Bunun üzerine adamın biri her ikisine de: “Yüce Allah: “Fitne ortadan kalkıncaya ve din tamamen Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın..."' buyurmuyor mu?" deyince: “Biz fitne kalmasın diye savaştık ve din tamamen Allah'ın oldu" karşılığını verdiler. İbn Sa'd, İbn Ebî Şeybe, Ahmed ve Nesâî, Ukbe b. Mâlik el-Leysî'den bildirir: Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) gönderdiği bir müfreze bir topluluğa saldırdı. Adamın biri bu topluluktan ayrılınca Müslüman askerlerden biri kılıcını çekip peşinden gitti. Adam: “Ben müslümanım" dedi, ancak asker onun ne dediğine bakmadan vurup öldürdü. Bu olay Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) bildirilince bunu yapan adama ağır sözler söyledi. Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) bu sözleri de adamı öldüren müslümana ulaştı. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir ara hutbe verirken bu adam kalktı ve: “Vallahi öldürdüğüm o adamın Müslüman olduğunu söylemesi ölüm korkusundan başka bir şey değil!" dedi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) adamdan ve o tarafta bulunanlardan yüz çevirdi ve hutbesine devam etti. Adam bir daha kalkıp: “Yâ Resûlallah! O adam ölüm korkusuyla Müslüman olduğunu söyledi!" dedi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) yine adamdan ve o tarafta bulunanlardan yüz çevirdi ve hutbesine devam etti. Ancak adam dayanamadı ve bir daha: “Yâ Resûlallah! Vallahi adam ölüm korkusundan dolayı Müslüman olduğunu söyledi!" dedi. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) adama doğru döndü. Üzüntüsü yüzünden okunuyordu. Adama üç defa: “Yüce Allah mümin birini öldürmeme karşı çıktıl" buyurdu. Şâfiî, İbn Ebî Şeybe, Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud, Nesâî ve Beyhakî, el- Esmâu ve's-Sifât'da Mikdâd b. el-Esved'den bildirir: “Yâ Resûlallah! Müşriklerden bir adam ile savaşa girişsek, adam benim elimi kesse ancak ona üstün geldiğim bir anda "Lâ ilâhe ilallah" dese, onu öldüreyim mi bırakayım mı?" dediğimde, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): “Onu bırak" buyurdu. Ona: “Ama elimi kesiyor?" dediğimde: “Şayet Lâ ilâhe ilallah dedikten sonra onu öldürecek olursan adam onu ödürmeden önceki halin gibi (Müslüman), sen ise adam bu sözü söylemeden önceki hali gibi (kafir) olursun" buyurdu. Taberânî, Cündeb el-Becelî'den bildirir: Gönderdiği müfrezeden zafer ve fetih müjdesini getiren adam Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına geldiği zaman ben de onun yanındaydım. Adam: “Yâ Resûlallah! Yüce Allah'ın da yardımıyla hezimete uğrattığımız topluluğun peşindeyken adamın birine kılıcımla yetiştim. Adam kaçarken kılıcın ona yetiştiğini anlayınca: «Ben müslümanım! Ben müslümanım!» demeye başladı" deyince, Allah Resûlü: “Peki, onu öldürdün mü?" diye sordu. Adam: “Yâ Resûlallah! Bunu benden kurtulmak için söyledi!" deyince, Allah Resûlü: “Samimi olup olmadığını görmek için kalbini yarıp baksaydın yal" karşılığını verdi. Adam: “Kalbini yarıp baksaydım ne görecektim ki? Kalbi kan ve etten başka bir şey mi ki?" diye sorunca, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): “Ne kalbindekini biliyorsun, ne de söylediğine inanıyorsun" karşılığını verdi. Adam: “Yâ Resûlallah! Bana bağışlanma dile" deyince, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): “Sana bağışlanma dilemem" karşılığını verdi. Bu adam ölünce kendisini defnettiler, ancak sabah olunca toprağın üstüne çıktığını gördüler. Bir daha gömdüler ama sabah yine onu toprağın üzerinde buldular. Bu şekilde üç defa gömdüler, ve her defasında sabah vakti adamın toprağın üzerine çıktığını gördüler. Üçüncüsünden sonra adamın başına gelenlerden dolayı çok utandılar ve adamı alıp vadilerden birine attılar. Ebû Nuaym, el-Ma'rife'de Cez' b. el-Hidricân'dan bildirir: Kardeşim Kudâd b. el-Hidricân b. Mâlik hem kendi, hem de ailesi adına Müslüman olduğunu bildirmek üzere Yemen'den elçi olarak Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) geldi. Yolda gelirken müfreze olarak çıkan Müslümanlarla karşılaştı. Kudâd onlara: “Ben müminim" dedi, ancak kabul etmediler ve gece karanlığında onu öldürdüler. Olayı öğrendiğimizde Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) gittim ve olanları anlattım. Kardeşimi öldürenlerin de cezalandırılmasını istedim. Bunun üzerine: “Ey iman edenler! Allah yolunda sefere çıktığınız zaman, gerekli araştırmayı yapın. Size selâm veren kimseye, dünya hayatının geçici menfaatine göz dikerek, «Sen mümin değilsin» demeyin..." âyeti nazil oldu. Sonrasında Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana kardeşimin diyetini verdi. |
﴾ 94 ﴿