99

"Kendilerine yazık edenlerin melekler canlarını aldıkları zaman onlara: «Ne yaptınız bakalım?» deyince, «Biz yeryüzünde zavallı kimselerdik» diyecekler, melekler de: «Allah'ın arzı geniş değil miydi? Hicret etseydiniz ya!» cevabını verecekler. Onların varacakları yer cehennemdir. Orası ne kötü bir dönüş yeridir! Ancak gerçekten zayıf ve güçsüz olan, çaresiz kalan ve hicret etmeye yol bulamayan erkekler, kadınlar ve çocuklar müstesnadırlar. Umulur ki, Allah bu kimseleri affeder. Çünkü Allah çok affedicidir, çok bağışlayıcıdır."

Buhârî, Nesâî, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim, Taberânî, İbn Merdûye ve Beyhakî, Sünen'de İbn Abbâs'tan bildirir: Müslüman olmuş bazı kişiler hâlâ müşriklerle beraber yaşıyorlar ve Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) karşı olan savaşlarda onların sayılarını çok gösteriyorlardı. Bazen Müslüman saflarından gelen bir ok bunlardan birini öldürüyor veya aldığı bir darbeyle ölebiliyordu. Bu konuda Yüce Allah:

“Kendilerine yazık edenlerin melekler canlarını aldıkları zaman onlara: «Ne yaptınız bakalım?» deyince, «Biz yeryüzünde zavallı kimselerdik» diyecekler, melekler de: «Allah'ın arzı geniş değil miydi? Hicret etseydiniz ya!» cevabını verecekler. Onların varacakları yer cehennemdir. Orası ne kötü bir dönüş yeridir!'" âyetini indirdi.

İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim, İbn Merdûye ve Beyhakî, Sünen'de İbn Abbâs'tan bildirir: Mekkelilerden bazıları Müslüman olmuş, ancak bunu Mekke ahalisinden gizlemişlerdi. Müşrikler de bunları Bedir savaşına çıkardı. Savaşta bazıları yaralandı bazıları da öldürüldü. Müslümanlar:

“Öldürülen arkadaşlarımız Müslümandı ve müşrikler tarafından zorla buraya getirilmişlerdi. Onun için onlara af dileyin" deyince:

“Kendilerine yazık edenlerin melekler canlarını aldıkları zaman onlara: «Ne yaptınız bakalım?» deyince, «Biz yeryüzünde zavallı kimselerdik» diyecekler, melekler de: «Allah'ın arzı geniş değil miydi? Hicret etseydiniz ya!» cevabını verecekler. Onların varacakları yer cehennemdir. Orası ne kötü bir dönüş yeridir!'" âyeti nazil oldu. Bunun üzerine Mekke'de kalan Müslümanlara bu âyet yazılıp bildirildi ve bu konuda herhangi bir mazeretlerinin kalmadığı ifade edildi. Mekke'de kalan Müslümanlar bunun üzerine Mekke'den çıktılar. Ancak müşrikler onlara yetiştiler ve dinlerini değiştirme konusunda onları fitneye sürüklediler. Bunun üzerine onlar hakkında:

“insanlardan öyleleri vardır ki, «Allah'a inandık» derler. Ama Allah uğrunda bir ezaya uğratılınca, insanlardan gördükleri baskı ve işkenceyi Allah'ın azabı gibi tutar. Andolsun, Rabbinden bir yardım gelecek olsa mutlaka, «Biz de sizinle beraberdik» derler. Allah, herkesin kalbinde olanı en iyi bilen değil midir?"âyeti nazil oldu.

Müslümanlar bu âyeti yazıp Mekke'de kalan Müslümanlara gönderdiler. Mekkeli Müslümanlar bundan dolayı çok üzüldüler ve bütün hayırlardan yana ümitsizliğe düştüler. Sonrasında:

“Rabbin, türlü eziyete uğratıldıktan sonra hicret eden, sonra Allah uğrunda savaşan ve sabreden kimselerden yanadır. Rabbin şüphesiz bundan sonra da bağışlar ve merhamet eder" âyeti nazil oldu. Müslümanlar, Mekke'de kalan Müslümanlara bu âyeti yazdılar ve:

“Yüce Allah sizlere bir çıkış yolu gösterdi. Onun için Mekke'den çıkın" diye haber gönderdiler. Mekkeli Müslümanlar Mekke'den çıktılar ancak müşrikler yine onlara yetişti. Birbirleriyle savaştıktan sonra kimisi öldü kimisi de kurtuldu.

Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İkrime:

“İnsanlardan öyleleri vardır ki, kendilerine yazık edenlerin melekler canlarını aldıkları zaman onlara: «Ne yaptınız bakalım?» deyince, «Biz yeryüzünde zavallı kimselerdik» diyecekler, melekler de: «Allah'ın arzı geniş değil miydi? Hicret etseydiniz ya!» cevabını verecekler. Onların varacakları yer cehennemdir. Orası ne kötü bir dönüş yeridir!" âyetini açıklarken şöyle demiştir:

“Bu âyet Kays b. Fâkih el-Muğîre, Hâris b. Zem'a b. el-Esved, Kays b. Velîd b. el-Muğîre, Ebu'l-Âs b. Münebbih b. el-Haccâc ve Ali b. Ümeyye b. Halef hakkında nazil oldu. Kureşliler ve onlara katılanlar, Ebû Süfyân b. Harb ile Kureyş kervanını Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ve ashabından korumak, bunun yanında Nahle vadisinde kendilerinden alınanları geri almak için yola çıktıklarında daha önceden Müslüman olmuş bazı gençleri de yanlarında zorla götürdüler. Bu şekilde iki ordu önceden herhangi bir kararlaştırma olmadan Bedir'de karşı karşıya geldi. Daha önceden müslüman olan ve adlarını saydığımız bu gençler Bedir'de İslam'dan döndüler ve kafir olarak savaşıp öldürüldüler."

Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Muhammed b. İshâk:

“Kendilerine yazık edenlerin melekler canlarını aldıkları zaman onlara: «Ne yaptınız bakalım?» deyince, «Biz yeryüzünde zavallı kimselerdik» diyecekler..."' âyetini açıklarken şöyle demiştir:

“Bunlar Kureyş gençlerinden olan beş kişidir. Biri Ali b. Ümeyye, diğeri Ebû Kays b. el- Fâkih, diğeri Zem'a b. el-Esved, diğeri Ebu'l-âs b. Münebbih'tir. Beşincisinin adını ise unuttum."

İbn Cerîr'in Avfî vasıtasıyla bildirdiğine göre İbn Abbâs bu âyeti açıklarken şöyle demiştir:

“Bunlar Hazret-i Peygamber'le (sallallahü aleyhi ve sellem) hicret etmeyip geride kalanlardır. Bunlardan Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına hicret etmeden ölenlerin melekler yüzlerine ve arkalarına vurmuşlardır."

Taberânî, İbn Abbâs'tan bildirir: Mekkelilerden bir topluluk Müslüman olmuştu. Ancak Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Medine'ye hicret edince bunlar hicret etmeyi istememişler ve korkmuşlardı. Bunun üzerine Yüce Allah:

“Kendilerine yazık edenlerin melekler canlarını aldıkları zaman onlara: «Ne yaptınız bakalım?» deyince, «Biz yeryüzünde zavallı kimselerdik» diyecekler, melekler de: «Allah'ın arzı geniş değil miydi? Hicret etseydiniz ya!» cevabını verecekler. Onların varacakları yer cehennemdir. Orası ne kötü bir dönüş yeridir! Ancak gerçekten zayıf ve güçsüz olan, çaresiz kalan ve hicret etmeye yol bulamayan erkekler, kadınlar ve çocuklar müstesnadırlar" âyetlerini indirdi.

İbn Cerîr ile İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Dahhâk bu âyeti açıklarken şöyle demiştir:

“Bunlar bir grup münafıktır. Hazret-i Peygamber'le (sallallahü aleyhi ve sellem) birlikte Medine'ye hicret etmeyip Mekke'de kalmışlardı. Bedir savaşına da müşriklerle beraber çıkmışlardı. Bu savaşta içlerinden kimisi yaralandı, kimisi de öldürüldü. Yüce Allah da haklarında bu âyeti indirdi."

İbn Cerîr ile İbn Ebî Hâtim, Süddî'den bildirir: Bedir savaşında Abbâs, Akîl ve Nevfel esir düşünce Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), Abbâs'a:

“Hem kendin hem de kardeşinin oğlu için fidye ver" buyurdu. Abbâs:

Resûlallah! Biz sizinle aynı kıbleye namaz kılmadık mı? Senin getirdiğin şehadeti getirmedik mi?" deyince, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Ey Abbâs! Siz bize karşı hasım oldunuz, buna karşılık biz de size hasım olduk" buyurdu ve:

“İnsanlardan öyleleri vardır ki, kendilerine yazık edenlerin melekler canlarını aldıkları zaman onlara: «Ne yaptınız bakalım?» deyince, «Biz yeryüzünde zavallı kimselerdik» diyecekler, melekler de: «Allah'ın arzı geniş değil miydi? Hicret etseydiniz ya!» cevabını verecekler. Onların varacakları yer cehennemdir. Orası ne kötü bir dönüş yeridir!'" âyetini okudu. Bu âyetin nazil oluşundan sonra hicret etmeyen kişiler hicret edinceye kadar kafir sayıldılar. Sadece hicret için gerekli mali gücü ve yolu bulamayan zayıf kimseler bunun dışında tutuldu.

İbn Abbâs der ki:

“Ben de bunlardan, zavallı çocuklardan biriydim."

Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Katâde bu âyeti açıklarken şöyle demiştir: Bana anlatılana göre bu âyet, Mekkelilerden Müslüman olduklarını söyleyen, ancak Bedir savaşına Allah düşmanı Ebû Cehl ile birlikte katılan ve orada öldürülen bazı kişiler hakkında nazil olmuştur. Bu konuda kendilerince bir mazeret göstermişler, ancak Yüce Allah onların bu mazeretlerini kabul etmemiştir. "Ancak gerçekten zayıf ve güçsüz olan..."âyetinden kasıt da yine Mekkeli bazı kişilerdir ki Yüce Allah da içinde bulundukları durumdan dolayı onları mazur görmüştür. İbn Abbâs da:

“Ben ve annem âyette bahsedilen çaresiz kalan ve hicrete yol bulamayanlardandık" derdi.

Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Mücâhid bu âyeti açıklarken:

“Bu âyet, Kureyş kafirleri içindeyken Bedir savaşında öldürülen zayıf ve güçsüz kişiler hakkında nazil oldu" demiştir.

İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İbn Zeyd bu âyeti açıklarken şöyle demiştir: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) gönderilip muzaffer kılınınca ve iman her tarafa yayılınca aynı şekilde münafıklık da ortaya çıkıp yayıldı. Bir ara bazı adamlar Allah Resûlü'ne (sallallahü aleyhi ve sellem) gelip:

Resûlallah! Vallahi kavmimizin bizi cezalandırmalarından ve türlü sıkıntılara maruz bırakacaklarından endişe etmeseydik biz de Müslüman oldurduk. Ancak Allah'tan başka ilah olmadığına, senin de Allah'ın Resûlü olduğuna şehadet ediyoruz" dediler. Bunu bizzat Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) diyorlardı. Bedir savaşı sırasında müşrikler:

“Bizimle savaşa katılmayıp geride kalanların evlerini yıkacak ve mallarına el koyacağız!" dediler. Daha önce Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) gizlice Müslüman olduklarını söyleyenler bu tehdidin ardından müşriklerle beraber Bedir savaşına çıktılar. Bunlardan bazıları öldürülürken bazıları da esir düştü. Yüce Allah'ın haklarında:

“Kendilerine yazık edenlerin melekler canlarını aldıkları zaman onlara: «Ne yaptınız bakalım?» deyince, «Biz yeryüzünde zavallı kimselerdik» diyecekler, melekler de: «Allah'ın arzı geniş değil miydi? Hicret etseydiniz ya!» cevabını verecekler. Onların varacakları yer cehennemdir. Orası ne kötü bir dönüş yeridir! Ancak gerçekten zayıf ve güçsüz olan, çaresiz kalan ve hicret etmeye yol bulamayan erkekler, kadınlar ve çocuklar müstesnadırlar"' buyurduğu kişiler de bunlardır. Zira kendilerini zavallı bırakan topluluğu bırakıp başka yerlere hicret etmeleri gerekirdi.

Sonrasında:

“Ancak gerçekten zayıf ve güçsüz olan, çaresiz kalan ve hicret etmeye yol bulamayan erkekler, kadınlar ve çocuklar müstesnadırlar" buyurarak gerçekten bu konuda samimi olanları, hicrete kalkışmaları halinde ölüme maruz kalacakları bu hükmün dışında bıraktı. Yine:

“Umulur ki, Allah bu kimseleri affeder. Çünkü Allah çok affedicidir, çok bağışlayıcıdır'" buyurarak bunların müşriklerin içinde kalmalarını affedeceğini bildirdi.

Bedir savaşında bunlardan esir düşenler:

Resûlallah! Sen de biliyorsun ki yanına gelip Allah'tan başka ilah olmadığına, senin de Allah'ın Resûlü olduğuna şehadet ediyorduk. Ancak korkumuzdan dolayı müşriklerle buraya geldik" deyince, Yüce Allah cevaben:

“Ey Peygamber! Elinizde bulunan esirlere söyle:

“Allah kalblerinizde bir iyilik bulursa, size sizden alınanın daha hayırlısını verir, sizi bağışlar, Allah bağışlayandır, merhamet edendir. Esirler sana hıyanet etmek isterlerse, bilsinler ki esasen daha önce de Allah'a hıyanet etmişlerdi, Allah bundan ötürü onları yenmen için sana imkan verdi" buyurdu. Bu âyetlerde müşriklerle birlikte Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) karşı savaşa çıkmaları konusunda kalplerinde iyiliğin bulunması halinde kendilerinden alınan fidyeden daha hayırlısının verileceği bildirildi. Ancak hıyaneti düşünüyorlarsa da zaten müşriklerle birlikte savaşa çıkmaları ile önceden bunu yaptıkları ama Yüce Allah onları yenik düşürdüğü dile getirildi.

Abdurrezzâk, Abd b. Humeyd, Buhârî, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve Beyhakî'nin Sünen'de bildirdiğine göre İbn Abbâs:

“Ben ile annem âyette bahsedilen zavallı kimselerdendik. Ben zavallı çocuklardan annem de zavallı kadınlardandı" demiştir.

Abd b. Humeyd, Buhârî, İbn Cerîr, Taberânî ve Beyhakî'nin Sünen'de bildirdiğine göre İbn Abbâs:

“Ancak gerçekten zayıf ve güçsüz olan, çaresiz kalan ve hicret etmeye yol bulamayan erkekler, kadınlar ve çocuklar müstesnadırlar" âyetini okudu ve:

“Ben ile annem bu âyetle mazur görülenlerdendik" dedi.

İbn Cerîr ile İbn Ebî Hâtim, Ebû Hureyre'den bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) her namaz sonrası:

“Allahım! Çaresiz kalan ve hicrete yol bulamayan Velîd, Seleme b. Hişâm, Ayyaş b. Ebî Rabîa ve zavallı Müslümanları müşriklerin elinden kurtar" diye dua ederdi.

Buhârî, Ebû Hureyre'den bildirir: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) yatsı namazını kıldırırken rükûdan kalkıp:

“Semiallahu limen hamideh" dedikten sonra secdeye gitmeden:

“Allahım! Ayyaş b. Ebî Rabîa'yı kurtar. Allahım! Seleme b. Hişâm'ı kurtar. Allahım! Velîd b. el-Velîd'i kurtar. Allahım! Zayıf bırakılmış müminleri kurtar. Allahım! Mudar kabilesinin üzerine baskını ağırlaştır. Yusuf zamanındaki gibi onlara kıtlık ver" diye dua etti.

İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre İkrime:

“Ancak gerçekten zayıf ve güçsüz olan..." âyetini açıklarken:

“Bunlar yaşlılar, düşkün ihtiyarlar, küçük kız ve erkek çocuklarıdır" demiştir.

İbn Ebî Şeybe, Muhammed b. Yahya b. Hibbân'dan bildirir: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kırk gün boyunca sabah namazlarında rükûdan sonra kunut yaptı. Kunutta da:

“Allahım! Velîd b. el-Velîd'i, Ayyâş b. Ebî Rabîa'yı, Âs b. Hişâm'ı ve hicret etmeye güçleri yetmeyen, hicret için yol bulamayan Mekke'deki zavallı müminleri kurtar" duasını etti.

Taberânî'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs:

“Kendilerine yazık edenlerin melekler canlarını aldıkları zaman onlara: «Ne yaptınız bakalım?» deyince, «Biz yeryüzünde zavallı kimselerdik» diyecekler, melekler de: «Allah'ın arzı geniş değil miydi? Hicret etseydiniz ya!» cevabını verecekler. Onların varacakları yer cehennemdir. Orası ne kötü bir dönüş yeridir! Ancak gerçekten zayıf ve güçsüz olan, çaresiz kalan ve hicret etmeye yol bulamayan erkekler, kadınlar ve çocuklar müstesnadırlar" âyetlerini açıklarken şöyle demiştir:

“Bunlar, Mekke'de bulunan bazı Müslümanlardı. Müşriklerle birlikte Müslümanlara karşı bir savaşa katılmışlar ve öldürülmüşlerdi. Yüce Allah da bu konuda bazılarını mazur görmüş, mazur görmediklerini de helak etmiştir. Annemle birlikte ben de bu konuda mazereti bulunanlardan biriydim."

İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre İbn Cüreyc: (.....) âyetini:

"Hiçbir çareye gücü yetmeyen" şeklinde açıklamıştır.

Abdurrezzâk, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İkrime:

“...Çaresiz kalan ve hicret etmeye yol bulamayan..." âyetini açıklarken:

“Medine'ye hicret etmeye gücü, imkanı olmayan ve yol bulamayan, anlamındadır" demiştir.

Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Mücâhid:

“ âyetini:

“Medine'ye hicret için yol bulamayan" şeklinde açıklamıştır.

99 ﴿