100

"Allah yolunda hicret eden kişi, yeryüzünde gidilecek çok yer ve genişlik bulur. Evinden, Allah'a ve Peygamberine hicret ederek çıkan kimseye ölüm gelirse» onun ecrini vermek Allah'a düşer. Allah bağışlar ve merhamet eder."

İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in Ali vasıtasıyla bildirdiğine göre İbn Abbâs:

“Allah yolunda hicret eden kişi, yeryüzünde gidilecek çok yer ve genişlik bulur..." âyetini açıklarken:

“Âyette geçen Murâğem'den kasıt, bölgeden bölgeye geçip dolaşmaktır. Genişlikten kasıt ise rızıktır" demiştir.

Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Mücâhid: (.....) ifadesini:

“Kişinin hoşlanmadığı bir şeyden uzaklaşması" şeklinde açıklamıştır.

Tastî'nin Mesâil'de bildirdiğine göre Nâfi' b. el-Ezrak, İbn Abbâs'a: (.....) ifadesinin anlamını sorunca, İbn Abbâs:

“Huzeyl lehçesinde genişlik anlamındadır" dedi. Nâfi':

“Araplar öylesi bir ifadeyi bilir mi ki?" diye sorunca, İbn Abbâs şu karşılığı verdi:

“Evet, bilirler. Şâirin:

"Cehre topraklarım bırakıp gidiyorum

Yolculuk ve yer değiştirmede genişlik umuyorum " dediğini işitmedin mi?"

İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Mücâhid:

“Murâğem, hicret edilecek yer anlamındadır" demiştir.

İbn Cerîr ile İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Süddî: (.....) ifadesini:

“Rızık aranacak yer" şeklinde açıklamıştır.

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Ebû Sahr: (.....) ifadesini:

“Genişlik" şeklinde açıklamıştır.

Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Katâde:

“Allah yolunda hicret eden kişi, yeryüzünde gidilecek çok yer ve genişlik bulur..." âyetini açıklarken:

“Sapıklıktan çıkıp hidâyete erişecek yerlere gider ve fakirlikten kurtulup zenginliğe ulaşır" demiştir.

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Atâ: (.....) ifadesini açıklarken:

“Bolluk, rahatlık" demiştir.

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbnu'l-Kâsım'a: (.....) ifadesinin anlamı sorulunca:

“Birçok yer ve bölge anlamındadır" demiştir.

Ebû Ya'lâ, İbn Ebî Hâtim, Taberânî ve Ebû Nuaym, el-Ma'rife'de ravileri güvenilir olan bir senedle İbn Abbâs'tan bildirir: Damra b. Cündüb hicret etmek üzere evinden çıkmak isteyince ailesine:

“Beni müşriklerin bölgesinden Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına götürün" dedi. Ancak Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına varmadan önce yolda öldü. Bunun üzerine:

“...Evinden, Allah'a ve Peygamberine hicret ederek çıkan kimseye ölüm gelirse, onun ecrini vermek Allah'a düşer. Allah bağışlar ve merhamet eder" âyeti nazil oldu.

İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim başka bir kanallla İbn Abbâs'tan bildirir: Mekke'de Bekr oğullarından Damra adında bir adam vardı ve hastaydı. Bir gün ailesine:

“Beni Mekke'den çıkarın; zira burası bana çok sıcak geliyor" dedi. Ailesi:

“Seni nereye çıkaralım?" diye sorunca eliyle Medine yoluna doğru işaret etti. Sonrasında onu Medine'ye doru yola çıkardılar. Ancak Mekke'den iki mil ötede öldü. Bunun üzerine:

“...Evinden, Allah'a ve Peygamberine hicret ederek çıkan kimseye ölüm gelirse, onun ecrini vermek Allah'a düşer. Allah bağışlar ve merhamet eder"' âyeti nazil oldu.

Ebû Hâtim es-Sicistânî, el-Muammerîn'de Âmir eş-Şa'bî'den bildirir: İbn Abbâs'a:

“...Evinden, Allah'a ve Peygamberine hicret ederek çıkan kimseye ölüm gelirse, onun ecrini vermek Allah'a düşer..." âyetini sorduğumda:

“Eksem b. Sayfî hakkında nazil oldu" dedi. "Leys oğullarından olan kişi hakkında nazil olmadı mı?" diye sorduğumda:

“Hayır, Eksem, ondan çok zaman önceydi. Bu âyet özel inen, ancak genele hitap eden bir âyettir" dedi.

Saîd b. Mansûr, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve Beyhakî, Sünen'de Saîd b. Cübeyr'den bildirir: Mekke'de Damra b. el-îs b. Zinbâ' (veya îs b. Damra b. Zinbâ') adında Huzaalı bir adam vardı. Hicret emri geldiğinde kendisi hastaydı. Ailesine kendisine bir sedir hazırlamalarını söyledi. Hazırlanan sedirin üzerinde de yatarak onu Medine'ye doğru yola çıkardılar. Ten'îm bölgesine geldiğinde de öldü. Bunun üzerine:

“...Evinden, Allah'a ve Peygamberine hicret ederek çıkan kimseye ölüm gelirse, onun ecrini vermek Allah'a düşer. Allah bağışlar ve merhamet eder" âyeti nazil oldu.

İbn Ebî Hâtim başka bir vecihle Saîd b. Cübeyr'den bildirir: Ebû Damra b. îs ez-Zurakî gözlerini kaybetmişti ve Mekke'de bulunuyordu. "Ancak gerçekten zayıf ve güçsüz olan, çaresiz kalan ve hicret etmeye yol bulamayan erkekler, kadınlar ve çocuklar müstesnadırlar" âyeti nazil olduğu zaman:

“Ben zengin biriyim ve hicrete gücüm imkanım var" dedi. Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına hicret için hazırlığını yapıp yola çıktı, ancak Ten'îm bölgesinde vefat etti. Bunun üzerine:

“...Evinden, Allah'a ve Peygamberine hicret ederek çıkan kimseye ölüm gelirse, onun ecrini vermek Allah'a düşer. Allah bağışlar ve merhamet eder'" âyeti nazil oldu.'

İbn Cerîr başka bir vecihle Saîd b. Cübeyr'den bildirir:

“Müminlerden özürsüz olarak yerlerinde oturanlar ile mal ve canlarıyla Allah yolunda cihad edenler bir olmaz..." âyeti nazil olduğu zaman mazeretleri olan bazı Müslümanların Mekke'de kalmalarına ruhsat verildi. Ancak savaşa çıkan mücahitlerin geride kalanlara olan üstünlüklerini ifade eden âyet nazil olunca bunlar:

“Yüce Allah mücahitlerin geride kalanlara olan üstünlüklerini açıkladı, ancak özür sahiplerine de ruhsat verip mazur gördü" dediler. "Kendilerine yazık edenlerin melekler canlarını aldıkları zaman onlara: «Ne yaptınız bakalım?» deyince, «Biz yeryüzünde zavallı kimselerdik» diyecekler, melekler de: «Allah'ın arzı geniş değil miydi? Hicret etseydiniz ya!» cevabını verecekler. Onların varacakları yer cehennemdir. Orası ne kötü bir dönüş yeridir!" âyeti nazil olduğunda:

“Bu, Cehennemi gerektiren bir şeydir" dediler. "Ancak gerçekten zayıf ve güçsüz olan, çaresiz kalan ve hicret etmeye yol bulamayan erkekler, kadınlar ve çocuklar müstesnadırlar" âyeti nazil olduğu zaman ise Leys oğullarından biri olan ve gözleri görmeyen Damra b. el-îs:

“Benim hicrete gücüm ve malım var! Beni buradan götürün" dedi. Hasta bir şekilde Mekke'den ayrıldı, ancak Ten'îm'e vardığında öldü. Ten'îm mescidinin yanında da defnedildi. Bunun üzerine:

“...Evinden, Allah'a ve Peygamberine hicret ederek çıkan kimseye ölüm gelirse, onun ecrini vermek Allah'a düşer. Allah bağışlar ve merhamet eder" âyeti nazil oldu.

Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr, Katâde'den bildirir: Hicret konusunda bu âyetler nazil olduğu zaman Mekke'de bulunan müminlerden bîri olan Damra (veya: Sebra) adında biri:

“Vallahi bendeki mal beni Medine'den daha da ileriye götürür. Ama ben Medine'ye gideceğim" dedi. Ailesine kendisini Mekke'den çıkarmalarını istedi. Hasta olduğu halde kendisini çıkardılar, ancak Harem bölgesinin dışına çıkamadan Yüce Allah ruhunu teslim aldı ve öldü. Bunun üzerine:

“...Evinden, Allah'a ve Peygamberine hicret ederek çıkan kimseye ölüm gelirse, onun ecrini vermek Allah'a düşer. Allah bağışlar ve merhamet eder'" âyeti nazil oldu.'

Abdurrezzâk, Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr başka bir vecihle Katâde'den bildirir:

“Kendilerine yazık edenlerin melekler canlarını aldıkları zaman onlara: «Ne yaptınız bakalım?» deyince, «Biz yeryüzünde zavallı kimselerdik» diyecekler, melekler de: «Allah'ın arzı geniş değil miydi? Hicret etseydiniz ya!» cevabını verecekler. Onların varacakları yer cehennemdir. Orası ne kötü bir dönüş yeridir!"' âyeti nazil olduğu zaman hasta olan Müslümanlardan biri:

“Vallahi benim bu konuda herhangi bir mazeretim yok. Zira yolları çok iyi bilirim ve malım da var. Onun için beni alıp buradan çıkarın" dedi. Ailesi onu Mekke'den taşıyarak çıkardılar. Ancak yoldayken vefat etti. Bunun üzerine:

“...Evinden, Allah'a ve Peygamberine hicret ederek çıkan kimseye ölüm gelirse, onun ecrini vermek Allah'a düşer. Allah bağışlar ve merhamet eder" âyeti nazil oldu.

Abdurrezzâk, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir, İkrime'den bildirir:

“Kendilerine yazık edenlerin melekler canlarını aldıkları zaman onlara: «Ne yaptınız bakalım?» deyince, «Biz yeryüzünde zavallı kimselerdik» diyecekler, melekler de: «Allah'ın arzı geniş değil miydi? Hicret etseydiniz ya!» cevabını verecekler. Onların varacakları yer cehennemdir. Orası ne kötü bir dönüş yeridir! Ancak gerçekten zayıf ve güçsüz olan, çaresiz kalan ve hicret etmeye yol bulamayan erkekler, kadınlar ve çocuklar müstesnadırlar"" âyetleri nazil olduğu zaman Damra oğullarından hasta olan biri:

“Beni bu rahatlıktan çıkarın" dedi. Ailesi de onu Mekke'den taşıyarak çıkardı. Ancak Hashâs'a varınca vefat etti. Bunun üzerine:

“...Evinden, Allah'a ve Peygamberine hicret ederek çıkan kimseye ölüm gelirse, onun ecrini vermek Allah'a düşer. Allah bağışlar ve merhamet eder" âyeti nazil oldu.'

İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İlbâ b. Ahıner:

“...Evinden, Allah'a ve Peygamberine hicret ederek çıkan kimseye ölüm gelirse, onun ecrini vermek Allah'a düşer..." âyetini açıklarken:

“Huzaa'dan bir adam hakkında nazil oldu" demiştir.

İbn Cerîr, Süddî'den bildirir: Damra b. Cündüb ed-Damrî, "Kendilerine yazık edenlerin melekler canlarını aldıkları zaman onlara: «Ne yaptınız bakalım?» deyince, «Biz yeryüzünde zavallı kimselerdik» diyecekler, melekler de:

“Allah'ın arzı geniş değil miydi? Hicret etseydiniz ya!" cevabını verecekler. Onların varacakları yer cehennemdir. Orası ne kötü bir dönüş yeridir!" âyetini işittiği zaman hasta olduğu halde ailesine:

“Bana bineğimi hazırlayın! Zira Mekke beni çok sıkıyor. Belki çıkar biraz rahatlarım" dedi. Hazırlanan bineğe de binip Medine'ye doğru yola çıktı. Ancak yolda iken öldü. Bunun üzerine:

“...Evinden, Allah'a ve Peygamberine hicret ederek çıkan kimseye ölüm gelirse, onun ecrini vermek Allah'a düşer..." âyeti nazil oldu. Zira Damra, Medine'ye doğru yola çıkarken:

“Allahım! Sana ve Resûlü'ne hicret ediyorum" demişti.

Süneyd ve İbn Cerîr, İkrime'den bildirir:

“Kendilerine yazık edenlerin melekler canlarını aldıkları zaman onlara: «Ne yaptınız bakalım?» deyince, «Biz yeryüzünde zavallı kimselerdik» diyecekler, melekler de: «Allah'ın arzı geniş değil miydi? Hicret etseydiniz ya!» cevabını verecekler. Onların varacakları yer cehennemdir. Orası ne kötü bir dönüş yeridir!" âyeti nazil olduğu zaman Cündüb b. Damra el-Huzâî:

“Allahım! Bu konuda geçerli özrü bildirip hüccetini ortaya koydun. Benim de burada kalmaya ne bir mazeretim, ne de hüccetim var" dedi. Çok yaşlı biri olmasına rağmen Mekke'den çıkıp Medine'ye doğru yola koyuldu. Ancak yolda iken öldü. Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) ashabı:

“Hicret etmeden öldü. Onun için bizden biri olarak ölüp ölmediğini bilmiyoruz" deyince de:

“...Evinden, Allah'a ve Peygamberine hicret ederek çıkan kimseye ölüm gelirse, onun ecrini vermek Allah'a düşer..." âyeti nazil oldu.

Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr, Dahhâk'tan bildirir: Bedir savaşında müşriklerle beraberken öldürülen Müslümanlar hakkında nazil olan:

“Kendilerine yazık edenlerin melekler canlarını aldıkları zaman onlara: «Ne yaptınız bakalım?» deyince, «Biz yeryüzünde zavallı kimselerdik» diyecekler, melekler de: «Allah'ın arzı geniş değil miydi? Hicret etseydiniz ya!» cevabını verecekler. Onların varacakları yer cehennemdir. Orası ne kötü bir dönüş yeridir!" âyetini Mekke'de oturan, ancak Müslüman olan Leys oğullarından bir adam işitince ailesine:

“Bu geceyi de Mekke'de geçirmeyeceğini!" dedi. Oysa Yüce Allah'ın âyetle özürlü saydığı kişilerdendi ve çok yaşlı birisiydi. Ailesi onu alıp Mekke'den çıkardı. Medine yolunda Ten'îm denilen yere ulaştığında da vefat etti. Bunun üzerine:

“...Evinden, Allah'a ve Peygamberine hicret ederek çıkan kimseye ölüm gelirse, onun ecrini vermek Allah'a düşer..." âyeti nazil oldu.'

Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre İkrime bu âyeti açıklarken:

“Cünda' oğullarından biri olan Leys oğullarından biri hakkında nazil oldu" demiştir.

İbn Sa'd ve İbnu'l-Münzir, Yezîd b. Abdillah b. Kusayt'tan bildirir: Cünda' b. Damra el-Cündaî Mekke'de iken hastalandı. Çocuklarına:

“Beni Mekke'den çıkarın! Zira tasası beni öldürecek!" dedi. Çocukları:

“Nereye?" diye sorunca, Cünda' hicret etmek istediğini belirtir gibi eliyle Medine'ye doğru işaret etti. Çocukları onu alıp Mekke'den çıkardı. Medine yolunda Ğifâr oğullarının göletine ulaştıkları sırada da vefat etti. Bunun üzerine Yüce Allah:

“...Evinden, Allah'a ve Peygamberine hicret ederek çıkan kimseye ölüm gelirse, onun ecrini vermek Allah'a düşer..." âyetini indirdi.

İbn Cerîr, İbn Zeyd'den bildirir: Kinâne oğullarından bir adam Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına hicret etmek üzere yola koyuldu. Ancak henüz yolda iken öldü. Yolda iken ölümü dolayısıyla bazıları ardından alay edip:

“Ne istediği yere gidebildi, ne de ailesinin yanında kaldı da defin işlerini yapabilsinler" demeye başladılar. Bunun üzerine:

“...Evinden, Allah'a ve Peygamberine hicret ederek çıkan kimseye ölüm gelirse, onun ecrini vermek Allah'a düşer...'" âyeti nazil oldu."

Abd b. Humeyd, Hasan (-ı Basrî)'den bildirir: Bir adam Müslüman olduktan sonra Mekke'den çıkıp Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına hicret etmek istedi, ancak yaramadan yolda iken öldü. Ardından:

“Bu adam herhangi bir şey elde edemedi" denilince, Yüce Allah:

“...Evinden, Allah'a ve Peygamberine hicret ederek çıkan kimseye ölüm gelirse, onun ecrini vermek Allah'a düşer..." âyetini indirdi.

İbn Ebî Hâtim ve Ebû Nuaym, el-Ma'rife'de Hişâm b. Urve'den, o da babasından naklen bildirdiğine göre Zübeyr b. el-Avvâm şöyle demiştir: Hâlid b. Hişâm, Habeşistan'a hicret etti. Ancak oraya varmadan yolda bir yılan tarafından ısırıldı ve öldü. Bunun üzerine:

“...Evinden, Allah'a ve Peygamberine hicret ederek çıkan kimseye ölüm gelirse, onun ecrini vermek Allah'a düşer. Allah bağışlar ve merhamet eder" âyeti nazil oldu. Ben de Habeşistan'da onun gelmesini bekliyordum. Ölüm haberini aldığıma üzüldüğüm kadar hiçbir şeye üzülmedim. Zira Kureyşlilerden Habeşistan'a hicret edenlerin çoğu yanında mutlaka ailesinden veya akrabalarından birilerini de getirmişti. Oysa benim Esed b. Abdiluzza oğullarından ondan başka kimsem yoktu ve ondan başkasının gelmesini de beklemiyordum.

İbn Sa'd, Ahmed ve Hâkim, Abdullah b. Atîk'ten bildirir: Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu işittim:

“Yücc Allah yolunda cihad etmek üzere evinden çıkan kişi -ki nerededir Allah yolunda cihad edenler?- bineğinden düşüp ölürse Yüce Allah onun ecrini verir. Veya kendisini bir hayvan sokup ölürse Yüce Allah onun ecrini verir. Veya Allah yolunda cihad ederken yatağında ölürse Yine Allah onun ecrini verir. Vurulup yerinde yığılıp ölen kişiye de Cennet vacip olur." Vallahi "Hatme enf" ifadesinin yatak anlamına geldiğini Resûlullah'tan (sallallahü aleyhi ve sellem) önce Araplardan hiç kimseden işitmiş değilim,

Ebû Ya'lâ ve Beyhakî'nin Şuab'da Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Hac için çıkıp da ölen kişiye kıyamet gününe kadar hac sevabı yazılır. Umre için çıkıp da ölen kişiye kıyamet gününe kadar umre sevabı yazılır. Allah yolunda savaş için çıkıp da ölen kişiye kıyamet gününe kadar Allah yolunda savaşan gazi sevabı yazılır. "

100 ﴿