164"Daha önce sana bazılarını anlattığımız, bazılarını da anlatmadığımız peygamberler gönderdik. Allah, Mıısa ile de bizzat konuştu." Abd b. Humeyd, Hakîm et-Tirmizî, Nevâdiru'l-Usul'da, İbn Hibbân, Sahîh'de, Hâkim ve İbn Asâkir, Ebû Zer'den bildirir: Allah Resûlüne: “Yâ Resûlallah! Kaç nebî vardır?" diye sorduğumda: “Yüz yirmidört bin nebi vardır" karşılığını verdi. "Yâ Resûlallah! İçlerinden kaçı resûldür?" diye sorduğumda ise: “Üçyüz onüçü resûldür ki büyük bir toplulukturlar" buyurdu ve şöyle devam etti: “Ey Ebû Zer! Bunlardan Âdem, Şîs, Nuh ve Hanûh yani Îdrîs olmak üzere dördü Süryânî'dir. Îdrîs kalemle ilk yazan kişidir. Hûd, Sâlıh, Şuayb ve senin Peygamberin olmak üzere dördü Araplardandır. îsrâil oğullarının ilk peygamberi Mûsa, sonuncusu da İsa'dır. İlk peygamber Adem, son peygamber de senin Peygamberindir. " İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Ebû Umâme der ki: “Ey Allah'ın Peygamberi! Nebîlerin sayısı kaçtır?" diye sorduğumda: “Yüz yirmidört bindir. Onların üç yüz on beşi resûldür ve büyük bir toplulukturlar" buyurdu. Ebû Ya'la ve Ebû Nuaym'ın, Hilye'de zayıf bir isnâdla Enes'ten bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Allah sekiz bin peygamber göndermiştir. Dört bini İsrail oğullarına, dört bini de diğer insanlaradır" buyurmuştur. Ebû Ya'la ve Hâkim'in zayıf isnâdla Enes'ten bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Geçmiş ümmetlere peygamber kardeşlerimden sekiz bin kişi gelmiştir. Sonra İsa b. Meryem, sonra da ben geldim" buyurmuştur. Hâkim'in zayıf bir isnâdla bildirdiğine göre Enes der ki: “Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) sekiz bin peygamberden sonra gönderilmiştir. Bunların dört bin tanesi İsrail oğullarındandır." İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Hazret-i Ali: “...Bazılarını da anlatmadığımız peygamberler gönderdik..." âyetini açıklarken: “Yüce Allah, Kur'ân'da kendisinden Muhammed'e (sallallahü aleyhi ve sellem) kıssasını anlatmadığı Habeşli köle bir peygamber göndermiştir" dedi. Başka bir lafızda: “Habeşli bir peygamber gönderilmiştir" şeklindedir. İbn Asâkir, Ka'bu'l-Ahbâr'dan bildirir: “Yüce Allah, Âdem'e (aleyhisselam) peygamberlerin ve mürsellerin sayısınca âsalar indirmiştir. Sonra Âdem (aleyhisselam) oğlu Şîs'e dönerek şöyle dedi: “Ey oğlum! Sen benden sonraki halifesin. Bu âsayı al ve Allah'ın sağlam ipine tutunarak takva ile hükmet. Her Allah'ı zikredişinde, yanında Muhammed'in (sallallahü aleyhi ve sellem) ismini de zikret. Çünkü ben daha çamur ve ruh arasında iken onun isminin Arş'ın direğinde yazılı olduğunu gördüm. Sonra bütün gökyüzünü dolaştım ve her yerde Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) isminin yazılı olduğunu gördüm. Rabbim beni Cennetinde kıldı ve ben orada ne kadar köşk ve saraylar gördüysem oralarda Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) isminin yazılı olduğunu gördüm. Yine Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) isminin hurilerin boğazlarında, cennet kamışının yapraklarında, Tûba ağacının yapraklarında, Sidretü'l-Münteha denilen ağacın yapraklarında, perdelerin kenarlarında ve meleklerin gözlerinde yazılı olduğunu gördüm. Onu çokça zikret. Melekler onu her an zikrederler." Taberânî ve Hâkim, Ebû Yûnus, Simâk b. Harb, İkrime ve İbn Abbâs'tan bildiriyor: Abs oğullarından kendisine Hâlid b. Sinân denilen kişi kavmine: “Size Hadesân ateşini söndüreceğim" deyince kavminden Umâre b. Ziyâd: “Ey Hâlid! Vallahi şu ana kadar bize doğrudan başka bir şeyi söylemiş değilsin. Söndüreceğini iddia ettiğin Hadesân ateşinden ne istiyorsun?" karşılığını verdi. Bunun üzerine Hâlid b. Sinân yola düşünce Umâre ve kavminden otuz kişi beraberinde gittiler. Bir dağın, Harretu'l-Eşca' denilen yerinde bir çatlaktan çıkan ateşin yanına geldiler. Hâlid onlara bir yer çizdi ve çizdiği yere onları oturttu. Sonra: “Eğer gecikirsem beni ismim ile çağırmayın" dedi. Ateş çatlaktan kırmızı atlar gibi arka arkaya çıkmaya başladı. Hâlid ateşin karşısına geçti ve ona asasıyla vurup: “Belli olur! Belli olur! Doğru olan her şey belli olur! Keçi çobanının oğlu buradan elbiselerim ıslak bir şekilde çıkamayacağımı iddia etti" diyerek ateşin çıktığı çatlağın içine girdi. İçerde gecikip çıkmayınca Umâre: “Vallahi eğer arkadaşınız sağ olsaydı geri çıkardı" dedi. Oradakiler: “O kendisini ismiyle çağırmamamızı söyledi" karşılığını verdiler. Umâre bir daha: “Vallahi eğer arkadaşınız sağ olsaydı geri çıkardı" dedi ve onu ismiyle çağırdılar. Bunun üzerine o kellesini elleriyle tutmuş bir şekilde çıktı ve: “Size, beni ismimle çağırmamanızı söylemedim mi? Vallahi siz beni öldürdünüz. Beni defnedin, eğer yanınıza eşek sürüsü gelir de içlerinde kuyruğu kesik eşekler bulunursa beni tekrar mezardan çıkarın" dedi. Onlar da kendisini defnettiler. Yanlarına bir eşek sürüsü gelince ve içlerinde kuyruğu kesik eşekler bulununca: “Onu mezarından çıkarın, o öyle istemişti" dediler. Umâre onlara: “Mudar kavmine bizim ölüleri mezarlarından çıkardığımızı söyletmeyin. Vallahi onu asla çıkarmayacağız" dedi. Ancak Hâlid, hanımının yanında bir çuvalda iki levha olduğunu, bir şeyde ihtilafa düşerlerse bu levhalara baktıklarında sorunlarının giderileceğini ve hayızlı kişinin onlara dokunmamasını söylemişti. Bunlar hanımının yanına gidip levhaları sorunca, hanımı hayızlı olduğu halde levhaları getirdi. Bunun üzerine levhaların üzerindeki bilgiler yok oldu." Ebû Yunûs'un bildirdiğine göre Simâk b. Harb bu olayı Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) dayandırıp: “B, kavminin heba ettiği bir peygamberdi" buyurduğunu bildirdi. Hâlid'in oğlu Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) gelince, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onu: “Merhaba ey kardeşim oğlu" diyerek karşıladı. Hâkim der ki: “Buhârî'nin şartına göre hadis sahîhtir. Ebû Yûnus da Hâtim b. Ebî Sağîra'dır." Zehebî: “Münker hadistir" demiştir. İbn Sa'd, Zübeyr b. Bekkâr, Muvaffakiyât'ta ve İbn Asâkir, Kelbî'den bildirir: “Yüce Allah yeryüzünde ilk peygamber olarak Ehnûh b. Yerd'in oğlu İdrîs'i (aleyhisselam) göndermiştir. O da Yârid İbn Mehlâîl b. Kaynân b. Enûşe b. Şîs b. Âdem'dir. Sonra Nûh b. Lemke b. Mettûşeleh b. Ehnûh b. Yâred gönderilene kadar başka bir peygamber gönderilmemiştir. Sâm b. Nûh Peygamberdi. Yine İbrâhim (aleyhisselam) gönderilene kadar başka bir peygamber gönderilmemiştir. O, İbrâhim b. Târih'dir. Târih ise Âzer b. Nâhûr b. Şârûh b. Erğû b. Fâliğ (Fâliğ yeryüzünü taksim eden Fâlih'tir) b. Âbir b. Şâleh b. Fahşed b. Sâm b. Nûh'tur. Sonra Mekke'de vefat edip orada defnedilen İsmâil b. İbrâhim gönderildi. Sonra Şam'da vefat eden İshâk b. İbrâhim, Lût b. Hârân b. Târih gönderilmiştir. İbrâhim onun amcasıdır ve kendisi İbrâhîm'in kardeşi oğludur. Sonra İsrâil b. İshâk'ın oğlu Ya'kûb, sonra Yusuf b. Ya'kûb, sonra Şuayb b. Yevbeb b. Ayfâ b. Medyen b. İbrâhim, sonra Hûd b. Abdillah b. el- Hulûd b. Âd b. Avs b. İrem b. Sâm b. Nûh, sonra Sâlih b. Âsif b. Kemâşic b. Ervim b. Semûd b. Câser İbn İrem b. Sâm b. Nûh, sonra Mûsa, Hârun b. İmrân b. Kâhis b. Lâvî b. Ya'kûb gönderilmiştir. Sonra Eyyûb b. Râzih b. Emûsî b. Lîfzen b. el-îs b. İshâk b. İbrâhim, sonra Hudrûn b. Amrâil b. Lîfzen b. el-îs'ın oğlu el-Hadir, sonra Dâvud b. îşâ b. Uveyd b. Bâir b. Selmûn b. Bahşûn b. imyanâzib b. Râm b. Hasrûn b. Fârıs b. Yahûze b. Ya'kûb gönderilmiştir. Sonra Süleyman b. Dâvud, sonra Bünyamîn b. Ya'kûb'un torunlarından Yunus b. Mettâ, sonra Revbîl b. Ya'kûb ve İyâs b. Beşîr b. el-Âzir b. Hârun b. İmrân'ın torunlarından el-Yesa' gönderilmiştir. Sonra Yahûde b. Ya'kûb'un torunlarından Zil-Kifl gönderilmiştir. Mûsa b. İmrân ve İsa'nın (aleyhisselam) annesi Meryem binti İmrân arasında bin yedi yüz yıl vardır. Bunlar "torunlardan" değildir. Sonra Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) gönderilmiştir. Îdrîs, Nûh, Lût, Hûd ve Sâlih peygamber dışında Kur'ân'da zikredilen her peygamber İbrâhim'in (aleyhisselam) çocuklarındandır. Beş peygamber dışında Araplardan peygamber gönderilmemiştir. Bunlar: Hûd, Sâlih, İsmâil, Şuayb ve Muhammed'dir . Araplar diye adlandırılmalarının sebebi ise onlardan başka hiçbir peygamberin Arapça konuşmamasındandır." İbnu'l-Münzir, Taberânî ve Beyhakî'nin, Şuabu'l-İmân'da bildirdiğine göre İbn Abbâs der ki: “On peygamber dışındaki bütün peygamberler İsrail oğullarindandir. Bu on peygamber: Nûh (aleyhisselam), Hûd (aleyhisselam), Sâlih (aleyhisselam), İbrâhim (aleyhisselam), Lût (aleyhisselam), İsmâil (aleyhisselam), İshâk (aleyhisselam), Ya'kûb (aleyhisselam), Şuayb (aleyhisselam) Ve Muhammed'dir . Isa (aleyhisselam) ve Ya'kûb'un (aleyhisselam) dışında hiçbir peygamberin iki ismi yoktur. Ya'kûb'un (aleyhisselam) ikinci ismi İsrail, İsa'nın (aleyhisselam) ikinci ismi ise Mesih'tir." İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Katâde der ki: “Âdem (aleyhisselam) ve Nûh (aleyhisselam) arasında bin yıl vardır. Nûh (aleyhisselam) ve İbrâhim (aleyhisselam) arasında bin yıl vardır. Mûsa (aleyhisselam) ve İsa (aleyhisselam) arasında dört yüz yıl vardır. İsa (aleyhisselam) ve Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) arasında altı yüz yıl vardır." İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre A'meş der ki. "Mûsa (aleyhisselam) ve İsa (aleyhisselam) arasında bin peygamber vardır." Hâkim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs der ki: “Âdem'in (aleyhisselam) ömrü bin yıldı. Âdem (aleyhisselam) Ve Nûh (aleyhisselam) arasında bin yıl vardır. Nûh (aleyhisselam) ve İbrâhim (aleyhisselam) arasında bin yıl vardır. İbrâhim (aleyhisselam) ve Mûsa (aleyhisselam) arasında yedi yüz yıl vardır. Mûsa (aleyhisselam) ve İsa (aleyhisselam) arasında beş yüz yıl vardır. İsa (aleyhisselam) ve Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) arasında ise altı yüz yıl vardır." İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Vâil b. Dâvud: “...Allah, Musa ile de bizzat konuştu" âyetini açıklarken: “Yüce Allah, Mûsa (aleyhisselam) ile defalarca konuşmuştur" dedi. Taberânî ve İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre Abdulcebbâr b. Abdillah der ki: Bir adam Ebû Bekr b. Ayyâş'a gelip: “Bir kişinin: “(=Musa, Allah ile de bizzat konuştu) şeklinde okurken işittim" deyince, Ebû Bekr b. Ayyâş şu karşılığı verdi: “Bunu öyle okuyan kişi kâfirdir. Ben bunu A'meş'e: “...Allah, Musa ile de bizzat konuştu" şeklinde okudum. A'meş de bunu Yahya b. Vessâb'a, Yahya b. Vassâb da Ebû Abdurrahman es-Sülemî'ye, Ebû Abdurrahman es-Sülemî de Ali b. Ebî Tâlib'e, Ali de Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) bu şekilde okudu." Abdullah b. Ahmed'in, Zühd'de bildirdiğine göre Sâbit der ki: “Mûsa b. İmrân öldüğü zaman melekler gökyüzünde birbirlerini dolaşarak ellerini yüzlerine koyup: “Allah'ın konuşturduğu Mûsa öldü, kim ölmeyecek ki?" dediler. |
﴾ 164 ﴿