3"Leş, kan, domuz eti, Allah'tan başkasının adı anılarak kesilen; boğulmuş, vurulmuş, yukardan düşmüş, boynuzlanmış, canavar yırtmış olup da canlı iken kesmedikleriniz; dikili taşlar (putlar) üzerine boğazlanan hayvanlar ve fal oklarıyla kısmet (şans) aramanız size haram kılındı. Bunların hepsi doğru yoldan çıkmaktır. Bugün kâfirler, dininize karşı ümitsizliğe düşmüşlerdir. Onlardan korkmayın, benden korkun. Bugün dininizi kemale erdirdim, size nimetimi tamamladım. Size din olarak İslâm'ı beğendim. Kim açlıktan daralır, günaha istekle yönelmeden bunlardan yemek zorunda kalırsa, ona günah yoktur. Çünkü Allah bağışlayan, merhamet edendir." İbn Ebî Hâtim, Taberânî, İbn Merdûye ve Hâkim'in bildirdiğine göre Ebû Umâme der ki: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), kavmimi, Allah'a ve Resûlüne davet etmem, onlara Allah'ın şiarını ve İslam'ı anlatmam için beni göndermişti. Kavmimin yanına gidip bunları anlatırken bir tabak kan getirdiler. Onu yemek için toplandılar ve bana: “Gel ey Sudeyi Sen de ye" dediler. Ben: “Vay halinize! Ben bunu size haram kılan kişinin yanından geliyorum. Allah bu konuda hüküm indirdi" dedim. Onlar: “Bu hüküm nedir?" diye sorunca, onlara: “Leş, kan, domuz eti, Allah'tan başkasının adı anılarak kesilen; Nâfi': “Bana: (.....) âyetini açıkla" deyince, İbn Abbâs şöyle karşılık verdi: “Ezlâm, fal okları demektir. Cahiliye döneminde işlerini bu fal oklarına göre yaparlardı. Oklardan birinin üzerinde: “Rabbim bunu emretti", diğerinin üzerinde de: “Rabbim bunu yasakladı" yazılıydı. Bir iş yapacakları zaman putlarının yanına giderler ve okları bir giysiyle kapatırlardı. Birini çekerler ve çıkana göre o işi yapar veya ondan geri dururlardı." Nâfi': “Araplar öylesi bir ifadeyi bilir mi ki?" diye sorduğunda, İbn Abbâs şu karşılığı verdi: “Evet, bilirler. Hutaya'nın: "Yanından uçup giden kuşlara hiçbir şey demez, Bir iş yapacağı zaman fal oklanyla kura çekmez" dediğini İşitmedin mi?" Buhârî ve Müslim, Adiy b. Hâtim'den bildirir. "Yâ Resûlallah! Ben avı okumla vurup düşürüyorum" dediğimde: “Eğer ok avı delerse onu ye. Ama ok enlemesine ava çarparsa yeme. Çünkü o av, vurarak öldürülenlerden olur" buyurdu. İbn Ebî Hâtim, İbn Abbâs'tan bildirir: (.....) kuyuya düşen, (.....) ise dağda yüksek bir yerden düşen anlamına gelir. İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İbn Meysere bu âyeti: (.....) lafzıyla okurdu. İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İbn Abbâs bu âyeti: (.....) lafzıyla okumuştur. İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Hazret-i Ali: “Vurularak, düşerek veya dövüşerek ölmek üzere olan hayvanı, elini veya ayağını kıpırdatır halde yetişip kesersen etini ye" dedi. Hâkim'in İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “Boğazı kesilmeden yaralanıp da ölen hayvanın etini yeme, çünkü o şeytanın kestiğidir" buyurdu. İbnu'l-Mübârek: “Burada hayvanın boğazı kesilmeden, yaralanmasından dolayı canının çıkması kastedilmektedir" dedi. Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Mücâhid: “...Dikili taşlar (putlar) üzerine boğazlanan hayvanlar..."' âyetini açıklarken: “Cahiliye zamanında hayvanlarını Kâbe'nin etrafındaki taşların üzerinde keserlerdi. Diledikleri zaman da o taşları daha güzel taşlarla değiştirirlerdi" dedi. Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Mücâhid: “...Fal oklarıyla kısmet (şans) aramanız size haram kılındı..." âyetini açıklarken: “Burada Arapların okları ve Perslerin zarları kastedilmektedir. Bu oklar ve zarlarla kumar oynarlardı" dedi. Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Mücâhid: Cahiliye zamanında insanlar sefere, savaşa veya ticarete çıkıp çıkmamayı fal oklarından çıkan sonuca göre tayin ederlerdi" dedi. İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Saîd b. Cübeyr: “...Fal oklarıyla kısmet (şans) aramanız size haram kılındı..." âyetini açıklarken şöyle dedi: “Cahiliye zamanında insanlar bir sefere çıkacakları zaman çıkmak için bir ok, kalmak için de bir ok seçerlerdi. Çektikleri ok üzerinde çıkmaya izin veren ok ise sefere çıkarlar, kalmayı söyleyen ok ise de sefere çıkmaktan vazgeçerlerdi." İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Saîd b. Cübeyr: “...Fal oklarıyla kısmet (şans) aramanız size haram kılındı..." âyetini açıklarken: “Burada fal baktıkları beyaz çakıl taşları kastedilmektedir" dedi. Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Hasan(-ı Basrî) bu âyeti açıklarken şöyle dedi: Cahiliye zamanında insanlar bir iş yapacağı zaman veya bir sefere çıkacağı zaman üç ok alırlardı. Birinin üzerine: “Bana emret", birinin üzerine de: “Bana yasakla" yazılırdı. Üçüncü oku aralarını bulsun diye yazısız bırakırlardı. Sonra bu üçünden birini çekerlerdi. Eğer: “Bana emret" yazılı ok çıkarsa niyet ettikleri o işi yaparlardı. "Bana yasakla" oku çıkarsa o işi yapmaktan vazgeçerlerdi. Eğer yazısız ok çıkarsa, yeniden başlayıp tekrar çekerlerdi. Taberânî ve İbn Merdûye'nin, Ebu'd-Derdâ'dan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Kâhine giden, fal oklarıyla kısmetini arayan ve bir şeyi uğursuz sayarak seferden geri dönen kişi Allah katındaki yüksek derecelere nail olamaz" buyurmuştur. İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: “...Bugün kâfirler, dininize karşı ümitsizliğe düşmüşlerdir..." âyetini açıklarken: “Tekrar onların dinine dönmenizden tamamen ümidi kestiler" dedi. Beyhakî'nin, Şuabu'l-İmân'da bildirdiğine göre İbn Abbâs: “...Bugün kâfirler, dininize karşı ümitsizliğe düşmüşlerdir..." âyetini açıklarken şöyle dedi: Mekke ahalisi sizin tekrar onların dinine dönmenizden, putlara tapmanızdan ümidi kesmiştir. "...Onlardan korkmayın, benden korkun..." âyeti: “Siz Muhammed'in (sallallahü aleyhi ve sellem) dinine tabi olmaktan değil de, putlara tapmaktan ve Muhammed'i (sallallahü aleyhi ve sellem) yalanlamaktan korkun" mânâsındadır. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), ellerini duaya kaldırarak Arafat'ta durmuş Müslümanlar da, Allah'a dua ederken Cibrîl: “...Bu gün dininizi kemale erdirdim..." âyetini indirdi. Burada helal ve haram belirtilmektedir. Bu âyetten sonra da helal ve haram hakkında başka bir âyet inmemiştir. Allah'ın nimetini tamamlayışı, hac esnasında bizimle beraber hiç bir müşriğin bulunmayışıdır. "...Beğendim..." ifadesi de: “Size din olarak İslam'ı beğendim mânâsındadır. Bu âyet indikten sonra Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) seksen bir gün yaşadı ve sonra vefat etti. Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Mücâhid: “...Bugün kâfirler, dininize karşı ümitsizliğe düşmüşlerdir... Bu gün dininizi kemale erdirdim..." âyetini açıklarken: “Bu dini indirmemle bunlar oldu" dedi. İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İbn Cüreyc: “...Onlardan korkmayın, benden korkun..." âyetini açıklarken: “Size üstün gelecekler diye bir korkunuz olmasın" dedi. Müslim'in Câbir'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Şeytan, Arap yarımadasında namaz kılanların kendisine ibadet etmesinden ümidini kesmiştir. Ancak yine de onları tahrik etmektedir" buyurdu. Beyhakî'nin Şuab'da, Ebû Hureyre ve Ebû Saîd'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Şeytan, sizin bu topraklarınızda kendisine ibadet etmenizden ümidini kesmiştir. Fakat sizden yana küçümsediğiniz günahlara da razı olmuştur" buyurdu. Beyhakî'nin İbn Mes'ûd'dan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Şeytan, Arap yarımadasında putlara tapmanızdan ümidini kesmiştir. Fakat bunun dışında sizin küçümsediğiniz günahlarınıza da razı olacaktır. Bunlar kıyamet gününde tehlikeli olan günahlardandır. Gücünüzün yettiğince haksızlık etmekten sakının" buyurmuştur. İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre İbn Abbâs der ki: “Yüce Allah, Peygamberine ve müminlere imanlarını tamamladığını haber verip daha fazlasına gerek duymayacaklarını, Allah tamamlandıktan sonra kimsenin onu eksiltemeyeceğini, ona göre amel edenlere buğzetmeyeceğini bildirmiştir." Abdurrezzâk, Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Katâde: “...Bu gün dininizi kemale erdirdim..."' âyetini açıklarken şöyle dedi: “Allah, onlara dinlerini kemale erdirdi ve müşrikleri Kâbe'den çıkardı. Bize nakledildiğine göre bu âyet Arefe günü nâzil olmuştur. O gün de Cuma gününe kadar gelmiştir. İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Katâde: “...Bu gün dininizi kemale erdirdim..." âyetini açıklarken: Bize nakledildiğine göre bu âyet Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem), Allah müşrikleri el-Mescidu'l-Haram'dan çıkarıp Müslümanların haccını halis kıldığı Cuma günü Arafat'ta inmiştir" dedi. İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre İbn Abbâs der ki: “Önceleri Müslümanlar ve müşrikler beraber hac ederlerdi. Tevbe Sûresi nâzil olduğu zaman müşrikler Beytu'l-Harem'den çıkarıldı ve Müslümanlar aralarında hiçbir müşrik bulunmaksızın haclarını eda ettiler. Bu da: “...Bugün dininizi kemale erdirdim, size nimetimi tamamladım" âyetinde olduğu gibi Müslümanların nimetlerinin tamamlanmasıdır. Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Saîd b. Cübeyr: “...Bu gün dininizi kemale erdirdim..." âyetini açıklarken: “Haccın tamam olması ve müşriklerin Kâbe'den çıkarılmasıdır" dedi. İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir, Şa'bî'den bildirir: “...Bu gün dininizi kemale erdirdim..." âyeti, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Arafat'ta vakfede iken nâzil oldu. Bu âyet inince Cahiliye inançları ve hac ibadetleri yok olup şirk helak oldu. Sonra da çıplak olarak kimse tavaf etmedi. O yıl Müslümanlarla beraber müşriklerden kimse hacca katılamadı. İşte o zaman Yüce Allah: “...Bu gün dininizi kemale erdirdim...'" âyetini indirdi. Abd b. Humeyd, Şa'bî'den bildiriyor: “...Bu gün dininizi kemale erdirdim..." âyeti Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem), Arafat'ta inmiştir. Bir âyet, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) hoşuna gittiği zaman onu sûrenin başına koyardı. Aynı zamanda Cibrîl, Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) hacda nasıl ibadet edeceğini de öğretiyordu." Humeydî, Ahmed, Abd b. Humeyd, Buhârî, Müslim, Tirmizî, Nesâî, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Hibbân ve Beyhakî'nin Sünen'de bildirdiğine göre Târik b. Şihâb der ki: Yahudiler Ömer'e: “Sizin kitabınızda okuduğunuz bîr âyet vardır. Eğer o âyet biz Yahudilere inmiş olsaydı, biz o günü bayram ilan ederdik" dediler. Ömer: “O hangi âyettir?" diye sorunca: “...Bugün dininizi kemale erdirdim, size nimetimi tamamladım" âyetidir" karşılığını verdiler. Bunun üzerine Ömer: “Vallahi bu âyetin indiği günü ve zamanı biliyorum. Bu âyet Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) Cuma günü Arefe gecesi inmiştir" dedi. İshâk b. Râhûye, Müsned'de ve Abd b. Humeyd, Ebu'l-Âliye'den bildiriyor: Yahudiler Ömer'in yanındayken söz konusu âyeti zikrettiler. Ehl-i Kitâb'dan bir kişi: “Eğer bu âyetin hangi gün nâzil olduğunu bilseydik o günü bayram ilan ederdik" dedi. Bunun üzerine Ömer: “Allah'a hamd olsun ki, Yüce Allah bize o günü ve diğer günü bayram kılmıştır. Bu âyet Arefe günü nâzil oldu. Diğer gün de kurban (bayramı) günüdür. Allah bize dinimizi tamamladı. Sonra her tamam olan şeyin eksildiğini öğrendik" dedi. İbn Ebî Şeybe ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Antere der ki: “...Bu gün dininizi kemale erdirdim..." âyeti indiği zaman büyük hac günüydü ve Ömer ağlamıştı. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Ömer'e: “Seni ağlatan nedir?" diye sordu. Ömer "Dinimiz artış içinde olan bir dindi. Şimdi ise tamamlanmış bulunmaktadır. Her tamamlanan şey de mutlaka eksilir" deyince, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “Doğru söyledin" buyurdu. İbn Cerîr'in, Kabîsa b. Zueyb'den bildirdiğine göre Ka'b: “Eğer bu âyet başka bir ümmete inmiş olsaydı, bu günü beklerler ve bu âyetin nâzil olduğu günde toplanarak o günü bayram ilan ederlerdi" dedi. Ömer: “Ey Ka'b! Bu hangi âyettir?" deyince, Ka'b: “...Bu gün dininizi kemale erdirdim..."âyetidir" karşılığını verdi. Bunun üzerine Ömer: “Ben bu âyetin nâzil olduğu günü ve yeri biliyorum. Bu âyet Cuma gününe denk gelen Arefe gününde nâzil olmuştur. Allah'a hamdolsun ki, bu iki gün de bize bayramdır" dedi. Tayâlisî, Abd b. Humeyd, Tirmizî, İbn Cerîr, Taberânî ve Beyhakî'nin, Delâil'de bildirdiğine göre İbn Abbâs: “...Bu gün dininizi kemale erdirdim..." âyetini okuyunca bir Yahudi: “Eğer bu âyet bize inmiş olsaydı, bu âyetin indiği günü bayram ilan ederdik" dedi. Bunun üzerine İbn Abbâs: “Bu âyet iki bayram günü olan Cuma ve Arefe gününde inmiştir" karşılığını verdi. İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İsa b. Hârise el-Ensârî der ki: Biz bir mecliste otururken Hıristiyan bir kişi bize: “Ey İslam ahalisi! Size inmiş olan bu âyet eğer bize inmiş olsaydı bu âyetin indiği günü ve zamanı iki kişi kalsak bile bayram ilan ederdik. Bu âyet de: “...Bu gün dininizi kemale erdirdim..."âyetidir" dedi. Ona kimse bir cevap vermemişti. Muhammed b. Ka'b el- Kurazî ile karşılaşıp bu konuyu kendisine sorduğumda şöyle dedi: “Ona bir cevap vermediniz mi? Ömer b. el-Hattâb bu konuda şöyle demişti: “Bu âyet Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Arefe günü vakfede iken inmiştir. O gün bütün Müslümanlara bayram kılınmış ve Müslümanlardan bir kişi kalsa bile bayram olarak kalacaktır." İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Dâvud der ki: Âmir eş-Şa'bî'ye: “Yahudiler: “Nasıl olur da Araplar, Allah'ın kendilerine dinlerini tamamladığı günü akıllarında tutmazlar?" diyorlar" dediğimde, Âmir: “O günün hangi gün olduğunu bilmiyor musun?" diye sordu. Ben: “Hangi gündür?" dediğimde: “O gün Arefe günüdür. Allah bu âyeti Arefe gününde indirdi" karşılığını verdi. İbn Cerîr ve İbn Merdûye, Hazret-i Ali'den bildirir: “...Bu gün dininizi kemale erdirdim..."" âyeti, Arefe gecesi Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) vakfede iken inmiştir. İbn Cerîr ve Taberânî'nin, Amr b. Kays es-Sekûnî'den bildirdiğine göre Muâviye minberde: “...Bu gün dininizi kemale erdirdim..." âyetini sonuna kadar okudu ve: “Bu âyet Arefe ve Cuma günü nâzil oldu" dedi. Bezzâr, Taberânî ve İbn Merdûye, Semure'den bildirir: “...Bu gün dininizi kemale erdirdim..." âyeti, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Cuma günü Arafat'ta vakfede iken nâzil oldu. Bezzâr'ın sahîh bir isnâdla bildirdiğine göre İbn Abbâs: “...Bu gün dininizi kemale erdirdim..." âyeti, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Arafat'ta iken kendisine inmiştir" dedi. İbn Cerîr'in zayıf bir isnâdla bildirdiğine göre İbn Abbâs: “...Bu gün dininizi kemale erdirdim..." âyetini açıklarken: “Bu, insanlar tarafından hangi gün olduğu bilinen bir gün değildir" dedi." İbn Cerîr, Taberânî, İbn Merdûye ve Beyhakî' Delâil'de İbn Abbâs'tan bildirir: Peygamberiniz (sallallahü aleyhi ve sellem) Pazartesi günü doğdu, Peygamberlik kendisine Pazartesi günü verildi. Mekke'den Pazartesi günü çıktı, Medine'ye Pazartesi günü girdi. Mâide Sûresinin: “...Bu gün dininizi kemale erdirdim...'" âyeti Pazartesi günü nâzil oldu. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) de Pazartesi günü vefat etti. İbn Merdûye ve İbn Asâkir'in zayıf bir isnâdla bildirdiğine göre Ebû Saîd el- Hudrî der ki: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), Ğadîr Hum günü Ali'yi görevlendirip onun velisi olduğunu ilan ettiği zaman Cibrîl: “...Bu gün dininizi kemale erdirdim..." âyeti ile indi. İbn Merdûye, Hatîb ve İbn Asâkir'in zayıf bir isnâdla bildirdiğine göre Ebû Hureyre der ki: Ğadîr Hum günü Zilhicce'nin on sekizinci günüydü. O gün Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “Ben kimin velisi isem Ali de onu velisidir" buyurdu. Sonra Yüce Allah: “...Bu gün dininizi kemale erdirdim..."- âyetini indirdi. İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Süddî: “...Bu gün dininizi kemale erdirdim..." âyetini açıklarken şöyle demiştir: Bu âyet Arefe günü indi. Bu âyetten sonra helal ve haram hakkında başka bir âyet inmedi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) hacdan geri döndükten sonra da vefat etti. Esmâ binti Umeys bu konuda şöyle demişti: “Ben Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraber hac ediyordum. Biz yolculuk halinde ve Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bineği üzerinde iken Cibrîl tecelli etti. Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) bineği âyetin ağırlığına dayanamadı ve çöktü. Ben de yanına gidip üstümdeki hırkayı üzerine açtım." İbn Cerîr, İbn Cüreyc'den bildirir: “...Bu gün dininizi kemale erdirdim..."âyeti indikten sonra Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) seksen bir gece yaşadı. İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Katâde der ki: “Bize nakledildiğine göre kıyamet gününde her din sahibinin dini karşısına çıkacaktır. İman, sahibini ve inananları müjdeleyerek hayırlara götürecektir. İslam huzura geldiği zaman: “Ey Rabbim! Sen Selâm'sın, ben de İslam'ım" der. Yüce Allah da: “Bu gün seninle amelleri kabul edip seninle amellerin karşılığını vereceğim" buyurur." Ahmed, Alkame b. Abdillah el-Muzenî'den, o da bir kişiden bildirir: Ben, Ömer b. el-Hattâb'ın meclisinde iken Ömer oradakilerden birine: “Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) İslam'ı nasıl vasıflandırdığını işittin mi?" diye sordu. O kişi: “Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem): “İslam bir yaşında başladı, sonra iki yaşında oldu, sorıra dört yaşında, sonra altı yaşında sonra da sekiz yaşında oldu" buyurduğunu işittim" karşılığını verdi. Bunun üzerine Ömer: “Sekiz yaşından sonra da eksiklikler başlar" dedi. İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: “...Kim açlıktan daralır, günaha istekle yönelmeden bunlardan yemek zorunda kalırsa, ona günah yoktur..." âyetini açıklarken: “Âyetin başında zikredilen haram şeylerin Allah'a karşı gelme diye bir niyet taşımadan sadece açlıktan dolayı yenmesinde bir günah yoktur" dedi. Tastî'nin, Mesâil'de bildirdiğine göre Nâfi' b. el-Ezrak, İbn Abbâs'a: “Bana: (.....) âyetini açıkla" deyince, İbn Abbâs: “Şiddetli açlık anlamındadır" karşılığını verdi. Nâfi': “Araplar öylesi bir ifadeyi bilir mi ki?" diye sorunca da İbn Abbâs şu karşılığı verdi: “Evet, bilirler. A'şâ'nın: "Siz kışın evlerinizde tok yatarken, Komşularınız aç yatmaktadır" dediğini işitmedin mi?" Abdurrezzâk ve Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Katâde: “...Kim açlıktan daralır, günaha istekle yönelmeden bunlardan yemek zorunda kalırsa, ona günah yoktur..." âyetini açıklarken: “Burada kişinin açlıktan dolayı, günaha meyletmeksizin yiyebileceği ifade edilmiştir" dedi. İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Mücâhid bu âyeti açıklarken şöyle demiştir: “Kişinin şiddetli açlık durumunda günaha meyletmeksizin yemesine ruhsat verilmiştir. Günah niyetiyle yiyene, haddi aşana veya Allah'a ma'siyete giderken açlık çekerek yiyene ise haramdır." Ahmed ve Hâkim'in bildirdiğine göre Ebî Vâkid el-Leysî der ki: Ashâb: “Yâ Resûlallah! Biz açlık çektiğimiz bir bölgede yaşıyoruz. Ölü eti yemek bize ne zaman helal olur?" diye sorunca, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Sabah ve akşam yemeği için sebze (yeşillik) olarak bir şey bulamadığınız zaman yiyebilirsiniz" buyurdu. İbn Sa'd ve Ebû Dâvud'un bildirdiğine göre Fucey' el-Âmirî: “Yâ Resûlallah! Bize ölü etinden ne kadar bir miktar helaldir?" diye sordu. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Sizin yemeğiniz ne kadardır?" buyurunca: “Sabah ve akşam süt içeriz" karşılığını verdi. Ukbe de: “Sabah bir bardak, akşam bir bardak süt içeriz" deyince, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Babama yemin olsun ki bu açlıktır" buyurdu ve bu hal üzerine onlara ölü etini helal kıldı. Hâkim'in, Semure b. Cündüb'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “Eğer akşam vakti ailene süt içirebiliyorsan, Allah'ın yasaklamış olduğu yemeklerden uzak dur" buyurdu. |
﴾ 3 ﴿