11"Ey îman edenler! Allah'ın sîze olan nimetini unutmayın; hani bîr topluluk sîze el uzatmaya yeltenmişti de Allah, onların ellerini sizden çekmişti. Allah'tan korkun ve müminler yalnızca Allah'a güvensinler." Abdurrezzâk, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve Beyhakî, Delâil'de Câbir b. Abdillah'tan bildiriyor: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir yerde konaklamak için indi ve müslümanlar gölgelenmek için çokça dikenli olan muğaylan ağaçlarının altına dağıldılar. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) silahını bir ağaca asmıştı. Bedevi biri gelip kılıcı alarak kınından çekti ve Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) yönelerek: “Seni benden kim kurtaracak?" dedi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Allah" karşılığını verdi. Bedevi iki veya üç defa: “Seni benden kim kurtaracak?" dedi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) her defasında: “Allah" diye karşılık verdi. Bunun üzerine bedevi kılıcını kınına geri soktu. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ashâbını çağırıp bedevinin yaptığını anlattı. Bedevi, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanında oturmuştu ve Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisine bir ceza vermemişti. Ma'mer der ki: Katâde buna benzer bir olay anlatmış ve Araplardan bazı kimselerin bu bedeviyi göndererek Resûlullah'ı (sallallahü aleyhi ve sellem) öldürtmek istediklerini söylemiştir. "Ey iman edenler! Allah'ın size olan nimetini unutmayın; hani bir topluluk size el uzatmaya yeltenmişti de Allah, onların ellerini sizden çekmişti. Allah'tan korkun ve müminler yalnızca Allah'a güvensinler" âyeti de bu olaya işaret etmektedir.' Hâkim, Câbir'den bildirir: “Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Nahl denilen yerde Muhârib b. Haşefe ile savaşmıştı. Yahudiler, Müslümanların bir açığını gördüler. Aralarından Ğavres b. el-Hâris, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) başı ucuna gelerek kılıcını çekti ve: “Seni benden kim kurtaracak?" dedi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Allah" karşılığını verince, kılıç adamın elinden yere düştü. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) kılıcı alarak: “Seni benden kim kurtaracak?" dedi. Adam: “Esirine iyilikle davranan biri ol" deyince, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Allah'tan başka ilah olmadığına ve benim Allah'ın Resûlü olduğuma şahitlik et" buyurdu. Adam: “Seninle savaşmayacağıma ve seninle savaşanlarla olmayacağıma dair söz veriyorum" dedi. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) adamı serbest bıraktı. Bu kişi kavmine gelip: “Ben size insanların içinde en hayırlı olanın yanından geldim" dedi. Namaz vakti olduğu zaman Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) korku namazı kıldı(rdı). Müslümanlar iki gruba ayrılmıştı. Bir grup düşman karşısında, bir grup da Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraber namaz kılmaktaydı. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), beraberinde olanlarla iki rekat kıldıktan sonra, bu grup geri çekilerek düşman karşısında olanların yerine geçtiler. Onlar da Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) arkasına gelip iki rekat namaz kıldılar. Bu şekilde ashâb ikişer rekat, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ise dört rekat kılmıştır. İbn İshâk ve Ebû Nuaym, Delâil'de Hasan vasıtasıyla Câbir'den bildiriyor. Kendisine Ğavres b. el-Hâris denilen Muhârib'li bir kişi kavmine: “Ben size Muhammed'i öldüreyim mi?" dedi. Onlar: “Bu nasıl olacak?" diye sorunca: “Bunun için fırsat kollayacağım" karşılığını verdi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) oturmuş kılıcı da önünde idi. Adam Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) karşısına gelerek: “Ey Muhammed! Şu kılıcına bakabilir miyim?" diye sordu. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Evet, bakabilirsin" buyurdu. Adam kılıcı alıp kınından çekti. Kılıcı sallayarak Resûlullah'ı (sallallahü aleyhi ve sellem) öldürmeye davranıyor, ama Allah onu engelliyordu. Adam: “Ey Muhammed! Benden korkmuyor musun?" deyince: “Hayır, korkmuyorum" buyurdu. Adam bir daha: “Elimde kılıç olduğu halde benden korkmuyor musun?" diye sorunca, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Hayır, korkmuyorum! Allah, beni senden koruyor" buyurdu. Sonra adam kılıcı kınına koyarak tekrar Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) iade etti. Bunun üzerine Yüce Allah: “Ey iman edenler! Allah'ın size olan nimetini unutmayın; hani bir topluluk size el uzatmaya yeltenmişti de Allah, onların ellerini sizden çekmişti. Allah'tan korkun ve müminler yalnızca Allah'a güvensinler" âyetini indirdi. Ebû Nuaym, Delâil'de Atâ' ve Dahhâk vasıtasıyla İbn Abbâs'tan bildiriyor: Amr b. Umeyye ed-Damrî, Maûna kuyusundan gidince Resûlullah'tan (sallallahü aleyhi ve sellem) emanları olan Kilab oğullarından iki kişi ile karşılaştı ve onları öldürdü. Onlara eman verildiğini bilmiyordu. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) diyetlerini ödemek için beraberinde Ebû Bekr, Ömer ve Ali ile Nadîr oğullarının yanına gitti. Nadîr oğulları kendilerini karşılayıp: “Merhaba ey Ebu'l-Kâsım! Niçin geldin" dediler. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Ashabımdan bir kişi Kilab oğullarından emanları olan iki kişiyi öldürdü. Onların diyeti benden istenmektedir. Bana yardım etmenizi istiyorum" buyurdu. Nadîr oğulları: “Otur da biz sana bu meblağı toplayalım" deyince hisarın dibinde oturdular. Nadîr oğulları birbirleriyle anlaştılar ve hisarın üzerinden bir taş atarak Resûlullah'ı (sallallahü aleyhi ve sellem) öldürmek istediler. Cibrîl gelip Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem), Nadîr oğullarının niyetlerini bildirince, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ve beraberindekiler oradan kalktılar. Bunun üzerine Yüce Allah: “Ey iman edenler! Allah'ın size olan nimetini unutmayın; hani bir topluluk size el uzatmaya yeltenmişti de Allah, onların ellerini sizden çekmişti. Allah'tan korkun ve müminler yalnızca Allah'a güvensinler" âyetini indirdi. Ebû Nuaym, Kelbî vasıtasıyla Ebû Sâlih ve İbn Abbâs'tan bunun aynısını bildirir. Ebû Nuaym, Kelbî vasıtasıyla Urve'den bunun aynısını bildirdi ve âyetin nâzil olması kısmından sonra şunu ekledi: “Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), Nadîr oğullarının yapmış olduğu şeyden dolayı onlara memleketlerini terk etmelerini emretti. Onlar: “Nereye gidelim?" diye sorunca: “Haşr denilen yere" gidin buyurdu. İshâk, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir, Âsim b. Ömer b. Katâde ile Abdullah b. Ebî Bekr'den bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), Amr b. Umeyye ed-Damrî'nin Âmiri'lerden öldürmüş olduğu iki kişinin diyetini ödeyebilmek için Nadîr oğullarının yanına (maddi) yardım istemeye gitmişti. Nadîr oğulları birbirleriyle gizli olarak görüşüp: “Muhammed'i bir daha size bundan daha yakın bulamazsınız. Kim evin üzerine çıkar da onun üzerine bir kayayı atarak bizi ondan kurtarır" dediler. Amr b. Cihâş İbn Ka'b: “Ben bunu yaparım" dedi. Bu tuzak (Cibrîl tarafından) Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) haber verilince oradan ayrıldı. Bunun üzerine Yüce Allah, Nadîr oğullarının bu niyetinden dolayı: “Ey iman edenler! Allah'ın size olan nimetini unutmayın; hani bir topluluk size el uzatmaya yeltenmişti de Allah, onların ellerini sizden çekmişti. Allah'tan korkun ve müminler yalnızca Allah'a güvensinler" âyetini indirdi. Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Mücâhid: “...Hani bir topluluk size el uzatmaya yeltenmişti..." âyetini açıklarken şöyle dedi: “Burada Yahudiler kastedilmektedir. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onların bir bahçesine girmişti. Ashâbı da duvarın arkasındaydı. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) diyeti ödemek için onlardan yardım istemeye gitmişti. Sonra Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) yanlarından kalkınca kendi aralarında Resûlullah'ı (sallallahü aleyhi ve sellem) öldürmek için anlaştılar. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) geri geri kendilerine bakarak yürümeye başladı. Sonra ashâbını teker teker yanına çağırdı ve yanına toplandılar." İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Yezîd b. Ebî Ziyâd der ki: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), Ebû Bekr, Ömer ve Ali ile beraber ödenmesi gereken bir diyeti toplayabilmek için Nadîr oğullarından yardım taleb etmeye gitmiş ve: "Ödemem gereken diyet hususunda bana yardımda bulunun" buyurmuştu. Nadîr oğulları: “Evet, ey Ebu'l-Kâsım! Senin de bize gelip yardım istemen hakkındır. Otur, sana yemekler yedirelim ve istediğini de sana verelim" dediler. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) oturdu, arkadaşları da kendisini bekliyordu. Huyey b. Ahtab gelip arakadaşlarına: “Bir daha (Muhammed'i) size bundan daha yakın bulamazsınız. Üzerine bir taş atın ve öldürün. Bir daha da asla bir kötülük görmezsiniz" dedi. Büyük bir değirmen taşını üzerine atmak için geldiler. Yüce Allah onlara engel oldu ve Cibrîl gelip Resûlullah'ı (sallallahü aleyhi ve sellem) yerinden kaldırdı. Bunun üzerine Yüce Allah: “Ey iman edenler! Allah'ın size olan nimetini unutmayın; hani bir topluluk size el uzatmaya yeltenmişti de Allah, onların ellerini sizden çekmişti. Allah'tan korkun ve müminler yalnızca Allah'a güvensinler" âyetini indirdi. Allah, Peygamberine, Nadîr oğullarının yapmak istedikleri şeyi haber vermişti. Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr'in Süddî vasıtasıyla bildirdiğine göre Ebû Mâlik: “Bu âyet, Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) hıyanet edip kendisini öldürmek isteyen Ka'b b. el-Eşref ve arkadaşları hakkında inmiştir" dedi. İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir, İkrime'den bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Akabe gecesi büyüklerinden olan Münzir b. Amr'ı, Muhacir'lerden ve Ensâr'dan oluşan otuz kişilik bir süvari grubuyla Ğatafân kabilesine gönderdi. Âmir kuyularının yanında karşılaştılar ve savaşa başladılar. Kaybolmuş bir şeylerini arayan üç kişi dışında, Münzir b. Amr ve arkadaşlarının tümü öldürüldü. Bu üç kişiye gökyüzünde gagalarından pıhtılaşmış kanlar damlayan kuşlar görünmüştü. Onlar: “Rahman'a yemin olsun ki, arkadaşlarımız öldürüldü" dediler. İçlerinden biri arkadaşlarının yanına giderken biriyle karşılaştı ve birbirleriyle vuruşmaya başladılar. Bu kişi bir darbe alınca yüzünü gökyüzüne kaldırdı ve gözlerini açıp: “Allahu Ekber! Âlemlerin Rabbine yemin olsun ki Cenneti görüyorum" dedi. Sonradan bu kişinin ölüme bile bile gittiği söylenirdi. Onun iki arkadaşı yollarına devam ederken Suleym oğullarından iki kişi ile karşılaştılar. Onları Âmir oğullarından sandılar ve öldürdüler. Ancak öldürülenlerin kavmi ile Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) arasında anlaşma olduğu için Allah Resûlü'nden onların diyetlerini istediler. Bunun üzerine Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Ebû Bekr, Ömer, Osmân, Ali, Talha, Zübeyr ve Abdurrahman b. Avf ile çıkıp diyet hususunda yardım taleb etmek için Nadîr oğullarının yanına gitti. Onlar da: “Tamam yardım edeceğiz" dediler. Yahudiler, Resûlullah'ı (sallallahü aleyhi ve sellem) ve ashâbını öldürmek için toplandı. Resûlullah'ı (sallallahü aleyhi ve sellem) ve ashâbını öldürmek için yemekler yaptılar. Cibrîl, Yahudilerin bu yaptıklarını Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) haber verince, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) oradan ayrıldı ve Ali'yi çağırıp: “Sen buradan ayrılma. Ashabımdan sana uğrayıp da beni soran olursa: «Medine'ye doğru gitti. Siz de ardından gidin» de" buyurdu. Ashâb, Ali'nin yanına gelip Resûlullah'ı (sallallahü aleyhi ve sellem) sormaya başlayınca, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) emrettiği gibi söylemeye başladı. En sonuncu kişi de gelip sorduktan sonra onların arkasından gitti. Bu olay üzerine: “Ey iman edenler! Allah'ın size olan nimetini unutmayın; hani bir topluluk size el uzatmaya yeltenmişti de Allah, onların ellerini sizden çekmişti. Allah'tan korkun ve müminler yalnızca Allah'a güvensinler'" âyeti nâzil oldu. İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in Avfî vasıtasıyla bildirdiğine göre İbn Abbâs bu âyeti açıklarken şöyle demiştir: “Yahudilerden bir grup, Resûlullah'ı (sallallahü aleyhi ve sellem) ve ashâbını öldürmek için yemekler yapmışlardı. Yüce Allah bu durumu Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) vahyedince, Allah Resûlü o yemeğe gitmedi ve ashâbına da gitmemelerini söyledi." Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Katâde bu âyeti açıklarken şöyle dedi: Bize bildirildiğine göre bu âyet, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yedinci savaşında Batn-ı Nahle'de iken inmiştir. Sa'lebe oğulları ve Muhârib oğulları, Resûlullah'ı (sallallahü aleyhi ve sellem) öldürmek istemiş, Yüce Allah da bu durumunu Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) bildirmişti. Yine bize söylendiğine göre bir kişi Resûlullah'ı (sallallahü aleyhi ve sellem) öldürmek istedi ve Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına geldi. Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) kılıcı asılıydı. Bu kişi: “Ey Allah'ın Peygamberi! Kılıcına bakabilir miyim?" diye sorunca, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Al, bakabilirsin" buyurdu. Adam: “Kılıcı kınından çıkarabilir miyim?" deyince: “Çıkarabilirsin" buyurdu. Bunun üzerine adam kılıcı kınından çekip: “Seni benden kim kurtaracak?" dedi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Beni Senden Allah korur" buyurdu. Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) ashâbı bu adamı tehdit edip ağır sözler söyleyince kılıcı tekrar kınına soktu. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ashabına yola çıkılmasını emretti ve bu sırada korku namazı hakkındaki âyet kendisine nâzil oldu. |
﴾ 11 ﴿