12

"Andolsun Kî, Allah, İsrail oğullarından söz almıştı, içlerinden on iki kefil de göndermiştik ve Allah: «Haberiniz olsun Ben sizinle beraberim. Andolsun ki, eğer siz namazı kılar, zekâtı verir, peygamberime inanır, kendilerine kuvvetle yardım eder ve Allah'a gönülden ödünç verirseniz, kesinlikle günahlarınızı silerim ve sizi altından ırmaklar akan cennetlere koyarım. Bundan sonra içinizden her kim nankörlük edip küfre saparsa, artık düz yolun ortasından sapmış, kendini zayi etmiş olur» diye buyurmuştu."

İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Ebu'l-Âliye:

“Andolsun ki, Allah, İsrail oğullarından söz almıştı, içlerinden on iki kefil de göndermiştik..." âyetini açıklarken şöyle dedi:

“Allah, İsrail oğullarından kendisine ihlâsla bağlanmaları ve sadece kendisine kulluk etmeleri hususunda söz almıştı. Allah'ın emir ve yasaklarını yerine getireceklerine dair vermiş oldukları sözü yerine getirmeleri için, içlerinden on iki kefil göndermiştik mânâsındadır."

Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Mücâhid:

“...On iki kefil..." ifadesini açıklarken şöyle dedi:

“Mûsa (aleyhisselam), zorbalara İsrâil oğullarının kabilelerinden birer kişi göndermişti. Müsa'nın (aleyhisselam) gönderdiği kişiler bu zorbaların çok iri yapılı olduklarını görmüşlerdi.

Kendilerinden iki kişi, zorbanın elbisesinin kolunun içine girebilirdi. Yine onların üzümlerinden bir salkımı ancak kendilerinden beş kişi bir sopa üzerinde taşıyabilirdi. Eğer bir narın yarısının içini boşaltacak olsalar o narın içine dört veya beş kişi sığardı. Bunun üzerine geri döndüler ve kabilelerinin de savaşmasına engel oldular. Ancak Yûşa' b. Nûn ve Kâlibe b. Yâfenne kabilelerine bu zorbalarla savaşıp mücadele etmelerini emrettiler. Fakat kabileleri onların sözünü dinlemeyip diğerlerine uydular. İşte bu iki kişi Allah'ın nimetlendirmiş olduğu kişilerdir. İsrâil oğulları kırk yıl boyunca oldukları yerde dönüp durdular. Akşamladıkları yerde sabahlıyor, sabahladıkları yerde de akşamlıyorlardı. Mûsa (aleyhisselam) taşa vurdu ve her kabileye bir pınar çıktı. Onlar bu taşı yanlarında taşıyorlardı. Mûsa (aleyhisselam), kendilerine:

“İçin ey eşekler!" deyince, Allah kendisini bundan nehyetti ve:

“Bunlar insandır, onları eşek kılma!" buyurdu. Sıbt, falan oğulları ve filan oğulları denildiği gibi soy anlamına gelmektedir.

İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Süddî der ki: Yüce Allah, İsrâil oğullarına Erîhâ denilen Beyt-i Makdis (Kudüs) topraklarına gitmelerini emretti. Bu emir üzerine yola çıktılar. Erîhâ'ya varmak üzere iken, Mûsa (aleyhisselam), İsrâil oğulları kavimlerinden on ikiyi kişi seçip oraya gönderdi. Onlar zorbalardan haber getirmek istiyordu. Yolda, kendisine Âc denilen bir zalimle karşılaştılar. Bu kişi kendilerini tutup iki koltuğu altına aldı. Başında da bir bağ odun vardı. Bu on iki kişiyle hanımının yanına gitti ve:

“Şunlara bak, bunlar bizimle savaşmak istediklerini söylüyorlar" dedi. Sonra onları hanımının önüne atarak:

“Onları ayaklarımla ezeyim mi?" dedi. Hanımı:

“Hayır, onları bırak ki gördüklerini kavimlerine anlatsınlar" karşılığını verdi. Âc da öyle yaptı ve onları serbest bıraktı. Bu on iki kişi oradan ayrılınca birbirlerine:

“Ey kavim! Eğer bu durumu İsrâil oğullarına söyleyecek olursanız, Allah'ın Peygamberini terk ederler. Siz bu durumu onlardan gizleyin. Bu durumu sadece Allah'ın iki peygamberi Mûsa ile ve Hârun'a (aleyhimesselam) haber verin ki, onlar da bildikleri gibi tedbir alsınlar" demeye başladılar. Bu meseleyi gizli tutacaklarına dair de birbirlerine söz verdiler. Sonra kavimlerine döndüklerinde o gruptan on kişi vermiş oldukları sözü bozdu. Her kişi kendi kardeşine ve babasına Âc'dan görmüş olduklarını anlatmaya başladı. Ancak iki kişi sözlerinde durup sadece Mûsa ile Hârun'a (aleyhimesselam) gördüklerini anlattılar, işte Yüce Allah'ın:

“Andolsun ki, Allah, İsrail oğullarından söz almıştı, içlerinden on iki kefil de göndermiştik...'" âyeti de bu olay hakkındadır."

Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Katâde:

“...İçlerinden on iki kefil de göndermiştik..." âyetini açıklarken:

“Burada kefilden kasıt, her kavimden bir kişinin kendi kavmine edeceği şahitliktir" dedi.

İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Rabî': (.....) ifadesi güvenilir kişiler mânâsındadır" dedi.

Tastî'nin bildirdiğine göre Nâfi' b. el-Ezrak, İbn Abbâs'a: (.....) ifadesini bana açıkla" deyince, İbn Abbâs:

“Bunlar sonradan peygamber olmuş on iki vezirdir" dedi. Nâfi' b. el-Ezrak:

“Araplar böylesi bir ifadeyi bilir mi ki?" diye sorunca da İbn Abbâs şu karşılığı verdi:

“Evet, bilirler. Şairin:

"Savaşa çıkanlara hak bir söz söyleyeceğim

Ulaştığı vezire yol gösterecek bir nasihat edeceğim " dediğini İşitmedin mi?"

İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs:

“...On iki kefil (nakîb) ..." ifadesini açıklarken şöyle dedi:

“Bunlar İsrâil oğullarındandır. Mûsa (aleyhisselam) onları kente bakmaları için göndermişti. Bu on iki kişi kentin meyvelerinden bir tanesini getirmişti. Meyvenin bir tanesini ancak bir kişi taşıyabiliyordu. Bunu gördüklerinde:

“Meyveleri böyle olanların güçlerini ve savaştaki sertliğini artık siz düşünün" dediler. Bu şekilde fitneye düştüler ve Mûsa'ya (aleyhisselam):

“Bu savaşa güç yetiremeyiz. Sen ve Rabbin gidin savaşın" dediler.

İbn Ebî Hâtim'in Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Eğer Yahudilerden on kişi bana iman edip tabi olsaydı bütün Yahudiler Müslüman olurdu" buyurmuştur. Ka'b der ki:

“Bunlar on iki kişidir:

“...İçlerinden on iki kefil de göndermiştik..."' âyeti de bunu doğrulamaktadır.

Ahmed ve Hâkim'in bildirdiğine göre İbn Mes'ûd'a:

“Bu ümmete kaç halife gelecektir?" diye sorulunca şu karşılığı verdi:

“Biz bunu Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) sormuştuk. Bize:

“İsrail oğullarının kefilleri sayısınca, yani on iki halife gelecektir" buyurmuştu."

İbn Ebî Hâtim, Rabî' b. Enes'ten bildiriyor: Mûsa (aleyhisselam) seçmiş olduğu on iki kefile:

“Onların yanına gidin ve bana onların durumlarını ve işlerini haber verin. Korkmayın "...Siz namazı kılar, zekatı verir, peygamberime inanır, kendilerine kuvvetle yardım eder ve Allah'a gönülden ödünç verirseniz..."

Allah sizinle olacaktır" dedi.

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: (.....) ifadesini:

“Yardım ederseniz" şeklinde açıklamıştır.

İbn Ebî Hâtim, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Mücâhid: (.....) ifadesini:

“Yardım ederseniz" şeklinde açıklamıştır.

İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İbn Zeyd der ki:

“Kuvvetlendirip saygı göstermek, yardım edip itaat etmek mânâsındadır" dedi.

12 ﴿