88"Ey Mü’minler! Allah'ın size helal ettiği temiz şeyleri haram kılmayın, sınırı da aşmayın, doğrusu Allah aşırı gidenleri sevmez. Allah'ın size rızık olarak verdiklerinden helâl, iyi ve temiz olarak yiyin ve kendisine inanmakta olduğunuz Allah'a karşı gelmekten sakının." Tirmizî, İbn Cerîr, İbn Ebî Hâtim, İbn Adiy, el-Kâmil'de, Taberânî ve İbn Merdûye, İbn Abbâs'tan bildiriyor: Bir kişi Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) gelip: “Yâ Resûlallah! Ben et yediğim zaman kadınlara karşı şehvetim artmaktadır. Bu sebeple kendime et yemeyi haram kıldım" dedi. Bunun üzerine: “Ey Mü’minler! Allah'ın size helal ettiği temiz şeyleri haram kılmayın..." âyeti nâzil oldu. İbn Cerîr, İbn Ebî Hâtim ve İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs: “Ey Mü’minler! Allah'ın size helal ettiği temiz şeyleri haram kılmayın..." âyetini açıklarken şöyle dedi: Bu âyet sahabeden bir grup hakkında nâzil olmuştur. Onlar: “Erkeklik organlarımızı keserek dünya arzularından uzak duralım ve rahipler gibi yeryüzünde seyahat edelim" dediler. Bu durum Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) haber verilince, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bu kişileri çağırtıp söylenenleri kendilerine sordu. Onlar da: “Evet söyledik" dediler. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Ben bazen oruç tutuyor bazen de tutmuyorum. Bazen namaz kılıyor, bazen de uyuyorum ve kadınlarla evleniyorum. Kim sünnetime uyarsa o bendendir. Kim de sünnetime uymazsa o benden değildir" buyurdu. Abd b. Humeyd, Ebû Dâvud, Merâsil'de ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Ebû Mâlik: “Ey Mü’minler! Allah'ın size helal ettiği temiz şeyleri haram kılmayın..." âyetini açıklarken şöyle dedi: “Bu âyet, Osmân b. Maz'ûn ve arkadaşları hakkında nâzil olmuştur. Onlar kendilerine, kadınları ve birçok arzularını haram kılmışlardı. Hatta onlardan bazısı erkeklik organını kesmeye karar verdi. Bunun üzerine Yüce Allah bu âyeti indirdi. Buhârî ve Müslim, Hazret-i Âişe'den bildiriyor: Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) ashâbmdan bazı kişiler, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) hanımlarına Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) gizli olarak yaptığı ibadetleri sordular. Sonra bu ashâbdan bazısı: “Ben et yemeyeceğim" derken bazısı: “Ben evlenmeyeceğim" dedi. Bazısı da: “Ben artık yatağımda yatmayacağım" dedi. Bu durum Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) haber verilince: “Ne oluyor ki, bu kavmin bazıları şöyle şöyle diyor. Ben bazen oruç tutuyor, bazen de iftar ediyorum. Bazen uyuyor, bazen de kalkıyorum, et yiyor ve kadınlarla evleniyorum. Kim sünnetimden yüz çevirirse o benden değildir" buyurdu. İbn Ebî Şeybe, Buhârî, Müslim, Nesâî, İbn Ebî Hâtim, İbn Hibbân, Ebu'ş- Şeyh, İbn Merdûye ve Beyhakî, Sünen'de, İbn Mes'ûd'un şöyle dediğini bildirir: “Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraber bir gazvede idik ve beraberimizde kadınlarımız yoktu. Bu sebeple: “Kendimizi hadım edelim mi?" dedik. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bizi bundan nehyederek belli bir zamana kadar bir giysi karşılığında bir kadınla evlenmemize ruhsat verdi. Sonra da: “Ey Mü’minler! Allah'ın size helal ettiği temiz şeyleri haram kılmayın, hududu da aşmayın, doğrusu Allah aşırı gidenleri sevmez" âyetini okudu. İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İkrime der ki: Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) ashâbından bazı kişiler kendilerini hadım ederek kadınlardan uzak durmaya ve et yememeye karar verdiler. Bunun üzerine: “Ey Mü’minler! Allah'ın size helal ettiği temiz şeyleri haram kılmayın, hududu da aşmayın, doğrusu Allah aşırı gidenleri sevmez" âyeti nâzil oldu. Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir, İkrime'den bildiriyor: Aralarında Osmân b. Maz'ûn'un da bulunduğu ashâbdan oluşan bir grup vardı. Onlardan biri: “Ben artık et yemeyeceğim" dedi. Diğeri: “Ben artık yatağımda yatmıyacağım" dedi. Diğer biri: “Ben evlenmeyeceğim" dedi. Diğer bir kişi ise: “Ben hergün oruç tutacağım ve oruçsuz gün geçirmeyeceğini" dedi. Bunun üzerine Yüce Allah: “Ey Mü’minler! Allah'ın size helal ettiği temiz şeyleri haram kılmayın, hududu da aşmayın, doğrusu Allah aşırı gidenleri sevmez" âyetini indirdi. İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İbrâhîm en-Nehaî: “Ey Mü’minler! Allah'ın size helal ettiği temiz şeyleri haram kılmayın..." âyetini açıklarken: “(Müslümanlardan bazı kişiler) Temiz olan şeyleri ve eti kendilerine haram kılmışlardı. Bu sebeple Allah onlar hakkında bu âyeti indirdi" dedi. Abdurrezzâk, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir, Ebû Kılâbe'nin şöyle dediğini bildirir: Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) ashâbından bazı kişiler dünya nimetlerini ve kadınları terk ederek rahipler gibi olmak istediler. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) kalkıp onlara ağır şeyler söyleyerek: "Sizden önceki kavimler zorluklardan dolayı helak oldular. Onlar kendi nefislerine zorluklar çıkarınca Allah da onlara zorluklar çıkardı. Bugünkü manastır ve mabedlerde bulunanlar da onlardan geriye kalanlardır. Siz Allah'a ibadet edin ve hiçbir şeyi ona ortak koşmayın. Siz hac ve umre yaparak doğru olunki, size de dürüst davranılsın" buyurdu. Sonra da: “Ey Mü’minler! Allah'ın size helal ettiği temiz şeyleri haram kılmayın, hududu da aşmayın, doğrusu Allah aşırı gidenleri sevmez'" âyeti nâzil oldu. Abdurrezzâk ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Katâde: “...Allah'ın size helal ettiği temiz şeyleri haram kılmayın..." âyetini açıklarken: “Bu âyet Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) ashâbından dünya nimetlerini, kadınları terk eden ve zahid olmak (ruhbanlık) isteyen bazı kişiler hakkında nâzil olmuştur. Bunların arasında Ali b. Ebî Tâlib ve Osmân b. Maz'ûn bulunmaktaydı" dedi. Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Katâde: “Ey Mü’minler! Allah'ın size helal ettiği temiz şeyleri haram kılmayın, hududu da aşmayın, doğrusu Allah aşırı gidenleri sevmez" âyetini açıklarken şöyle dedi: “Bize söylendiğine göre Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) ashâbından bazı kişiler kadınlarla beraber olmayı ve et yemeyi terkederek manastırlar edinmek istediler. Bu durum Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) bildirilince: “Benim dinimde kadınlara yaklaşmamak ve et yemeyi terk ederek manastırlar edinmek yoktur" buyurdu. Yine bize nakledildiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında üç kişi anlaşarak, biri: “Ben gece boyu ibadet edip uyumayacağım" dedi. Diğeri: “Ben sürekli oruç tutacağım ve oruçsuz gün geçirmeyeceğini" dedi. Diğer kişi ise: “Ben artık kadınlara yaklaşmayacağım" dedi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bunlara haber göndererek yanına çağırıp: “Sizin şöyle şöyle yapacağınız haberini aldım" deyince: “Evet, yâ Resûlallah! Biz hayırdan başka bir şey yapmak istemedik" dediler. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Ancak ben geceleri ibadet ediyor ve uyuyorum. Bazı günler oruç tutuyor, bazı günler de tutmuyorum. Kadınlara da yaklaşıyorum. Sünnetime yüz çeviren kişi benden değildir" buyurdu. Bazı kıraatlerde: (.....) ifadesi âyete eklenirdi. İbn Ebî Şeybe ve İbn Cerîr'in, Ebû Abdirrahman'dan bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “Ben size keşişler ve rahipler olmanızı emretmiyorum" buyurdu. İbn Cerîr, Süddî'nin şöyle dediğini bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir gün oturup insanlara hatırlatmada bulunarak onları fazla korkutmadan kalktı. Aralarında Ali b. Ebî Tâlib ve Osmân b. Maz'ûn'un bulunduğu Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) ashâbmdan on kişi birbirlerine: “Eğer biz bir amel yapmayacaksak Allah'tan hakkıyla korkmuş sayılmayız. Hıristiyanlar kendilerine bazı şeyleri haram kıldılar. Biz de bazı şeyleri kendimize haram kılacağız" dediler. Bunun üzerine bazıları et ve iç yağı yemeyi, kendilerine haram kıldılar. Bazıları da kendilerine uykuyu haram kılarken, bazıları kendilerine kadınlara yaklaşmayı haram kıldı. Osmân b. Maz'ûn da kadınlara yaklaşmayı kendine haram kılanlardan biriydi. Ne kendisi eşine yaklaşır, ne de eşi kendisine yaklaşırdı. İsmi Havle olan Osmân b. Maz'ûn'un hanımı, Hazret-i Âişe'nin yanına gelmişti. Hazret-i Âişe ve orada bulunan Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) diğer eşleri: “Ey Havle! Ne oluyor ki, rengin değişmiş, artık taranmıyor ve koku sürünmüyorsun?" diye sorunca: “Kocam şu şu zamandan beri bana yaklaşmayıp giysimi üstümden çıkarmazken nasıl taranayım?" dedi. Oradakiler Havle'nin bu sözlerine gülmeye başladı. Bu sırada Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) içeri girdiğinde onlar hâlen gülüyordu. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Sizi güldüren şey nedir?" deyince, Hazret-i Âişe: “Yâ Resûlallah! Havle'ye bu durumunu sorduğumda: «Kocam şu şu zamandan beri giysimi üstümden çıkarmadı» dedi" karşılığını verdi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona haber gönderip yanına çağırdı. Ona: “Ne oluyor sana ey Osmân!" deyince: “Allah'ın rızasını kazanmak için onu terk ettim ve kendimi ibadete verdim" diyerek durumu Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) anlattı. Hata Osmân hadım olmak bile istemişti. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Bu durumundan geri dönüp ailenle birleşmen için sana and veriyorum" buyurdu. Osmân: “Yâ Resûlallah! Ben orucum" deyince: “Orucunu aç" buyurdu. Bunun üzerine Osmân orucunu açıp eşiyle birleşti. Sonra Havle, Hazret-i Âişe'nin yanına sürme çekinmiş, taranmış ve koku sürünmüş bir şekilde geldi. Hazret-i Âişe gülerek: “Ne oluyor sana ey Havle?" diye sorunca: “Dün eşim bana yaklaştı" cevabını verdi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Ne oluyor ki, bazı kavimler kendilerine kadınlara yaklaşmayı, yemeği ve uykuyu haram kılıyorlar. Ben hem uyuyor, hem ibadet ediyorum. Bazen oruç tutuyor, bazen de tutmuyorum. Kadınlara da yaklaşıyorum. Sünnetimden yüz çeviren kişi benden değildir" buyurdu. Bunun üzerine Yüce Allah: “Ey Mü’minler! Allah'ın size helal ettiği temiz şeyleri haram kılmayın, hududu da aşmayın, doğrusu Allah aşırı gidenleri sevmez" âyetini indirdi. Burada Osmân'a: “Hadım olma, zira bu haddi aşmaktır" denilmekteydi. Yine Yüce Allah yemin kefâreti vermelerini emrederek: “Allah, boş bulunarak ettiğiniz yeminlerle sizi sorumlu tutmaz. Ama bile bile yaptığınız yeminlerle sizi sorumlu tutar. Bu durumda yeminin kefâreti, ailenize yedirdiğinizin orta hâllisinden on yoksulu doyurmak, yahut onları giydirmek ya da bir köle azat etmektir. Kim (bu imkânı) bulamazsa, onun kefâreti üç gün oruç tutmaktır. İşte yemin ettiğiniz vakit yeminlerinizin kefâreti budur. Yeminlerinizi tutun. Allah, size âyetlerini işte böyle açıklıyor ki şükredesiniz" buyurmaktadır. İbn Cerîr ve Ebu'ş-Şeyh'in bildirdiğine göre Mücâhid der ki: “Aralarında Osmân b. Maz'ûn'un ve Abdullah b. Amr'ın bulunduğu bazı kişiler bekar kalarak ve kendilerini hadım ederek rahip elbiseleri giymek istediler. Bunun üzerine: “Ey Mü’minler! Allah'ın size helal ettiği temiz şeyleri haram kılmayın, hududu da aşmayın, doğrusu Allah aşırı gidenleri sevmez" âyeti nâzil oldu. İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve Ebu'ş-Şeyh, İkrime'den bildiriyor: Osmân b. Maz'ûn, Ali b. Ebî Tâlib, İbn Mes'ûd, Mikdâd b. el-Esved, Ebû Huzeyfe'nin azatlısı Selmân ve Kudâme, bekar kalmak isteyip evlerinde oturdular. Kadınlarına yaklaşmaz oldular ve rahip elbiseleri giydiler. İsrâil oğullarının seyyahlarının yemeği ve giyecekleri gibisi dışında, bütün güzel yiyecekleri ve giyecekleri kendilerine haram kıldılar. Yine kendilerini hadım etmeye ve gece boyu ibadet edip gündüzleri oruç tutmaya karar verdiler. Bunun üzerine: “Ey Mü’minler! Allah'ın size helal ettiği temiz şeyleri haram kılmayın, hududu da aşmayın, doğrusu Allah aşırı gidenleri sevmez'" âyeti nâzil oldu. Bu âyet nâzil olduğu zaman Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) onları çağırtıp: “Sizin nefislerinizin ve ailenizin üzerinizde bir hakkı vardır. Namaz kılın ve uyuyun. Oruç tutun ve iftar edin. Sünnetimi terk eden benden değildir" buyurdu. Onlar da: “Allahım! Biz sana inandık ve peygamberlerinle indirdiğin şeylere uyduk" dediler. İbn Merdûye, İbn Abbâs'ın şöyle dediğini bildirir: Aralarında Osmân b. Maz'ûn'un da bulunduğu Muhammed'in ashâbından bazı kişiler kendilerine et yemeyi ve kadınlara yaklaşmayı haram kıldılar. Kendilerini sadece Rablerinin ibadetine verebilmek için ustura aldılar ve erkeklik organlarını kesip şehvetlerini öldürmek istediler. Bu durum Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) haber verilince: “Ne yapmak istiyorsunuz?" diye sordu. Onlar: “Şehvetimizi öldürüp insanlardan uzak kalarak kendimizi Rabbimizin ibadetine vermek istedik" dediler. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “Ben bununla emredilmedim. Ancak ben dinimde evlenmekle emrolundum" buyurdu. Bunun üzerine onlar da: “Biz Allah'ın Peygamberine itaat edeceğiz" dediler ve: “Ey Mü’minler! Allah'ın size helal ettiği temiz şeyleri haram kılmayın, hududu da aşmayın, doğrusu Allah aşırı gidenleri sevmez. Allah'ın size rızık olarak verdiklerinden helâl, iyi ve temiz olarak yiyin ve kendisine inanmakta olduğunuz Allah'a karşı gelmekten sakının'" âyetleri nâzil oldu. Onlar: “Yâ Resûlallah! Ettiğimiz yeminler ne olacak?" diye sorunca: “Allah, boş bulunarak ettiğiniz yeminlerle sizi sorumlu tutmaz. Ama bile bile yaptığınız yeminlerle sizi sorumlu tutar..." âyeti nâzil oldu. İbn Merdûye, Hasan el-Uranî'nin şöyle dediğini bildirir: Hazret-i Ali de şehvetlerini öldürmek isteyenlerin arasındaydı ki, Yüce Allah: “Ey Mü’minler! Allah'ın size helal ettiği temiz şeyleri haram kılmayın, hududu da aşmayın, doğrusu Allah aşırı gidenleri sevmez'" âyetini indirdi. Ebu'ş-Şeyh'in, İbn Cüreyc vasıtasıyla bildirdiğine göre Muğîre b. Osmân der ki: Osmân b. Maz'ûn, Ali, İbn Mes'ûd, Mikdâd, Ammâr ve sahabelerden bazı kişiler kendilerini hadım etmeyi ve kendilerine et yemeyi haram kılarak rahip elbiseleri giymek istediler. Osmân b. Maz'ûn birkaç kişiyle beraber Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) giderek bu durumu sorunca: “Kadınlarla evlenin ve et yiyin. Oruç tutun ve tutmayın. Namaz kılın, uyuyun ve giysiler giyin. Ben bekarlık ve ruhbanlık üzere gelmedim. Ancak ben müsamahakâr hanif bir dinle geldim. Her kim sünnetimden yüz çevirirse o benden değildir" buyurdu. İbn Cüreyc: “Sonra: “Ey Mü’minler! Allah'ın size helal ettiği temiz şeyleri haram kılmayın...'" âyeti nâzil oldu" dedi. İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim, Zeyd b. Eslem'den bildiriyor: Abdullah b. Revâha, Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) yanında iken akrabalarından evine bir misafir gelmişti. Abdullah b. Revâha eve döndüğünde kendisini beklediklerinden dolayı daha misafire yemek verilmediğini gördü. Hanımına: “Benim yüzümden misafirime yemek vermedin öyle mi! Bu yemek bana haram olsun" dedi. Hanımı: “O zaman bana da haram olsun" deyince, misafir: “Bana da haram olsun" dedi. Abdullah b. Revâha bu durumu görünce elini yemeğe uzatarak: “Allah'ın ismiyle yiyin!" dedi. Sonra Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) gidip bu durumu haber verince: “İyi etmişsin" buyurdu. Bunun üzerine Yüce Allah: “Ey Mü’minler! Allah'ın size helal ettiği temiz şeyleri haram kılmayın..."' âyetini indirdi. Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Hasan(-ı Basrî): (.....) âyetini açıklarken: “Allah'ın size helal ettiği temiz şeyleri haram kılmayın, sınırı da aşmayın mânâsındadır" dedi. Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Muğîre der ki: “Ey Mü’minler! Allah'ın size helal ettiği temiz şeyleri haram kılmayın..." âyeti hakkında, İbrâhim(-i Nehaî)'ye: “Burada kişinin Allah'ın helal kıldığı şeyi kendine haram kılması mı kastediliyor?" dediğimde: “Evet" karşılığını verdi. Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Saîd b. Cübeyr bu âyeti açıklarken: “Burada kişinin akrabasını ziyaret etmeyeceğine veya Allah'ın helal kıldığı şeyi kendine haram kılacağına dair yemin etmesi kastedilmektedir. Kişi bunları yapar ve yemin kefâreti verir" dedi. İbn Sa'd, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve Taberânî değişik kanallarla İbn Mes'ûd'dan bildiriyor: Ma'kil b. Mukarrin ona: “Ben yatağımı kendime bir yıl haram kıldım" dedi. İbn Mes'ûd: “Yatağında uyu ve yemin kefâreti öde" diyerek: “Ey Mü’minler! Allah'ın size helal ettiği temiz şeyleri haram kılmayın, sınırı da aşmayın, doğrusu Allah aşırı gidenleri sevmez" âyetini okudu. Buhârî, Tirmizî ve Dârakutnî'nin bildirdiğine göre Ebû Cuhayfe der ki: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Selmân ile Ebu'd-Derdâ arasında kardeşlik bağı kurmuştu. Selmân, Ebu'd-Derdâ'yı ziyaret etti ve Ümmü'd-Derdâ'yı süsten uzak dağınık bir şekilde gördü. Ona: “Sorunun nedir?" diye sorunca da: “Kardeşin Ebu'd-Derdâ'nın dünya ihtiyacı kalmamıştır" dedi. Ebu'd-Derdâ gelip kendisine yemek yapıp: “Ben orucum sen ye" deyince, Selmân: “Sen yemeden ben de yemiyeceğim" dedi. Bunun üzerine o da beraberinde yedi. Gece vakti Ebu'd-Derdâ gece namazı için kalkmak isteyince Selmân ona: “Yat!" dedi. O da yattı. Sonra bir daha kalkmak isteyince, yine Selmân kendisine: “Yat!" dedi. Gecenin sonunda iken Selmân ona: “Şimdi kalk ve eşinle beraber namaz kıl" dedi. O da kalkıp namaz kıldı. Selmân: “Senin üzerinde Rabbinin hakkı vardır. Senin üzerinde nefsinin bir hakkı vardır. Senin üzerinde ailenin bir hakkı vardır. Herkese hakkını verilmesi gerektiği gibi ver" dedi. Sonra Ebu'd-Derdâ, Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) gelip durumu anlatınca: “Selman doğru söylemiş" buyurdu. Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud ve Nesâî, Abdullah b. Amr b. el-Âs'tan bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana: “Ey Abdullah! Senin gündüz oruç tutup gece ibadet ettiğini haber almadım mı sanıyorsun?" deyince: “Evet öyledir, yâ Resûlullah!" dedim. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “Böyle yapma, bazen oruç tut, bazen de tutma. Gece namazına kalk, sonra da uyu. Senin üzerinde bedeninin ve gözlerinin bir hakkı vardır. Senin üzerinde eşinin ve seni ziyaret edenlerin bir hakkı vardır. Sen ayda üç gün oruç tut. Senin her sevabına karşılık on sevap verileceğine göre bütün yılı oruç tutmuş gibi olursun" buyurdu. Ben: “Bundan daha fazlası için güç bulmaktayım" dediğimde: “O zaman Davud'un (aleyhisselam) orucu gibi oruç tut ve daha fazlasını tutma" buyurdu. "Dâvud (aleyhisselam) ne kadar oruç tutardı?" deyince de: “O yılın yarısını tutardı" karşılığını verdi. Abdurrezzâk, Musannef’te, Saîd b. el-Müseyyeb'den bildiriyor: Aralarında Ali b. Ebî Tâlib ve Abdullah b. Amr'ın da bulunduğu Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) ashabından bir grup bekar kalıp evlerinde oturmaya, kadınlarına yaklaşmayıp kendilerini hadım etmeye, bütün geceyi ibadetle geçirip her gün oruç tutmaya karar vermişti. Bu durum Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) haber verilince onları çağırarak: “Ben namaz kılıyor ve uyuyorum. Bazen oruç tutuyor, bazen de tutmuyorum. Kadınlarıma da yaklaşıyorum. Her kim sünnetimden yüz çevirirse o benden değildir" buyurdu. Abdurrezzâk ve Taberânî'nin bildirdiğine göre Hazret-i Âişe anlatıyor: Osmân b. Maz'ûn'un Havle binti Hakîm adındaki hanımı pejmürde bir şekilde yanıma girdi. Ona: “Sorunun nedir?" diye sorunca: “Kocam gece ibadet eder, gündüzde oruç tutar" cevabını verdi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) içeri girdiğinde bu durumu ona anlattım. Osmân b. Maz'ûn, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile karşılaşınca: “Ey Osmân! Rahiplik bize yazılmış bir şey değildir. Ben senin için bir örnek değil miyim? Vallahi! İçinizde en fazla Allah'tan korkan ve yasaklarına uyan kişi benim" buyurdu. Abdurrezzâk'ın, Ebû Kilâbe'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Evlenmekten sakınan kişi, bizden değildir" buyurmuştur. İbn Sa'd, İbn Şihâb'dan bildiriyor: Osmân b. Maz'ûn kendini hadım edip yeryüzünde seyyah olmak isteyince, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisine: "Senin için bende güzel bir örnek yok mudur? Ben kadınlara yaklaşıyor ve et yiyorum. Bazen oruç tutuyor, bazen de tutmuyorum. Ümmetimin hadım edilmesi oruç tutmasıdır. Hadım eden veya kendini hadım ettiren kişi ümmetimden değildir" buyurdu. İbn Sa'd, Ebû Burde'den bildiriyor: Osmân b. Maz'ûn'un eşi Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) hanımlarının yanına girdi. Onu kötü (pejmürde) bir şekilde gördüler ve: “Sana ne olmuş?" dediler. O: “Eşimden bana bîr şey yoktur. Onun gecesi ibadet, gündüzü de oruçla geçmektedir" dedi. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) içeri girdiğinde bu durumu kendisine anlattılar. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Ey Osmân b. Maz'ûn! Ben senin için bir örnek değil miyim?" buyurunca, Osmân b. Maz'ûn: “Ne yapmışım ki?" dedi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Gündüzü oruç, geceyi de ibadet ile geçirmektesin" buyurdu. Bunun üzerine o: “Evet öyle yapmaktayım" karşılığını verdi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Öyle yapma! Senin üzerinde gözünün ve bedeninin bir hakkı vardır. Senin üzerinde ailenin bir hakkı vardır. Namaz kıl ve yat (uyu), bazen oruç tut, bazen de tutma" buyurdu. Daha sonra Osmân b. Maz'ûn'un eşi Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) eşlerinin yanına yeni gelin gibi kokulu bir şekilde gelince ona: “Ne oldu?" dediler. O da: “Biz de herkesin yaptığını yaptık" cevabını verdi. İbn Sa'd, Ebû Kilâbe'den bildiriyor: Osmân b. Maz'ûn bir odaya çekilerek orada sürekli ibadet etmeye başladı. Bu, Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) haber verilince yanına geldi ve bulunduğu oda kapısının yanlarına ellerini dayayarak —iki veya üç defa— "Ey Osmân! Allah beni rahip olarak göndermedi" buyurdu. Sonra: “Allah katında en hayırlı din müsamahkar olan hanif dindir" dedi. Taberânî, Ebû Umâme'nin şöyle dediğini bildirir: Osmân b. Maz'ûn'un eşi güzel biri idi. O kocasına karşı güzel koku sürünmeyi ve güzel giyinmeyi severdi. Hazret-i Âişe kendisini ziyaret etti ve onun kötü bir durumda olduğunu gördü. Bunun üzerine ona: “Sana ne oldu?" diye sorunca: “Aralarında Ali b. Ebî Tâlib, Abdullah b. Revâhe ve Osmân b. Maz'ûn'un da bulunduğu Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) ashâbından bir grup kendilerini ibadete verdiler. Onlar kadınlara yaklaşmaktan ve et yemekten sakınarak gündüz oruç tutup gece ibadet etmeye başladılar. Ben de ona karşı çekici olmamak için eskisi gibi süslenerek kendimi göstermek istemedim" cevabını verdi. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) içeri girdiği zaman Hazret-i Âişe durumu ona haber verdi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) pabucunu sol elinin işaret parmağına alıp hızlı bir şekilde giderek bu kişilerin yanına girdi ve onlara durumlarını sordu. Onlar: “Biz ancak hayır istedik" deyince, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Ben bidatlar edinen rahip olarak gönderilmedim. Şüphesiz ki müsamahakâr hanifbir din üzere gönderildim. Et yiyin ve hanımlarınıza yaklaşın. Bazen oruç tutun, bazen de tutmayın. Namaz kılın ve uyuyun. Zira ben bunlarla emrolundum" buyurdu. Abdurrezzâk, İbn Ebî Şeybe, Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud, Nesâî ve İbn Mâce'nin, İbn Mes'ûd'dan bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “Sizden kimin evlenmeye gücü yeterse hemen evlensin, çünkü evlilik gözü (harama) daha çok kapatır ve namusu daha çok korur. Evlenmeye gücü yetmeyen kişi ise oruç tutsun. Çünkü bu, onun nefsinde olan şehveti giderir" buyurdu. Abdurrezzâk'ın, Osmân b. Affân'dan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Sizden kimin maddi olarak evlenmeye gücü yeterse hemen evlensin, çünkü evlilik gözü (harama) daha çok kapatır ve namusu daha çok korur. Evlenmeye gücü yetmeyen kişi ise oruç tutsun. Çünkü bu, onun nefsinde olan şehveti giderir" buyurdu. Abdurrezzâk ve İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre İbn Mes'ûd der ki: “Eğer dünyada bir günüm kalacak olsa bile o günde bile bir eşimin olmasını isterdim." Abdurrezzâk'ın bildirdiğine göre Ömer b. el-Hattâb bir kişiye: “Sen evlendin mi?" diye sorduğunda, bu kişi: “Hayır, evlenmedim" dedi. Bunun üzerine Ömer: “Sen ya ahmaksın, ya da facir (günahkâr) birisin" dedi. Abdurrezzâk ve İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre İbrâhîm b. Meysere der ki: Tâvus bana: “Ya evlenirsin ya da sana Ömer'in, Ebu'z-Zevâid'e dediği gibi derim. Ancak ihtiyarlık ve fücur seni evlilikten alıkoyar" dedi. Abdurrezzâk'ın bildirdiğine göre Vehb b. Münebbih: “Bekar kişi, geniş bir arazide rüzgarın bir taraftan bir tarafa salladığı bir ağaç gibidir" dedi. Abdurrezzâk'ın, Saîd b. Hilâl'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “Evlenin ve çoğalın. Çünkü ben (kıyamet gününde) diğer ümmetlere karşı sizinle övünürüm" buyurmuştur. İbn Sa'd, İbn Ebî Şeybe, Buhârî, Müslim, Tirmizî, Nesâî ve İbn Mâce'nin bildirdiğine göre Sa'd b. Ebî Vakkâs: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), Osmân b. Maz'un'un kadınlara yaklaşmamasını red etmiştir. Eğer ona öyle bir izin vermiş olsaydı biz kendimizi hadım ederdik" dedi. İbn Sa'd ve Beyhakî, Şuabu'l-İmân'da, Âişe binti Kudâme b. Maz'ûn vasıtasıyla babasından, o da kardeşi Osmân b. Maz'ûn'dan bildiriyor: O: “Yâ Resûlallah! Savaşlarda bekarlık bana ağır gelmektedir, izin ver de kendimi hadım edeyim" deyince, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Ey Osmân b. Maz'ûn! Öyle yapma, ama oruç tut. Çünkü oruç tutmak ta, kendini hadım etmek gibidir" buyurdu. Ahmed'in, Hazret-i Aişe'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) evlenmeyip bekar kalmayı yasaklamıştır. İbn Ebî Şeybe'nin, Semure'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) evlenmeyip bekar kalmayı yasaklamıştır. Ahmed, Buhârî ve Müslim, Enes'ten bildiriyor: Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) ashâbından bir grup Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) hanımlarına onun gizli olarak yaptığı ibadetleri sordular. Bunun üzerin kimisi: “Artık ben et yemeyeceğim", kimisi: “Artık ben yatağımda uyumayacağım" kimisi de: “Hergün oruç tutacağım" dedi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) kalkıp Allah'a hamdü sena ettikten sonra: “Ne oluyor da bazı kavimler şöyle şöyle diyor? Ben, namaz kılar, sonra uyurum, bazen oruç tutar, bazen de tutman ve hanımlarıma yaklaşırım. Her kim sünnetimden yüz çevirirse o benden değildir" buyurdu. Abdurrezzâk ve Beyhakî'nin Sünen'de, Ubeydullah b. Sa'd'dan bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “Evlenmek benim sünnetimdir. Fıtratımı seven kişi sünnetime uysun" buyurdu. Beyhakî'nin Sünen'de, Meymûn Ebû Muğallis'ten bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “Evlenmeye gücü yetip te evlenmeyen kişi bizden değildir" buyurmuştur. Abdurrezzâk'ın Ebû Eyyûb'dan bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “Sünnetime uyan kişi bendendir. Evlenmekte sünnetimdendir" buyurmuştur. Abdurrezzâk ve Ahmed'in bildirdiğine göre Ebû Zer der ki: Akkâf b. Bişr adlı bir kişi Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına girdi. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ona: “Sen evli misin?" diye sorunca: “Hayır, değilim" dedi. "Cariyen var mıdır?" deyince de: “Cariyem de yoktur" karşılığını verdi. "Maddi durumun iyi midir?" dediğinde: “Evet iyidir" diye cevap verdi. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “O zaman sen şeytanların kardeşi gibisin, eğer Hıristiyanlardan olsaydın rahiplerden olurdun. Evlenmek sünnetimdendir. Sizin en kötüleriniz (evlenmeye gücü yetip te) evlenmeyeniniz, en hakir olarak öleniniz de (yine evlenmeye gücü yetip te) bekar olarak Öleninizdir. Şeytana mı tabi oluyorsunuz? Evli olanlar dışında salihlere karşı şeytanın kadınlardan daha güzel bir silahı yoktur. Bu evli olanlar kötülüklerden uzak olan temizlerdir. Yazık haline ey Akkâf. Bunlar (bütün kadınlar) Hazret-i Eyyüb'un, Davud'un, Yusuf'un (aleyhimusselam) ve Kursuf un zamanındaki kadınlar gibidir." Bişr b. Atiyye: “Yâ Resûlallah! Kursuf kimdir?" deyince, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Bu kişi deniz sahillerden bir sahilde üç yüz yıl boyunca sürekli Allah'a ibadet eden biriydi. Gündüz oruç tutar, gece de ibadet ederdi. Sonra bu kişi aşık olduğu bir kadın yüzünden Yüce Allah'a karşı küfre girdi ve Rabbi için yaptığı amelleri terk etti. Sonra Yüce Allah, önceden işlemiş olduğu ibadetler yüzünden imdadına yetişti ve (o tövbe edince) tövbesini kabul buyurdu. Yazık haline ey Akkâf! Evlen, yoksa sen de şaşkınlardan olursun" buyurdu. Beyhakî'nin, Şuabu'l-İmân'da bildirdiğine göre Atiyye b. Bişr el-Muzenî der kî: Akkâf b. Vedâa el-Hilâlî, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına gelmişti. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisine: “Ey Akkâf! Sen evli misin?" diye sorunca: “Hayır, değilim" dedi. "Cariyen var mıdır?" deyince de: “Cariyem de yoktur" karşılığını verdi. "Maddi durumun iyi midir?" dediğinde: “Evet, Allah'a şükür iyidir" diye cevap verdi. Bunun üzerine Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “O zaman sen şeytanlardansın. Eğer Hıristiyanların rahipleri gibi olmak için evlenmiyorsan demek ki onlardansın. Eğer bizden isen, o zaman bizim yaptığımız gibi yap (ve evlen). Çünkü evlenmek sünnetimizdendir. Sizin en kötüleriniz (evlenmeye gücü yetip te) evlenmeyeniniz, en hakir olarak öleniniz de (yine evlenmeye gücü yetip te) bekar olarak öleninizdir. Şeytana mı tabi oluyor sunuz? Evli olanlar dışında salihlere karşı şeytanın kadınlardan daha güzel bir silahı yoktur. Bu evli olanlar kötülüklerden uzak olan temizlerdir. Vay haline ey Akkâf! Evlen, çünkü bunlar (bütün kadınlar) Hazret-i Eyyüb'un, Davud'un. Yusuf'un (aleyhimusselam) ve Kursuf un zamanındaki kadınlar gibidir." Atiyye: “Yâ Resûlallah! Kursuf kimdir?" deyince, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “Bu kişi deniz sahillerden bir sahilde yaşamış İsrâil oğullarından biriydi. Gündüz oruç tutar, gece de ibadet ederdi. Bu kişi namazdan ve oruçtan hiç bıkmazdı. Sonra bu kişi aşık olduğu bir kadın yüzünden Yüce Allah'a karşı küfre girdi ve Rabbi için yaptığı amelleri terk etti. Sonra Yüce Allah, önceden işlemiş olduğu ibadetler yüzünden imdadına yetişti ve (o tövbe edince) tövbesini kabul buyurdu. Vay haline ey Akkâfl Evlen, sen şaşkınlardan birisin" buyurdu. Abdurrezzâk, İbn Ebî Şeybe ve Beyhakî'nin, Ebû Necîh'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Maddi durumu müsait olupta evlenmiyen kişi benden değildir" buyurmuştur. Saîd b. Mansür ve Beyhakî'nin bildirdiğine göre Ebû Necîh der ki: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Yoksuldur, hanımı olmayan kişi yoksuldur" buyurdu. Ashâb: “Yâ Resûlallah! Bu kişi zengin olup mal sahibi olsa da mı?" diye sorunca: “Zengin olup malı olsa da" buyurdu. Sonra: “Yoksuldur, yoksuldur, kocası olmayan kadın yoksuldur" buyurunca, ashâb: “Yâ Resûlallah! Bu kişi zengin olup çok mal sahibi olsa da mı?" diye sorunca: “Öyle de olsa yoksuldur" buyurdu. Beyhakî der ki: “Ebû Necîh'in ismi Yesâr'dır. Yesâr, Abdullah b. Ebî Necîh'in oğludur ve tabiûndandır. Hadis bu durumda mürseldir." Saîd b. Mansür, Ahmed ve Beyhakî'nin bildirdiğine göre Enes der ki: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bize evlenmemizi emredip şiddetle bekar kalmamızı yasaklar ve: “Sevimli ve doğurgan kadınlar ile evlenin. Çünkü ben kıyamet gününde sizin çokluğunuzla diğer peygamberlere karşı övüneceğim" buyururdu. Beyhakî'nin, Enes'ten bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Kul evlendiği zaman dinin yarısı tamam olur. Öbür yarısı için de Yüce Allah'dan korksun" buyurdu. Beyhakî'nin başka bir kanalla Enes'ten bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Yüce Allah kime saliha bir kadınla evlenmeyi nasip ederse ona dininin yarısında yardım etmiş olur. Öbür yarısı için de Yüce Allah'dan korksun" buyurdu. Beyhakî'nin bildirdiğine göre Enes der ki: İsrâil oğullarından kendini ibadete veren biri vardı. Bu kişi insanlardan ayrılmış ve kendisine ait bir mağaraya çekilmişti. İsrâil oğulları onun ibadetini beğenirdi. Bunlar peygamberlerinin yanında iken bu kişiyi zikrederek onu övdüler. Peygamberleri ise onlara: “Eğer o, sünnetim olan evlenmeyi terk etmemiş olsaydı dediğiniz gibi biri olurdu" dedi. İbn Sa'd ve İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Şeddâd b. Evs: “Beni evlendirin. Çünkü Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), bana bekar olarak Allah'ın huzuruna çıkmamamı vasiyet etti" dedi. İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Hasan der ki: “Muâz ölümüne sebep olan hastalığında: “Beni evlendirin, bekar olarak Allah'ın huzuruna çıkmak istemiyorum" dedi. İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Hazret-i Ömer: “Erkek kişi üç kefenle kefenlenir. (Daha fazla kefen kullanarak) haddi aşmayın. Zira Yüce Allah haddi aşanları sevmez" dedi. |
﴾ 88 ﴿