EN'ÂM SÜRESİ

İbnu'd-Durays, Ebu'ş-Şeyh, İbn Merdûye ve Beyhakî'nin, Delâil'de, İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre En'âm Sûresi, Mekke'de nazil olmuştur.

Ebû Ubeyd, Fadâil'de, İbn'u'd-Durays, Fadâil'de, İbnu'l-Münzir, Taberânî ve İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs der ki:

“En'âm Sûresi, Mekke'de gece vakti toplu olarak nazil olmuştur ve nazil olduğu zaman etrafında yetmiş bin melek yüksek sesle tesbih etmişlerdir."

İbn'u'd-Durays'ın bildirdiğine göre İbn Abbâs der ki:

“En'âm Sûresi toplu olarak Mekke'de nazil olmuştur. Sûre nazil olurken gökle yer arasını kaplayacak kadar çok sayıda melek, yeryüzünü titretecek kadar yüksek sesle tesbih ederek ona eşlik etmiştir. Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) meleklerin yüksek sesle tesbih ettiklerini duyunca, korkup Sûrenin nuzulü tamamlanıncaya kadar secdeye kapandı."

İbn Merdûye'nin İbn Mes'ûd'dan bildirdiğine göre En'âm Sûresi nazil olurken ona bin melek eşlik etmiştir.

İbn Merdûye, Esmâ'dan bildiriyor:

“En'âm Sûresi, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem)seferdeyken kendisine nazil oldu. Sûre nazil olurken semayla yer arasını melekler doldurmuşlar yüksek sesle tesbih ediyorlardı."

Taberânî ve İbn Merdûye, Esma binti Yezîd'den bildiriyor:

“En'âm Sûresi Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) toplu olarak nazil oldu. Sûre nazil olurken ben Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) devesinin yularını tutmuştum ve sûrenin ağırlığından neredeyse devenin kemikleri kırılacaktı."

el-Hilaî, el-Hilaiyyât'ta, Es mâ binti Yezîd'in şöyle dediğini bildirir: En'âm Sûresi, semayla yer arasını dolduran meleklerin yüksek sesle getirdikleri tesbih sesleri arasında nazil oldu. Bu sûre Mekkîdir. Sadece "De ki: «Gelin size Rabbinizin haram kıldığı şeyleri söyleyeyim: O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın, anaya babaya iyilik yapın, yoksulluk korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin, sizin ve onların rızkını veren Biziz, gizli ve açık kötülüklere yaklaşmayın, Allah'ın haram kıldığı cana haksız yere kıymayın. Allah bunları size düşünesiniz diye buyurmaktadır.» Yetim malına, erginlik çağına erişene kadar en iyi şeklin dışında yaklaşmayın; ölçüyü ve tartıyı doğru yapın. Biz kişiye ancak gücünün yeteceği kadar yükleriz. Konuştuğunuzda, akraba bile olsa sözünüzde adil olun. Allah'ın ahdini yerine getirin. Allah size bunları öğüt alrnanız için buyurmaktadır." âyetleri Medine'de nazil olmuştur."

Taberânî ve İbn Merdûye'nin İbn Ömer'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

“En'âm Sûresi bana toplu olarak indi. Sûre inerken yetmiş bin melek ona yüksek sesle tesbih ve getirip hamd ederek eşlik ettiler"

Taberânî, Ebu'ş-Şeyh, İbn Merdûye, Şuabu'l-îman'da Beyhakî ve et- Tuyuriyyâfta es-Silefî, Enes'ten, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu nakleder:

“En'âm Sûresi yerle gök arasını kaplamış, yüksek sesle Allah'ı tesbih ve takdis eden melekler eşliğinde nazil oldu." Ravi der ki:

“Sûre nazil olurken yeryüzü titriyordu ve bu sırada Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Yüce Allah'ı noksanlıklardan tenzih ederim, Yüce Allah'ı noksanlıklardan tenzih ederim" diyordu.

Hâkim, Şuabu'l-îman'da Beyhakî ve Mu'cem'de İsmâîlî bildirir: Câbir der ki:

“En'âm Sûresi nazil olunca Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) tesbih ettikten sonra:

“Bu sûreye yerle gök arasım kaplayacak kadar çok sayıda melek eşlik etmiştir" buyurdu.

Şuabu'l-îman'da Beyhakî ve Hatîb, Tarih'te Ali b. Ebî Tâlib'den bildiriyor:

“Kur'ân beşer âyet şeklinde nazil olmuştur. Bu sebeple Kur'ân'ı beşer âyet şeklinde ezberleyen unutmaz. Sadece En'âm sûresi toplu olarak nazil olmuştur. Bu sûre nazil olurken her semada ona yetmiş melek eşlik etmiştir. Bu sûre hangi hastaya okunsa muhakkak ki Allah o hastaya şifa verir."

Ebu'ş-Şeyh'in, Ubey b. Ka'b'dan bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

“En'âm Sûresi bana toplu olarak, yetmiş bin meleğin, yüksek sesle tesbih, tahmîd, tekbir ve tehlillerle eşlik etmesiyle nazil oldu" buyurdu.

Nehhâs, Nâsih'te bildiriyor: İbn Abbâs der ki:

“En'âm Sûresi, Mekke'de toplu olarak nazil oldu. Bu sûre, üç âyeti dışında Mekkîd'ir. Sadece:

“De ki: «Gelin size Rabbinizin haram kıldığı şeyleri söyleyeyim: O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın, anaya babaya iyilik yapın, yoksulluk korkusuyla çocuklarınızı Öldürmeyin, sizin ve onların rızkını veren Biziz, gizli ve açık kötülüklere yaklaşmayın, Allah'ın haram kıldığı cana haksız yere kıymayın. Allah bunları size düşünesiniz diye buyurmaktadır.» Yetim malına, erginlik çağına erişene kadar en iyi şeklin dışında yaklaşmayın; ölçüyü ve tartıyı doğru yapın. Biz kişiye ancak gücünün yeteceği kadar yükleriz. Konuştuğunuzda, akraba bile olsa sözünüzde adil olun. Allah'ın ahdini yerine getirin. Allah size bunları öğüt almanız için buyurmaktadır. Bu, dosdoğru olan yoluma uyun. Sizi Allah yolundan ayrı düşürecek yollara uymayın. Allah size bunları sakınasınız diye buyurmaktadır." âyetleri Medine'de nazil olmuştur."

Deylemî, zayıf isnâdla, Enes'ten Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Bir münâdi: «Ey En'âm Sûresini okuyan! Bu sûreyi sevmen ve okuman sebebiyle haydi Cennete gel» diye seslenir" buyurduğunu nakleder.

Abdürrezzâk, Firyâbî, Abd b. Humeyd, İbnu'l-Münzir ve Ebu'ş-Şeyh'in Mücâhid'den bildirdiğine göre En'âm Sûresi toplu olarak, beş yüz meleğin ona eşlik etmesiyle nazil olmuştur.

İbnu'l-Münzir, Ebû Cuhayfe'den:

“En'âm Sûresi, yetmiş bin meleğin eşliğinde toplu olarak Mekke'de nazil olmuştur. Sadece:

“Eğer biz onlara melekleri indirsek, ölüler onlarla konuşsa ve her şeyi karşılarına toplasaydık, Allah dilemedikçe, yine de inanmazlardı; fakat onların çoğu bunu bilmiyorlar" âyeti Medine'de nazil oldu" dediğini bildirir.

Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Muhammed b. el-Münkedir der ki:

“En'âm Sûresi nazil olduğu zaman Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) tesbih getirip: «Bu sûrenin inişine yerle gök arasını kaplayacak kadar çok sayıda melek eşlik etmiştir» buyurdu."

Firyâbî, Müsned'de İshâk b. Râhûye ve Abd b. Humeyd, Şehr b. Havşeb'den bildiriyor:

“En'âm Sûresi toplu olarak meleklerin yüksek sesle tesbihi eşliğinde nazil olmuştur. Sûre nazil olurken melekler dünya seması ile yeryüzü arasını kaplamıştı. Bu sûre iki âyeti dışında Mekkî'dir. Bu âyetler de: De ki: «Gelin size Rabbinizin haram kıldığı şeyleri söyleyeyim: O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın, anaya babaya iyilik yapın, yoksulluk korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin, sizin ve onların rızkını veren Biziz, gizli ve açık kötülüklere yaklaşmayın, Allah'ın haram kıldığı cana haksız yere kıymayın. Allah bunları size düşünesiniz diye buyurmaktadır.» Yetim malına, erginlik çağına erişene kadar en iyi şeklin dışında yaklaşmayın; ölçüyü ve tartıyı doğru yapın. Biz kişiye ancak gücünün yeteceği kadar yükleriz. Konuştuğunuzda, akraba bile olsa sözünüzde adil olun. Allah'ın ahdini yerine getirin. Allah size bunları öğüt almanız için buyurmaktadır" âyetleridir.

Ebu'ş-Şeyh'in Atâ'dan bildirdiğine göre En'âm Sûresi yetmiş bin melek eşliğinde toplu olarak inmiştir.

Ebu'ş-Şeyh, Kelbî'den bildirir: En'âm Sûresinin hepsi Mekke'de inmiştir. Sadece iki âyeti Medine'de Yahudi bir adam hakkında nazil olmuştur. Bu âyetlerden biri:

“Allah hiçbir insana bir şey indirmemiştir, demekle Allah'ı gereği gibi değerlendiremediler. De ki: «Musa'nın insanlara nur ve yol gösterici olarak getirdiği Kitab'ı kim indirdi? Ki siz onu kağıtlara yazıp bir kısmını gösterip çoğunu gizlersiniz, atalarınızın ve sizin bilmediğiniz size onunla öğretilmiştir.» «Allah» de, sonra da onları daldıkları sapıklıkta bırak, oynasınlar" âyetidir.

Ebu'ş-Şeyh'in bildirdiğine göre Süfyân der ki: En'âm Sûresinin hepsi Mekke'de inmiştir. Sadece iki âyeti Medine'de Yahudi bir adam hakkında nazil olmuştur. Bu âyetlerden biri:

“Allah hiçbir insana bir şey indirmemiştir, demekle Allah'ı gereği gibi değerlendiremediler. De ki: «Musa'nın insanlara nur ve yol gösterici olarak getirdiği Kitab'ı kim indirdi? Ki siz onu kağıtlara yazıp bir kısmını gösterip çoğunu gizlersiniz, atalarınızın ve sizin bilmediğiniz size onunla öğretilmiştir.» «Allah» de, sonra da onları daldıkları sapıklıkta bırak, oynasınlar" âyetidir. Âyette "Allah hiçbir insana bir şey indirmemiştir" dediği söylenen kişi Yahudilerden şişman bir âlim veya Mâlik b. Sayf'tır.

Fadâil'de Ebû Ubeyd, Müsned'de Dârimî, Kitâbu's-Salât'ta Muhammed b. Nasr ve Ebu'ş-Şeyh'in Ömer b. el-Hattâb'dan bildirdiğine göre En'âm Sûresi Kur'ân'ın en faziletli sûrelerindendir.

Muhammed b. Nasr'ın İbn Mes'ûd'dan bildirdiğine göre En'âm Sûresi Kur'ân'ın en faziletli sûrelerindendir.

Ebu'ş-Şeyh, Habîb b. Muhammed el-Âbid'den bildiriyor: En'âm Sûresinin başından üç âyet okuyan kişiye Yüce Allah kıyamete kadar kendisine dua etmeleri için yetmiş bin melek gönderir ve bu kişi o meleklerin yaptığı amellerin sevabının aynısını alır. Kıyamet günü olunca Allah bu kişiyi cennete sokar ve Selsebîl'den içirip Kevser havuzunda yıkadıktan sonra:

“Gerçekten Ben senin Rabbinim ve sen Benim kulumsun" buyurur.

İbn'u'd-Durays, Muhammed el-Fârisî'nin babası Habîb b. İsa el-Ammî'den bildirir:

“En'âm Sûresinin başından üç âyet okuyan kişiye Yüce Allah kıyamete kadar kendisine istiğfar etmeleri için yetmiş bin melek gönderir ve bu kişi o meleklerin yaptığı amellerin sevabının aynısını alır. Kıyamet günü olunca Allah bu kişiyi cennete sokar, Arş'ının gölgesinde gölgelendirir, cennet meyvelerinden yedirir, Kevser suyundan içirir ve Selsebil suyunda yıkayıp: «Gerçekten Ben senin Rabbinim ve sen Benim kulumsun» buyurur."

Silefî, zayıf isnâdla İbn Abbâs'tan Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu nakleder:

“Sabah namazını kılarken En'âm Sûresi ilk üç âyetini okuyan kişi için kırkbin melek görevlendirir. Bunlar Kıyamet gününe kadar kendi ibadetlerinin mislini onun için yazarlar Yedinci semâdan bir melek de beraberinde demirden bir balyoz ile iner. Şeytan o kişiye vesvese vermek yahut kalbine bir kötülük telkin etmek istedi mi, ona öyle bir darbe indirir ki, o kişi ile şeytan arasında yetmiş perde meydana gelir. Kıyamet günü oldu mu Yüce Allah şöyle buyurur: «Ben senin Rabbinim. Sen de Benim kulumsun. Haydi, benim gölgemde yürü. Kevser'den iç, Selsebil suyunda yıkan, hesaba çekilmeden ve azab görmeden cennete gir.»"

Deylemî'nin İbn Mes'ûd'dan bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

“Sabah namazını cemaatle kılıp namazgahında oturarak En'âm Sûresinin başından üç âyet okuyana Yüce Allah yetmiş melek görevlendirir ve kıyamet gününe kadar bu melekler Allah'ı tesbih edip bu kişi için istiğfar ederler."

Abdürrezzâk Huzeyfe'den bildirir: Allah'ın Resulü (sallallahü aleyhi ve sellem) namaz kılarken yanına gittim ve arkasında namaz kılmak için durdum. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Bakara Sûresini okuduktan sonra üç defa:

“Allahım, Sana hamd olsun" dedi, sonra Âl-i İmrân Suresini okudu. Onu da bitirince rükûya gitmeden, üç defa:

“Allahım, Sana hamd olsun" dedi. sonra Mâide Sûresini okuyup bitirdi ve rükûya gitti. Rükûda:

“Sübhâne Rabbiyel- Azîm" dediğini duydum. Dudaklarını kıpırdatmasından başka şeyler de söylediğini anladım. Sonra secdeye vardığında:

“Sübhâne Rabbiyel-A'lâ" dediğini duydum. Dudaklarını kıpırdatmasından başka şeyler de söylediğini fark ettim, ama ne dediğini anlamadım. Sonra ikinci rekatta En'âm Sûresine başlayınca ben bırakıp gittim."

1

"Hamd, gökleri ve yen yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah'a mahsustur. Böyle iken inkâr edenler başka şeyleri Rablerine denk tutuyorlar"

İbn'u'd-Durays, Fadâilu'l-Kur'ân'da, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve Ebu'ş- Şeyh, Ka'b'dan bildirir:

“Tevrat, "Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah'a mahsustur. Böyle iken inkâr edenler başka şeyleri Rablerine denk tutuyorlar" âyetiyle başlamakta ve:

“Çocuk edinmeyen, hâkimiyette ortağı bulunmayan, âcizlikten ötürü bir dosta da ihtiyacı olmayan Allah'a hamd olsun» de ve tekbir getirerek O'nun şanını yücelt!" âyetiyle bitmektedir.

Abd b. Humeyd, Rabîb. Enes'in şöyle dediğini bildirir:

“Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah'a mahsustur. Böyle iken inkâr edenler başka şeyleri Rablerine denk tutuyorlar" âyeti Tevrat'ta altı yüz yerde geçmektedir.

Ebu'ş-Şeyh'in bildirdiğine göre Katâde:

“Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah'a mahsustur. Böyle iken inkâr edenler başka şeyleri Rablerine denk tutuyorlar" âyetini açıklarken:

“Yüce Allah, bu âyetle kendini övmüş ve yarattıklarını yüceltmiştir" dedi.

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Hazret-i Ali'ye Haricilerden bir adam gelip:

“Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah'a mahsustur. Böyle iken inkâr edenler başka şeyleri Rablerine denk tutuyorlar" öyle değil mi?" dedi. Hazret-i Ali:

“Evet" karşılığını verince adam gitti. Sonra Hazret-i Ali adama:

“Geri dön" deyince adam geri döndü ve Hazret-i Ali:

“Ey falan! Bu âyet kitab ehli hakkında nazil oldu" dedi.

Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve Ebu'ş-Şeyh, Abdurrahman b. Ebzâ'dan, o da babasından bildiriyor: Kendisine Haricilerden bir kişi gelip:

“Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı vâr eden Allah'a mahsustur. Böyle iken inkâr edenler başka şeyleri Rablerine denk tutuyorlar" âyetini okuyarak:

“Rablerine başka şeyleri denk tutanlar inkar edenler değil mi?" diye sordu. Abdurrahman b. Ebzâ'nın babası:

“Evet" cevabını verince adam gitti. Oradakilerden biri Abdurrahman b. Ebzâ'nın babasına:

“Ey İbn Ebzâ! Bu adam, âyete senin kasdettiğinden başka bir anlam verdi. Bu kişi Haricilerdendir" deyince, İbn Ebzâ:

“Onu bana geri getirin" dedi. Adam gelip, İbn Ebzâ:

“Bu âyetin kim hakkında indiğini biliyor musun?" diye sorunca, adam:

“Hayır" cevabını verdi. İbn Ebzâ:

“Bu âyet Kitab ehli hakkında inmiştir. Buna başka anlam verme" dedi.

İbn Ebî Hâtim ve Ebu'ş-Şeyh, Mücâhid'den bildiriyor:

“Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah'a mahsustur. Böyle iken inkâr edenler başka şeyleri Rablerine denk tutuyorlar" âyeti Zındıklar hakkında nazil olmuştur. Onlar:

“Allah, karanlık, bok böceği ve akreb gibi kötü şeyleri yaratmamıştır. Allah, aydınlık ve güzel olan her şeyi yaratmıştır" deyince, onların bu sözüne karşılık bu âyet nazil oldu.

Ebu'ş-Şeyh'in bildirdiğine göre Mücâhid der ki:

“Cibril, En'âm Sûresini taşıyan yetmiş bin melekle indiğinde, melekler yüksek sesle tesbih, tekbir, tehlil ve tahmid ediyorlardı. Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah'a mahsustur. Böyle iken inkâr edenler başka şeyleri Rablerine denk tutuyorlar" âyetinde üç dine reddiye vardır. "Hamd, gökleri ve yeri yaratan... Allah'a mahsustur..." âyetinde Dehriyye'nin:

“Herşey devamlıdır ve yok olmayacaktır" sözlerini reddetmiş,"... karanlıkları ve aydınlığı var eden..." buyruğuyla zulmet ve nurun müdebbir ve halik olduklarını iddia eden Mecusilerin bu iddialarını reddetmiştir. "...Böyle iken inkâr edenler başka şeyleri Rablerine denk tutuyorlar" âyetiyle de Allah'tan başka ilah edinen Arap müşriklerinin bu inançlarını reddetmiştir."

İbn Cerîr, Ebû- Ravk'ın:

“Kur'ân'da (.....) olarak geçen her kelime "Yaratmak" mânâsındadır" dediğini bildirir.

Ebu'ş-Şeyh'in İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre âyette geçen karanlık ve aydınlıktan kasıt küfür ile imandır.

Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve Ebu'ş-Şeyh'in bildirdiğine göre Katâde, "Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah'a mahsustur. Böyle iken inkâr edenler başka şeyleri Rablerine denk tutuyorlar" âyeti hakkında şöyle dedi:

“Allah semayı yeryüzünden, karanlığı aydınlıktan ve cenneti cehennemden önce yarattı. Allah'ı inkar eden müşrikler ise başka şeyleri Rablerine denk tuttular."

İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim bildiriyor: Süddî, âyette geçen karanlıktan kastedilenin gece karanlığı, aydınlıktan ise gündüz aydınlığı olduğunu, başka şeyleri Rablerine denk tutanların ise müşrikler olduğunu söyledi.

İbn Ebî Şeybe, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve Ebu'ş-Şeyh'in Mücâhid'den bildirdiğine göre âyette geçen (.....) kelimesinin mânâsı ortak koşmaktır.

İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim, İbn Zeyd'in (.....) âyetinin mânâsını açıklarken:

“İnkar edenler, ibadet ettikleri ilahları Allah'a denk tutarlar. Halbuki Allah'ın dengi, benzeri yoktur, Ondan başka ilah yoktur ve O ne bir eş ne de çocuk edinmemiştir" dediğini bildirir.

1 ﴿