54

"Şüphesiz ki Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra Arş'a istiva eden, geceyi, durmadan kendisini kovalayan gündüze bürüyüp örten; Güneş'i, Ay'ı ve yıldızları emrine boyun eğmiş durumda yaratan Allah'tır. Bilesiniz ki, yaratmak da, emretmek de O na mahsustur. Âlemlerin Rabbi Allah ne yücedir!"

Ebu'ş-Şeyh, Sumayt'ın:

“Yüce Allah, "Şüphesiz ki Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra Arş'a istiva eden, geceyi, durmadan kendisini kovalayan gündüze bürüyüp örten; Güneşi, Ay'ı ve yıldızları emrine boyun eğmiş durumda yaratan Allah'tır. Bilesiniz ki, yaratmak da, emretmek de O'na mahsustur. Âlemlerin Rabbi Allah ne yücedir" âyetiyle, bizlere beyan etmektedir" dediğini bildirir.

İbn Ebi'd-Dünyâ, ed-Dua'da ve Hatîb, Tarih'te, Hasan b. Ali'nin şöyle dediğini bildirir:

“Ben, Yüce Allah'ın, şu yirmi âyeti okuyanı her zalim sultandan, azgın şeytandan, zarar veren vahşi hayvanlardan, düşmanlık eden her hırsızdan koruyacağına kefil olurum. Bunlar: Âyetu'l-Kürsî, A'râf Sûresinden, "Şüphesiz ki Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra Arş'a istiva eden, geceyi, durmadan kendisini kovalayan gündüze bürüyüp örten; Güneş'i, Ay'ı ve yıldızları emrine boyun eğmiş durumda yaratan Allah'tır. Bilesiniz ki, yaratmak da emretmek de O'na mahsustur. Âlemlerin Rabbi Allah ne yücedir" diye başlayan üç ayet, Sâffât Sûresinin ilk on âyeti, Rahmân Sûresinden "Ey cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin çevresini aşıp geçmeye gücünüz yetiyorsa geçin! Ama Allah'ın verdiği bir güç olmaksızın geçemezsiniz ki!..." ile başlayan üç âyet ve Haşr Sûresinin sonudur."

İbn Ebî Hâtim, Sa'd b. İshâk b. Ka'b b. Ucra'dan bildiriyor:

“Şüphesiz ki Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra Arş'a istiva eden, geceyi, durmadan kendisini kovalayan gündüze bürüyüp örten; Güneş'i, Ay'ı ve yıldızları emrine boyun eğmiş durumda yaratan Allah'tır. Bilesiniz ki, yaratmak da emretmek de O'na mahsustur. Âlemlerin Rabbi Allah ne yücedir" âyeti nazil olduğu zaman, Bedevilerden oldukları zannedilen büyük bir süvari grubuyla karşılaşıldı ve:

“Siz kimsiniz?" diye soruldu. Onlar:

“Biz cinlerdeniz. Bu âyet bizi Medine'den çıkardı" dediler.

Ebu'ş-Şeyh'in bildirdiğine göre Ubeyd b. Ebî Merzûk der ki: Uyuyacağı zaman, "Şüphesiz ki Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra Arş'a istivâ eden, geceyi, durmadan kendisini kovalayan gündüze bürüyüp örten; Güneş'i, Ay'ı ve yıldızları emrine boyun eğmiş durumda yaratan Allah'tır. Bilesiniz ki, yaratmak da emretmek de O'na mahsustur. Âlemlerin Rabbi Allah ne yücedir" âyetini okuyan için bir melek sabaha kadar kanadını gerer ve bu kişi malının çalınmasından korunur."

Ebu'ş-Şeyh, Ömer b. Abdulazîz'in arkadaşı Muhammed b. Kays'ın şöyle dediğini bildirir: Medine halkından bir adam hastalanınca bir grup gelerek kendisini ziyaret etti ve gelenlerden birisi:

“Şüphesiz ki Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra Arş'a istiva eden, geceyi, durmadan kendisini kovalayan gündüze bürüyüp örten; Güneş'i, Ay'ı ve yıldızları emrine boyun eğmiş durumda yaratan Allah'tır. Bilesiniz ki, yaratmak da emretmek de O'na mahsustur. Âlemlerin Rabbi Allah ne yücedir" âyetini okudu. Adam okumayı bitirince, hasta olan kişi kalkıp oturdu ve o günün gündüzüyle gecesini secdede geçirdi. İkinci gün ailesi adama:

“Sana afiyet veren Allah'a hamd olsun" deyince adam:

“Canımı almak için bir melek gönderildi. O adam bu âyeti okuyunca, melek secdeye kapandı, ben de onunla beraber secde ettim. Melek şimdi başını secdeden kaldırdı" deyip ruhunu teslim etti.

İbn Ebî Hâtim, Ebu'ş-Şeyh ve İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs, "Şüphesiz ki Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan..." âyetindeki günlerin, (Dünya günleriyle) bin yıl uzunluğunda olduğunu söyledi.

Semmûye, Fevâid'de, Zeyd b. Erkam'ın şöyle dediğini bildirir:

“Yüce Allah, gökleri ve yeri altı günde yarattı, bu altı günden her birinin, Ebû Câd, Hevvâz, Huttî, Kelemûn, Se'fas, Karşât gibi ismi vardır."

Saîd b. Mansûr, İbn Ebî Şeybe, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve Beyhakî, el-Esmâ ve's-Sifnt'ta, Mücâhid'in şöyle dediğini bildirir:

“İlk önce, Arş, su ve hava yaratılmıştır. Yeryüzü sudan yaratıldı. Allah, yeri yaratmaya pazar günü başlamış pazartesi, salı, çarşamba ve perşembe günleri devam etmiş, cuma gününde ise yaratma işini tamamlamıştır. Fakat Yahudiler, cumartesi gününü kutsal kabul etmişlerdir. O altı günden her bir gün sizin, saydığınız günlerden bin sene gibidir."

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İkrime der ki:

“Yüce Allah, gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri Pazar günü başlamış, sonra cuma günü üç saatte Arş'a istiva etmiştir. İlk saatte, insanların, Rablerine dua edip yönelmesi için güneşleri yaratmıştır. Bir saatte de, insanoğlu öldüğü zaman (açıkta bırakılmayıp) gömülmesi için insandan çıkan pis kokuyu yaratmıştır.

Beyhakî, el-Esmâ ve's-Sifât'ta, Hayyân el-A'rac'dan bildirir: Yezîd b. Ebî Müslim, Câbir b. Zeyd'e bir mektup yazarak, yaratılışın başlangıcını sorunca, Câbir:

“İlk olarak, Arş, su ve Kalem yaratılmıştır. Bunlardan hangisinin ilk önce yaratıldığını ise Allah daha iyi bilir" cevabını verdi.?

İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Ka'b(u'l-ahbâr) der ki:

“Allah, gökleri ve yeri Pazar günü yaratmaya başlamış, pazartesi, salı, çarşamba ve perşembe ve cuma günlerinde ise yaratma işini tamamlamıştır. O altı günden her bir günü (sizin, saydığınız günlerden) bin sene uzunluğunda yaptı."

İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre Ebû Hureyre der ki: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) elimden tutup şöyle buyurdu:

“Ey Ebû Hureyre! Allah, gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri altı günde yaratmış, sonra Arş'a istiva etmiştir. Toprağı cumartesi, dağları pazar, ağaçları pazartesi, falan şeyi sah, nuru çarşamba, hayvanları perşembe, Hazret-i Âdem'i de cuma günü gündüzün sonunda yaratmıştır. "

İbn Ebî Hâtim, Katâde'nin:

“Yüce Allah, yedinci gün Arş'a istiva etmiştir" dediğini bildirir.

Firyâbî'nin Mücâhid'den bildirdiğine göre Yüce Allah Arş'a istiva etmiştir.

İbn Merdûye ve Lâlekâî, es-Sünne'de , müminlerin annesi Ommü Seleme'nin:

“Sonra Arş'a istivâ eden" âyetini açıklarken:

“İstivanın nasıl olduğu akılla idrak edilemez, istivanın gerçekleştiği ise bilinen bir şeydir. İstivayı ikrar etmek imanlı olmak, inkar etmek ise küfürdür" dediğini bildirir.

Lâlekâî'nin İbn Uyeyne'den bildirdiğine göre Rabîa'ya:

“Yüce Allah Arş'a nasıl istiva etti?" diye sorulunca, Rabîa:

“İstiva bilinen bir şeydir. Nasıl olduğu ise akılla idrak edilemez. Allah gönderir, peygamber tebliğ eder, bize ise tasdik etmek düşer" cevabını vermiştir.

Beyhakî, el-Esmâ ve'-Sifât'ta, Abdullah b. Sâlih b. İbn Müslim vasıtasıyla:

“Rabîa'ya bu soru soruldu" deyip aynı rivâyette bulundu.

Lâlekâî'nin Câfer b. Abdillah'tan bildirdiğine göre bir kişi Mâlik b. Enes'e gelerek:

“Ey Ebû Abdillah! Âyette geçen istiva nasıl olmuştur?" diye sorunca, Mâlik'in hiçbir soruya cevap verirken bu kadar zor durumda kalıp terleyerek kendinden geçtiğini görmedim. Mâlik'in bu halini gören oradakiler sessizce beklediler ve Mâlik kendine gelince:

“İstivanın nasıl olduğu akılla idrak edilemez, ama istivanın gerçekleştiği de bilinen bir şeydir. Buna iman etmek vacip, bu konuda sonu sormak bidattir. Senin (bu soruyla) dalalete düşmüş olmandan korkarım" deyip adamı yanından çıkarttı.

Beyhakî'nin Abdullah b. Vehb'in şöyle dediğini bildirir: Mâlik b. Enes'in yanındayken bir adam girip:

“Ey Ebû Abdillah! "Rahmân, Arş'a istivâ etmiştir" âyetinde geçen istivanın gerçekleşmesi nasıl olmuştur?" diye sorunca, Mâlik'i ter bastı. Sonra başını kaldırıp:

“Rahmân, kendini vasfettiği şekilde Arş'a istiva etmiştir. Ona: «Nasıl?» diye sorulmaz. Ona, nasıl olduğu sorulmaz. Sen bidat sahibi kötü bir insansın. Bunu buradan çıkarınız" dedi ve adamı oradan çıkardılar.

Beyhakî, Ahmed b. Ebi'l-Havârî'den, Süfyân b. Uyeyne'nin şöyle dediğini bildirir:

“Allah, Kitab'ında kendini nasıl vasfetmişse, mânâsını okunduğu gibi kabul edip bu konuda susmak ve yorum yapmamak gerekir."

Beyhakî, İshâk b. Mûsa'dan, İbn Uyeyne'nin şöyle dediğini bildirir:

“Allah, kendini nasıl vasfetmişse, mânâsını okunduğu gibi kabul etmek gerekir. Bu konuda Allah ve peygamberleri dışında hiç kimsenin yorumda bulunma hakkı yoktur."

Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Ebû İsa der ki:

“Yüce Allah Arş'a istiva ettiği zaman bir melek secdeye kapandı ve bu melek kıyamet gününe kadar secdede kalacaktır. Kıyamet günü geldiği zaman da başını kaldırıp:

“Ey Rabbim! Seni noksanlıklardan tenzih ederim. Sana hakkıyla ibadet edemedim ancak, Sana ortak koşmadım ve Senden başkasını dost edinmedim" diyecek.

İbn Cerîr, İbn Ebî Hâtim ve Ebu'ş-Şeyh'in bildirdiğine göre Süddî:

“Gecenin gündüzü bürümesinden kasıt, gündüzün ışığını- götürmesi ve durmadan kovalayıp peşinden gitmesidir" demiştir.

İbn Ebî Hâtim'in İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre âyette geçen (.....) kelimesi süratli mânâsındadır.

İbn Ebî Hâtim, Katâde'nin (.....) sözünden kastedilenin, geceyi gündüze giydirmesi mânâsında olduğunu söylediğini bildirir.

Taberânî, M. el-Evsat'ta, Ebu'ş-Şeyh ve İbn Merdûye, Enes'ten, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu nakleder:

“Güneş, Ay, ve yıldızlar, Arş'ın nurundan yaratılmıştır."

İbn Ebî Hâtim'in Süfyân b. Uyeyne'den bildirdiğine göre, âyette geçen (.....) kelimesinden kasıt, Arş'ın altında, (.....) kelimesinden kastedilen ise üstünde olandır.

İbn Ebî Hâtim ve Beyhakî, el-Esmâ ve's-Sifât'ta, Süfyân b. Uyeyne'nin, "(.....) kelimesinden yaratılmışlar, (.....) kelimesinden kastedilen ise Allah'ın kelamıdır" dediğini bildirir.

îbn Cerîr, Abdulazîz eş-Şâmî'den, o da Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) sohbetinde bulunan babasından, O'nun (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu nakleder:

“Yaptığı salih amelden dolayı Allah'a hamd etmeyip kendi nefsini öven kişinin ameli boşa gider. Allah'ın emirden bir kısmını kullarına tahsis ettiğini söyleyen de, Yüce Allah'ın «Bilesiniz ki yaratmak da emretmek de O'na mahsustur. Âlemlerin Rabbi Allah ne yücedir» buyruğuna göre, peygamberlere indirileni inkâr etmiştir."

54 ﴿