143"Mûsa tayin ettiğimiz vakitte (Tûr'a) gelip de Rabbi onunla konuşunca «Rabbim! Bana (kendini) göster; seni göreyim!» dedi. (Rabbi); «Sen beni asla göremezsin. Fakat şu dağa bak, eğer o yerinde durabilirse sen de beni göreceksin!» buyurdu. Rabbi o dağa tecelli edince onu paramparça etti, Mûsa da baygın düştü. Ayılınca dedi ki: Seni noksan sıfatlardan tenzih ederim, sana tövbe ettim. Ben inananların ilkiyim." Bezzâr, İbn Ebî Hâtim, Ebû Nuaym, el-Hilye'de ve Beyhakî, el-Esmâ ve's- Sifât'ta, Câbir'den Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu nakleder: "Allah Tur gününde Hazret-i Mûsa ile konuşurken onu daha önce çağırdığı günkü konuşmasından daha başka bir şekilde konuşmuştur. Bunun üzerine Hazret-i Mûsa: «Ey Rabbim! Bu, daha önce benimle konuştuğun gibi midir?» diye sorunca, Allah: «Ben seninle on bin dil gücüyle konuştum. Tüm dillerin gücü benim içindir ve ben daha kuvvetliyim» buyurdu. Hazret-i Mûsa, İsrailoğullarına geri döndüğünde kendisine: «Ey Mûsa! Bize Rahman'in konuşmasının özelliklerini anlat» deyince, Hazret-i Mûsa: «Buna gücünüz yetmez. Siz hiç çakan şimşeklerin sesini duymadınız mı? İşte o ses de işittiklerinizin en tatlısıdır. Allah'ın sesi de ona yakındır ama o değildir» karşılığını verdi." Abdullah b. Ahmed, Zühd'ün zevâidinde, Atâ b. es-Sâib'in: “Hazret-i Mûsa'nın altı yüz arşın boyunda bir çadırı vardı ve onun içinde Rabbine münacaatta bulunurdu" dediğini bildirir. Hakîm et-Tirmizî, Nevâdiru'l-Usûl'de, Ka'b(u'l-ahbâr)'ın şöyle dediğini nakleder: “Yüce Allah Hazret-i Mûsa ile konuşunca, Hazret-i Mûsa: “Ey Rabbim! Senin kelamın böyle mi?" diye sordu. Yüce Allah: “Ey Mûsa! Ben seninle on bin dil gücüyle konuştum. Tüm dillerin gücü benim içindir. Eğer seninle kendi kelamımla konuşsaydım yok olurdun" buyurdu. Abdürrezzâk, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve Beyhakî, el-Esmâ ve's-Sifât'ta, Ka'b(u'l-ahbâr)'ın şöyle dediğini bildirir: “Yüce Allah, Hazret-i Mûsa konuşurken, Hazret-i Mûsa'nın dilinden önce bütün dillerle konuştu. Hazret-i Mûsa hepsinde de: “Ey Rabbim! Anlamıyorum" dedi. Sonunda Allah onunla kendi diliyle ve sesiyle konuştu. Hazret-i Mûsa: “Ey Rabbim! Senin kelamın böyle mi?" diye sorunca, Yüce Allah: “Hayır. Eğer konuşmamı olduğu gibi duyacak olsaydın yok olurdun" buyurdu. Hazret-i Mûsa: “Ey Rabbim! Yarattıkların arasında Senin konuşmana benzeyen bir şey var mıdır?" diye sorunca ise Yüce Allah: “Hayır. Yarattıklarım arasında konuşmama en yakın olanı, insanların duydukları en şiddetli şekilde çakan şimşeklerin sesidir" buyurdu. İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Muhammed b. Ka'b el- Kurazî der ki: Hazret-i Mûsa'ya: “Rabbinin konuşmasını, yaratılmışlardan neye benzettin?" diye sorduklarında, Hazret-i Mûsa: “Durgun bir şimşeğe benzettim" cevabını verdi. İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve Hâkim, Ebu'l-Huveyris Abdurrahman b. Muâviye'nin şöyle dediğini bildirir: “Yüce Allah, Hazret-i Mûsa ile gücünün yeteceği kadar konuştu. Eğer bütün kelamıyla konuşsaydı Hazret-i Mûsa'nın buna gücü yetmezdi. Hazret-i Mûsa Tûr dağında kırk gece kaldı. Bu kırk gün zarfında Hazret-i Mûsa'yı biri görse Âlemlerin Rabbinin nuruyla ölürdü." Deylemî, Ebû Hureyre'den Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu nakleder: “Kardeşim Mûsa, Rabbinin münacaatına çıktığında Rabbi onunla bin iki yüz kelime konuşmuştur, tik konuştuğu dil Berberice idi ve Berberice olarak: «Ey Mûsa! Ben Yüce olan Allah'ım» buyurmuştu. Hazret-i Mûsa: «Ey Rabbim! Dünyayı, düşmanlarına verdin, dostlarına ise vermedin» deyince Yüce Allah: «Dünyayı, düşmanlarıma bulansınlar diye verdim. Dostlarım da Bana münacaatta bulunsunlar diye vermedim» buyurdu." İbn Ebî Hâtim'in İbn Aclân'dan bildirdiğine göre Yüce Allah Hazret-i Mûsa ile bütün dilerle konuşmuştur ve konuştuğu diller arasında Berberice de vardır. Hazret-i Mûsa'ya Berberice olarak: “Ben Yüce olan Allah'ım " buyurmuştur. Saîd b. Mansûr, İbnu'l-Münzir, Hâkim, İbn Merdûye ve Beyhakî, el-Esmâ ve's-Sifâftz, İbn Mes'ûd'dan, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu nakleder: “Yüce Allah Hazret-i Mûsa ile konuştuğu zaman Hazret-i Mûsa'nın üzerinde yünden bir cübbe, yünden gömlek, yünden şalvar; yün şapka ve ölmüş eşek derisinden yapılmış bir ayakkabı vardı." Ebu'ş-Şeyh'in bildirdiğine göre Abdurrahman b. Muâviye der ki: “Hazret-i Mûsa, Rabbiyle konuştuğu zaman, kırk gün boyunca Tûr dağında kaldı. Bu süre zarfında onu gören herken, Âlemlerin Rabbinin nuruyla öldü." Ebu'ş-Şeyh, Urve b. Ruveym'in şöyle dediğini bildirir: “Hazret-i Mûsa, Rabbi kendisiyle konuştuktan sonra kadınlara yaklaşmadı ve yüzüne bir burka geçirildi. Hazret-i Mûsa'nın yüzüne bakan ölüyordu. Hazret-i Mûsa yüzünü açıp hanımına gösterince, güneş ışığı gibi bir ışık vurdu ve hanımı elini yüzüne kapatıp Allah için secdeye kapandı." İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim, Ebu'ş-Şeyh ve Ebû Nuaym, el-Hilye'de, Vehb b. Münebbih'in şöyle dediğini bildirir: “Yüce Allah, Hazret-i Mûsa ile bin makamda konuştu. Her konuşmasında da Hazret-i Mûsa'nın yüzünde üç gün boyunca bir nur göründü. Hazret-i Mûsa Rabbiyle konuştuktan sonra kadınlara yaklaşmadı." İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Urve b. Ruveym el-Lahmî der ki: Hanımı, Hazret-i Mûsa'ya: “Kırk yıldır senden uzağım (bana yaklaşmıyorsun). Sana bir defa bakabilir miyim?" dedi. Hazret-i Mûsa yüzündeki burkayı kaldırınca yüzündeki nurdan kadının gözleri kamaştı ve: “Allah'a dua et te Cennette beni zevcen yapsın" dedi. Hazret-i Mûsa: “Benden sonra evlenmemen ve sadece elinin emeğini yemen şartıyla olur" karşılığını verdi. Hazret-i Mûsa'nın hanımı ekin biçenlerin ardından kalanları seçerek geçinirdi. Ekin biçenler onu görünce kendisi için ekinden bırakırlardı, ama o böyle yaptıklarını hissedince bıraktıklarını almazdı. İbn Ebî Şeybe, Ahmed, Zühd'de, Ebû Hayseme, Kitabu'l-İlim'de ve Beyhakî, İbn Abbâs'ın şöyle dediğini nakleder: Hazret-i Mûsa, Yüce Allah kendisiyle konuştuğu zaman: “Ey Rabbim! Hangi kullarını daha çok seversin?" diye sorunca, Yüce Allah: “Beni en fazla zikredeni" buyurdu. Hazret-i Mûsa: “Hangi kulun daha güzel hüküm verendir?" diye sorunca, Allah: “Kendi aleyhinde, insanların aleyhinde hüküm verdiği gibi verendir" buyurdu. Hazret-i Mûsa: “Ey Rabbim! Hangi kulların daha zengindir?" diye sorunca, ise Allah: “Verdiğime razı olandır" buyurdu. Ahmed, Ziıhd'de ve Beyhakî, Hasan(ı Basrî'nin) şöyie dediğini bildirir: “Hazret-i Mûsa, Allah'tan bütün hayırları toplayan şeyi sorunca, Yüce Allah: “İnsanların sana nasıl davranmasını istiyorsan, sen de onlara öyle davran" buyurdu. Hakîm et-Tirmizî, Nevâdirul-Usul'da, Taberânî ve Beyhakî, Cuveybir vasıtasıyla Dahhâk'tan, o da İbn Abbâs'tan Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu nakleder: “Yüce Allah, Hazret-i Mûsa ile üç günde yüz kırk bin kelimeyle konuştu. (Daha sonra) Hazret-i Mûsa, kulakları Rabbinin kelamına alıştığı için insanların sözlerini duyunca rahatsız olmaya başladı. Yüce Allah'ın Hazret-i Mûsa'ya söyledikleri arasında şunlar da vardır: «Ey Mûsa! Zahidler zühdden öte bir şey yapamazlar. Bana yaklaşmak isteyenler kendilerine haram kılınandan sakınmanın dışında bir amelle bana yaklaşamazlar. Âbidler korkumdan ağlamaktan başka bir amelle kulluk yapamazlar.» Bunun üzerine Hazret-i Mûsa: «Ya Rabbil Ey bütün yaratılmışların İlahı! Ey din gününün sahibi, Ey büyüklük ve kerem sahibi! Bu kulların için ne hazırladın, onlara mükâfat olarak ne vereceksin?» diye sorunca, Yüce Allah: «Zahidlere cennetimi vereceğim. Öyle ki diledikleri gibi yer edinsinler. Kendilerine haram kıldığım şeylerden sakınanlara ise kıyamet gününde, insanları hesaba çekerken her ayrıntıdan hesaba çekeceğim, ama haramlarımdan sakınanlara tazim ve ikram edecek; onları hesaba çekmeden cennete sokacağım. Benim korkumdan ağlayan kimselere gelince, en yüce dost onlar içindir. Bu hususta hiç kimse onlara ortak olmaz» diye cevap verdi. " Ebû Ya'lâ, İbn Hibbân, Hâkim ve Beyhakî, el-Esmâ ve's-Sifât'ta, Ebû Saîd el- Hudrî'den, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu nakleder: “Hazret-i Mûsa: «Ey Rabbim! Bana, seni zikredeceğim ve dua edeceğim bir şey öğret» deyince, Yüce Allah: «"Ey Mûsa: “Lâ ilahe illallah" de» buyurdu. Hazret-i Mûsa: «Ey Rabbim! Bütün kulların bunu söylüyor» deyince de, Yüce Allah: «Lâ ilahe illallah, de» buyurdu. Hazret-i Mûsa: «Ey Rabbim! Senden başka ilah yoktur. Ben, kendime has bir şey istiyorum» deyince, Allah: «Ey Mûsa! Eğer yedi gök, yedi kat yeryüzü ve içindekiler terazinin bir kefesine, "Lâ ilahe illallah" diğer kefeye konsa, "Lâ ilâhe illallah" kelimesinin olduğu kefe ağır gelirdi» buyurdu. Ahmed, Zühd'de ve îbn Ebi'd-Dünyâ, Kitabu'l Evliyâ'da, Atâ b. Yesâr'ın şöyle dediğini bildirir: Hazret-i Mûsa: “Ey Rabbim! Arş'ının gölgesinde gölgelendireceğin ehlin kimlerdir?" diye sorunca, Yüce Allah şöyle buyurdu: “Onlar, elleri bol ve kalbleri temiz olan, celâlim hakkı için birbirini seven kimselerdir. Onlar, Ben anıldığım zaman Beni zikreden, zikrettikleri vakit de zikirleriyle anıldığım kimselerdir. Onlar öyle kimselerdir ki, sıkıntılı vakitlerde abdestlerini güzelce alırlar ve kartalların yuvalarına döndüğü gibi Benim zikrime koşarlar. Çocukların insan sevgisine düşkün oldukları gibi onlar da Benim sevgime düşkün olurlar. Haramlarım helâl edinildiği vakit köşeye sıkıştırılmış kaplan gibi öfkelenirler." Ahmed, İmrân el-Kasîr'in şöyle dediğini bildirir: Mûsa b. İmrân: “Ey Rabbim! Seni nerede arayayım?" diye sorunca, Yüce Allah: “Kalpleri kırık olanların yanında ara. Ben onlara her gün bir kulaç yaklaşırım. Eğer böyle olmasaydı onlar perişan olurlardı" buyurdu. İbnu'l-Mübârek ve Ahmed, Ammâr b. Yâsir'den bildiriyor: Hazret-i Mûsa: “Ey Rabbim! Bana, en çok sevdiğin kulları söyle" deyince Yüce Allah: “Neden?" diye sordu. Hazret-i Mûsa: “Senin onları sevdiğinden dolayı benim de sevmem için" cevabını verince, Allah: “Dünyanın bir ucundaki tanımadığı adamın başına bir musibet geldiği zaman onu tanımadığı halde kendisi musibete uğramış gibi üzülen, ona bir diken batınca, kendisine batmış gibi acı duyan ve bunu sadece Benim için yapan dünyanın öbür ucundaki insandır. Bu kişi, yarattıklarım arasında en çok sevdiğim kişidir" buyurdu. Hazret-i Mûsa: “Ey Rabbim! Cehenneme sokacak veya azab edecek mahluklar mı yarattın!" deyince Allah: “Hepsi Benim yarattıklarımda" buyurdu. Sonra: “Ekin ek"" buyurdu. Hazret-i Mûsa ekin ekince, Allah: “Onu sula!" buyurdu. Hazret-i Mûsa ekini sulayınca, Allah: “Ekinin başında dur!" buyurdu. Hazret-i Mûsa ekin olgunlaşınca biçip kaldırdı. Yüce Allah: “Ey Mûsa! Ekinine ne oldu?" diye sorunca, Hazret-i Mûsa: “Onu biçip kaldırdım" cevabını verdiç Allah: “Ondan bir şey bırakmadın mı?" diye sorunca ise: “İşe yaramayan kısmını bıraktım" cevabını verdi. Bunun üzerine Yüce Allah: “Ben de öyle. Sadece işe yaramayanı (hayırsızı) azaplandırırım" buyurdu. Ebû Nuaym, el-Hilye'de, Hazret-i Âişe'den, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu nakleder: “Hazret-i Mûsa: «Ey Rabbim! Senin için yarattıklarının en değerlisini bana söyle» deyince, Yüce Allah: «Kartalın istediği yöne uçtuğu gibi Benim istediğim şeylere hızla koşandır. Çocukların insan -sevgisine düşkün oldukları gibi salih kullarıma düşkün olan. Haramlarım helâl edinildiği vakit rahatsız edilmiş kaplan gibi öfkelenendir. Şüphesiz ki kaplan öfkelendiği zaman insanların az veya çok olduğunu umursamaz» buyurdu. " İbn Ebî Şeybe, Urve'den aynı hadîsi mevkuf olarak nakletmiştir. Ebû Nuaym, el-Hilye'de, Mücâhid'in şöyle dediğini bildirir: Hazret-i Mûsa Rabbine: “Hangi kulların daha zengindir?" diye sorunca, Allah: “Kendisine verilenle kanaat eden" buyurdu. Hazret-i Mûsa: “Hangi kulların daha güzel hüküm verendir?" diye sorunca, Allah: “Kendi hakkında, insanların hakkında verdiği gibi hüküm verendir" buyurdu. Hazret-i Mûsa: “Hangi kulların daha bilgilidir?" diye sorunca ise Allah: “Benden en fazla korkanlardır" buyurdu. Ebû Bekr b. Ebî Âsim, es-Sünne'de ve Ebû Nuaym, Enes'ten, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu nakleder: “Bir gün Hazret-i Mûsa yolda yürürken, Cebbâr olan Allah: «Ey Mûsa!» diye seslendi. Hazret-i Mûsa sağa sola baktı, ama kimseyi göremedi. Yüce Allah ona bir daha: «Ey Mûsa b. îmrân!» diye seslenince, Hazret-i Mûsa yine sağa sola baktı ve kimseyi göremeyince endişeyle irkildi. Sonra Yüce Allah üçüncü defa: «Ey Mûsa b. İmrân! Ben, kendisinden başka ilah olmayan Allah'ım» buyurunca, Hazret-i Mûsa: «Buyur ey Rabbim!» deyip secdeye kapandı. Allah: «Ey Mûsa b. îmrân! Başını kaldır» deyince Hazret-i Mûsa başını kaldırdı. Allah şöyle buyurdu: «Ey Mûsa! Eğer, Benim gölgemden başka gölgenin olmadığı günde Arş'ımın gölgesinde gölgelenmek istiyorsan, yetime, merhametli baba gibi ol. Dul kadına da, onu muhafaza eden ve gözeten koca gibi ol Ey Mûsa b. İmrânl Merhametli ol. Böyle olursan, sana da merhamet edilir. Ey Mûsa! Sen nasıl davranırsan, sana da öyle davranılır.Ey Mûsa! İsrailoğullarına haber ver ki, kim Habîbim Muhammed'e yetişir de ona iman etmezse, onu ateşe atarım.» Hazret-i Mûsa: «Muhammed kimdir?» diye sorunca, Allah: «Ey Mûsa! İzzetim ve celâlim hakkı için, benim için ondan daha değerlisini yaratmadım. Gökleri, yeri, Güneş'i ve Ay'ı yaratmadan bin yıl önce onun adını Benim adımla beraber Arş'a yazdım. İzzetim ve celâlim hakkı için, Muhammed ve ümmeti Cennete girmeden, kimse Cennete giremez» buyurdu. Hazret-i Mûsa: «Ey Rabbim! Onun ümmeti kimdir?» diye sorunca, Allah: «Onun ümmeti, çıkarken, inerken ve her halde bana hamd ederler. Temizdirler. Gündüzleri oruç tutar, geceleri ibadet ederler. Onların yaptığı az bir şeyi de kabul ederim. "La ilahe illallah" deyip, bunu kalbleriyle tasdik ve kabul ettikten sonra, onları Cennete sokarım» buyurdu. Bunun üzerine, Hazret-i Mûsa: «Ey Rabbim! "Beni bu ümmetin Peygamberi eyle"» deyince, Allah: «Onların Peygamberi, kendilerindendir» buyurdu. Hazret-i Mûsa bu defa: «Ey Rabbim! Beni o peygamberin ümmetinden kıl» diye yalvarınca, Allah: «Ey Mûsa! Sen önce geldin. Onlar sonra gelecekler. Fakat âhirette seninle onu bir araya getiririm» buyurdu." Ebû Nuaym'ın bildirdiğine göre Vehb der ki: Hazret-i Mûsa: “Allahım! Seni diliyle ve kalbiyle zikredenin sevabı nedir?" diye sorunca, Allah: “Ey Mûsa! Kıyamet günü onu Arş'ımın gölgesinde gölgelendiririm ve himayeme alırım" buyurdu. Hazret-i Mûsa: “Ey Rabbim! Hangi kulların daha bedbahttır?" diye sorunca, Allah: “Kendisine nasihat fayda etmeyen ve yalnız kalınca Beni zikretmeyen kişidir" buyurdu. Ebû Nuaym'ın bildirdiğine göre Ka'b(u'l-ahbâr) der ki: Hazret-i Mûsa: “Ey Rabbim! Durumu iyi oluncaya kadar bir yetimi barındıran veya dul bir kadına kefil olanın sevabı nedir?" diye sorunca, Allah: “Onu cennetime yerleştiririm ve Benim gölgemden başka gölgenin olmadığı günde kendisini gölgelendiririm" buyurdu. İbn Şahin, et-Terğîb'de, Ebû Bekr es-Sıddîk'in şöyle dediğini bildirir: Hazret-i Mûsa: “Ey Rabbim! Yakını ölen birini teselli edene ne vardır?" diye sorunca, Allah: “Benim gölgemden başka gölgenin olmadığı günde kendisini gölgelendiririm" buyurdu. Âdem b. Ebî İyâs, Kitabu'l-İlim'de, Abdullah b. Mes'ûd'un şöyle dediğini bildirir: “Hazret-i Mûsa kendisiyle konuşulmak için yaklaştırılınca Arş'ın gölgesinde bir adam görüp ona bulunduğu konumdan dolayı gıpta etti ve Yüce Allah'a adamın kim olduğunu sordu. Allah, Hazret-i Mûsa'ya adamın adını söylemedi ve onun amelinin ne olduğunu bildirerek şöyle buyurdu: “Bu adam, Allah'ın kendilerine verdiğinden dolayı insanları kıskanmazdı. Anne babasına iyi davranırdı. Koğuculuk yapmazdı" buyurup: “Ey Mûsa! Ne istemeye geldin?" diye sordu. Hazret-i Mûsa: “Hidâyeti istemek için geldim ey Rabbim!" cevabını verince, Allah: “Hidâyeti buldun ey Mûsa!" buyurdu. Hazret-i Mûsa: “Ey Rabbim! Geçmiş, gelecek ve bunlar arasındaki, Senin benden daha iyi bildiğin günahlarımı bağışla. Nefsimin vesvesesinden ve kötü amellerimden sana Sana sığınırım" deyince, kendisine: “Ey Mûsa! İstediğin verildi" denildi. Hazret-i Mûsa: “Ey Rabbim! Senin için hangi ameli yapmamı daha çok seversin?" diye sorunca, Allah: “Beni zikret ey Mûsa" buyurdu. Hazret-i Mûsa: “Ey Rabbim! Hangi kulların daha muttakidir?" diye sorunca, Allah: “Beni zikredip unutmayan kullanırıdır" buyurdu. Hazret-i Mûsa: “Ey Rabbim! Hangi kulların daha zengindir?" diye sorunca, Allah: “Kendisine verilenle yetinendir" buyurdu. Hazret-i Mûsa: “Ey Rabbim! Hangi kulların dana üstündür?" diye sorunca, Allah: “Hak ile hüküm veren ve hevasına uymayandır" buyurdu. Hazret-i Mûsa: “Ey Rabbim! Hangi kulların daha alimdir?" diye sorunca, Allah: “İnsanların ilmini onlardan öğrenip kendi ilmine eklemek azminde bulunan. Öyle ki o, bir kelime işitip te o kelimenin kendisini hidayete götürmesini veya bir belâdan kurtarmasını umar" buyurdu. Hazret-i Mûsa: “Ey Rabbim! Amel yönünden hangi kullarını daha çok seversin?" diye sorunca, Allah: “Dili yalan söylemeyen, tenasül uzvu zina etmeyen ve kalbinde fısk ve fücur bulunmayan kimseyi" buyurdu. Hazret-i Mûsa: “Ey Rabbim! Bundan başka kimi seversin?" diye sorunca, Allah: “Güzel ahlâka sahip mümin bir kalbi" cevabını verdi. Hazret-i Mûsa: “Ey Rabbim! Senin katında en sevimsiz kulun hangisidir?" diye sorunca, Allah: “Kötü ahlâka sahib kafir bir kalb" buyurdu: Hazret-i Mûsa: “Ey Rabbim! Bundan başka?" diye sorunca, Allah: “Geceleri leş gibi yatan, gündüzleri tembel olan" buyurdu. Ahmed'in, Zühd'de, Ebu'l-Celd'den bildirdiğine göre Allah, Hazret-i Mûsa'ya şöyle vahyetti: “Beni zikrettiğin zaman, azaların titresin ve zikrim esnasında da huşu ve sükunet içerisinde ol. Yine Beni zikrettiğin vakit dilini kalbine tâbi kıl. Benim huzurumda kıyama durduğun vakit küçük, zelil bir kul gibi dur. Nefsini kına, çünkü o, kınanmaya en müstehak olandır. Bana münâcaatta bulunduğun zaman titreyen bir kalp ve doğru bir lisanla yakarışta bulun." Ahmed, Kusey'den bildirir: Kitab ehlinden bir adamın bildirdiğine göre Yüce Allah Hazret-i Mûsa'ya: “Ey Mûsa! Sen abdestsizken ölüm sana gelirse, kendinden başkasınv kınama" diye vahyetti. Yine Allah, Hazret-i Mûsa'ya: “Allah, doğruluk sayesenda, sel, yangın, hırsızlık ve zâtulcenb hastalığı gibi yetmiş türlü kötülüğü defeder" diye vahyedince, Hazret-i Mûsa: “Ateşi de defeder mi?" diye sordu. Allah: “Ateşi de defeder" buyurdu. Ahmed'in Ka'bu'l-Ahbâr'dan bildirdiğine göre Yüce Allah, Hazret-i Mûsa'ya: “Hayrı öğret ve öğren; çünkü ben, hayrı öğretenlerin ve öğrenenlerin kabirlerini, yalnızlık hissetmesinler diye nurlandırırım" diye vahyetti. Hakîm et-Tirmizî, Nevâdiru'l-Usul'da, Ebû Hureyre'nin şöyle dediğini bildirir: Hazret-i Mûsa Tûr dağına çıktığı zaman Cebbar olan Allah, onun parmağında bir yüzük gördü ve: “Ey Mûsa! Bu nedir?" diye sordu. Hazret-i Mûsa: “Erkeklerin taktığı bir süs eşyasıdır ey Rabbim!" cevabını verince, Allah: “Onun üzerinde Benim isimlerimden veya sözlerimden biri yazılmış mı?" diye sordu. Hazret-i Mûsa: “Hayır" cevabını verince, Allah: “Onun üzerine, «Her şeyin vakti ve süresi yazılıdır» yaz buyurdu." Hakîm et-Tirmizî, Nevâdiru'l-Usu'l da, Atâ'dan bildiriyor: Hazret-i Mûsa: “Ey Rabbim! Çocuğun anne babasını öldürüp yetim bıraktın, şimdi onu böylece bırakacak mısın?" diye sorunca, Allah: “Ey Mûsa! Kefil olarak Bana razı olmaz mısın?" buyurdu. İbnu'l-Mübârek'in Atâ'dan bildirdiğine göre Hazret-i Mûsa: “Ey Rabbim! Hangi kullarını daha çok seversin?" diye sorunca, Allah: “Beni en çok tanıyan kularımı" cevabını verdi. Ahmed, Zühd'de ve Ebû Nuaym, el-Hilye'de, Vehb'den bildirir: Hazret-i Mûsa: “Ey Rabbim! Senin başlangıcının nasıl olduğunu bana soracaklar" deyince, Yüce Allah: “Onlara, Benim, herşeyden önce var olduğumu, her şeyi var ettiğimi ve herşeyden sonra da var olacağımı bildir" buyurdu. Ahmed, Zühd'de, Ebu'l-Celd'den bildiriyor: Hazret-i Mûsa, Rabbine: “Ey Rabbim! Kullarına iletmem için bana muhkem bir âyet indir" deyince, Allah: “'Ey Mûsa! Git ve kullarımın sana getirmelerini arzuladığın şeyi sen onlara götür" buyurdu. Ahmed'in Katâde'den bildirdiğine göre Hazret-i Mûsa: “Ey Rabbim! Yeryüzüne en az olarak verdiğin şey nedir?" diye sorunca, Allah: “Yeryüzüne en az verdiğim şey adalettir" buyurdu. Ahmed'in Amr b. Kays'tan bildirdiğine göre Hazret-i Mûsa: “Ey Rabbim! Hangi insanlar daha takvalıdır?" diye sorunca, Allah: “Beni zikreden ve unutmayandır" buyurdu. Hazret-i Mûsa: “Hangi insanlar daha bilgilidir?" diye sorunca ise: “İnsanların ilminden öğrenip kendi ilmine katandır" buyurdu. Ahmed ve Ebû Nuaym'ın Vehb b. Münebbih'ten bildirdiğine göre Hazret-i Mûsa: “Ey Rabbim! Hangi kullarını daha çok seversin?" diye sorunca, Allah: “İnsanların onu gördüklerinde Beni hatırladığı kimseleri" buyurdu. Hazret-i Mûsa: “Hangi kullarını daha çok seversin?" diye sorunca ise: “Hastaları ziyaret edenler, yakını ölene taziyede bulunan ve cenazeleri teşyî edenleri" buyurdu. İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Katâde der ki: “Dağlara: «Yüce Allah tecelli edecek» denilince bütün dağlar kibirlendi; ancak Yüce Allah'ın tecelli ettiği dağ tevazu gösterdi." Beyhakî, Şuabu'l-İmân'da, Ahmed b. Ebi'I-Havârî'den, Ebû Süleyman'ın şöyle dediğini bildirir: “Yüce Allah, insanların kalbine baktı ve Hazret-i Mûsa'nın kalbinden daha mütevazisini göremedi. Bu tevazusu sebebiyle konuşmak için onu seçti." Ebû Süleyman'dan başkası şöyle dedi: “Yüce Allah dağlara: «Sizin üzerinizde kullarımdan biriyle konuşacağım» deyince bütün dağlar kendileri üzerinde konuşulsun diye böbürlenip yükseldiler ve sadece Tûr dağı tevazu göstererek: «Eğer bir şey takdir edilmişse olur» dedi. Yüce Allah, Tûr dağının bu tevazusu sebebiyle Hazret-i Mûsa'yla onun üzerinde konuştu." İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Alâ b. Kesîr der ki: Yüce Allah, Hazret-i Mûsa'ya: “Ey Mûsa! Seninle neden konuştuğumu biliyor musun?" diye sorunca, Hazret-i Mûsa: “Hayır ey Rabbim!" cevabını verdi. Yüce Allah: “Çünkü, senin gibi Bana tevazu gösteren kimseyi yaratmadım" buyurdu. Ahmed, Zühd'de ve Ebû Nuaym, el-Hilye'de, Nevf el-Bikâlî'den bildirir: Allah, dağlara: “Sizden birinizin üzerine ineceğim" diye vahyedince, Tûr dağı dışındaki bütün dağlar böbürlenip yükseldiler. Tur dağı, tevazu göstererek: “Allah'ın benim için takdir ettiğine razı olurum" dedi. Ve iniş de onun üzerinde gerçekleşti." Bir lafızda ise şöyledir: Tûr dağı: “Benim için bir şey takdir edilmişse gelecektir" deyince, Yüce allah, ona: “Tevazundan ve kudretime olan rızandan dolayı senin üzerine ineceğim" diye vahyetti. Hatîb, Tarih'te, Ebû Hâlid el-Ahmar'dan bildirir: “Yüce Allah, Hazret-i Mûsa ile konuştuğu zaman İblis dağın karşısına dikildi. Bunun üzerine Cibrîl ona yetişip: “Zillete düş ey lanetli! Burada ne yapıyorsun?" dedi. İblis: “Babasına (Hazret-i Âdem'e) yaptığım şeyi ona da yapmaya geldim" deyince, Cibrîl: “Zillete düş ey lanetli" dedikten sonra Hazret-i Mûsa'nın karşısında oturup ağlamaya başladı. Allah, Hazret-i Mûsa'nın cübbesini dile getirdi ve cübbe: “Ey Cibril! Neden ağlıyorsun?" diye sordu. Cibrîl: “Ben, Allah'a yakınım ve Hazret-i Mûsa'nın, Allah'ın kelamını duyduğu gibi ben de duymayı isterdim" cevabını verince, cübbe: “Ey Cibrîl! Ben Mûsa'nın cübbesiyim ve Mûsa'nın cildinin üzerindeyim. Mûsa'ya ben mi daha yakınım,yoksa sen mi daha yakınsın ey Cibrîl! Buna rağmen ben Onu duyamıyorsam, sen nasıl duyacaksın!" dedi. İbn Cerîr ve Ebu'ş-Şeyh'in bildirdiğine göre İbn Abbâs (.....)sözünün mânâsının: “Ey Rabbim! Bana, Seni görme imkanını ver" olduğunu söylemiştir. Abd b. Humeyd ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Katâde der ki: “Hazret-i Mûsa, Yüce Allah'ın konuşmasını duyunca Onu görmek istedi." Ebu'ş-Şeyh'in İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre Hazret-i Mûsa, Rabbine: “Rabbim! Bana (kendini) göster; seni göreyim.;." deyince, Yüce Allah: “Ey Mûsa! Beni hiçbir zaman göremezsin. Ey Mûsa! Beni gördüğü halde kimse yaşayamaz" buyurdu. Hazret-i Mûsa: “Ey Rabbim! Seni gördükten sonra ölmem, benim için Seni gördükten sonra yaşamamdan daha sevimlidir" deyince Yüce Allah: “Ey Mûsa! Şu büyük, uzun ve sert dağa bak. "...eğer o yerinde durabilirse...", yerinden sarsılmazsa ve azametimi gördüğünden dolayı yıkılmazsa, zayıf ve güçsüz olmana rağmen "...sen de beni göreceksin." Dağ, sertliğine ve büyüklüğüne rağmen sarsılıp yıkıldı. Sen dağdan daha zayıf ve güçsüzsün" buyurdu. Hakîm et-Tirmizî, Nevâdiru'l-Usul'da ve Ebû Nuaym, el-Hilye'de, İbn Abbâs'ın şöyle dediğini bildirir: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), "Rabbim! Bana (kendini) göster; seni göreyim" âyetini okuyup şöyle buyurdu: “Yüce Allah: «Ey Mûsa! Beni gören her diri ölmüş, her kuru (büzülüp) yusyuvarlak olmuş, her yaş dağılmıştır. Beni, gözleri ölmeyecek ve bedenleri eskimeyecek olan cennet ahalisi görecektir» buyurdu. " Abd b. Humeyd, Mücâhid'in, "Sen beni asla göremezsin. Fakat şu dağa bak, eğer o yerinde durabilirse sen de beni göreceksin..." âyetinin mânâsını şöyle açıkladı: “Muhakkak ki dağ, senden daha büyük ve yaratılış itibariyle senden daha güçlüdür. Yüce Allah dağa tecellî edince, Hazret-i Mûsa kendine hâkim olamayıp dağa baktı. Dağ öne doğru ilerleyip etekleri üzerine yıkıldı. Hazret-i Mûsa dağa yapılanı gördü ve baygın düştü." İbn Merdûye'nin Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Yüce Allah, Mûsa b. îmrân'a: «Seninle Tûr dağında konuşacağım» diye vahyedince, Hazret-i Mûsa'nın bulunduğu yer ile Tûr dağının arasında, dört fersah eninde ve dört fersah boyunca, gök gürlemesi, şimşek ve sağnak yağmur oldu. O gece soğuk bir geceydi. Hazret-i Mûsa gelip Tûr dağındaki bir kayanın önünde durunca, üzerinden su damlayan yeşil ve içinden neredeyse ateş çıkacak bir ağaç gördü. Hazret-i Mûsa hayretler içinde kalınca ağacın içinden kendisine: «Ey Mîşa!» diye seslenildi. Hazret-i Mûsa sesi dinleyip: «Benimle İbranice konuşan bu ses kimdir» diye sorunca, Yüce Allah: «Ey Mûsa! Ben İbranî değilim. Ben, Alemlerin Rabbi olan Allah'ım» buyurdu. Yüce Allah o makamda Hazret-i Mûsa ile yetmiş dilde konuştu ve konuştuğu her dil diğerine benzemiyordu. Aynı.yer de kendisine Tevrat'ı yazdı. Hazret-i Mûsa: «Allahım! Bana (kendini) göster; seni göreyim» deyince, Allah: «Beni gören herkes öldü» buyurunca, Hazret-i Mûsa: «Allahım! Bana (kendini) göster; seni göreyim, sonra öleyim» deyince,Tûr dağı kendisine: «Ey Mûsa b. İmrân! Sen büyük bir şey istedin. Senin bu isteğinin büyüklüğü sebebiyle yedi kat gök, yer ve içindekiler titredi, dağlar yok oldu denizler dalgalandı» karşılığını verdi. Hazret-i Mûsa, aynı şeyi tekrar edip: «Allahım! Bana (kendini) göster; seni göreyim» deyince, Allah; «Ey Mûsa! Dağa bak. Eğer dağ yerinde durursa, sen de Beni göreceksin» buyurup dağa tecelli etti ve onuu paramparça etti. Bunun üzerine Hazret-i Mûsa bir hafta boyunca baygın düşüp ayıldıktan sonra yüzündeki toprağı silerek: «Seni noksanluklardan tenzih ederim. Sana tövbe ettim ve ben müminlerin ilkiyim» dedi. Bundan sonra artık Hazret-i Mûsa'yı gören herkes ölmeye başladı. Bunun üzerine Hazret-i Mûsa yüzüne bir burka koymaya ve insanlarla sırtım dönerek konuşmaya başladı. Bir gün Hazret-i Mûsa sahradayken mezar kazan iç kişi gördü, bunlar mezarı kazmayı bitirince Hazret-i Mûsa yanlarına gelip: «Bu mezarı kim için kazıyorsunuz?» diye sordu. Onlar: «Senin gibi, hatta sanki sen olan, senin boyunda veya senin boyuna yakın olan biri için kazıyoruz. İnsen de seninle bu mezarın boyunu ölçsek» dediler. Hazret-i Mûsa mezara inip uzanınca, Yüce Allah yere emretti ve yer (o mezardayken) üzerine kapandı." Ahmed, Abd b. Humeyd, Tirmizî, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim, İbn Adiyy, el-Kâmil'de, Ebu'ş-Şeyh, Hâkim, İbn Merdûye ve Beyhakî, Kitabu'r- Ru'ye'de değişik kanallarla Enes b. Mâlik'ten Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem): “Rabbi o dağa tecelli edince onu paramparça etti..." âyetini okuyup iki parmağıyla işaret ederek baş parmağının ucunu serçe parmağının boğumu üzerine koyup —Bir lafızda ise: serçe parmağının üst boğumuna koydu şeklindedir— "İşte Yüce Allah, dağa bu kadar tecelli etti ve dağ yere gömüldü ve Mûsa da bayılıp düştü. Kıyamet gününe kadar da Mûsa Allah'ı görmeyi arzu etmeye devam edecektir" buyurduğunu nakletmiştir. Ebu'ş-Şeyh ve İbn Merdûye, Sâbit'in vasıtasıyla Enes'ten Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem)"Rabbi o dağa tecelli edince onu paramparça etti..." âyetini okuyup başparmağını serçe parmağının üzerine koydu ve: “Yüce Allah bu kadar dağa tecelli etti" buyurdu. Humeyd, (Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) parmağını nasıl koyduğunu işaretle gösteren Ebû Muhammed'e): “Ey Ebû Muhammed! Bununla neyi kastediyorsun?" diye sorarak göğsüne vurdu. Ebû Muhammed: “Sana ne oluyor ey Humeyd! Sana ne oluyor ey Humeyd! Enes b. Mâlik bunu bana Resûlullah'tan (sallallahü aleyhi ve sellem) naklediyor, sen ise: «Bununla neyi kastediyorsun?» diyorsun" karşılığını verdi. Ebu'ş-Şeyh'in İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre, Yüce Allah'ın Hazret-i Mûsa'ya, bakmasını emrettiği dağ, Tûr dağıdır. İbn Cerîr, İbn Ebî Hâtim, Ebu'ş-Şeyh ve Beyhakî, er-Ku'ye'de, İbn Abbâs'ın, "Rabbi o dağa tecelli edince onu paramparça etti..." âyetini açıklarken: “Yüce Allah sadece serçe parmağı kadar dağa tecelli etti ve onu toprak haline çevirdi. Bunun üzerine Hazret-i Mûsa bayıldı" dediğini bildirir. Ebu'ş-Şeyh'in Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Yüce Allah tecelli ettiği zaman Mûsa, karanlık gecede on fersahlık mesafede kayanın üzerinde karıncanın ayak sesini bile görüyordu." İbn Ebî Hâtim, Ebu'ş-Şeyh, İbn Merdûye, Ebû Nuaym, el-Hilye'de ve Deylemî, Enes b. Mâlik'ten, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu nakleder: “Yüce Allah dağa tecelli ettiği zaman, azametinden dolayı yedi dağ uçtu. Bunların üçü Medine'de düştü. Bu dağlar: Uhud, Verikân ve Radvâ dağlarıdır. Mekke'ye ise Hira, Sebîr ve Sevr dağları düştü."' Taberânî, M. el-Evsaf ta, İbn Abbâs'tan, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu nakleder: “Yüce Allah, Hazret-i Mûsa'ya tecelli ettiği zaman yedi dağ uçtu. Bunlardan beşi Hicaz'da, ikisi ise Yemen'dedir. Hicaz'daki dağlar: Uhud, Sebîr; Hira, Sevr ve Verikân dağlarıdır. Yemen'deki dağlar ise: Hadûr ve Sabîr dağlandır. " İbn Merdûye, Ali, b. Ebî Tâlib'in, "Rabbi o dağa tecelli edince onu paramparça etti..." âyetini açıklarken şöyle dediğini bildirir: Yüce Allah, Hazret-i Mûsa'ya duyurarak: “Ey Mûsa! Ben Allah'ım" buyurdu. Bu, Arefe akşamı olmuştur ve dağ Mevkif'teydi. Yüce Allah'ın böyle buyurmasıyla dağ yedi parçaya bölündü, bir parçası Hazret-i Mûsa'nın önüne düştü. Bu parça Arefe günü imamın durduğu yerdir. Medine'ye de üç parça düştü: Taybe, Uhud ve Radvâ dağları. Şam'a da Tûr dağı düştü. Bu dağa bu adın verilmesi, havalanıp Şam'a kadar uçması sebebiyledir. İbn Merdûye'nin İbn Ömer'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), "Rabbi o dağa tecellî edince onu paramparça etti..." âyetindeki tecellinin keyfiyetini gösterirken serçe parmağını göstermiştir. İbn Merdûye'nin Enes'ten bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), bu âyeti, şeddeli ve uzatarak, (.....) şeklinde okumuştur. İbn Merdûye ve Hâkim'in Enes'ten bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), bu âyeti, tenvinli ve uzatmadan, (.....) şeklinde okumuştur. Ebû Nuaym, el-Hilye'de, Muâviye b. Kurra'dan, o da babasından, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu nakleder: “Rabbi dağa tecelli edince, azametinden dolayı altı dağ uçtu ve Uhud, Vatikan, Radvâ dağları Medine'ye; Sevr, Sebîr ve Hira dağları ise Mekke'ye düştüler." İbn Cerîr, Hâkim ve İbn Merdûye, İbn Abbâs'ın şöyle dediğini bildirir: Rabbi, Hazret-i Mûsa'yı konuşturunca, Mûsa Rabbine bakmak istedi. Yüce Allah: “Sen beni asla göremezsin. Fakat şu dağa bak.." buyurdu ve dağı meleklerle kuşattı, meleklerin de etrafını ateşle çevirdi, ateşin etrafını da meleklerle, sonra yine meleklerin etrafını ateşle çevirip, sadece serçe parmağı kadar dağa tecelli etti ve dağı paramparça etti. Bunun üzerine Hazret-i Mûsa bayılıp bir müddet öylece kaldı. Sonra kendine gelince: “Seni noksan sıfatlardan tenzih ederim, sana tövbe ettim. Ben inananların ilkiyim" yani İsrailoğullarından ilk iman eden kişiyim" dedi. İbn Ebî Hâtim ve Ebu'ş-Şeyh'in bildirdiğine göre Mücâhid, "Rabbi o dağa tecelli edince onu paramparça etti..." âyetini açıklarken: “Yüce Allah, perdelerin bir kısmını kaldırarak tecelli etti" demiştir. İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre İkrime bu âyeti (.....) şeklinde okur ve: “Dağ, sert bir taştı. Yüce Allah ona tecelli edince bir toprak yığınına dönüştü" derdi. İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve Ebu'ş-Şeyh'in bildirdiğine göre Süfyân, (.....) âyetini açıklarken şöyle dedi: “Dağ yere batıp denize düştü ve hâla denizde gitmeye devam etmektedir." Ebu'ş-Şeyh'in bildirdiğine göre Ebû Ma'şer der ki: “Hazret-i Mûsa, kırk gün Tûr dağında kaldı. Bu süre içinde ona bakan hemen ölüyordu. Bunun nedeni de Âlemlerin Rabbi'nin nuruydu. "Rabbi o dağa tecelli edince onu paramparça etti..." âyeti bunu doğrulamaktadır." Ebu'ş-Şeyh'in İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre âyette geçen (.....) kelimesi toprak mânâsındadır. İbn Ebî Hâtim ve Ebu'ş-Şeyh'in bildirdiğine göre Urve b. Ruveym der ki: “Yüce Allah, Hazret-i Mûsa için Tûr'a tecellî etmeden önce dağlar sert, düz ve yarıksız idiler. Allah, Mûsa için Tûr'a tecellî ettiğinde, paramparça oldu, dağlar da yarılıp yarıklar ve mağaralar oluştu." İbn Ebî Hâtim'in A'meş'ten bildirdiğine göre âyette geçen (.....) kelimesi, dümdüz olan yer mânâsındadır. Abdürrezzâk, Abd b. Humeyd ve Ebu'ş-Şeyh'in İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre âyette geçen (.....) sözü dağın bir kendi kendini paramparça etmesi mânâsındadır. İbn Ebî Hâtim ve Ebu'ş-Şeyh'in bildirdiğine göre İbn Abbâs, "Mûsa da baygın düştü. Ayılınca dedi ki: Seni noksan sıfatlardan tenzih ederim, sana tövbe ettim. Ben inananların ilkiyim" âyetini açıklarken şöyle dedi: “Hazret-i Mûsa bayıldı, ama canı bedenindeydi. Kendine gelince ise gördüğünün azametinden dolayı: «Seni başkasının görmesinden tenzih ederim. İstediğim şeyden vaz geçtim ve Seni kimsenin göremeyeceğine ilk inanan kişi de benim» dedi." İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir, İbn Abbâs'ın, "Ben inananların ilkiyim" âyetini açıklarken şöyle dediğini bildirir: “Yarattıklarından seni hiç kimsenin göremeyeceğine ilk iman eden benim." Abd b. Humeyd, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve Ebu'ş-Şeyh'in bildirdiğine göre Katâde, "Mûsa da baygın düştü. Ayılınca dedi ki: Seni noksan sıfatlardan tenzih ederim, sana tövbe ettim. Ben inananların ilkiyim" âyetini açıklarken şöyle dedi: “Hazret-i Mûsa ölü olarak yere düştü ve Allah ona ruhunu iade edince: “Seni gören hiçbir nefsin yaşamayacağına inandım. Her âlim de bunun böyle olduğunu bilir" dedi; Abd b. Humeyd, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve Ebu'ş-Şeyh, Mücâhid'in, "Sana tövbe ettim. Ben inananların ilkiyim" âyetini açıklarken şöyle dediğini bildirir: “Seni görmeyi istediğim için tövbe ederim ve kavmimden sana ilk iman eden benim." Abd b. Humeyd ve Ebu'ş-Şeyh'in bildirdiğine göre Ebu'l-Âliye, "Sana tövbe ettim. Ben inananların ilkiyim" âyetini açıklarken şöyle dedi: Hazret-i Mûsa'dan önce de müminler de vardı. Hazret-i Mûsa bu sözle: “Kıyamet gününden önce Seni hiç kimsenin göremeyeceğine inandım" demek istemiştir. Ahmed, Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud ve İbn Merdûye, Ebû Saîd'den, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu nakleder: “Beni diğer peygamberlerden üstün görmeyiniz. Kıyamet günü insanlar baygın düşecek ve ilk ayılacak kişi ben olacağım ve Mûsa'nın Arş'ın direklerinden birini tutmuş olduğunu göreceğim. Benden önce mi ayılmış, yoksa Tûr'daki bayılması ile mi yetinilmiş bilmiyorum. |
﴾ 143 ﴿