171

"Hani Biz dağı üzerlerine gölge bırakan bir bulut gibi çekip kaldırmıştık da onu üstlerine düşecek sanmışlardı. «Size verdiğimizi kuvvetle alın. Onda olanı düşünün ki sakınırsınız»

İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in, Ali (b. Ebi Talha) vasıtasıyla İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre âyette geçen (.....) kelimesi, kaldırmak mânâsındadır. Yüce Allah'ın, "Söz verdikleri için de Tûr'u üzerlerine kaldırmıştık..." âyeti de aynı olayı anlatmaktadır. Yüce Allah:

“Size verdiğimizi kuvvetle alın", yoksa dağı üzerinize gönderirim" buyurmaktadır.

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs, "Hani Biz dağı üzerlerine gölge bırakan bir bulut gibi çekip kaldırmıştık da onu üstlerine düşecek sanmışlardı. «Size verdiğimizi kuvvetle alın. Onda olanı düşünün ki sakınırsınız» (demiştik)" âyetini açıklarken şöyle demiştir:

“Melekler dağı onların başının üzerine kaldırıp kendilerine:

“Size verdiğimi kuvvetle alın" denildi. Dağa baktıklarında:

“Duyduk ve itaat ettik" diyorlar, kitaba baktıklarında ise:

“Duyduk ve isyan ettik" diyorlardı.

İbn Ebî Hâtim ve Ebu'ş-Şeyh'in bildirdiğine göre İbn Abbâs der ki:

“Yahudilerin neden Yüce Allah'a bir hesaba binaen secde ettiğini biliyorum. Yüce Allah, "Hani biz dağı üzerlerine gölge bırakan bir bulut gibi çekip kaldırmıştık da onu üstlerine düşecek sanmışlardı..." buyurarak, "Ya emrimi tutarsınız ya da dağı üzerinize yıkarım" dedi. Bunun üzerine Yahudiler dağa bakıp, üzerlerine düşmesinden korkarak alınlarının kenarıyla (sol kaşlarını yere koyarak) secde ettiler. Allah onların bu secdelerini kabul etmişti ve bundan sonra Yahudiler bu şekilde secde etmeyi gelenek haline getirdiler.

Ebu'ş-Şeyh'in bildirdiğine göre İkrime der ki: Bir Yahudi ile bir Hıristiyan İbn Abbâs'a gelince, İbn Abbâs Yahudiye:

“Neden alnınızı yere koyarak secde ettiniz?" diye sordu. Yahudi ne cevap vereceğini bilemeyince, İbn Abbâs:

“Yüce Allah, «Hani Biz dağı üzerlerine gölge bırakan bir bulut gibi çekip kaldırmıştık da onu üstlerine düşecek sanmışlardı» buyurunca, dağa bakarak alnınızın kenarıyla secde ettiniz" dedi. Hıristiyan'a da:

“Siz, Yüce Allah, «Kitab'da Meryem'i de an. O, ailesinden ayrılarak, doğu yönünde bir yere çekilmişti» buyurduğu için doğu tarafına secde etmektesiniz" dedi.

İbn Ebî Hâtim'in Atâ'dan bildirdiğine göre âyette İsrâiloğullarının üzerine kaldırıldığı söylenen dağ, Tûr dağıdır.

İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve Ebu'ş-Şeyh, Mücâhid'in, "Hani Biz dağı üzerlerine gölge bırakan bir bulut gibi çekip kaldırmıştık..." âyetini açıklarken, "Tıpkı tereyağının (sütün üzerinde) kabartıldığı gibi dağı öyle kaldırdık" dediğini bildirir.

İbn Ebî Hâtim ve Ebu'ş-Şeyh'in bildirdiğine göre Sâbit b. el-Haccâc der ki:

“İsrâiloğuilarına Tevrat bir defada gelince, kendilerine ağır geldi ve onun emirlerini almayı kabul etmediler. Yüce Allah, dağı üzerlerine gölge bırakan bir bulut gibi çekip kaldırınca onu almayı kabul ettiler."

Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbn Ebî Hâtim ve Ebu'ş-Şeyh, Katâde'nin, "Hani Biz dağı üzerlerine gölge bırakan bir bulut gibi çekip kaldırmıştık..." âyetini açıklarken, "Allah dağı kökünden söküp başlarının üzerine getirerek: «Ya emrimi yaparsınız ya da bu dağı başınızın üzerine yıkarım» buyurdu" dediğini bildirir.

Zübeyr b. Bekkâr'ın, el-Muvaffakiyyât'ta, Kelbî'den bildirdiğine göre Bizans kralı Heraklius, Muâviye'ye mektup yazarak şunları sordu:

“Bir şey olan ve hiçbir şey olan nedir? Allah katında kendisinden başkası kabul edilmeyen din hangisidir? Namazın anahtarı nedir? Cennetin fidanı nedir? Her şeyin namazı nedir? Kendilerinde ruh olduğu halde ne erkeklerin belinde, ne de kadınların rahminde dalgalanmayan dört şey nedir? Babası olmayan adam kimdir? Kavmi olmayan kişi kimdir? Sahibi ile yürüyen mezar hangisidir? Gökkuşağı nedir? Üzerinde bir defa güneş doğan, ondan önce ve ondan sonra artık bir daha güneş doğmayan yer hangisidir? Bir defa göç eden, artık ne önce ne de sonra göç etmeyen nedir? Susuz bitip de meydana gelen ağaç hangisidir? Ruhu olmadığı halde nefes alıp veren hangisidir? Bugün nedir? Dün nedir? Yarın nedir? Yarından sonra nedir? Bunların kelamdaki kısımları neyi ifade eder? Bulutlardan gelen ses, çakan şimşek, Samanyolu ve Ay'da görülen izlemedir?"

Bunun üzerine Muaviye'ye:

“Sen bu soruların cevabını veremezsin. Şayet Herakliuş'a yazacağın mektupta yanlış bir cevap verirsen bunu senin bilgisizliğine yoracaktır. En iyisi sen İbn Ab bas'a yaz, bu sorulara o cevap versin" dediler. Muâviye, İbn Abbâs'a yazıp bunları sorunca, İbn Abbâs şöyle cevap yazdı:

"Şey, sudur. Çünkü Allah «Her diri şeyi sudan kıldık» buyurmuştur. Hiçbir şey olan ise dünyadır. Dünya fani olup gider. Allah katında kendisinden başkası kabul edilmeyen din, "Lâ ilâhe illallah", namazın anahtarı "Allahu Ekber", cennetin fidanları "Lâ havle vela kuvvete illa billah", her nesnenin namazı (ibadeti) "Suübhânallah ve bi-hamdihi", kendilerinde ruh olduğu halde ne erkeklerin belinde, ne de kadınların rahminde dalgalanmayan dört şey de Âdem, Havva, Musa'nın asası ve İshak'a fidye olarak gönderilen koçtur. Babası olmayan kişi Meryem oğlu İsa, kavmi olmayan kişi ise Âdem'dir. Sahibi ile yürüyen mezar Yunus'un balığıdır. Çünkü Hazret-i Yunus onun karnındayken o yüzüyordu. Gökkuşağı ise Allah'ın kullarına, sel felaketine karşı vermiş olduğu emniyettir. Üzerinde bir defa güneş doğan, ondan önce ve ondan sonra da artık bir daha güneş doğmayan yer, İsrâiloğulları için yarılan denizin dibidir. Bir defa göç eden, ondan önce ve ondan sonra göç etmeyen şey kutsal topraklarla arasında dört günlük bir mesafe bulunan Tur-i Sina dağıdır. İsrailoğulları isyan ettiklerinde Allah, onda azabın çeşitleri olan nurdan yaratmış olduğu iki kanatla Tur-i Sina'yı uçurtmuştur. Allah onu İsrailoğulları'nın üzerine gölge yapınca bir münadi onlara:

“Eğer Tevrat'ı kabul ederseniz bu Tur-i Sina'yı üzerinizden kaldırıp yerine koyacağız. Aksi takdirde de onu üzerinize bırakacağız" demişti. Onlar da mecburen Tevrat'ı kabul ettiler. Allah ta onu yerine gönderdi. Bu olay, Hani Biz dağı üzerlerine gölge bırakan bir bulut gibi çekip kaldırmıştık" âyetiyle ifade edilmiştir. Susuz bitip de meydana gelen ağaç, Hazret-i Yunus'a (gölge yapması için) başucunda biten kabak ağacıdır. Ruhu olmadığı halde nefes alıp veren sabahtır. Çünkü Allah, "Nefes alıp verdiği zaman sabaha yemin ederim" diye buyurmuştur. Bugün çalışmak, dün bir misal, yarın ise eceldir. Yarından sonrası da bir emeldir. Çakan şimşek, meleklerin ellerinde bulunan ve bulutları sevkeden tokmaklardır. Gökgürültüsüne gelince, o bulutu sevketmekle görevli meleğin adıdır. Çıkan ses bulutun şevki sırasında çıkan sestir. Samanyolu ise göklerin kapısıdır. Oradan kapılar açılır. Ay'daki izlere gelince, Allah "Gece ile gündüzü iki âyet kıldık. Gecenin âyetini sildik" buyurmuştur. Şayet bu silinti olmasaydı gece gündüzden, gündüz de geceden ayırdedilmezdi.

Muaviye bu cevapları Bizans Kralı Heraklius'a gönderdiğinde Heraklius:

“Bu soruları bir peygamber ya da peygamber ailesinden biri dışında kimse cevaplandıramaz" demiştir.

171 ﴿